ERMENİSTAN'IN YENİ HEDEFİ GÜRCİSTAN
Ahalkelek'te Ermeni çetelere karşı örgütlü mücâdele başlatanlar şehrin duvarlarına bin adet bildiri ve pankart astı. Erivan bir taraftan asılan bin pankartın ve bildirinin "münferit" olmasını umuyor, diğer taraftan kendi başlattığı krizin daha yüksek bir noktaya ulaşmasından korkuyor.
31-10-2005 - 5 kez okundu
Hâlbuki her şey başlangıçta çok basit görünüyordu. Türkiye ve Azerbaycan ile işbirliği yapan ve Kadife Devrimden bu tarafa RF'nin Kafkasya'daki tesirinin en aza inmesi için çaba gösteren Gürcistan "destabilize" edilecekti. Bu sayede hem üç ülke arasında yürüyen Kafkasya işbirliğine ket vurulacaktı hem de "Büyük Ermenistan" için bir adım daha atılmış olacaktı. Ahalkelek hem Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı için hem de Kars-Ahalkelek-Bakü Demiryolu için önemli olduğundan hamle burada yapılmalıydı.
Ahalkelek'teki Ermeni azınlık da bu işin içinde rol almalıydı. Ermenistan Dışişleri Bakanı Sarkisyan daha önce "demiryolunun yapılmasını önlemek için her yola başvuracaklarını" söylediğinde, zâten Ermeni devletinin titreyip özüne döneceğinden kimsenin şüphesi yoktu. Ermenistan'ın bugünkü imkân ve kabiliyetleri soykırım teşebbüsüne yetmediğine göre, yine teröre başvuracaktı.
Ermenistan Karabağ'ı işgâl altında tutarken ve bütün komşularından toprak talebini sürdürürken, Gürcistan'da 1990 yılından bu tarafa 45 Ermeni kilisesinin Gürcü kilisesine çevrildiği iddiasını ortaya atıp, bu iddiadan rahatsız olduğunu dile getiriyor.
Ermeni internet siteleri Gürcistan'da Ermeni azınlığın baskı altında olduğunu yazıyor. Gürcistan'ın "kadim Ermeni tarihinin eserlerini" kirlettiği de yazıyor. Ayrıca Gürcistan'ın sorunlu bölgeleri olan Abhaz ve Oset bölgelerindeki ayrılıkçı akımlara destek veriyor.Elbette bütün Gürcüleri de "Ermeni düşmanı" olmakla itham ediyor. Aynı sitelere göre, "Ermeni azınlığa huzur verilmezse, bütün Kafkasya tehlikeli bir sürece girebilir" ve "barış yanlısı Ermeni grupların sözünü dinlemek gerekir". Aynı sitelerin aynı görüşleri Türkiye için de dile getirdiğini belirtmekte fayda var.
Gerçekte ise Gürcistan'da yaşayan Ermenilerin hiçbir sorunu yok. İddiaların aksine ne kiliselere el konuluyor, ne de insanların adı değiştiriliyor. O nedenle "Gürcistan'da baskı altında Ermeniler" tiyatrosuna rağmen, Gürcü ve Ermeni komşular arasında bir sorun bilinmiyor.
Ermenilerin şimdi de Gürcüleri soykırımla suçladıkları da dikkate alındığında, Erivan'ın yeni dönemde Gürcistan'a konsantre olduğu yorumu da yapılabilir. Gerçekten de Gürcistan zayıf ekonomisi ve kırılgan iç dengeleri nedeniyle, RF'nin Kafkasya'da kovulmama savaşı verdiği günlerde, Gürcistan yeni planlamaların merkezinde yer alabilir.
SSCB'nin dağılmasından sonra Güney Kafkasya'da egemenliğini ve devâmında da Kuzey Kafkasya'da etkinliğini büyük ölçüde yitiren RF, bir taraftan Ermenistan'daki despot rejimi destekleyerek, bölgede hem siyâsihem de askeridenklemlerin içinde kalmaya çalışıyor, diğer taraftan da bunu etnik dengeleri etki ederek sağlamayı umuyor.
Ermenistan'ın RF ve İran ile bir dizi ikili ve çoktaraflı işbirliği projeleri var. Çoğunlukla ulaşım, haberleşme ve enerji bilgi altyapı sahalarını zemin alan projeler birkaç yıl içinde Erivan'a avantaj sağlayabilir. Ama hem boru hattı hem de demiryolu projeleri başarılı olursa, Erivan'ın Tahran ve Moskova ile yakınlığı, Ermenistan'ın geleceğini yine de kurtaramayabilir.
Ermenistan'ın özellikle 9/11'den bu yana Kafkasya'daki sorunları da "din" temeline oturtmaya çalıştığı ve kendisi etrafında biçimlenen sorunları "Hristiyan-Müslüman ihtilâfı" olarak sunmaya gayret gösterdiği biliniyor. Ancak Müslüman Türkiye ile Müslüman Azerbaycan'ın Hristiyan Gürcistan ile işbirliği, ayrıca Hristiyan RF ile Hristiyan Ermenistan'ın Müslüman İran ile kurduğu müselles, Kafkasya'da son gelişmelerin din temelli bir zeminde gelişmediğini de kanıtlıyor.
Dinin kültür ve medeniyet ile yakın bağlantısı da dikkate alındığında, Kafkasya'da bir kültür ve medeniyet ittifakı ya da çatışması olmadığını da söylemek mümkün. Aynı şekilde bölge ülkelerinin tarih boyunca süren yakın ilişkisi de düşünüldüğünde, halkların birbirini tanımaması veya birbirine yabancılaşması gibi bir tezi de doğru görmek imkânsız.
Bu durumda Kafkasya denkleminde, hele Ermenistan'ın Gürcistan ile ilişkilerinde yeni dönemin şekillenmesi ile ortaya çıkan şartların perde arkası olarak sadece şunu görmek mümkün; RF'nin bölgeye dair ihtirası ve şeklen bağımsızlığını sürdüren Ermenistan'daki despot Koçaryan rejiminin, ömrünü uzatmak için saldırgan ve agresif politikalarını, "devletler arası ilişkilerde asimetrik boyuta" taşıma gayreti.
Yine Koçaryan yanlısı Ermeni sitelerinde sıklıkla "Türk-Azerİ" işbirliğinin altı çizilerek, Ermenistan'ın da benzer bir arayışa yönelmesi gerektiği ifâde ediliyor. Fakat Ermenistan'ın kendisini mezhep farkı sebebiyle Gürcistan ile aynı dinden kabûl etmemesi ve kendi inancını Gürcülerin inancına üstün sayması ve Gürcüler ile soy bağı olmamasını argüman olarak kabûl etmesi, Erivan'ın işini zorlaştırıyor.
Hâlbuki Ermenistan'ın emrine girdiği RF ile de soy ve Kafkasya'daki müttefiki olmaya çalıştığı İran ile de din bağı yok, ama konu Gürcistan olunca, bunlar birer şart hâline geliyor. Bu düşünce sistemindeki bir diğer zayıf nokta ise şöyle; Ermenilerin sahip olduğu Ermeni-Apostolik Kilisesi, bir bakıma Yahudilikte olduğu gibi, sadece bir etnik yapıya ait inancı ihtiva ediyor. O nedenle Ermenistan'ın din anlayışı çerçevesinde -şâyet Ermeni kaynaklarının görüşleri doğru ise- onlarla "dindaş" olan başka bir toplumun varlığı mümkün değil.
Bu tutarsız çerçevede sadece iki olanağa gerçekleşme hakkı veriyor; Ermenistan'ın bölgesel ve küresel seviyede diaspora ile işbirliği ve "Türk düşmanlığı" zemininde, kendisinden olmayanlar ile de dayanışması.
Roman-Katolik Kilisesi ile Evanjelist Lüteryan Kilisesi arasında, karşılıklı katliamlara kadar varan ihtilâf damgasını vurduğu Hristiyan tarihi, dönemsel şartları menfaatine göre yorumlayan ve mevcut yüksek tansiyonu artırmaya çalışan Ermenistan'ın yoğun çabaları ile yeniden karanlık bir döneme girebilir.
Paralel tarih metodu ile konuya bakıldığında ise, daha önce benzer şartların ortaya çıktığı süreçlerde Türklerin yıldızının parladığı görülüyor. Nitekim Bizans, Türklerden ziyâde Roman-Katolik inancındaki haçlı seferlerinin yağmasından ve saldırısından korkuyordu. Türk akıncılarının açtığı yollardan adalet ve huzur akarken, soylu şövalyeler sadece katliam ve yağma çağrışımı yapıyordu.
Ermeniler açısından Hristiyan dünyasındaki derin ihtilâf "eşyanın tabiatı gereği" ve "İslâm'da da aynı şartlar var". Hâlbuki bu da doğru değil, çünkü Kafkasya'daki işbirliğinde Sünnikimliği ağırlıklı olan Türkiye ile Şiikimliğe sahip Azerbaycan yer alıyor ve iki ülke kendisini "iki devlet-bir millet" diye tarif ediyor.
Ama Ermenistan ile Gürcistan arasında işbirliğini engelleyen ve dahası Gürcistan'ı Ermenilerin hedefi hâline getiren bir dizi "gülünç" tarih tezi de var;
Örneğin Ermeniler M.Ö. 2600'de Kafkasya'ya gelmişler ve o zaman kimse yokmuş. Gürcistan'ın başkenti Tiflis'i de Ermeniler inşaa etmiş. Türkler de Revan'ı (Erivan) inşa ettiler, ama bu durum hiçbir zaman Türkler açısından önemsenen bir konu olmadı. Ayrıca tarihte Ermeni asıllı belediye başkanları varmış.
Zâten Sovyet modelinde bunu yadırgamamak gerekir. 19. Yüzyıl'da Gürcistan'ın en zengin aileleri Ermeniymiş. Bu nedenle Gürcüler Ermenilerden nefret edermiş ve Ermeniler de kendilerini korumak zorundaymış...
Ermeni dünyasında "gelecek" tartışmaları her zaman Adem ile Havva'dan başlıyor. Çünkü sahip olduğu "kadim tarih" konusunda da mutabık olmayan Ermeniler "gelecek" tartışmaya başladığında her zaman "geçmişe" gidiyor.
Ermenilerin geçmişe yönelik tezleri konusunda Balkanlardan, İtalya'dan, Rusya'dan, Hindistan'dan, Mezopotamya'dan, Anadolu'dan, Hititlerden, Urartulardan ve Urartulardan öncesinden geldikleri yönünde çeşitli inanışlar var. Hatta indogermanik ve samikökenler de tartışılıyor. Elbette -Türkiye'ye yönelik iddialarda da olduğu gibi- hiçbir kanıt veya ispat yok.
İspatı olan bir husus ise, Ermenilerin hiçbir Kafkas milleti veya Anadolu'daki uygarlıklar ile bir bağı olmaması.
Hatta konu tarihten açılınca meseleyi yine o bildik Urartu masalına dayandırıyorlar. Ama nedense hiçbirinin aklına neden Urartu dili ile Ermenice'nin" hiçbir ortak noktası olmadığı" sorusu gelmiyor.
Haritaya bakıldığında Gürcistan'ın coğrafibakımdan Ermenistan ile efendisi RF arasında yer aldığı görülüyor. Zâten batıya veya doğuya kapısı olmayan Ermenistan'ın RF'ye kapısı olan Gürcistan ile iyi ilişkiler yerine zorlama tezlerle, hukuka aykırı teşebbüslere yöneliyor. Bu yönelimin -her ne kadar tarihten gelen kesintisiz bir çizgiye işâret etse de- büyük bir sorun.
Bölgedeki denkleme bakıldığında, Ermenistan'ın millimenfaatlerini idame için Gürcistan ile çok iyi ilişkiler geliştirmesi gerektiği söylenebilir. Çünkü Ermenistan'ın iktisadigüvenliği için RF ile kesintisiz, sürdürülebilir ve güvenli bir temas imkânına ihtiyacı var.
Ayrıca Karadeniz'e. Tam bu noktada Gürcistan'daki farklı etnik kimliklerin -ki o kimlikleri egemen olduğu bölgelerde RF yanlısı ayrılıkçı grupların faal olduğu görülüyor- Karadeniz'e yakınlığı göze batıyor. Ahalkelek'te yaşanan huzursuzluk da, bir noktadan sonra Ermenistan'ı Karadeniz'e ulaştırmayı hedefliyor olabilir.
Burada akıllara takılan bir soru var. Acaba Tiflis, Ermenistan'ın düşmanlık politikasını artırması nedeniyle, limanlarını Ermenistan'ın dış ticaretine kapatır mı ?
Şâyet NATO Ahalkelek'te etkinlik sağlarsa -ki bu durum Ermenistan açısından, Ermeni toprağında Türk bayrağının dalgalanması olarak yorumlanıyor- Kafkasya'da dengeler bir ölçüde sağlıklı bir çizgiye gelebilir.
Nihâyetinde diaspora Ermenistan'ı siyâsiyalnızlığından ve iktisadibuhranından kurtarmadı. Ayrıca işgâl altındaki Azerbaycan toprağı Karabağ'da yaşananlar ve kurulan yasadışı idare de bir sonuç sağlamadı. Bu durumda Erivan'ın "kendi göbeğini kendisi kesmek" için, RF'nin de icazetiyle Ahalkelek'te "ikinci bir Karabağ" oluşturmaya yönelmesi pekalâ mümkün. Kuşkusuz Koçaryan'ın anti-demokratik iktidarını da meşruİyet tartışmalarının dışına taşıyacak şartlara ihtiyaç var. Elbette öncesinde Ermenistan'ın ciddi bir propaganda atağı olacağını da düşünmek gerekiyor.
Hatta diaspora yardımıyla, örneğin New York'ta Daşnakların 1910'da kurduğu ve hâlen 1,800 üyesi ile aktif olan HOM.(Hay Oknutian Miutiun) örgütü gibi yapılanmalar "zavallı Cevaheti Ermenilerine yardım" kampanyaları da düzenleyebilirler. Yanı sıra şu ihtimâl de var; Ahalkelek'teki Ermeni cemaati, Karabağ'a kaydırılarak, Karabağ'ın Ermenilerin tam kontrolüne girmesi de denenebilir.(diplomatikgozlem.com)
Etiketler:
ermenistan yeni hedefi gürcistan