NALÇİK'TE TİYATRO
26.10.2005 - 18:57:09
MEHDİ NÜZHET ÇETİNBAŞ
13 Ekim 2005 2005 tarihinde Kabardey-Balkar Cumhuriyetinin başkenti Nalçik'te meydana gelen olaylarla ilgili yazmak niyetinde değildim.
26-10-2005 - 5 kez okundu
Ajans Kafkas'da daha önce yazmış olduğum birçok makalede, bu konuya defalarca temas ettim.Dikkatli okuyucular bunu farketmiş olmalılar. Yüzyüze görüştüğümüz bazı dostlar ise bu konudaki öngörülerimizin isabetli olduğunu hatırlattılar. Ardından ısrarla bu konuyla ilgili neden yorum yapmadığımızı sordular.
Nalçik'te meydana gelen olaylardan bir Kuzey Kafkasyalı olarak üzüntü duymamak imkansız. Klasik bir söylem olarak, olayları şiddetle ya da nefretle kınamak işin kolay tarafı.
Herkes bilir ki Karadeniz'den Hazar'a uzanan Kuzey Kafkasya coğrafyasını bir bütün olarak ele alırız, burada meydana gelen her üzücü olay bizi derinden etkiler.
Kabardey-Balkar olaylarına mikro milliyetçilik penceresinden yaklaşanlar, Kafkas halkları arasına, fitne tohumları ekiyorlar. Olayları, haber ajanslarından takip ederek çala kalem yazı yazan ve bildiri yayınlayanlar, gerçekler ortaya çıkınca utanmayacaklar mı ?
Öncelikle ifade etmeliyim ki çeşitli platformlarda yazılan yazıları ibretle okuyorum. Okuyorum ve ardından da, insanların olaylara nasıl at gözlüğü ile bakabildiğine hayret ediyorum. Bütün dünyasını Çeçen düşmanlığı ve İslam karşıtlığı üzerine kuran insanlar, mal bulmuş mağribi gibi olayların üzerine yalınkılıç gidiyorlar.
Dünyanın her yerinde kutsal olan, insanların en tabi hakkı olan inanç özgürlüğünün Kabardey-Balkar'da ırzına geçilirken susanlar, birden bire bülbül kesiliyorlar.
Türkiye'de ezilen halklara özgürlük isteyenler, dilini, kültürünü yaşayamadığı için asimilasyonla karşı karşıya kaldığını söyleyenler, Kabardey-Balkar'da dinini özgürce yaşamak isteyen insanlara, nedense ön yargı ile yaklaşıyorlar. İnsan temel hakları arasında ayırım yapmak ancak bizim solcu-entel Kafkas aydınlarına has bir davranıştır.
Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'ne düzenledikleri gezilerde halktan kopuk, baskıcı, jakoben, eski Sovyet artığı nomen-klaturacı insanlarla ziyafet sofralarında kadeh tokuşturanlar, Kabardey-Balkar'da yaşananları anlayamazlar.
Bu ziyaretler sırasında hiçbir aydınımızın, ne Kokov'a ne Hafitse Muhammed'e, ne Haşim Şogenov'a, ne Nehuş Zaurbiy'e şu soruları sormak akıllarını gelmiyor. '89 idari bölgeye ayrılan Rusya Federasyonu içinde Kabardey-Balkar'ın ekonomik yönden en kötü, işsizliği en yüksek ülke olduğunun farkında mısınız?'
20 yıldır bu koltuklarda oturuyorsunuz. Bu kötü gidişin sorumlusu olarak acaba hiç kendinizde bir suçluluk hissetmiyor musunuz? Evet ben olsam önce bu soruları sorarım.
Sovyetlerin parçalanışından bu yana Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nin içişleri bakanı olan Haşim Şogenov'un, istikrarsızlığa sürüklenen Kabardey-Balkar'da hiç mi günahı yok?
Moskova ile kurdukları güçlü ilişkiler sayesinde koltuklarını koruyan bu insanların gözünü hırs bürümüştür. Koltukları uğruna bütün Kabardey-Balkar'ı yangın yerine çevirmekten çekinmeyen bu insanların tezgahladıkları oyunlar halen seyirci buluyor.
Bugün Kabardey-Balkar'da en küçük bir muhalif şeye bile tahammül yoktur. İnsanlar açık cezaevinde yaşamaya mahkum edilmişlerdir.
Nalçik olaylarına şaşkınlıkla bakanlara hayret ediyorum.Bu olaylar adeta davul çala çala geldi. Bir yıl önce yazdığım bir makalede Kabardey-Balkar'da önemli olaylar meydana geleceğini söyledim. Bunları yazarken kehanette bulunmadım. Tarih boyunca insanların en hassas tahrik noktaları, inançlarına yapılan saldırı ve tahrikler olmuştur.
Bir ülke düşünün ki, sakal bırakan insanlar, tanımı olmayan vahhabi suçlamasıyla gözaltına alınıp günlerce işkence görsün.
Bir ülke düşünün ki sabah namazı kılmak için gittiğiniz camide, tam namaz sırasında ayaklarındaki kirli postallarıyla içeri girip namaz kılan cemaati dayaktan geçirip, yaşı yetmişi aşkın bir ihtiyarı gözlerinizin önünde dayakla öldürsünler.
Bir ülke düşünün ki çevresinde namaz kılan, dindarlığıyla tanınmaktan başka bir suçu olmayan Rasul Tsakoyev isimli bir Balkar gencini kaçırıp işkenceden geçirip, ardından öldü diye bir çöplüğe atsınlar.
Bir ülke düşünün ki markete alışverişe giden başörtülü bir kadını sebepsiz yere emniyete götürüp ona olmadık işkenceler yapılsın.
Bir ülke düşünün ki ağabeyleri dindar oılduğu için ya da şeriatçı, rejim düşmanı yaftası yediği için gözaltına alınıp tecavüze uğrayan genç kızlar olsun.
Bir ülke düşünün... cümlesiyle başlayan paragrafları öylesine çoğaltırız ki.
Yukarıda verdiğim örnekler, Kabardey-Balkar'da bir yer altı örgütü de değil.Bu insanlar dinlerini yaşamak, Kur'an öğrenmek gibi en tabi haklarını kullanmak istiyorlardı.
Tek suçları devletin kontrolü altındaki Kabardey-Balkar Din Xase'si ile geçinememekti. Liderleri Resul Kudayev, Anzor Astemirov, Musa Mukojev defalarca gözaltına alınıp işkenceden geçirilmişlerdi.
Şogenov ve arkadaşları cemaati yeraltına itmek için özel bir operasyon yürüttüler. Önce Yermuk Tugayları adı altında bir sanal örgüt oluşturuldu. Birkaç operasyonda bu örgüte ait olduğu söylenen birkaç insan öldürüldü. Ama ne hikmetse internet sayfaları dışında Yermuk Tugaylarına mensup hiçbir militana rastlanmadı.
'Cemagat' mensupları, Kokov'un yerine devlet başkanlığına atanan Arsen Kanokov'dan çok şeyler beklediler. Onun verdiği ilk demeçler, bir umut kıpırtısıydı.
Fazla zaman geçmeden Kanakov'un kulağı Moskova tarafından büküldü. Kanakov'a mevcut yönetimde hiçbir değişiklik yapma imkanı ve fırsatı verilmedi.
Geçmişte Nalçik'te büyük bir cami inşa ettiren, halk arasında İslam'a sıcak bakan bir işadamı olarak tanınan ve ardından devlet başkanı olan Arsen Kanakov'a bu Müslümanların ne kadar tehlikeli ve güvenilmez olduğunun anlatılması lazımdı.
Sonuçta olan oldu. Şogenov ve arkadaşları, her zaman olduğu gibi daha önce yazılmış olan senaryolarını sahneye koydular.
Cemaatin önderlerinden Anzor Aslemirov'u tutuklamak için harekete geçen polis, Cemagat mensuplarını kışkırtmak için düğmeye bastı. Daha önce tutuklanan ve gözaltına alınan mensuplarının başına gelenleri hatırlayan Cemagat mensupları hızla provoke edildiler.
Cemagat,, Kabardey-Balkar'da silaha sarılmamak için büyük bir çaba harcadı. Kendilerine yapılan baskıları protesto ettiler. Avukat Larissa Doragova öncülüğünde imzaladıkları bir dilekçeyi Moskova'ya Putin'e gönderdiler. Baskıların kaldırılmasını, camilerin açılmasını istediler. Eğer bunlar yapılmıyorsa kendilerinin inançlarını yaşayacakları bir ülkeye göç etmelerine izin verilmesini istediler.
Yukarıdaki olayı anlatmamızın sebebi, Cemagat mensupları kendi verdikleri dilekçe ile isim isim fişlenmişlerdi.Bu dilekçe olayından sonra baskılar gittikçe yoğunlaştı.
13 Ekim'de hepimizin bildiği malum olaylar meydana geldi. Nalçik olaylarının ne Çeçen savaşı ne de Şamil Basayev ile bir ilgisi vardır. Şamil Basayev'in olayları üstlenmesi psikolojik savaş taktiğidir. Unutmayalım Basayev, Kuzey Buz Denizi'nde batan Kursk denizaltısı olayını bile üstlenmişti.
Olaylarda hayatını kaybeden insanların büyük bir kısmı, avukat Larissa Doragova'nın verdiği dilekçede adları olan insanlardır.
Bu insanların planlı bir hareket içinde olmadıkları açıkça bellidir. Kışkırtılmışlar tahrik edilmişler ve sokağa indirilmişlerdir.
Eylemcilerin bu kadar silahı nerden bulduğu gibi komik sorular sorulmaktadır.
Sovyetlerin yıkılışından sonra 1996'lı yıllara kadar Kafkasya'da her çeşit silah aleni olarak satılmıştır. Askeri depolardan yayımlanan sermayesi sıfır olan silahlar bizzat Rus askerleri tarafından dolar bazında komik fiyatlarla satılmıştır.
Kabardey -Balkar belki de halkın silahlanması yönünden Kafkasya'nın en fakir ülkesidir. Eyleme kalkışan Cemagat mensuplarının da, yeterince silahlı olduğu söylenemez. Eğer öyle olsaydı çok daha fazla kan dökülürdü.
Şogenov ve ekibi görevini başarıyla yerine getirmiş, yaşları 18-20 arasında değişen, hayatında belki de eline ilk defa silah alan gençleri sokağa dökmeyi başarmış ve onları ekin gibi biçmiştir.
Bu olaylar o kadar çirkin ve provokasyon kokuyor ki bunu anlayamayanlara ancak 'Allah ıslah etsin' demekten başka çarem yok.
Bir başka yazımda Nalçik olaylarının yankıları ve gelecekte doğuracağı sonuçları ele alacağım.
www.kafkas.org.tr
Etiketler:
nalçik tiyatro