ÇERKESLER TARTIŞIRKEN GEÇ KALIR
Bu haber, Ankara'da bir yazar ile bir siyasetçinin ke-dileri sebebiyle ortaya çıkan 'akrabalık' öyküsünü anlatıyor. Beşiz yavruları olan Ankaralı siyam kedisi Maviş, yavrulardan birini eski Başbakan Tansu Çiller'e kaptırmış. Veterineri, Çiller'e ait baba kediyi, yazar Çetin Öner'den habersiz, damat olarak göndermiş. Bu evlilikten olan yavrulardan birisi de, Öner'in kapısına dayanan makam aracı ve iki koruma vasıta-sıyla tekrar Başbakanlık konutuna dönmüş.
19-07-2005 - 5 kez okundu
Para parayı, şöhret de şöhreti çeker. Ünlü ailelerin çocukları hep birbiriyle evlenir. İnsanlar için bu böyle de, hayvanlar için değil mi 'Babalık hakkı' diyerek Ankaralı siyam kediyi Başbakanlık konutuna aldıran eski Başbakan Tansu Çiller, daha sonra İstanbul Yeniköy'deki yalısına yerleşti. Tabii, siyam kedi de, önce Başbakanlık konutunda sefa sürdü, şimdi de denize nazır bir yalıda yaşıyor. Yazar, yönetmen ve oyuncu Çetin Öner, bir siyam kedisi 'Maviş' ve beş yavrusunun öyküsünü, 'Dünyanın Bütün Kedileri' isimli çocuk kitabında anlatıyor. Hepsinin ayrı bir hikayesi var; Şaşa ve Nataşa hâlâ Öner ailesiyle birlikte yaşıyor, Cılız annesinden sonra hayata veda etmiş. Anne Maviş'in aileden sır gibi saklanan eşinden dolayı iki koruma tarafından konuta alınan yavru kedi, İstanbul Yeniköy'de, Bursa'da kanserli bir hastayı tedavi ederek hayata döndüren kedi de burada yaşamını sürdürüyor.
Edebiyatta, Emile Zola, Mark Twain, Rudyard Kipling, Anton Çehov ve T.S. Eliot'a kadar pek çok isim kediler üzerine güzel öyküler, güzel şiirler yazmıştır. Türk yazarlardan Bilge Karasu ve Deniz Kavukçuoğlu da bu isimler arasında yer alıyor. Bir siyam kedisi olan 'Maviş' ile yavruları Maviş, Tora, Nataşa, Çarpık Bacak ve Cılız'ın öyküsünü kaleme alan Çetin Öner, bir horoz hikayesiyle başladığı çocuk öykülerini kedilerle sürdürüyor. Bundan sonra da babasının Kangal köpeğini yazmak istiyor. Kedilere dair özel bir merakı olmamış çocukluğunda Öner'in. Daha çok atları ve köpekleri seven yazar, o yıllara dair hayal-meyal bir kedi hatırlıyor. "Hayvan sevgisi çocukluğumdan beri vardı. Önce Pamuk diye kırma bir köpeğim vardı. Üniversitede iken kangal köpeğim oldu. O da bir kavgada parçalandı." diye anlatan Öner, bir gün kedi sevmeyen eşine bir sürpriz yapmaya karar verir. Arkadaşından aldığı siyam kedisini eve getirir ve ailece Side'ye tatile giderler. İlk hikaye oradan başlar; siyam kedisi beş yavru doğurur, daha sonra kendisi ve bir yavrusu ölür. Annenin ölümü yavruların tabiatını da değiştirir. Öner bunu, "Siyam kedilerinin bir özelliği var. Siyam kedileri insana yaklaşmaz, kendilerini sevdirmez. Bir bakarsın duvara tırmanır, ağaca çıkar bir kartal gibi. Bunlar, anneleri öldüğünde çok küçüktüler. Biz onları şırınga ile besleyerek büyüttük. Onlar insancıl oldular bu sebeple." sözleriyle anlatıyor. Anne kediyi kaybetmek Öner ailesine ciddi bir tecrübe de katmış kediler hakkında. Hastalandığında onları annesinin sıcaklığını hissetsin diye şişeye sıcak su koyarak ve kalp atışı zannetsin diye saat tiktakları ile uyutmuşlar.
Anne Maviş kediye bir delikanlı arayan Çetin Öner, veteriner dostundan yardım almış; ama erkek kedinin kimliğini de ısrarla gizli tutmuş arkadaşı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller'e giden yavrunun hayatında bu gizli kimlik etkili olmuş. Bir gün Öner'in kapısına siyah bir makam otomobili dayanmış, araçtan inen iki koruma 'Başbakanlık'tan geliyoruz.' demişler, 68'li Çetin Öner'i bir korku sarmış, 'Eski sakıncalı piyade olarak yine başlıyoruz.' demiş kendi kendine. 'Başbakan'ın bir ricası var, babalık hakkı olarak kedilerinizden birini istiyor' denilince olay aydınlanmış. Hayatında yüzünü dahi görmediği başbakanla akrabalığını çözmüş Öner. Meğer erkek kedi, Tansu Çiller'in kedisiymiş. 'Almadan gitmeyiz.' demiş korumalar ve 'Emir demiri keser.' hesabından gözyaşları içinde vermiş kediyi eski başbakana. Bir daha da görmemiş Başbakanlık konutuna giden kediyi.
Öner'in psikolog olan eşinin asistanının eşini de tutulduğu ve ileri derecelere varan kanserden kedilerden birisi kurtarmış. Bursa'da yaşayan kedi, daha sonra da yapılan güzellik yarışmasında 'en güzel kedi' seçilmiş. Bu olay hem asistan ve ailesini hem de Öner ailesini mutlu etmiş; ama Çetin Bey biraz kırılmış. Çünkü, kanseri iyileşen hasta, Çetin Öner'i aramadığı gibi, Bursa'da Deniz Kavukçu ve Erdal Öz'le birlikte gerçekleştirdikleri imza gününe de gelmemiş. Bu olaydan sonra hayvanların insanları tedavi ettiğine inanmaya başlayan Öner'i bir de Hz. Peygamber'in kedilerle ilgili bir olayı çok etkilemiş. Öner, "Hz. Muhammed namaza kalkacak. Eteğinin kenarında bir kedi oturuyor. Onu rahatsız etmemek için eteğini kesmiş ve öyle kalkmış. Ben bu kıssayı duyduğum zaman çok etkilendim. Bir insan hayvan sevmiyorsa insan da sevemez. Mutlaka bir defosu vardır." diyor. Kendisini en sıkıntılı zamanlarda kedilerinin rehabilite ettiğini söylüyor. Öner, kedilerin nankör olduğu anlayışına şiddetle karşı çıkıyor, ona göre kediler nankör olmadıkları gibi bunun tam tersi bir davranış sergiliyor, sahiplerini kabulleniyor ve sonuna kadar koruyorlar.
Çerkesler tartışırken geç kalır
TRT'de yönetmen ve yapımcı olan, çocuk kitapları yazan, bunun yanında da Abdülhamit Düşerken filminde oynadığı başrolle birlikte birçok filmde oynayan Çetin Öner, Çerkes asıllı olduğu için Çerkeslerle ilgili araştırmalara da uzun yıllarını vermiş. 'Şu bizim Çerkesler' isminde bir araştırma kitabı ile yine Çerkesleri anlattığı 'Dağlara Yazılıdır' isimli bir romanı bulunuyor Öner'in. Bu kitap, 'Son çerkes' olarak Almanca'ya da çevrilmiş. Çocukluğunu geçirdiği Binboğalar yaylasının, Adana-Kayseri-Maraş üçgeninde ilginç bir yer olduğunu, aynı zamanda Çerkezler, Kürtler ve Avşarlar için sürgün bölgesi olduğunu anlatan Öner, burada üç halkın inanılmaz bir barışı sağladıklarını söylüyor ve ekliyor: "Biz üç etnik grupla birlikte yaşadığımız için ayrımcılık yapmamayı öğrendik. Bu çok önemli bir kültürdür. Bu yüzden 72 millete aynı gözle bakarız. İnsan yaşadığı coğrafyaya benzer diyor ya Cemal Süreya, bu doğrudur." Köken olarak da Kafkasya'da bulunan Kabardey Cumhuriyeti'ne dayanan ve burada bir çok akrabası olan Öner, bu ülkeye sık sık gidip geliyor. Çeçenler ve Çerkesler konusunda ilginç bir tahlil yapan Öner, komşuluklarından dolayı da kendisini Çeçen'e benzetiyor. Öner, "Çeçenler ve Çerkezler birbirine benzer aslında ama temel bir farklılık var. Kabardeyler bir konuyu önce tartışırlar. Bu, günlerce, haftalarca, hatta aylarca sürer. Sonra da yaparlar. Bu yüzden her şeye çok geç kalırlar. Çeçenler de önce yapıp sonra tartışırlar." değerlendirmesini yapıyor. Tarih araştırmaları, sinema ve edebiyat üzerine çalışmalarını sürdüren Öner, yazlık sinemalarla ilgili 13 bölümlük bir belgesel film hazırlıyor. Türkiye'nin farklı bölgelerinden örneklerin konu edildiği yazlık sinemalar için Öner, "Benim çocukluğumda sinema bir ritüeldi. O ruhu bugüne aktarmak istiyorum." diyor.
17.07.2005
EMİNE DOLMACI
(Zaman - Turkuaz Eki)
Etiketler:
çerkesler tartışırken geç kalır