Anayurda Dönüþ Ulusal Kurtuluþ ve Varoluþ Demektir Fahri Huvaj
Ýzafiyet teorisi gibi büyük, bilimsel teorilere dalmadan kendi yaþam pratiðimizden de biliriz ki; kimi olaylar ve olgular, tutumlar, tavýr ve davranýþlar, koþullara göre farklý anlamlar kazanýrlar. Adýðe halký için büyük sürgün, ne kimilerinin düþlediði gibi bir kurtuluþ, ne iþgalcilerin göstermeye çalýþtýklarý gibi kýsmi ve iradi bir göç, doðal ve sýradan bir yer deðiþtirme olayý, ne de geçici bir ceza deðil, Adýðe halký için tam bir ulusal yok oluþ, bir soykýrým olmuþtur. Týpký onun gibi; "Anayurda Dönüþ" de sýradan bir yer deðiþtirme, bir göç olayý, bir "tercih meselesi" deðil; ulusal anlamda bir ölüm-kalým meselesidir. "Sürgün" nasýl yokoluþa itiliþse, "dönüþ" de yokoluþa baþkaldýrý, ulusal var oluþ direncidir.
Asimilasyoncular ve iþbirlikçileri gibi, Adýðe ulusal varlýðýný önemsemeyenler, asimilasyon olgusunu gözlemleyemeyenler bunu abartý olarak deðerlendirebilirler. Ancak onlar da, eðer kötü niyetli deðil iseler, bunun abartý olmadýðýný anlayacak ve kabul edeceklerdir.
20-25 yýl kadar önce Uzunyayla'da asimilasyondan söz edince insanlarýn bize garip garip baktýklarýný anýmsýyorum. "Acaba iyi anlatamadýk mý?" düþüncesiyle asimilasyon olgusunu baþka sözcüklerle ve örneklerle uzun uzun anlatmaya, kendimizce açýklayýp kavratmaya çalýþmýþtýk; asimilasyonun; bir halka dilinin, kültürünün unutturulmasý, ona kendisine ait olmayan baþka bir dil ve kültürün benimsetilmesi, bir halkýn bu tür yollarla baþka bir halk tarafýndan özümlenmesi, yani ulusal-kültürel anlamda yok edilmesi, dünya sahnesinden silinip tarihe gömülmesi demek olduðunu dilimiz döndüðünce anlatmaya çalýþmýþtýk. Bu özümleme olgusunun bir egemen güç tarafýndan uygulanan politikalarla, siyasal, hukuksal, sosyal baský mekanizmalarýyla gerçekleþtirilmeye çalýþýlmasý halinde buna zoraki asimilasyon, böyle baský mekanizmalarý olmadan doðal etkileþim yoluyla gerçekleþtirilmesi halinde de buna doðal asimilasyon gibi adlar verildiðini; zoraki asimilasyona karþý çýkmak gerektiðini, zira bunun bir soykýrým, bir insanlýk suçu olduðunu dilimiz döndüðünce açýklamaya çalýþmýþtýk. Adýðe halkýnýn da gerek Osmanlý döneminde uygulanan daðýnýk yerleþtirme (iskan) politikalarý ve buna ek olarak uygulanan politikalar nedeniyle ciddi bir zoraki asimilasyon sürecinde bulunduðunu anlatýp durmuþtuk. Ama garip bakýþlar deðiþmemiþti.
Uzunyayla insaný asimilasyona inanmýyordu. Bir halk dilini-kültürünü nasýl unutabilir, kendine nasýl yabancýlaþabilirdi? Onlara göre bu olacak þey deðildi.
Kayseri'de o yýllarda dernek çalýþmalarýnýn pek ilgi görmemesi de bundandý. O zaman dernek çalýþmalarýný yürüten arkadaþlar da dürüst, çalýþkan ve samimi insanlardý. Ama söylemleri hep ayný temele; ulusal sorun ve asimilasyon temeline dayanýyordu. Uzunyayla ise küçük Kafkasya idi; ne asimilasyon olurdu orada, ne de ulusal sorun!... Adýðece en iyi orada bilinir-konuþulur, Adýðe töresi en iyi orada uygulanýr-yaþanýrdý. Bu öteden beri böyle gelmiþti, böyle gitmemesi için de bir neden yoktu!... Uzunyayla'ya asimilasyonu anlatmak olanaksýzdý, anlatamamýþtýk da.
Yanlýþ anýmsamýyorsam 1973 yýlýydý. Türkçe bilmeyen Adýðe konukla (rahmetli ÞOCENTS'UK'U Adem'le) karþýlaþtýklarýnda, içinde bulunduklarý asimilasyon sürecinin yok edici soðuk yüzünü belki ilk kez duyumsamýþlardý içlerinde. Mexherable'de köyün ileri gelenleri Kafkasya'dan gelen deðerli konuðu "sormak", ziyaret etmek için Kharden Bahri'nin konuk odasýnda bir araya gelmiþlerdi. Önce güzel baþladý söyleþi; hoþ-beþ edildi, hal-hatýr soruldu, anavatandan, "sormamýz gerekenlerden" haber havadis soruldu. Ne var ki, bunlar sorulurken bile farkýnda olmadan Türkçe sözcükler karýþtýrýlýyordu ve tabii ki konuðumuz bunlarý anlamadýðýndan, doðrudan diyalog güçleþiyordu. Biri konuþurken, çok Türkçe sözcük karýþtýrdýðý sezilince diðerlerinin söz alma cesareti azalýyor, derken bir süre sonra kimsenin aðzýný býçak açmaz oluyordu. Asimilasyon canavarý, sinsice onlarý da sarmýþtý ama farkýnda deðildiler. Daha sonra, hiç Adýðece bilmeyen TV alýcýlarý köylerde evlerin baþ köþelerini birer ikiþer iþgal etmeye, mantar gibi çoðalan kanallar yarýþmaya baþladýktan sonra ortaya çýkan tabloyu görünce her halde bizim o zamanlar ne demek istediðimizi anlamýþlar, asimilasyona uyanmýþlardýr. Kayseri'de derneðe büyük ilgi gösterilmesinde, Pýnarbaþý'nda, yýllar sonra bir dernek þubesi açma gereði duyulmasýnda her halde bu uyanýþýn etkisi vardýr, diye düþünüyorum.
Bütün bunlarý neden anlatýyorum? Uzunyayla Anadolu'nun en kuþ uçmaz kervan geçmez Adýðe yerleþim yerlerinden biriydi. Coðrafi özellikleri ve yaþam güçlükleri nedeniyle baþka nüfus çekmeyen, göreli bir Adýðe çoðunluðuna sahip olarak kendi kendilerine doðal etkileþme ve dayanýþma içinde yaþayan, dýþa kapalý, dirençli bir etnik yapý oluþturuyordu, gerçekten Anadolu'nun küçük Kafkasya'sý sayýlýrdý. Ama artýk orada da; "Kaç kiþi Adýðece biliyor? Kimler biliyor? Filan kiþi Adýðece bilir mi " gibi sorular sorulabilir olmaya baþlamýþtýr.
Yazýmýzýn baþlarýnda da deðindiðimiz gibi; bugün Adýðeler için Anayurda dönüþ, artýk sýradan bir yer deðiþtirme olayý olmasý þöyle dursun, bir gereklilik olmasýnýn da ötesinde zorunlu, kaçýnýlmaz bir ulusal ödev haline gelmiþtir. Çünkü asimilasyona; ulusal yok oluþa karþý en donanýmlý, en dirençli konumda görünen Uzunyayla'da bile tehlike çanlarý çalmaya baþladýðýna göre, Anayurda dönüþ, ulusal anlamda bir ölüm-kalým meselesi haline gelmiþ demektir. Çünkü Uzunyayla dýþýndaki yerlerde asimilasyon çok daha ciddi boyutlara varmýþtýr.
Býrakýnýz baþkalarýný, en fazla ulusal kaygý taþýyor olmasý, toplumumuzun en duyarlý kesimlerinden sayýlmasý gereken dernek çevrelerinde bile anadilini bilen, hele anadilinde okur-yazar olan kaç kiþi vardýr? Oysa son otuz yýlda az okuma-yazma kursu açýlmadý Türkiye'de, az alfabe basýlýp daðýtýlmadý. Yalnýzca Yamçý dergisinin bile tirajý üç bindi, teksirle ozalitle çoðaltýlýp daðýtýlanlar da ondan az deðildir. Yalnýzca anayurt Kafkasya'dan getirilip daðýtýlan alfabe ve okuma kitaplarý bile yüzlercedir. Ama olmuyor, Anayurt dýþýnda Adýðe olunamýyor, Adýðe kalýnamýyor. Anadilinde okur-yazar olanlar bir yana, ana dilini konuþma ve iletiþim dili olarak kullanabilenlerin sayýsý da hýzla azalýyor, Adýðelik anayurt dýþýnda hýzla tükeniþe koþuyor.
1864 sürgünü baz alýndýðýnda, biraz öncesini, biraz sonrasýný kapsayan elli yýllýk dönem içinde anayurt Çerkesya'yý terk edenlerin sayýsý yaklaþýk üç milyon dolayýnda hesaplanýyor. Nüfusun %90'ý sürgün ve tehcir edilmiþ, aldatýlýp kandýrýlarak sökülüp çýkarýlmýþ, akýntýya kapýlarak çýkmýþ, sonuç olarak anayurt dýþýnda kalmýþtýr.
10 Nisan 1911 tarihli Ðuaze gazetesinde: "Rusya hükümetinin muhacirin komisyonu kuyud-ý resmiyyesinin gösterdiði miktara göre 1280 hicretinde yalnýz Kuban eyaletindeki Þapsýðlarýn 258000, Abzaxlarýn 250000 nüfusu gelmiþtir." denmekte, bir çoklarýnýn da "komisyonun karar ve malumatý haricinde kalmýþ" olduðu eklenmektedir.
Yalnýzca bu iki boydan yaklaþýk iki 500 bin civarýnda bir nüfus anayurdu terk etmiþse Bjedýðu, Ç'emguy, Khabardey, Besleney, Hatikhuay... gibi diðer Adýðe boylarýyla birlikte toplam olarak üç milyon dolayýnda Adýðenin ülkesini terk etmek durumunda kaldýðý kolaylýkla hesaplanabilir. Bu nüfusun yarýsýnýn yollarda, savaþlarda kýrýldýðý, yalnýzca yarýsýnýn Osmanlý topraklarýnda iskan edildiði kabul edilse bile, bugün Türkiye'de yaþayan Adýðelerin sayýsýnýn 4,5-5 milyon dolayýnda olmasý gerekirdi.
1880 yýlý baþýnda Osmanlý topraklarýnda yaþayan Adýðelerin sayýsý bir milyon ve Adýðe nüfus artýþ hýzý da Türkiye genel nüfus artýþ hýzýnýn yarýsýndan az (%1) kabul edilerek yapýlan bir hesaplamada, olmasý gereken Adýðe nüfusu aþaðýdaki gibi hesaplanmýþtýr:
1880 1.000.000 1900 1.220.186 1920 1.488.848 1940 1.816.665 1960 2.216.649 1980 2.704.724 1998 3.235.239
1880 yýlýnda Osmanlý topraklarýndaki Adýðe nüfusunun 1.000.000'dan fazla olmasý veya nüfus artýþ hýzýnýn ortalama %1'den fazla olmasý ihtimali hesaba katýlýrsa bu rakamlarýn çok daha fazla olacaðý açýktýr. 1880 yýlý baþýnda Osmanlý topraklarýndaki Adýðe nüfusunun 1.000.000'dan, nüfus artýþ hýzýnýn da %1'den daha az olduðunu kabul etsek dahi bugün Türkiye'de en az 2.000.000 dolayýnda bir Adýðe nüfusun var olmasý gerekmektedir.
Bu nüfus Adýðe ulusal varlýðý adýna ne üretmiþtir?! Býrakalým Adýðe ulusal varlýðý adýna bir þey üretmiþ olmasýný, bugün ne kadarý anadilini bilmektedir? 30 yýl sonra, 50 yýl sonra Türkiye'de Adýðece diyalog kurabileceðimiz kaç Adýðe kalýr dersiniz?!
Anayurt dýþýnda muhaceret koþullarýnda gelinen durum ve gidilmekte olan sonuç, izlenen asimilasyon politikalarýnýn zaferi, muhacerette Adýðe kalabilme olasýlýðý düþüncesinin iflasý ve hezimeti demektir.
Ayný nüfus projeksiyonunu Adýðey Cumhuriyeti'ndeki Adýðe nüfusuna uygularsak, baz alýnan tarihte Adýðey'de kalabilmiþ Adýðelerin sayýsýnýn 30 bin dolayýnda olduðu ifade edilmektedir. Bu rakam, bu gün 3 katý dolayýna çýkmýþtýr. Bu gün (1.1.1998 tarihi itibari ile ) Adýðey Cumhuriyeti'nde 104.100 Adýðe yaþamaktadýr. Ancak burasý "anayurttur", burada ulusal yönetim birimlerinden biri olarak 1922'lerden beri bir Adýðey Özerk Bölgesi, 1991'den beri de Rusya Federasyonu'nu oluþturan temel birimlerden biri olarak bir Adýðey Cumhuriyeti vardýr. Federe Cumhuriyet statüsü içerisinde kurumlarýný oluþturmuþ, devlet yapýlanmasýnýn tamamlamýþtýr. Adýðe nüfüs oraný %23 dolayýnda olmasýna karþýn, topraðýn tarihsel sahibi olmasý ve uðratýldýðý tarihsel haksýzlýklar göz önünde tutulmak sureti ile Adýðe varlýðýnýn ulusal haklarý anayasa ve yasalarla güvence altýna alýnmýþtýr. Ulusal Adýðe bayraðýmýzýn dalgalandýrýlabildiði tek toprak parçasý burasýdýr. Anadil resmi dil haline getirilmiþtir. Parlamento'nun yarýsýnýn Adýðeler'den seçilmesi anayasa güvencesine alýnmýþtýr. Yürütme organlarýna Adýðe varlýðý ve etkinliði, fiilen çok daha yüksek düzeylerdedir. Ve anayurt dýþýndaki Adýðelerin sürgün ve tehcir edilmiþ olmalarýndan yola çýkýlarak, anayurda dönüþ haklarý hem federe hem federal yasalarla kabul edilmiþ, ayrýntýlarý da federe düzeyde dönüþ yasasý gibi yasa ve ilgili kararnamelerle düzenlenmiþtir.
Görüldüðü gibi anayurt dýþýndaki 3 milyon Adýðe'nin düþdüðü durum ile Adýðey sýnýrlarý içinde kalabilen 30 bin Adýðe'nin geldiði durumu karþýlaþtýrmaya bile olanak yoktur. Düþünmeli ve ibret almak gerekir.
Denilebilir ki; bugünkü Adýðey Cumhuriyetinde Adýðe ulusal varlýðý siyasal ve hukuksal olarak hemen her türlü hakka sahiptir. Artýk sorun, bu haklarý kullanabilme sorunudur; demografya ve ekonomi sorunudur, daha açýk bir ifade ile nüfus sorunudur. Adýðe ulusal varlýðýnýn uzun süre devam etmesi muhacerette nasýl olanaksýz ise, nüfus sorunu çözülmediði takdirde, burada da gittikçe tehlikeye girecektir.
Anayurda dönüþ, bu açýdan da bir ulusal ölüm-kalým sorunu olmaktadýr. Adýðe ulusal varlýðýnýn yok olma tehlikesi, muhacerette kapýda-bacada ise, anayurtta Adýðey'de de ufuktadýr. Ubýx dilinin ve kültürünün akýbeti ortadadýr. Kar amacýnýn herþeyi yönlendirebildiði, fiyatýn arz talep dengesi içinde oluþtuðu kapitalist piyasa koþullarýnda, bu az nüfusla ulusal varlýðý uzun süre koruyabilmek geliþtirerek yarýnlara; yüz yýllar ötesine taþýyabilmek, her türlü yasal ve siyasal hakka raðmen kolay olmayacaktýr. Bunun da tarihsel sorumluluðu ve vebali; her halde anayurt dýþýndakilerin katlanamadýðý baskýlara, acýlara katlanabilerek herþeye raðmen anayurtta kalmayý baþarabilen, anayurdumuzu ve ulusal varlýðýmýzý herþeye raðmen bugünlere taþýyabilen bir avuç insanýn deðil; her ne sebeple olursa olsun anayurdu terk etmiþ, anayurda dönüþ hak ve olanaðý olduðu halde, bu hak ve olanaðý kullanýp anayurda dönmemiþ, ulusal varlýðýn korunup geliþtirilmesine omuz vermemiþ, "taþýn altýna elini koymamýþ" diaspora çoðunluðunun olacaktýr.
Evet, her þeye raðmen topraðý terk etmiþ olanlar bizleriz; bizim atalarýmýzdýr. Bugün hak ve olanak bulunduðuna göre anayurda dönmek de bizim borcumuz, bizim ulusal ödevimizdir. Bütün külfetleri anayurtta kalabilmiþ bir avuç insana yükleyip, onlarýn yarattýðý nimetleri paylaþmak hakka reva deðildir.
Bugün "vatanýmýz-cumhuriyetimiz var" diye, bugün "bayraðýmýz dalgalanýyor" diye göðsümüzü kabartýyor, onur ve gurur duyabiliyorsak; onlarýn oluþturduðu kültür, sanat ve edebiyatý izleyerek mest olup coþabiliyorsak bunu neye borçlu olduðumuzu düþünmeliyiz. Bundan böyle bunlarýn oluþmasýna katýlmayý, hiç deðilse katkýda bulunmayý bir ulusal görev olarak üstlenmeliyiz.
Nalmes'leri-Ýslamey'leri; diðer folklor müzik ve tiyatro topluluklarýný, Thabýsým Vumar, Þýw Þaban, Nexay Aslan, Natxho Canxhot, Týkho Khaplan, Semegu Goþnaðu, Jane Nefset, Þewej Roza, Anzerýkho Çeslaw, Derbe Aslan, Nexay Tamara, Nemýt'ekho Aslan, Lheçe Albert, Haç'aku Aliy, Yemýj Nurbiy... gibi besteci, ses sanatçýsý ve müzik adamlarýný; Aþhamafe Dawut, Hatkho Ahmed, Ç'eraþe Tembot, Perenýkho Murat, Aþýne Hazret, Lhewsten Yusuf, Ç'eraþe Zeyneb, Hadeðal'e Asker, Þhalaxho Abu, Tharkhuaxho Yunus, Meþbaþ'e Ýshakh, Khuyekho Nalbiy, Khump'ýl Khadýrbeç, Yemýj Muliet, Meretýkho Dewlet, Pet'waþe Feliks, Býrsýr Abdullah gibi nice ressam, þair, yazar, kültür, sanat ve bilim adamlarýna kendi topraklarýnda, Anayurdunda kalabilmiþ olan 30.000 kiþilik bir nüfusun yetiþtirebilmiþ olduðunu, buna karþýlýk 3 milyonluk bir kitlenin muhacerette ulusal deðer anlamýnda ne üretebildiðini düþünmeliyiz. Muhaceret nüfusunun onda birinin bile anayurda dönmüþ olmasý halinde ulusal varlýðýmýzýn nasýl bir güç ve potansiyel kazanabileceðini, bu potansiyel anayurdunda neler yapabilecek, ne deðerler yetiþtirebilecek iken muhacerette ulusal varlýk adýna nasýl heder olup gittiðini hesap etmeliyiz. Haklarýmýz var yolumuz açýkken, gücümüz yeter olanaklarýmýz el verirken, sýrf anayurda dönüþün ulusal anlam ve önemini yeterince kavrayamamýþ, ya da bunu þahsýmýzda ve ailemizde gerçekleþtirmeyi göze alamamýþ olmamýz nedeniyle neleri kaybettiðimiz, nelerden yoksun kaldýðýmýzý, hatta dünyaya da nelerden yoksun býraktýðýmýzý tahayyül etmeli, sorumluluðumuzun, vebalimizin aðýrlýðýný vicdanýmýzda duyumsamalý ve kendimizi sorgulamalýyýz.
Bu noktada kimilerinin aðzýndan duyar gibi oluyorum; "Biz de biliyoruz, bütün bunlar doðru, iyi, güzel ama nasýl dönelim?" ya da "Ýsteyen dönsün ama herkesin dönmesi gerekmez ki!... Ýþte Abhazya olayýnda, Çeçenya olayýnda görüldü, burada da yapýlacak iþler var."
Evet, gerçekten, bugün bunlar artýk biliniyor. Anayurda dönüþün alternatifsizliði ortada. Adýðe ulusal sorununa artýk kimse anayurda dönüþ dýþýnda bir çözüm öneremiyor. Tam kavþak noktasýnda, dönemeçteyiz. Ya anayurda dönüþ ya da ulusal tükeniþ, yok oluþ. Anayurda dönüþe "Hayýr!" demek, ulusal intihar yolunu seçmekle ayný anlama geliyor. Yaþamýn bütün zorluklarýna, sýkýntýlarýna acýlarýna karþý intiharý seçmek, aklý baþýnda bir insan için düþünülemez. Öyleyse tek seçenek: Anayurda dönüþtür.
Durum bu kadar açýk ve kesin olunca "Nasýl? Ne zaman? Kimler?" gibi sorular geri plana düþüyor. Bu tür sorular ve yanýtlarý, hiçbir ön koþul oluþturmamak koþulu ile, yalnýzca anayurda dönüþü planlamak ve çabuklaþtýrmak, daha az sorunlu sýkýntýlý ve daha kolay biçimde gerçekleþtirebilmek için geçerli olabilir. Aslýnda bu tür sorulara verilebilecek çok kýsa, kestirme ve genel-geçer yanýtlar da vardýr. Ama bunlar, bu tür sorularý sorma gereði duyanlar için cevap oluþturmuyor. Cevap olabilecek arayýþlara hala gereksinim olduðu anlaþýlýyor.
Evet, dönüþ ama nasýl, ne zaman ve kimlerin dönüþü? Herkesin dönmesi gerekir mi
Sorulara doðru yanýtlar verebilmek için, bugün yaþadýðýmýz bütün sorunlarýn kaynaðýna inmek gerekir. 19. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda yaþananlar yaþanmamýþ olsaydý; Çarlýk Rusyasý ülkemizi iþgal edip, atalarýmýzý topraklarýndan sürmemiþ olsaydý; Osmanlý kendi siyasal, askeri ve ekonomik çýkarlarý için insanlarýmýzýn temiz din duygularýný ve feodal yapýlarýný istismar ederek onlarý topraðýndan koparýp kendi ülkesine çekmeseydi, yani bizler bugün muhaceret ülkelerinde bulunmasaydýk hiçbir sorunumuz olmayacaktý. Belki Abhazya, Çeçenya sorunumuz da olmayacaktý. Daha doðrusu, elbette bir takým sorunlarýmýz olacaktý ama böylesi sorunlarýmýz olmayacaktý. Belki ulusal kalkýnma, büyüme, bireysel refah düzeyini yükseltme, dünya ülkeleri arasýnda daha saygýn ve daha etkin bir konuma gelme vb. baþka sorunlarýmýz olacaktý. Muhaceret sorunu, diasporasý olmayan uluslar gibi olacaktýk. Oysa bugün, anayurt dýþýnda baþka ülkelerde bulunmamýz, kendisi baþlý baþýna bir sorun olarak karþýmýzda duruyor. Öyleyse sorunun nihai, kökten ve ideal çözümü, tüm Adýðelerin; hiçbir ayrým olmaksýzýn, hiçbir ön koþula baðlý olmaksýzýn bir an önce ve her hangi bir biçimde anayurda intikal edip, orada yerleþmesidir. Evet, Adýðe olmaktan onur ve gurur duyabilen, Adýðe olarak kalmak isteyen, yaptýðý iyi þeylerin baþka uluslara, kötü þeylerinse Adýðe ulusuna fatura edilmesine gönlü razý olmayan her Çerkes, yüreðinde azýcýk yurt sevgisi, beyninde azýcýk ulus düþüncesi olan ve anayurda dönmesi mümkün olan herkes anayurda dönmelidir, mümkünse fabrikasýný, atölyesini, tezgahýný, sermayesini, evini taþýyarak, mümkün olamýyorsa yalnýzca bilgi ve deneyim birikimlerini beyinsel ve bedensel güç ve yeteneklerini, emeðini taþýyarak anayurda dönmeli ve yerleþmelidir. Ýdeal çözüm budur. Zira unutulmamalýdýr ki; halksýz toprak vatan, vatansýz halk ulus olmaz. Adýðelik için en yararlý Adýðe ulus topraðýna sahip çýkan Adýðedir.
Öyle ise yapýlan ve yapýlacak olan her þeyi, bu ideal çözüme yakýnlýðý, buna katkýsý ölçüsünde doðru, yararlý ve gerekli olarak deðerlendirmek gerekmektedir.
Anayurda dönüþ elbette kolay deðildir. Yer deðiþtirme, bir yerden baþka bir yere taþýnma iþi kendi baþýna sorundur, zordur. Ayrýca; bugün gerek bizim kendimize yabancýlaþmýþlýðýmýz gerekse her ne kadar anayurdumuz-atayurdumuz ise de orada meydana gelmiþ olan olumlu veya olumsuz geliþme ve deðiþmeler, dil, kültür, uyum, iþ ve geçim sorunlarý gibi bir takým sorunlar da getirecektir. Ancak bütün bunlar aþýlamayacak çözülemeyecek sorunlar deðildir. Yaþanmýþ, bilinen, aþýlabilecek ve alýþýlabilecek sorunlardýr. Önemli olan istemek ve kararlý olmaktýr.
Her Çerkes için en ivedi, en büyük ulusal ödev, bir an önce anayurda dönüp orada yerleþmektir. Bunu kendi þahsýnda ve ailesinde gerçekleþtiremeyenler için ikinci derecede en deðerli ulusal ödev, en kýsa sürede en çok sayýda Adýðe'nin anayurda dönmesini saðlama amaç ve hedefine elden geldiðince destek vermek ve katkýda bulunmaktýr. Anayurda dönüþü amaçlamayan, bu amaca hizmet etmeyen, bu amaca yarar ve katkýsý olmayan herþey, þayet doðrudan veya dolaylý biçimde zararlý deðilse kendimizi tatminden, hem de yapay ve yalancý bir tatminden, kendimizi kandýrmýþ olmaktan öte anlam taþýmayacaktýr. Zira yukarýda açýklandýðý üzere, gidiþ istikameti bellidir, sürüklendiðimiz nokta ortadadýr.
Sosyalist dönemde anayurda dönüþün iki temel koþulu vardý: kabul etmek ve kabul edilmek yani Adýðelerin sosyalist koþullarda anayurda dönüp orada yaþamaya razý olmasý, anayurt yönetimlerinin ve içinde yer aldýklarý birlik yönetimlerinin bu isteði kabul etmeleri. Sosyalist dönemde bu iki koþul gerçekleþtiði taktirde sorun çözülmüþ sayýlabiliyordu. Çünkü sosyalist devletin vatandaþýna karþý büyük yükümlülükleri vardý; iyi-kötü baþýný sokacak bir yuva vermek zorundaydý devlet, karnýný doyurabileceði bir iþ vermek zorundaydý, hastalanmamasý için gerekli önlemleri almak, hastalandýðýnda tedavi etmek zorundaydý, devlet vatandaþýna yeteneklerine uygun bir eðitim vermek zorundaydý. Birey için temel nitelik taþýyan bu tür sorunlar devlet tarafýndan üstlenilince anayurda dönüþ yapanlar için dil, kültür ve uyum sorunlarý gibi sorunlar önemsizdi.
Anayurda dönüþ amaç ve hedefinin önünde dün engel olarak duran kimi þeyler bugün demokratikleþme ve kapitalistleþme sürecinde engel olmaktan çýkmaya, dün engel sayýlmayan þeyler de bugün engel olmaya baþlamýþtýr. Soðuk savaþ döneminin de propagandalarýnýn da etkisiyle insanlarýmýzýn anayurtta yaþamaya razý olmalarýný zorlaþtýran sosyalizm-komünizm engeli ortadan kalkmýþtýr. Anayurtta yaþamayý "biz kabul etsek bile, acaba onlar bizi kabul eder mi " kaygýsý da ortadan kalkmýþtýr. Bugün özellikle Adýðey Cumhuriyeti için böyle bir sorun hemen hemen yok gibidir. Kesin dönüþ yapýp yerleþmek niyetiyle Adýðey Cumhuriyeti'ne gelen Adýðelere iki ay içinde repatriant statüsü verilebilmektedir. Bu statü, seçme ve seçilme dýþýndaki bütün haklarý saðlayabilmektedir. Fiili dönüþten sonra bir yýl sonra baþvurulduðu takdirde repatrianta vatandaþ statüsü kazandýrma görev ve yükümlülüðünü ise federe cumhuriyet yönetimi bizzat kendisi üstlenmekte ve saðlamaktadýr.
Ne var ki, devlet vatandaþýna karþý sosyalist dönemdeki gibi yükümlülükler taþýmamakta, daha doðrusu bu yükümlülüklerden hýzla kurtulmaya çalýþmaktadýr. Devlet vatandaþa artýk iþ ve konut güvencesi vermemekte ancak kendi evini yapmak / yaptýrmak isteyene arsa, iþlemek isteyene toprak tahsis edilebilmektedir. Saðlýk ve eðitim güvenceleri ise þimdilik elden geldiðince sürdürülmeye çalýþýlmaktadýr. Buna karþýlýk serbest ticaret ve serbest yatýrým hak ve olanaklarý hýzla artmaktadýr. Bu hak ve olanaklardan yararlanmada da geç kalmamak, tez davranmak gerekmektedir. Kapitalist kurallar çerçevesinde köþe baþlarý tutulduktan sonra iþ kurma ve onlarla rekabet koþullarýnýn aðýrlaþacaðý tabiidir.
Bugün Adýðey Cumhuriyeti'nde tarým ve hayvancýlýða dayalý gýda, toprak, ahþap sanayii, inþaat ve hizmetler sektörü alanýndaki iþler baþta olmak üzere devletin çekildiði ve daha da çekileceði bütün iþ alanlarý özel sektör, yatýrýmcýlarýný beklemektedir. Bireysel küçük sermayeden, birleþik kooperatif sermayelerine, büyük sermayeye; esnaf ve zanaatkar atölyesinden küçük sanayii iþletmecisine kadar burada üretim yapabilecek herkes için büyük olanaklar vardýr. Boþ lafla deðil, ciddi yatýrým proje dosyalarýyla kararlýlýk ve baðlýlýðýný gösterebilen herkes için kapýlar açýktýr.
Bireysel düzeyde de, çalýþýp kazanarak yaþamak isteyen herkes, kendi bilgi, beceri, güç ve yeteneðine göre iþ bulabilmektedir.
Anayurda dönüþ için, bireysel olanaklar yanýnda toplu dönüþ anlamýnda önümüzde taze ve canlý bir örnek de bulunmaktadýr. Yugoslavya'da yaþayan kardeþlerimiz, oradaki savaþ tehlikesi de göz önüne alýnmasý sureti ile hem Adýðey Cumhuriyeti'nin hem de Rusya Federasyonu Hükümeti'nin iþ birliði ve katkýlarý ile anayurda getirilmiþlerdir. Toplu bir iþ projeleri söz konusu olmamakla birlikte, yerleþmeleri için arazi tahsis edilmiþ, Mefehable adlý bir köy kurulmasý kararlaþtýrýlmýþ olup, köyün proje ve alt yapý çalýþmalarý devletçe planlanmakta ve yürütülmektedir. Kitlesel düzeyde ciddi biçimde anayurda dönüþ talebi iletildiði taktirde dönüþ isteminde bulunanlarýn kendi birikim ve olanaklarý da deðerlendirilmek sureti ile devlet öncülüðünde ve güvencesinde yeni yerleþim ve iþ yerleri kurulmasý mümkün olabilecektir.
Bu durumda ulusal aydýnlarýmýza, toplum önderlerimize, dernek yöneticilerimize büyük görev ve sorumluluklar düþmektedir. Önümüzdeki bir kaç yýl içerisinde anayurda dönüþ yapmayý düþünenler, bunu kendileri göze alamýyor olsalar bile çocuklarýnýn dönmesini isteyenler, hiç deðilse anayurda dönüþün doðru ve gerekli olduðunu, buna yardýmcý ve destek olmak gerektiðini kabul edenler, bu doðrultuda ciddi giriþimler baþlatmalýdýrlar. Örneðin; aylýk gelirlerinin %3-5'ini ayýrmak suretiyle her dernek/þube çevresinde kooperatifler kurarak ya da anayurda dönüþ yapacak olanlara durumlarýna göre karþýlýksýz yardým veya kredi desteði saðlamak üzere "Anayurt Yardýmlaþma Sandýðý" gibi anayurda dönük ve ekonomik boyutlu bir örgütlenmeye giderek, dönüþü toplumsal/bireysel düzeyde realize etmeye gitmelidirler. Hiç deðilse her dernek/þube kendi çevresinden bir ailenin anayurda dönüþ yapmasýný saðlamayý hedeflemelidir.
Bu takdirde durgun su akmaya baþlayacak, anayurda dönüþ giderek kolaylaþacak, hýzlanacak ve artýk dönebilecek kimse kalmayýncaya kadar sürecektir.
Sovyetler Birliði'nin daðýlmasýyla baþlayan yeni dönemde saðlanan siyasal ve hukuksal hak ve olanaklar çerçevesinde, anavatanýmýza yeniden kavuþamazsak, bu fýrsatý kaçýrýr, anavatanýmýza sahip çýkamazsak bunun vebali ve sorumluluðu kimseye deðil yalnýzca bizlere ait olacaktýr, asla baþkasýný suçlamaya hakkýmýz olmayacaktýr. Bu vebal ve sorumluluk, özellikle iþ adamlarýmýza, yatýrým yapabilme gücüne sahip olanlarýmýza, bireysel olanaklarýyla anayurda dönüþ yapabilecek durumda olanlarýmýza ait olacaktýr. Olay artýk aydýn sorumluluðunun ötesinde, ulus sermaye kesiminin, özel sektörün görev ve sorumluluk alanýndadýr. Asýl vebal ve sorumluluk da onlara ait olacaktýr.
Etiketler: