SÜRGÜN EDİLEN HALKLARIN TEMSİLCİLERİ ENDİŞELİ
1944 yılında eski SSCB Lideri Stalin tarafından suçsuz olarak sürgün edilen, ancak, daha sonra çıkarılan bir kanunla yurtlarına dönen halklar, Rusya Devlet Başkanı Putin'in kendileri için çıkarılan "Sürgün Edilen Halkların Rehabilitasyonu Kanunu"nda değişiklikler yapılmasını istemesini kınadılar.
25-10-2005 - 5 kez okundu
1944 yılında eski SSCB Lideri Stalin tarafından suçsuz olarak sürgün edilen, ancak, daha sonra çıkarılan bir kanunla yurtlarına dönen halklar, Rusya Devlet Başkanı Putin'in kendileri için çıkarılan "Sürgün Edilen Halkların Rehabilitasyonu Kanunu"nda değişiklikler yapılmasını istemesini kınadılar.
Beslan anneleri ile 2 Eylül'de yaptığı görüşmesinde, kanunu olumsuz olarak değerlendiren ve değiştirileceği sinyalini veren Rusya devlet başkanı Vladimir Putin'e tepki var. Stalin döneminde sürgün edilen halkların sivil toplum hareketleri temsilcileri, hem Putin'e hem de Rusya Anayasa Mahkemesi'ne, kanunu değiştirme yönündeki girişimleri kınayan birer mektup gönderdi. Gönderilen mektupta, Rusya'nın yeni tarihinde yaptığı en insani eylemine, negatif bir anlam yüklemenin derin bir şaşkınlıkla karşılandığı vurgulandı. Bu girişimin Stalin'in izinden ayrılmak istemeyen güçlerin etkisiyle oluşturulduğunun sanıldığının altı özellikle çizildi. Yine mektupta, sözü edilen Rehabilitasyon Kanunu'nun kaldırılması yönündeki girişimlerin, o dönemde suçsuz halklara yönelik işlenen suçların kabulü anlamına geleceği de belirtilerek, böyle bir pozisyonun, son yıllarda demokratikleşmeye çalışan Rusya'yı yeniden zorba bir döneme sokacağı ifade edildi. 1991 yılında dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin tarafından imzalanan "Sürgün Edilen Halkların Rehabilitasyonu Kanunu"yla, sürgüne giden halklara, yanı Kırım Tatarlarına, Ahıska Türklerine, Çeçenlere, İnguşlara, Karaçay ve Balkarlara, Almanlara ve Korelilere, yerlerine yeniden ve eksiksiz dönebilme, zararlarının devlet tarafından aşamalı olarak karşılanması ve siyasi iradelerini tam olarak kullanabilme gibi haklar getiriliyordu. Putin'in karşı çıktığı bu kanunun altıncı maddesinde ise sürgün edilen halkların topraklarının sınırlarını, yeniden sürgün öncesi hale getirme sözü veriliyor.
İnguşların Sibirya'ya sürülmesi üzerine Prigorodniy adını taşıyan bölge, Osetlere verilmiş, İnguşlar 1957 yılında vatanlarına döndüklerinde ise Prigorodniy bölgesi ve ayrıca yedi eski İnguş köyünü geri alamamışlardı. Bu durum, Osetlerle İnguşları sürekli olarak karşı karşıya getirmiş, 1992 yılında meydana gelen çatışmalar ise her iki tarafa da zor günler yaşatmıştı. Bölgeyi iyi bilen kaynaklar, Osetler ve İnguşlar arasındaki bu gerginliğin halen sürdüğünü belirterek, Putin'in, Oset asıllı Beslan anneleriyle görüşürken, Osetlere mesaj gönderdiğini ve bu mesajla hem Osetlere yakın gözükmeyi hem de Beslan trajedisindeki yanlışlarını örtbas etmeye çalıştığını kaydediyorlar.
Kısa bir süre önce Rusya Devlet Başkanı'na, Başkan'ın Güney Federal Bölgesi Temsilcisi Dimitri Kozak tarafından sunulan rapor da kanundaki değişiklik yapılması hazırlıklarının ilk adımı olarak ele alınabilir. Bilindiği gibi, Putin göreve geldikten kısa bir süre sonra "Vertikal Vlasti" adını verdiği, dikey idare sistemini tüm ülkede yerleştirmek amacıyla, ülkeyi yedi idari bölgeye ayırmış, bu bölgelerin başlarına da güvendiği isimleri atayarak, bölgeleri daha yakından kontrol ve idare etmeye başlamıştı.
Beslan okul baskınından sonra Putin, bölgedeki durumu araştırmak ve çözüm yolları üretmek amacıyla federal bir komisyon oluşturarak başına da Dimitri Kozak'ı tayin etmişti.
Dimitri Kozak, Eylül 2004'den beri Kuzey Kafkasya olarak bilinen ve içinde Çeçenistan, Dağıstan, İnguşetya ve Karaçay-Çerkesya'nın bulunduğu 12 bölgeden oluşan Güney Federal Bölgesi'nde Başkan'ın tam yetkili temsilcisi olarak görev yapıyor. Kozak'ın başında bulunduğu Komisyon'un görevi ise bölgede sosyo-ekonomik durum, hukukun korunması, savunma ve güvenlik, göç, kültür ve eğitim, etnik gruplar ve dinler arası ilişkiler, dinsel radikalizm konularının araştırılıp, analiz edilmesi ve çözüm önerilerinin oluşturulması idi. Uzun süren bir çalışmadan sonra komisyon bir rapor hazırladı ve bu rapor Kozak tarafından Başkan Putin'e Mayıs 2005'te sunuldu. Raporun bir kısmı ise epey sonra, basına sızdı/sızdırıldı.
Raporda yazılanlar aslında ilk defa dile getirilen ve bilinmeyen hususlar değil. Bölgedeki ekonomik kaynakların ve devlet organlarının belli aşiretler tarafından monopolize edildiği, önemli fabrikaların, aralarında akrabalık bağı olan kişilerce idare edildiği, idarenin toplumdan koparak kapalı bir rejim haline geldiği, idarecilerin sadece kendi menfaatlerine hizmet ettikleri, idarecilerin oluşturduğu dikta rejiminin toplumu devlete karşı kayıtsızlığa ittiği gibi Kuzey Kafkasya hakkında bilinen gerçekler.
Yeni olan; bütün bunların resmi bir raporla, doğrudan Putin'e sunulması. Raporda yer alan ve basına sızdırılmayan kısım ise çözüm önerileri. Bu öneriler hakkında yazılan iki şey var: Birincisi yerel elitlerin değiştirilmesi gerektiği ki, Raporun açıklanmasından kısa süre önce bölgedeki bazı yerel idarecilerin yerine yenileri atandı, ikincisi ise sorunları güç kullanarak çözmeye yönelinmemesi. Bu ikinci nokta Rusya'nın iç istikrarı açısından büyük önem taşıyor. Rusya'da mevcut anlayış bölgelerdeki sorunların, özellikle Çeçenistan'daki gibi bağımsızlık taleplerinin güç kullanılarak bastırılması gerektiği yönünde. Bu anlayışı besleyen kaynaklar ise ülkenin Sovyet geçmişinde yatıyor. "Merkeze boyun eğme, eğmeyenin eğmesini sağla" sloganı Sovyetlerin hep uyguladığı bir idare tarzıydı. Merkez, efendi-idareci, çevre ise boyun eğmek zorunda olandı. Gerektiğinde şahısların ve topluca milletlerin sürgün edilmesi de başvurulan çözüm yollarındandı.
Sovyetler zamanında yapılan hataların faturalarını onların torunları bu gün ödüyor. Kuzey Kafkasya bugün Rusya için vücudun kangren olan uzvu olmaya doğru gidiyor. Özellikle Dağıstan sıradaki Çeçenistan olmaya hazır. Akla gelen ilk çözüm yöntemi ise "orduları gönderin" oluyor. Daha geçenlerde Putin'in, Dağıstan-İnguşetya sınırında iki yeni askeri us kurulması emrini verdiği bildirildi.
Rusya'da meselenin sosyal ve ekonomik tedbirler alınarak, çok önceden tespit edilmesi ve çözüme başvurulması pek uygulanan bir metot değil. Toplumlar arası gerilimi azaltıcı politikalar izlenmesi, halkın ekonomik durumunu güçlendirici tedbirlerin alınması ve bu şekilde Kuzey Kafkasya'dan göçün önüne geçilmesi birinci derecede yapılması gereken şeyler. En büyük tavizi ise merkezin vermesi gerekir ki, çevre merkeze yaklaşmayı kabul etsin. Ancak, bölgede bunun tam tersi bir uygulama hakim olacak gibi görünüyor. Merkez, kanun değişiklikleri gibi zoraki uygulamalarla bölgeleri birleştirmeyi ve daha önce verilen hakları da geri almayı planlıyor.
Diplomatikgozlem
Etiketler:
sürgün edilen halkların temsilcileri endişeli