NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
12
13
8
35305319 - Adige Heku 01.MP3
4SIMD.MP3

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri

Notice: Undefined variable: db in /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/function.php on line 6

Warning: mysqli_query() expects parameter 1 to be mysqli, null given in /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/function.php on line 6
GERÇEK KAHRAMANLAR

  HULUSİ ÜSTÜNTarih denilen zırva, büyük ulusların şaibeli erdemleri ve zaferleriyle dolu. Galiplerin ve güçlülerin yazdığı tarihi okuyoruz biz. Onların fetihleri, onların savaşları ve onların kahramanlıkları... Edebiyat, edebiyle yapıldığında çoğu kez tarihten daha insaflı ve daha objektif eserler otaya koyabiliyor. Büyük ulusların debdebeli kahramanlık öykülerini onların zaafları, hırsları ve zayıflıklarıyla birlikte ortaya koymak edebiyatın ve edebiyatçının işidir.
01-10-2005 - kez okundu

Tarihin yazdığı kahramanlar bana her zaman iki yüzlü geldi aslında. Bundan birkaç yüzyıl sonra tarih, Irak'a giren Amerika ordusunu bir fetih ordusu olarak sunmayacak mıdır. Tıpkı ondan önceki kalabalık silahlı güçleri kutsadığı gibi onları da kutsamayacak mıdır? Böylesine talihsiz bir savaşı başlatan Bush'u nasıl yazacaktır kim bilir? Kalemi elinde tutan ya da klavyeye hükmeden tarihçinin insafına kalmamış mıdır bu konu da.
Hangi sayfayı çevirirseniz çevirin, tarih iki yüzlü korkak kahramanlarla doludur aslında. Bu doğunun tarihi için de batının tarihi için de böyle. Oysa gerçek kahramanlar başka yerde, küçük halkların arasında yahut direnen insanların arasında aranmalı belki de. Onlar başka annelerin çocuklarını öldürmek, başkalarının topraklarına yerleşmek, kendisine benzemeyenleri yok etmek üzere savaşmaz. Kendisine ait olanı korumak ve başkasının dayattığına direnmektir tek amacı.
Gerçek kahramanları görmüş olmak kendimi şanslı addettiğim bir ayrıcalık. Ben tarihe geçmek kaygısı olmadan, adam öldürmek hırsı duymadan, toprağı ve halkı için ölen insanlar tanıdım. Tarih onları yazmasa da, hiç kimse onları hatırlamasa da onlar uğruna öldükleri toprakları anlamlandıran insanlardır. Çünkü Veysel'in deyimiyle ' kolun açmış yollarımı gözleyen toprak' tarihçilerden de, insanlardan da vefakardır her zaman.
Bahadır, gördüğüm ilk kahramandı. Dedelerinin yüz otuz yıl önce terk ettiği topraklar ilhak edildiğinde daha önce oralara hiç ayak basmadığı, oralarda hiç yaşamadığı halde sahip olduğu her şeyi ve tanıdığı herkesi burada bırakıp savaşa giderken ne gençliğini, ne sevdalarını, ne geleceğini hesap etti. Aradan geçen yüz otuz yıl onun yüreğindeki vatan sevgisinden bir şey eksiltmemişti. Gidip ölümüne vuruştu küçük halkı ve küçücük ülkesi için. Tanımadığı insanlara atayurduna göz koydukları için kurşun sıktı. Onun adını kimseler duymadı, onun halkının adını da dünyada bir çok insan bilmiyor. Onu ve halkını tanıdım. Onun ve halkının onuruna şahitlik ederim.
Altı yaş büyüktü benden, şimdi ben onu beş yaş geçtim. Hayat bana ağabey dediğim çok insanın ağabeyi olmanın acısını yaşattı. Şimdi onu nasıl anmam gerektiğini kestiremiyorum. Bahadır Ağabeyimdi o benim. Bana o zamanlar düşünülemeyecek kadar uzaktaki memleketimi ve orada yaşayan küçük halkımı sevmeyi o öğretti. Henüz ilk gençlik çağlarımda tanıdım onu. Onun yanında yetişkin bir birey gibi topluma girmeyi öğrendim.
Askerden yeni gelmişti onu ilk gördüğümde. Çevresindeki birkaç gençle birlikte anayurdunu konuşuyordu. 'Döneceğim, gideceğim, burada bizim insanlarımızın geleceği yok' diyordu. Doğruluyorduk onu. Biz de onun kadar özlüyorduk ata yurdumuzu. Oturduğumuz dernek odasında ata yurdumuzdan bahsederken kendimizi yeşil tepelerin üzerinden derin vadilere bakar düşlüyorduk. İğdiş edilmiş Alaşe aygırların sırtındaydık adeta. Bir elimizle Kuban Nehrine değiyorduk, diğeriyle Elbruz'un doruğuna.
İçimizden sadece o sözünü tutup oraya gitti, içimizden sadece o atayurduna bir daha çıkmamak üzere yerleşti.
Zaman nasıl da evirip çevirdi bizleri. Zaman nasıl da kırdı ideallerimizi. Gerçeğin soğukluğu bir Çerkes kaması gibi kesti bizi Kafkasya'ya bağlayan köprülerini. Biz dernek odalarında kaldık. Artık o kadar gerçeğin içindeyiz ki sohbetler ne Kuban'a götürüyor, ne Elbruz'a bizleri. Rüyasında Kafkasya'yı gören kimsecikler de kalmadı.
Küçük bir halkın, ama onurlu bir halkın ferdiydi Bahadır. 'Zorla çıkartıldık memleketimizden, bu bizim fikrimiz değildi... ezilip un ufak edildik. Kader o topraklar için ölmek şansını veriyorsa ölmeli...' diyordu. Son görüşmemizde ellerimi tutup 'görüşürüz' dedi. 'Görüşürüz Anavatan Abhazya'da.'
Görüşmek artık Abhazya'da mümkün ancak. Onu değilse de mezarını görmek için o sisli dağ yamaçlarına gitmeli.
Bahadır son olmadı. Onun ardından yıldırım misali çakan füzelerden yoksun, BM'de veto yetkisi olmayan, adını çoğu dünyalının hiç duymadığı Kafkas Halklarından nice genç ölüp gitti. Şimdi onların görüntüsü gelip geçiyor gözlerimin önünden. Bahadır en önde. Kısacık saçları ve artık bana çocuksu gelen yüzüyle en önde o yürüyor. Hanefi, Efkan, Vedat... Ardından Yunus... ailesinin fotoğraflarını avucuma bırakıp ölmeye giden o gencin yüz çizgileri öylesine silik ki. Belki Grozni'de, belki Şatoy'da, belki Gudermes'te mezarı. Yunus öldü dediler üç yıl önce. Yunus öldü ve ben ondan üç yaş büyüğüm artık. Musa, Leça ve diğerleri... Adlarını unuttuğum fakat giderken Tanrıya ısmarladığım gençler yürüyor gözlerimi kapadığımda. Hepsini tertemiz yüzlerindeki gülümsemeyle hatırlıyorum. Bizleri dernek odalarında bırakıp gidiyorlar. Dünya yaratıldığından beri selamet görmeyen o dağlar için, o sisli, o kayalık, o geçit vermez dağlar için ölüyorlar. Adları unutulup gidiyor, kaydını soysuzların, onursuzların tuttuğu tarih güncelerinde değinilmiyor onlara. Uğruna öldükleri küçük ama onurlu halkların yeni kuşakları kapılıp karışıveriyorlar kalabalığa. Sağ ama sakat kalan birkaç kişi şimdilerde İstanbul'un, Bakü'nün, Tiflis'in dört bir köşesinde bodrum katlarındaki evlerinde söz geçiremedikleri sakat bacakları, tutmayan elleri ve görmeyen gözleriyle vuruştukları günleri düşleyip uğruna gençliklerini verdikleri ufacık memleketlerinin hayalini kuruyorlar. Başka gençler sinema kuyruğunda, başka gençler sevgililerinin koynunda, başka gençler sahillerde, parklarda, okul amfilerinde... kaderin haklarında savaşı takdir ettiği küçük halkların geniş yürekli çocukları ise hala ölmeye devam ediyor. Bombalar çınlıyor kulaklarında, her biri hiç kimsenin haberi olmadan toprağa düşüyor.

Etiketler:
gerçek kahramanlar

YORUMLAR

Fatal error: Uncaught Error: Call to undefined function mysql_query() in /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/yonet/user.class.php:23 Stack trace: #0 /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/yorum.php(19): user->user() #1 /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/haberler.php(80): require('/home/nart/publ...') #2 {main} thrown in /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/yonet/user.class.php on line 23