NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
12
apsuva
4WORED3.MP3
35305319 - Adige Heku 01.MP3
1

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri
OSMANLI İDARESİNDEKİ MISIR

Mısır'ın tarihi teferruatlı çalışmalar yayımlandıkça daha iyi anlaşılacak. Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun kitabı bugüne kadar gördüğüm en iyi örnek Fax: (0312) 427 20 64 Yavuz Sultan Selim sekiz yıllık saltanatında şark imparatorlukları ile savaştı ve sınırları olağanüstü genişletti. Memlukların ülkesi üzerine yürürken bu imparatorluğun sınırları sadece Mısır, Hicaz ve Suriye'yi değil, Anadolu'da Malatya'yı dahi içeriyordu. 1516 yılında bu sınırı da geçti. Bir bakıma Ortadoğu bölgesindeki Araplar, Osmanlı'dan önce Memluk İmparatorluğu altında birleşmiş sayılabilirdi. Memluk hanedanının sultanları ne Mısırlı ne de Arap sayılırdı, çoğu Arapça dahi bilmezdi. Mamafih, Yavuz Selim'in karşısına çıkan Sultan Kansu; Arapça, Türkçe ve Farsça şiir yazacak kadar bilgili bir hükümdardı. Memluklar, Ortadoğu'da Haçlıları ve Moğolları durduracak kadar dövüşken bir askeri güçtü fakat bu defa gelen ve kısa zamanda Sultan Kansu ve etrafındakileri tarumar edip bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin'i bir hamlede ele geçiren kuvvet; ateşli silahlar ve top kullanan bir orduydu.Osmanlı'yı besliyordu Açık ki; Mısır'ı fethetmek için 1517 kışında Sina Çölü'nü geçen Yavuz Selim Han; 400 sene sonra aynı yerde orduyu kum fırtınaları içinde ve kanal cephesinde telef eden Cemal Paşa'dan çok daha başarılıdır. Dahiler her daim dahidir. 1517'de Memlukların başkenti Osmanlı'nın eline geçti. Osmanlılar, Türk ve Çerkez asıllı Memluk beylerini yerinde bıraktı. Tabii ki Mısır'a fevkalade yetkili bir beylerbeyi, bir başdefterdar ve kadı tayin ediliyordu. Mısır'ın kadıları ayrı bir kariyere bağlıydı. Roma İmparatorluğu'nun pirinç ve buğdayı nasıl Mısır'dan geliyorsa, Osmanlı başkenti de oradan besleniyordu. İstanbul Limanı'nın ağzındaki, rengine hâlâ hayran olduğumuz Mısır Çarşısı bunu açıklar. Türk ve Çerkez komutanlar, Kopt maliye memurları, her Allah'ın günü Balkanlardan gelen Bosnalı ve Arnavut asker ve esnaf sayesinde Mısır rengârenk gelişti. Mısır'ın gelirleri padişahın "cib-i humayun'u" yani cep harçlığıydı. Kuşkusuz devletin zaruri masrafları için buradan borç alınan paraların, tarihçi Yılmaz Öztuna'nın tabiriyle padişaha geri verildiği de görülmemiştir. Uzun bir süre Kahire ve Mısır İskenderiye'si kendinden evvelki Memluk eserleriyle rekabet edercesine Osmanlı asarıyla donatıldı. Ama Mısır'ın piramitlerini ve ardındaki medeniyeti ne Batı dünyası ne de Osmanlı biliyordu. O piramitleri ve Mısır'ın kadim medeniyetini, meraklı gözleriyle gören dahi seyyah Evliya Çelebi ele aldı. Mısır'ı sevmişti. Uzun zaman orada yaşadı. Hatta bazı tarihçilere göre orada öldü ve defnedildi. 17. yüzyıl Kahire'sini ve Mısır'ını onun kadar renkli tasvir eden yoktur. Mısır'ın Memlukları bu ülkeyi meşhur eserlerle donattılar. Osmanlı da onlardan geri kalmadı. Mısır, Perslerden ve Büyük İskender'den beri yabancı hükümdarlara alışıktır. Osmanlı'nın ayaklanan valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa bu yabancı hanedanların en sonuncusudur diye söylenir. Aslında şişirme bir yorumdur. Cahil olmasına rağmen çok zekiydi ve eğitimlilerde bile az rastlanan bir irfanı vardı. O ve çocukları Mısır'ın maliyesini batırsalar da bu ülkeyi 19. asrın uygarlığına taşıdılar.
04-09-2006 - 5 kez okundu

Bilgilerinizi silkeleyin
Mısır, M.Ö. 4. asırdan beri kozmopolit nüfuslu bir ülkedir. Mehmet Ali Paşa ve halefleri bu ülkeyi o karışık nüfusla Türkler, Çerkezler, Fransız subaylar, Avrupalı müşavirler, Balkanlardan akıp gelen kadrolar, Müslüman ve Arap aydınlarla yönettiler. Mehmet Ali'nin isyanı ve modernleşme denemesi, Osmanlı Tanzimatı'nı da ateşleyen olaylardandır. Nihayet Mehmet Ali Paşa'nın ve ardıllarının elde ettikleri irsi valilik sonunda Mısır'ın İngiliz işgaline kadar yürüyen olaylara sebep oldu.
Yabancı kaynaklar
Ama bir yerde okul bilgilerimizi silkeleyelim. Mısır'ın Osmanlı hanedanı ve Türkiye ile hukuki bağları da devam etmiştir. Mısır'ın üst tabakası Türkçe konuşup okuyordu. Sade Türkçe değil, Farsçaya tercümeler yapılıyordu ve en iyi şekilde basılıyordu. Eğitimde Türkçe önemliydi. Mısır aslında Ortadoğulu kültürlerin toptan batılılaşmasına adım atmıştı.
Osmanlı Mısır'ı muammasını çözen pek az eser kaleme alınmıştır. Seneler önceki Stanford Shaw'un "Egypt Under Ottoman Rule / Osmanlı Yönetiminde Mısır" uzun zaman aşılamadı. Mehmet Ali Paşa için yazılan kitaplar ise Afaf Lütfi el Sayyid Marsot'un 1984'te Cambridge Üniversitesi'nde basılan "Egypt in the Reign of Mohammed Ali / Muhammed Ali İdaresi'nde Mısır" kitabı Arap dünyasındaki umumi eğilim, yani Türkçe kaynak okumama nedeniyle eksiktir. Bu nedenle de İsrailli Ehud Toledano'nun aynı dönemlere değinen; "State and Society in the 19th Century Egypt / 19. Yüzyıl Mısır'ında Devlet ve Cemiyet" adlı eseri Türkçe kaynakları kullandığından daha açıktır.
Burada bir soru akla geliyor. Peki Türk tarihçiler ne yaptılar?

Çok ilginç bir katkı
Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu, Mısır'da yetişen bir Türk gencidir. Arapçası ve Türkçesi mükemmeldir. Osmanlı kültürüne vakıftır. Yakınlarda çıkardığı "Mısır'da Türkler ve Kültürel Mirasları" başlıklı eser IRCICA yayınları arasında basıldı. Uzun ve etraflı bir bibliyografik taramanın mahsulüdür. Birinci ve 246'ncı sayfalar arasındaki metin 19. asır Mısır tarihinin cemiyet ve kültür yapısını tasvir eden, gördüğüm kadarıyla en iyi çalışmadır. Üst tarafı eşsiz bir bibliyografya taramasıdır.
Tabii 19. asrın ünlü Bulak Matbaası başta olmak üzere, Mısır'daki Türkçe kitap basımı mükemmeldi. Burada Farsça eserler de aynı mükemmellikte basılıyordu ve üç doğu dili arasındaki tercümelere, diğer doğu dillerinden yapılan tercümeler ve asıl batı edebiyatından yapılanları ilave etmeliyiz. İhsanoğlu burada çok teferruatlı ve kalabalık bir liste veriyor. Üstüne bir de Jön Türklerin Mısır'daki muhalif basınının ürünlerini ilave ediyor. Bu çok ilginç bir katkı. Özellikle kitabın bu ikinci kısmı sahife sahife incelenirse, düşünce ve araştırma dünyamıza ne kadar yön verecek bir eserle karşı karşıya olduğumuz anlaşılır.
Bu tip çalışmalarla doğu milletlerinin yakın tarihi daha iyi anlaşılır. Eseri kaleme alan yazar Prof. İhsanoğlu'na ve varsa yardımcılarına ancak teşekkür edilir.
Kaynak :Milliyet/İlber Ortaylı

Etiketler:
osmanlı idaresindeki mısır

YORUMLAR
elbruzwayway Ekmeleddin İhsanoğlu mümtaz bir alimdir ama Çerkes Memlukluları üzerine uzman değildir.Çerkes Memluklular üzerine önde gelen iki alimden ilki 98'de ölen yahudi asıllı David Ayalon bir diğeri de Adigey'in genç ve gelecek vaad eden tarihçisi Hotko Samir'dir.
Çerkes Memlukluların Çerkes kültüründen ziyade Arap-Müslüman kültürünü temsil ettikleri bir gerçektir.Mesela Adige diliyle hiç alakaları yoktur.O zamanki Çerkesya ile ilişkileri de asker ihraç etmekten ibarettir.19 ve 20.yüzyıllarda da Memlukluların açtığı yoldan gittik vesselam Türkiye, Suriye ve Ürdün'de.Genlerimizle mi alakalı acaba diye düşünmeden edemiyor insan?
osmantopak Tarih merakı olanlar,ortadoğuyu ve bölgeyi tanımak,bölgede olanları ANLAMAK,anlamlandırabilmek adına iyi bir kaynak eser,kütüphanenizde bulunmasında fayda var.işin aslı herkese tavsiye ederim,kitabı okuyunca görüş ve bakış acınız değişecek,gerçekten harika bir çalışma.Ekmelettin İHSANOĞLUNA teşekkürler.

Türkkiyede yaşayan çerkesler olarak,bilmemiz gerektiğini düşünüyorum.okumak güzeldir,okuyan bir toplum olmak çerkeslerin ayrıcalığı olmalıdır.sağlıcakla.

OsmanTOPAK
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır