NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
35WERE~1.MP3
3
9
4WORED1.MP3
apsuva

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri
100 YIL YAŞAMAK İÇİN KAFKAS USULÜ ÇAY İÇİN

Gazeteci Ertuğrul Akbay, Kafkaslar'da uzun ve sağlıklı yaşayan Türk ırkını inceledi. Sırrın Kafkas usulü demlenen ve yemeklerden önce içilen çayda olduğunu ortaya çıkardı. Gazetelerde okumuş, televizyonlarda görmüş veya bir yerlerden duymuşsunuzdur mutlaka: Dünyanın en yaşlı insanları Kafkasya'da yaşar. Bu insanlar yaşlı olmakla birlikte, son derece güçlü-kuvvetli ve dinçtir. 100 yaşına gelmeyi veya geçmeyi de önemsemezler pek fazla. Çünkü aralarında 125, hatta150 yaşında insanlar vardır. Bu işin bir sırrı da çayda yatıyor. (hürriyet)
15-02-2005 - 5 kez okundu

Kafkas usulü yaşamak

İnsanların şaşırmasına alıştım artık. Spor salonunda, plajda veya havuzda gördükleri zaman dönüp dikkatle beni süzmelerine de alıştım.Adaleli vücudum kadar hayatla kurduğum pozitif ilişki de herkesi hayrete düşürüyor.
Anti-aging, botoks veya sürekli diyet yaptığımı düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Hemen belirteyim ki, bunlarla hiç işim olmadı, bundan sonra olmaz da.Nüfus cüzdanımdaki kayıtlara göre tam 66 yaşındayım.Evet, 66 yaşındayım ama beynim sağlam, adalelerim kuvvetli ve cinsel gücüm yerinde.Bir başka ifadeyle, biyolojik yaşım 25.Beynim, adalelerim ve cinsel performansım 25 yaşındaki bir insanın özelliklerine sahip.
Bütün bunları da Kafkasya'da yaşayan insanların hayat tarzına ve uzun bir süre birlikte yaşadığım Hint fakirlerinden aldığım 5 duyu eğitimine borçluyum. (Bu eğitimin nasıl yapıldığını ileriki günlerde sizlerle de paylaşacağım.)

Kendi kendimin kobayı oldum.Tam kırk yıldır, kendimi kobay gibi kullanarak Kafkas halklarının beslenme düzenini ve hayat tarzını uygulamaya çalıştım. Onlar gibi yiyip içtim, onlar gibi uyudum, onlar gibi seviştim. Kısacası, onlar gibi yaşadım.

Bir de, 1983 yılında genellikle 100 yıldan fazla yaşayan Kafkas halkları üzerinde araştırmalar yapan Prof. Sultanov'la tanıştım.
Ben, bölge insanının nasıl 100 yıldan fazla yaşayabildiğini merak eden bir gazeteci olarak Kafkasya'daydım. Sovyet Tıp Konseyi üyesi Prof. Sultanov ise 1945 yılından beri bu konuyu araştıran bir bilim adamıydı.
Prof. Sultanov, yaptığı araştırmaların sonuçlarını paylaştı benimle. 100 yıldan fazla yaşamanın nasıl mümkün olduğunu örnekleriyle açıkladı.

Ancak hemen belirtmeliyim ki, öyle sürünerek, baston veya hastabakıcı yardımıyla 100 yıl yaşamaktan söz etmiyorum.Akıl sağlığı, adale dayanıklılığı ve cinsel gücü yerinde olarak 100 yıl yaşamaktan söz ediyorum.

Bir de Hint fakirleri arasında geçirdiğim aylar var. Orada da beş duyunun gelişimi için nelerin yapılması gerektiğini öğrendim. Zira, bir insanın iradesini güçlendirmeden, nefsine hakim olmadan bir yere varması mümkün değil. Bunun için öyle büyük masraflara girmenize, her lokma için kalori hesabı yapmanıza veya doktorlara avuç dolusu para dökmenize de gerek yok.
Yenilenler, içilenler bir memurun, bir emeklinin bile bütçesine uygun. Bu yazı dizisini dikkatle okuduğunuz zaman her biriniz bir Ertuğrul Akbay olmayacaksınız belki ama birkaç hafta içinde beyninizin, adalelerinizin ve cinsel performansınızın nasıl değiştiğini gözlerinizle göreceksiniz. Sadece siz değil üstelik, çevrenizdekiler de görecek.

Kafkas halkları, votkaya, şaraba veya suya değil, çaya düşkündür. Bölgede en fazla tüketilen içecek çaydır. Prof. Sultanov'un veya başka bilim adamlarının yaptığı araştırmalar, insan sağlığı açısından çayın önemini ortaya koyuyor zaten.
Ancak, çay içmeyi bilmek şart. Aksi takdirde, akşama kadar da çay içseniz, bir faydasını göremezsiniz.
Çay içmeyi bilmek demek, öncelikle ne zaman içilmesi ve nasıl demlenmesi gerektiğini bilmek anlamına geliyor.

Kafkasya'da çay yemeklerden önce içiliyor.
Sebebi de gayet basit aslında. Çayın içindeki 'tein' maddesi, midenin çeşitli salgılarını harekete geçiriyor ve bu da sindirimi kolaylaştırıyor. Sindirimin kolaylaşması ise hem midenin yorulmasını önlüyor, hem de yemeklerin iyi hazmedilmesini sağlıyor. Yine çayın içinde bulunan ve en az 'tein' kadar önemli olan 'tanen' maddesi ise sindirim sırasında zararlı maddeleri ayrıştırıyor.
Midenin en az kalp kadar hayati bir organ olduğunu da biliyorsunuz herhalde.

ÇAY NEDEN ÖNEMLİ

Hakkında şiirler yazılan, şarkılar bestelenen çay bitkisi için ne denilse az aslında. Söz gelişi, biraz önce sözünü ettiğimiz 'tein'in 'tanen'le bileşim içerisinde olması, neredeyse bilimsel bir mucize. Çünkü bu bileşme sonucu ortaya çıkan saf 'tein'in kuvvet verici ve uyarıcı etkisi, sinir sisteminin faaliyetini daha ölçülü ve daha sürekli kılmasına yarıyor. Ayrıca bu bileşme, organizmanın enerjisini muhafaza etmesini de sağlıyor. 'Tanen', tek başına bağırsaklar için de hayli önemli bir madde. Bağırsak hücrelerinin tahrip olmasını engellediği gibi, fazla tuz ve su kaybını da önlüyor.
Sadece bu kadar da değil. Çay, her açıdan son derece zengin bir bitki. İçinde vitamin de var, mineral tuz, alkolitler ve mazı tozu gibi maddeler de. Öte yandan, B grubu vitaminlerle, C vitamini ve nikotin asidi açısından da son derece zengin bir kaynak. Ayrıca, damar sertliğini önleyici P vitamini içerdiği de artık herkes tarafından biliniyor. Demir tuzu, magnezyum, manganez ve sodyum gibi mineraller, bakır, fluor, iyot ve aminoasit gibi temel elemanlar da cabası.
Sporcular için de ayrı bir önemi var çayın. Antrenman veya müsabaka öncesi içilen usulüne uygun demlenmiş bir bardak şekersiz çay, sporcuya enerji vermekle kalmıyor, kendini daha diri hissetmesini de sağlıyor.
Aynı zamanda zihni bir uyarıcı olan çayın afrodizyak etkisi de var elbette. Zihinle birlikte bedeni de canlandırdığı için, cinsel performans katsayısını gözle görülür bir biçimde artırıyor.
Bir kez daha tekrarlayalım: Bütün bu bilgiler, Kafkas usulü demlenen çay için geçerli. Çayı doğru-dürüst demlemeyi bilmez veya sallama çaylarla yetinirseniz, fayda yerine zarar görmeniz kaçınılmazdır. Oysa, biraz sonra öğreneceğiniz kurallara göre demleyeceğiniz çaydan yedi-sekiz bardak içseniz bile bir zararını görmezsiniz. Aksine, sinirleriniz yatışır ve dilerseniz mışıl mışıl bir uyku çekersiniz.

ÇAY NASIL DEMLENMELİ

Önce küçük bir teknik bilgi: Demlik muhakkak porselen olmalı. Demliğin altındaki su kabının o kadar önemi yok, ama demlik mutlaka porselen olmalı.
Tozu alınmış çayı (Yeşil çay daha makbuldür), adam başına bir tatlı kaşığı hesabıyla porselen demliğe koyun. Arkasından, akşamdan kaynatılıp sabaha kadar dinlendirilmiş suyu da yarısını geçecek şekilde demliğe doldurun.
Peki ama neden akşamdan kaynatılıp dinlendirilmiş su tavsiye ediliyor? Bunun da sebebi gayet basit: Bir gece önce kaynatılıp dinlendirilen su yumuşar ve suyu sertleştiren maddeler dibe çöker.
Bir sonraki aşama ise, porselen demliği, daha önceden ocağa konulmuş ve içindeki su kaynamaya başlamış çaydanlığın üzerine yerleştirmekten ibaret.
Böylece, porselen demlik kaynayan suyla beraber ısınacak ve içindeki çay yavaş yavaş demlenmeye başlayacaktır. Porselen demliğin kaynayan kabın üzerinde 15-20 dakika kalması yeterlidir. Bu sürede, demlikteki çayın sıcaklığı 45-50 dereceyi bulacaktır.
Arkasından, demliği indiriyorsunuz ve üzerini bir havluyla örterek beş-on dakika dinlenmeye bırakıyorsunuz.
Aman dikkat, suyun kaynatıldığı kabın içini kaplayan kirece benzer tabakayı sakın kazımayın, aksine itina ile korumaya çalışın. Çünkü, kaynayan su sabaha kadar bekletildiği için suyun içindeki zararlı maddeler dibe çöküyor. Kirece benzeyen beyaz tabaka, filtre görevi yaparak bu maddelerin tutulmasını sağlıyor. Böylelikle su yumuşaklığını koruyor. Unutmayın, su ne kadar yumuşarsa, çayın tadı, kokusu ve lezzeti o kadar güzel olur.

ÇAYINIZ ARTIK HAZIR

Türkiye'de benimsediğimiz yöntemin aksine, bardağa önce kaynamış su koymanız gerekiyor. Yani, bilinen alışkanlığınızı tam tersine çevireceksiniz. Suyun üzerine de, istenilen ölçüde dem ekleyeceksiniz. Çünkü kaynamış suyun demin üzerine konması, demin sıcaklığının birdenbire artmasına neden oluyor. Bu da, çayın içindeki faydalı elemanların parçalanıp dağılmasına yol açıyor. Aman dikkat, içeceğiniz çayın sıcaklığı hiçbir zaman 60 derecenin üzerine çıkmamalı.
Şeker konusunda da ciddi bir uyarımız var. Mümkünse çayınızı şekersiz için. Eğer şekersiz içemiyorsanız, ülkemizde 'kıtlama' denilen tarzı tercih etmenizi öneriyoruz. Doğrudan çaya karıştırılan şeker, çaydaki kimi faydalı maddeleri yok ettiği için sakıncalı bulunuyor.
Küçük bir uyarı daha: Demlediğiniz çayı, en fazla yarım saatlik bir süre içinde bitirmeniz gerekiyor. Zira yarım saatten fazla bekletilen dem ağırlaşıyor ve faydalı eleman bakımından fakirleşiyor.

Kekik çaya lezzet katar

Kafkasya'da yaşayan insanlar, çaya kekik katmayı neredeyse hiç ihmal etmiyorlar. Çünkü, bir kaşık kekik eklenmiş çay, sağlık açısından çok daha faydalı özellikler taşıyor. Neden mi Kekiğin içinde 'oleum serpili' denilen bir tür yağ var. Bu yağ, mide ve pankreas salgılarının düzenlenmesini, dolayısıyla da sindirimin kolaylaşmasını sağlıyor. Kekik ayrıca, mide spazmlarını engelliyor, kan dolaşımını hızlandırıyor ve böbrek kumlarının düşmesine yardımcı oluyor. Son olarak, kekiğin şeker hastalarının şekerini düşürdüğünü, mide ve bağırsak ağrılarına iyi geldiğini de söyleyelim.

NOT: Demliğe atılacak iki yaprak taze adaçayı, içindeki vitaminler ve aroması sayesinde insana zindelik verir.

Beş adımda Kafkas usulü çay

Porselen bir demliğin içine, adam başı bir tatlı kaşığı, tozu elenmiş çay konur.
Önceden kaynatılıp soğumaya bırakılmış su, yarısını biraz geçecek şekilde demliğe doldurulur.
Kapağı kapatılan demlik, daha önce ateşe konulan ve fokur fokur kaynayan çaydanlığın üzerine oturtulur.
Çaydanlığın üzerinde 15-20 dakika kalan porselen demlik, ateşten alınır ve üzerine bir havlu örtülüp beş-on dakika dinlenmeye bırakılır.
Servis yapılırken bardağa önce sıcak su, onun üzerine de arzu edildiği kadar dem ilave edilir.(hürriyet)

Etiketler:
100 yıl yaşamak için kafkas usulü çay için

YORUMLAR
sanberk Şimdide sınavma mı çekmektesin beni??? Her yorum yapan kişinin yaptıklarını da sıralama zorunluluğumu var??? Ayrıca yaptıklarımızdan bahsetmenin tek nedeni, diğer sessiz çoğunluğu motive etmek ve pratiğin içine girdirmek içindir. Biz reklam ajansımıyız, politikacımıyız ki burada konuyu ben şunları şunları yaptım, sen niye yapmıyorsun gibi bir çocukça saçmalık yapalım.
Ben çaya, sen bana kafayı takmışsın, hadi hayırlısı...
Cumartesi saat 14.00 de Şamil Vakfın da Çeçen kamp başkan- temsilcileriyle toplantıya gel. Henüz yapamamış olduklarımıza sen el at. Ama kimseye 'kaç katalitik soba aldın' gibi soru sorma, kendine güldürme. İnsanlar Çeçenler in mültecilik hakkını alabilmek için AİHİM 'e başvuruda gerekli olan 50 bin EURO luk ihtiyaçlardan bahsederken!!! Gel gel, c.tesi gel. AMA BU YAZDIKLARINI PRINT ET DE GEL. BAKALIM HANGİMİZ UTANACAK...
Çaylar da bizden:)
sanberk Neresindeyim söyleyeyim: Bir insana herkesin hakkı olduğu kadar yorum yaptığı için 'anlama sorunun var, hop diye atlamışsın, lafla Kafkasya kurtaran' asla demeyecek kadar ağzından çıkanı kulağının duyduğu, ağzını kapatıp gözünü yummayan Kafkasyalılar la hareket ediyorum.
Her yazı yazana, doğal olarak pratiğini bilmediğinizden 'lafla kafkasya kurtarıyor' alışkanlığınız yaygınlaşırsa, bir süre sonra yazı yazacak insan bulamazsınız. Bu da sizin muhasebenize eksi bakiye olarak kayıt edilir. Neyse ki bu eksi kayıt düşenler her geçen gün azalmakta...Sizler gibi çayı gündem yapmaktan ziyade, çekinceli olanlar yazmamaktaysa bunun sorumlusu, her konuda konuşmanın kendinize ait olduğunu düşenmenize neden olan ipotekli yanılsamalarınızdır...
Kimin neyi ne kadar hakettiğini belirlemeyi kendinizde gördüğünüze göre yeterince demlenmiş olmalısınız. Size önerim benim demlenmeme neden olmayın, tahrik etmeyin. Ayrıca putları kıranlarla değil, putları yere göğe sığdıramayanlarla uğraşmanızı salık veririm. Putları kırabilmek ne kelime, putlara rüzgar bile değse nasırına basılmış gibi oluyor 'bir bilen' ler...
Size özelden kendimi tanıttım Sizde buradan tribüne oynamak yerine eğer özelden daha önceki nick veya niclerinizi belirtirseniz, yazıdan çok bana yönelik bu tutumunuzun nereden beslendiğini anlamış olur, hakettiğinizce-hakettiğimce iletişime geçeriz. Hem bana ve yazdıklarıma madem bu kadar kızgınsın sanal da ancak bu kadarını yapabilirsin, bence daha ileriye git, bu şerefe nail olalım...
Bana nedensizce saldırmaktan vazgeçip biraz dışarıdaki yayınları takip etmenizi öneriyorum.
Benden büyük olabileceğiniz ihtimalini göz önüne alarak ve sizin durup dururken agresif saldırmanızı görmeden ' yine ortalık karıştı' diyerek taraflı ve sığ yorum yapanlara fırsat vermemek için burada kesiyorum.
Site üyelerine Saygılarımla,

Not: Siteye girer girmez bana etiket yapıştırmak yerine, özelden kendinizi açığa çıkarmanızı, tanıtmanızı bekliyorum. O zaman kendimi ve sizi muhasebe etmem kolaylaşacaktır...Bunu yapmazsanız yazılarınıza gülüp geçmekten başka şansım kalmaz.
anzavur_223 sen bunu bildigin halde ne yapıyosun bana bildiklerinden degil yaptıklarından bahsetmelisin kac katalitik soba aldın oraya bildiginin hakkını mı verdin ya bunların muhasebesini yap bi allah askına sen tutup manavdan çıkolata istıyosun hala bunu kavrayave caa kafayı takmıssın tamammı dostum sanberk
anzavur_223 kardes neresindesin soyle bizde bilelim tamam basın boyalı olabilir ama insanların putlarını kırarak inancını yıkamassın hala bunu anlayamamıssan nerde olursan ol sana bisey kazandıramamıs demektir bu hitabı hak ettigin için soyluyorm senin gibi lafla kafkasya kurtaran cok insan var maalesef kendi muhasebeni yap ben bu isin neresindeyim diye
sanberk Arkadaşlar,
Internet üzerinden iletişimlerde soyleyenin kimliğine göre algılayışların değiştiği, söylemin anlamsız yerlere ötelenebildiği gerçeğinin ben de yarattığı çekincelere rağmen bazı bilindik durumları yinelemekte yarar var. Hop diye üzerime magazinsel argumanlarla atlanabileceği gibi...Bununla birlikte, saygı çerçevesinde isteyen istediğini yapar, konuşur,tanıtır veya istediği yerde durur. Toplumsal duyarlılıklarını pratikle sınamamış veya bunun neresinde durduğunu bilemediğim insanların algılayış filtrelerini yeniden değerlendirmelerini öneriyorum.İyi yaptığını düşündüğü şeylerin uzun vadede nelere gebe olabileceği konusunda fikir belirtmekten öte ne yapabilirimki...
Uzun yıllardır Kafkas toplumunun gündemi ağırlıklı olarak düğün-cenaze-zekhes üçgeninde değerlendirilmiş ve tanıtılmıştır. Bunun bize pek katkısının olmadığı da geldiğimiz durum itibariyle aşikardır. Şimdilerde ise yeni yeni kimi sivil toplum örgütleri veya aydınlar, dünya ya Kafkasya gerçeğini bu tür üçgen tortulaşmasından sıyrılarak anlatmaktadır. Çerkes kültürünün bütünlüğünü ve kafkasya da ki sıkıntıları belirterek, içinden cımbızla çektikleri gündemi önümüze oyalanmak için oyuncak gibi atan kimi ‘gazeteci' lere örnek veri olabilmişlerdir.
Çayla ilgili uzuun uzun yazılan yazıyı tekrar okudum. Kafkasya da yaşanan sıkıntılara ilişkin tek bir cümlenin bile olmamasını gazeteci etiğinin neresine koyabileceğimi düşündürdü bana... Tıpkı; eğer Ortadoğu dan veya kültüründen bahsetmekte iseniz, Filistin den hiç bahsetmemeniz gibi bir şey. Yani şekilci, yani içeriksiz, yani oyalayan, yani kör-sağır topluma kör-sağır gazetecilik, yani..........Tıpkı, ülkedeki olumsuzlukları dile getiren yabancılara türk lokumu aracılığıyla tanıtım kampanyası yapılması komedisi gibi...Adamlar insan haklarından bahsediyor, bizim türkler lokumdanJ
Onlarca gündemimiz ve bunlara yetişmemiz gerekirken; çay çorba muhabbetini, Çerkes kültürünün magazin malzemesi olmasını veya metalaştırılıp pazar malzemesi yapılmasını oyalanmak-oyalamak olarak görmekteyim, bu benim düşüncem. Birileri de böyle olmadığını, uzun vadede bunun karşılığını olumlu olarak alabileceğimizi söyleyebilir. Çok kere gördük, galiba yine göreceğiz... Hadi diğer konuları şimdilik boşverelim; 10 yılı aşkındır süregelen katliama çıtını çıkarmayan bazı kesimlerin, bizlerin sadece çayıyla, ‘tavuğuyla', düğünü-zekhesiyle ilgileniyor olması hala bizleri uyandıramadımı!!! Halbuki bu yeme-içme ve lümpen magazin muhabbeti, kültürümüzün bu olduğu yanılsamasından sıyrılsak, -gerçek sorunlarımıza- karşı tek vucud olarak mücadele edebilsek; bu niyet ve tercih meselesi...
Semaver beni de çocukluğuma götürdü; yaşadığımız yere semaveri tanıtan, onlarca ailenin kullanmasını sağlayan aile büyüklerimden öte, Çerkesliği o bölgede bir Çerkese haksızlık yapıldığında koşturanlar daha iyi tanıttı: ‘Çerkes e bulaşma, arkasından konuşma' gibi...
Çay konusunda bilgisinin önünde saygıyla eğildiğim gazeteci ve benzer duruşların bir sonraki gazetecilik haberinin , Adigey in tümüyle rusya nın kontrolüne girmesi veya Çeçenya da 10 yıllık savaşın faturası olursa beni de utandırmış olur, keşke utandırsa...
Ben O nun çayını, demliğini, semaverini anladım. Eğer aşağıdaki bilgiler üzerinden haber yapacaksa O da beni anlamıştır:

Çeçen sığınma yerlerinden sadece biri:

Kamp Kuruluş Tarihi : 2000 / Kasım

Kampta Kalan Hane Sayısı : 45

Kampta Kalan Kişi Sayısı : 125

Kampta Kalan Çacuk Sayısı : 45

Kampta Kalan Bayan Sayısı : 52

Kampta Kalan Erkek Sayısı : 28

Kampta Kalan Sakat Sayısı : Yok

Okula Giden Çocuk Sayısı :12 (Misafir Öğrenci Konumunda )

Gıda İhtiyacı : Büyük Şehir Belediyesinin (Günlük Kişi Başına 1 ekmek) Ekmek , Arada Birde Ayran ,Yoğurt ve Meyva Suyu Dağıtımı
Düzenli Gelen Herhangi Bir Gıda Yardımı Yok.

Depo : Az Miktarda İlaç

Sağlık : Yaşlılarda ve Çocuklarda Soğuktan ve Düzensiz Beslenmekten Kaynaklanan Hastalıklar ( Grip,Enfeksiyon vs....)

Su : Problemli Değil

Elektrik : Var Fakat Yeterli Voltajda Değil

Isınma : Problemli, Herhangi Bir Isıtma Sistemi Yok
25 Adet Katalitik Soba İhtiyacı Var.

Tüp : Düzenli Bir Dağıtım Yok Arada Bir Yardım Yapılıyor

Genel Problemler : Catılardan Yağmur Akıntısı var Bundan Kaynaklı Sıkıntılar Yaşanıyor, Okula Gidemeyen Çocuklar İçin Mesleki Eğitim Yapılması Gerekiyor ,Düzenli Gıda İhtiyacı Var.

HEEY GARSON TAM ZAMANIDIR, YAP ORDAN Bİ DEMLİ ÇAY ‘anlama sorunum var hop diye hak korumaya atlarken' içelim. Tükettiklerimizle tükenelim ANLAYA ANLAYA...
Saygılarımla





sukranhan kalmık cayı demlemiş olduğumuz cayı bir tencereye akrarılır. kaynarken içine süt ilave edilir. arzuya göre süt az veya cok ilave edilir. üstünede tereyağı ve kakabiber tuz konulur.kaynar vaziyette ister fincanla ister tasla içilir.Afiyet olsun
sanberk teşekkür ederim anzavur arkadaş. bundan sonra öyle yaparım:) Mücadelenin stratejik aşamalarıyla ilgili engin tecrübelerinizden demlenmiş bir çay eşliğinde yararlanmak ve anlama sorunumu gidermek isterim. Bu arada 10 YILDIR KÖR VE SAĞIR OLAN boyalı basının meşruiyetini ve tanımadığınız ve sürecin neresinde durduğunu bilmediğiniz insanlara 'anlama sorunun var hop diye hak korumaya atlarsan' gibi başlangıç yapmanın eleştirdiğiniz şeyin kendisi olup olmadığını da tartışırız...Sonrada yolu ve geri dönüş yolunu... Saygılarımla
anzavur_223 arkadasım sanberk sanırım bir anlama sorunun var hop diye hak korumaya atlarsan terorist olarak adlandırılırsın once davanın mesruiyetini ispatlamaya calısacaksın bunu da insanları tenkit ederek basaramassın once kulturunden yasayısından bahsedeceksin sonra yasadıklarından sonrada davanın mesruiyetini ispatlamıs olacaksın yanlıs yola girmek uzeresin geri don bence
anzavur_223 bize bu yazıyı kazandırdıgı için sevgi temgine tesekkur ediyorum. çerkeslerin ayrılmaz bir parcasıdır cay ve semaver. hemen hepimiz hatırlarız ve bilirizki kafkasyadan getirilen esyalardan en fazla korunanı semaverdir. hani su uzerinde bir cok damga olan sarı princ semaverlerden bahsediyorum ve bana gore cerkesin cayı ona gore ayrı bir degerdir
sanberk Boyalı basın, kendi işlerine yarayan ve kullanılacakları kısmıyla konuya yaklaşımları bilindik bir uslup. Önceleri Çerkesler'i güzel kızları ve oyunlarıyla tanınmasıyla sınırlayan, şimdilerde de çaycı O yazara şunu sormalı: Çayıyla meşhur Kafkasya nın bir parçası olan Çeçenya da 10 yıl önce çay içebilen kaç kişi artık şimdilerde içememekte ve neden!!!??? Cinsel argumanlarla yazısını renklendireceğine, bizlere 140 yıl önce anavatanlarından söküp atılan insanların yollarda yollarda çaysızlıktan değil, nelerden öldüğünü anlatsın. Ya da Adıgey in Cumhuriyet olduğunu yok sayıp Rusya ya bağlamak isteyenlerin, başarılarının üstüne kaç bardak çay içeceğini... Bize bunların nasıl demlendiğinden bahsetsin gazeteci efendi...
bahtiyar +1
Salaman Açıkçası çok başarılı ve yaarlı bir roportaj..bizlerin günlük alışkanlıklarından,yaşam tarzımızdan ve tükettiklerimizden bahsetmiş..ama bir türlü anlayamıyorum bu halk ne zaman bırakacak bu bağnazlığı ve örümcek kafalılığı..roportajın başına muhtemlen gazetenin direktörü olan (afedersiniz) dingil laap diye yapıştırıveriyor yorumunu:"Kafkasyadaki türk ırkı"..bu zevat büyük ihtimalle senelerce okumuş ve bu tip bir gazetede bu seviyeye kadar gelebilmiş..ancak Türk kavramının bir ırk değil millet olma özelliğini öğrenememiş,çünkü mevcut eğitim sistemi bunu gerektiriyor..Aydın veya gazeteci sıfatı ile aramızda dolaşan insanlar bile aslında dayatılan gerçeklere inandıklarının farkında dahi değiller..umarım insanlar artık hazırcılığı bırakıp biraz araştıma becerisi gösterebilirler...
Not:Gazeteci Ertuğrul Akbay Kafkas halk yaşamını incelediğini ve uyguladığını anlatıyor..keşke birazda mütevazılık ve saygı kavramlarınıda örnek alsaydı..
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır