Ukrayna halkının yüzde 77,22'sinin katılımı ile tekrarlanan seçimde, oyların yüzde 99,12'si sayılmış ve Yuşenko'nun oyların yüzde 52,20'sini, Yanukoviç'in yüzde 44,02'sini aldığı ve seçmenlerin yüzde 2,3'ünün ise her iki adaya da karşı olduğu açıklanmıştı. Yuşenko'yu ilk kutlayan Polonya Devlet Başkanı Kvasnevski olmuş ve seçim sonuçlarını Ukrayna-Polonya ve Ukrayna-Avrupa Birliği ilişkilerinin gelişmesi için büyük bir şans olarak gördüğünü açıklamıştır. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Colin Powell da Ukrayna'daki seçimin sonucundan memnun olduklarını belirterek 'demokrasi için tarihi bir an' yorumunda bulunmuştur. Polonya'da bulunan Ukraynalıların yüzde 94,7'si Yuşenko'ya oy verirken, St. Petersburg'da bulunan 1000 civarı Ukraynalının 761'i Yanukoviç lehine oy kullanmıştır.
Karadeniz kıyısından kuzeye doğru uzanan eski Sovyetler Birliği içinde yüzölçümü (603.700 km²) ve nüfusu (52 milyon) ile Rusya Federasyonu'ndan sonra ikinci büyük ülke olan Ukrayna'nın, gerek Batı dünyası, gerekse Rusya için yüzyıllar boyu stratejik önemi olmuştur. Nitekim, 1991 yılında elde ettiği bağımsızlığından bu yana kimlik arayışında olan Ukrayna, dış politikasını oluştururken bir yandan Batı ile iyi ilişkiler geliştirmeye çalışmış, diğer taraftan da "Büyük Kardeş" olarak nitelendirilen Rusya'yı kızdırmamaya gayret göstererek Doğu ile ilişkilerini bozmama çabası içinde olmuştur. Ukrayna Devlet Başkanı Leonid Kuçma, bu durumu "ikili siyaset" olarak nitelendirse de, aslında bu unsur, Ukrayna'nın ikiye bölünmüşlüğünü de yansıtmaktan geri kalmamıştır. Çünkü, coğrafiolarak tamamı Avrupa sınırları içinde kalan en büyük devlet olan Ukrayna'nın batısı Batı'ya yönelmiş, doğu kısmı ise Rusya ile sıkı ilişki içinde olmuştur. Ayrıca söz konusu iki bölge arasında siyasive dinifarklılıklar da mevcuttur. Ülkenin batısı, siyasibakımdan Avrupa'ya daha yakın olmasına ve Katolik nüfus varlığını göstermesine rağmen, doğuda Rusya yanlısı Ukraynalılardan başka ayrıca Rus nüfus da yoğun olarak yaşamaktadır. Sovyetler'in dağılmasından sonra Doğu ile Batı arasında gidip gelen ve hem siyasİ, hem de kültürel açıdan ikiye bölünmüş olan Ukrayna'da devlet başkanlığı seçimleri öncesinde Batı'nın, Yuşenko'yu "Ukrayna'nın Saakaşvilisi" olarak nitelendirmesi, Gürcistan'daki kadife devriminden sonra Ukrayna'da da buna benzer senaryoların gerçekleşebileceği yönünde söylentilerin çıkmasına yol açmıştı. Saakaşvili'nin Ukrayna ziyareti sırasında Yuşenko ile bir görüşme yapması da, Saakaşvili'yi Washinghton'a ait bir senaryo'nun parçası olarak gören Ukrayna iktidarını kuşkulandırmıştı. Söz konusu hassasiyeti anlayan Saakaşvili'nin "Ben, ihtilal ateşini yakmaya gelen Che Guevara değilim" demesi bile üzerindeki kuşkuları gidermemişti. Nitekim, Yuşenko'nun seçim zaferi mitinglerinde Avrupa Birliği ve Ukrayna bayraklarının yanında Gürcistan bayrağının da dalgalanması eski Sovyet topraklarında yeni bir siyasi dalganın yayıldığının göstergesi olarak yorumlanabilir. Gürcistan'da gerçekleşen Kadife (Gül) Devrimi, Ukrayna'da devam eden Turuncu Devrim (Kestane Devrimi), Mart 2004'ten beri Ermenistan'da oluşmaya başlayan Kardelen Devrimi, değişim ve kimlik isteminde ısrarcı olan Abhazya'da Sessiz Devrim, Kafkasya ve Karadeniz'de değişime zemin hazırlayacak bir sürecin halkaları olarak görülebilir. Gürcistan'dan sonra Ukrayna ve Abhazya'da da değişimin olması halinde, Sovyetler Birliği sonrası kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu'nun da sonun başlangıcına geldiği yorumları yapılabilir. Çünkü, Gürcistan ve Ukrayna'dan sonra sıra diğer eski Sovyet Cumhuriyetleri olan Balkanlarda Moldova, Güney Kafkasya'da Azerbaycan ve Ermenistan ile Orta Asya ülkelerine (özellikle Özbekistan'a) gelebilecektir.
Hasan KANBOLAT www.avsam.org
Etiketler: