ÇERKES KÜLTÜRÜ'NE SON BİR YAŞAM ALANI (HULUSİ ÜSTÜN)
Yüz kırk yıl önce kitlesel olarak yurdunu terk etmek zorunda bırakılan Çerkes halkının anayurt dışında varlığını ve kimliğini daha uzun süre koruyabileceği konusunda hiç kimsenin ümitvar olmadığı apaçık ortada. Yüz kırk yıldır dünyanın dört bir yanına savrulmuş bir halde varoluş kavgası veren bu köklü halkın kültürünü gelecek nesillere devretmesi imkansıza yakın bir hal aldı.
Aslında dağılıp parçalandığımız gurbet coğrafyalarda varlığımızı koruma konusunda çok ciddi bir gayret gösterdik. Tarih bir buçuk asır boyunca kimliğinin hassasiyetle koruyan bir başka sürgün halkın varlığından bahsetmiyor. Bununla birlikte hepimizi rahatsız eden, çaresizlik içine düşüren gerçeğe de gözlerimizi kapamamamız gerek. Belki bu kimlik bir yada iki nesil daha korunabilecektir ama üçüncü olmayacaktır. Mısır, Sudan örneğinde olduğu gibi dil bilmeyip, kültürünü unutup sadece atalarının Kafkasyalı olduğundan bahseden insanların var olması bile yüz yıl sonrası için ham hayalden öte anlam taşımıyor.
Bu yazı forumumuzda tartışmaya açılmıştır.Fikir belirtmek isterseniz tıklayın
17-02-2005 - 5 kez okundu
Kültür insanlığın ortak malıdır. Binlerce yıllık süreçte oluşan değerlerin yok oluşunu izlemek bir
katliamın seyircisi olmak kadar acı verici. Çerkes kültürüne ait değerlerin de bu etsitiseyle birlikte
yok olması tehlikesi zaman geçtikçe daha ciddi tebarüz etmekte. Bir şekilde bu kültürün varlığını sürdürmesi, bu dilin iletişim dili olma vasfını devam ettirmesi aydın insanlarımızın ortak kaygısı. Bu kaygılarla çok ciddi projeler üretildi. Diasporanın kitleler halinde anayurda dönmesi düşüncesi bunlar arasında çözüm olabilecek tek yoldu. Fakat bununla birlikte zaman gösterdi ki anavatandan uzakta geçirilen yüz kırk yıl, diasporanın aidiyet duygularını alt üst etmiş, insanları beş nesildir yaşadıkları toprakların yerlileri haline büründürmüştür. Aradan geçen on beş yıl içerisinde birkaç milyonluk diaspora anavatana gönderilecek bin idealist insan çıkaramamıştır. Her şeye rağmen oraya gitmek ve orada yaşamak isteyen insanlarımızın bir kısmının da gördükleri ve yaşadıkları olaylar karşısında şevkini, heyecanını kaybetmiştir.
Diaporanın Kafkasya'ya kitlesel dönüşçüler çıkaramayacağı ortada... demografik veriler ve siyasi gelişmeler göz önüne alındığında Kuzey Kafkasya'daki ata topraklarında yaşayan soydaşlarımızın Çerkes kimliğini ve kültürünü daha nice zaman koruyabileceği ihtimali de bizi rahatsız eden diğer gerçek. Bu durumda acaba yaşadığı yerlerde rahat olan, Kafkasya'ya dönme gücünü kendisinde görmeyen insanlara yönelik bir proje düşünülemez mi
Bu topraklardaki Kafkasyalı kimliğinin sürdürülmesinde fayda mülahaza eden birisi olarak, dünyada daha önce başkaları tarafından denenmiş ve başarılı bulunmuş bir teklif üzerinde yoğunlaşmak gerektiğini düşünüyorum.
Beş milyonun üzerinde Kuzey Kafkasyalının yaşadığı Türkiye'de Kuzey Kafkasya kültürünü ve dilini tam manasıyla yaşatan bir tek yerleşim yeri olmadığı aşikar. Göçle birlikte Osmanlı coğrafyasındaki büyük şehirlere yerleşen Çerkesler kısa zaman içinde doğal bir değişimin sonucu olarak kimliklerini unuturken kültür ve dilin korunduğu yerler köyler oldu. Yüz kırk yıldır Çerkes kültürünün yaşandığı köyler artık günbegün dilin ve nüfusun yok olduğu metruk yerler haline geliyor. On yıl önce Çerkesçe'den başka bir dilin konuşulmadığı köylerde bile artık Çerkesçe tercih edilmiyor. Eğitim alan kuşaklar dili unutmanın yanında Çerkes kültürünü reddedilmesi gereken bir köylü aidiyet olarak tanımlamak gibi temel bir hatanın içine düştüler. Kültür ise her bölgede farklı çizgilere bürünerek karşımıza çıkıyor. Somut sonuç, Çerkeslik namına Türkiye'de akordeon sesinden başka hiçbir kültür öğesinin kalmadığı şeklinde özetlenecek olursa çok da yanlış olmaz kanaatindeyim.
Bu durumda Türkiye'deki Çerkeslerin bir yada birkaç yerde toplu yerleşim oluşturmak suretiyle diasporadaki varlıklarını sürdürmeleri neden mümkün olmasın. Neden kültürün tüm öğeleriyle birlikte korunduğu bir yerleşim yeri ihya edilemesin. Tamamen kültürel kaygılarla gerçekleştirilecek bu projenin Türkiye'de herkes tarafından hüsnü kabulle karşılanacağı kesindir. Hızla boşalan ve kimliği değişikliğe uğrayan bir Çerkes köyünün seçilmesi suretiyle Türkiye'nin her tarafından emekli, köylü, arıcı, el sanatlarıyla uğraşan idealist insanlarımızın toplanacağı birkaç bin nüfuslu bir yerleşim yeri Türkiye'de Çerkes Kültürünün sürdürülüp yaşatıldığı bir yer haline getirilebilir. Bu köyde Çerkes dili, Çerkes örf adeti, Çerkes el sanatları, dans ve müzikleri yaşatılmak suretiyle anavatan Kafkasya ile irtibata geçecek, oraya veri sağlayacak ve belki günün birinde olabildiğince kitlesel bir dönüşü sağlayabilecek bir merkez oluşturulabilir. Fakat bu projenin gerçekleşmesiyle sağlanacak asıl yarar, Çerkes kültürünün bu topraklarda buharlaşmasının önüne geçmek olacaktır. Dil öğrenmek isteyen gençler burada bir araya gelebilirler, kültür burada her boyutuyla birlikte yaşatılır ve doya doya soluklanır.
Seçilecek yerleşim yerinin neresi olacağına ilişkin kıstasların konulması önemlidir. Öncelikle bu yerleşim yerinin bir Çerkes köyü olması gerekir. Ardından kalabalık bir nüfusu barındırabilecek araziye sahip olması, arazinin tarıma elverişli olması, iklimin bu kültürün yaşamasına uygun özellikler arz etmesi gerekmektedir. Seçilecek yerleşim yerinin merkezi olması, metropollere ulaşımının kolaylıklar arz etmesi, bununla birlikte bir süre sonra metropole karışıp kaybolacak bir konumda da bulunmaması gerekir. Bu nedenle aslında yol üzerinde olmayan, kolay kozmopolitleşmeyecek, bakir bir bölge olması da gerekebilir.
Bu köyde yaşamayı düşünen insanlara yetecek ekonomik çarkın dönmesi için örneğin toprağın organik tarıma elverişli olması, arıcılık, ormancılık, el sanatları gibi uğraşılara uygunluk göstermesi gerek. Dolayısıyla köyün kıraç ve gözden ırak bir yerde olmaması da gerekir. Seçilecek yerleşim yerine Çerkes kültürünün yaşaması gerektiğine inanan yüz kadar ailenin gidip yerleşmesi projenin gerçekleşmesi için yeterli olacaktır. Bu yerleşim yerinde at yetiştiriciliği ve savat işçiliği yapılması, Çerkes el sanatlarının yaşatılacağı atölyelerin bulunması, Çerkes motifleri, gümüş işçiliği, kama, yamçı, kamçı gibi el ürünü eşyaların üretilmesi ekonomik bir canlılık kazandıracaktır. Ayrıca yılın belli dönemlerinde düzenlenecek festivaller, sergiler ve panayırlar hem Türkiye içinden hem de Çerkes diasporasının farklı yerlerinden insanların ziyaretini sağlayacaktır.
Bu yerleşim yerinde birkaç bin kişilik bir nüfusun bir araya gelmesi sağlanırsa kültürümüzün bu
topraklarda sürmesi için yeterli birikim oluşturulacaktır. Memleketin diğer yerlerinde kültürel çözülme tamamlansa bile bu bir yada birkaç köyde oluşturulacak birikimle anayurtla olan bağlantının devam etmesi sağlanabilir.
Etiketler:
çerkes kültürü son bir yaşam alanı hulusi üstün