HİÇBİR SÜRGÜNÜ UNUTMADIK! UNUTMAYACAĞIZ! UNUTTURMAYACAĞIZ!
Kuzey Kafkasya'da Aralık 1943 ve Şubat 1944 yılında yapılan "Toptan Sürgün ve Katliam (Genocide) Faciası"nın 62. matem yıldönümünde, hayatlarını kaybeden Balkar, Çeçen, Karaçay ve İnguş kardeşlerimizi rahmetle anıyor ve bu vesile ile halen devam etmekte olan Rus emperyalizmini ve sömürgeciliğini bir kez daha şiddetle kınıyoruz. 25 Şubat 2007
Samsun Birleşik Kafkasya Derneği
Not: Matem yıldönümünün anlam ve önemine binaen 1961-1964 yıllarında Kuzey Kafkasya Milli Merkezi'nin Genel Sekreteri, Ankara Kuzey Kafkasya Kültür Derneği'nin Kurucusu ve ilk Başkanı Mustafa Zihni Hızal'ın 1943 ve Şubat 1944 yılında yapılan "Toptan Sürgün ve Katliam (Genocide) Faciası"nın 20. matem yılı dolayısıyla yazdığı makaleden özet bir bölüm sunuyoruz. Merhum Mustafa Zihni Hızal hazırladığı bu makaleyi matem programında sunamadan 3 Şubat 1964 yılında bir uçak kazasında vefat etmişti. Bu vesile ile değerli büyüğümüzü de rahmetle anıyoruz.
25-02-2007 - 5 kez okundu
KUZEY KAFKASYA'DA KATLİAM
Kuzey Kafkasya'da 1944 yılında dünya tarihinin bir eşini kaydetmediği bir takım hadiseler cereyan etmiştir. Medeniyet asrının yüzünü kızartan ve canilerin ebediyen alınlarında silinmez bir barbarlık lekesi olarak kalacak olan, bu hadiseler toptan sürgün ve katliamlardır.
(...)
Esas katliam faciası 1943 yılı sonunda Karaçay ve Kabardiya-Balkar Muhtar Cumhuriyeti'nde ve üç ay sonra da 23 Şubat 1944'te Çeçen-İnguş Cumhuriyetlerinde olmuştu. Çeçenistan'daki facia, Kızılordu'nun bayram gününe rastlatılmıştı. Kremlin'deki Stalin, Molotof, Mikoyan, Kaganoviç v.s. şefler tarafından imzalanan bir kararname mucibinde evvelce tasarlanmış muş'um bir plan tahtında halkın bir kısmı yerlerinde imha edilmiş, bir kısmı da Sibirya'nın buzlu bataklıklarına sürülmüştü. Bu program sonunda Kuzey Kafkasya'nın 1,5 milyon insan kaybettiği kuvvetle tahmin edilmiştir.
Aynı akıbete Kırım Türkleri ve Kalmuklar da uğradılar. Moskova bu cinayeti gizlemeye çalışmış ise de iki yıl sonra Pravda Gazetesi'nde aşağıdaki resmi beyanatı yayınlamaya mecbur kalmıştı:
"Harp esnasında birçok Çeçenler ve Kırım Tatarları, Alman orduları ile birlikte Kızılorduya karşı müthiş savaşlar yaptıklarından ve Çeçen-İnguş Cumhuriyetlerinin halkları bu vatan hainlerine mani olmadıklarından dolayı Çeçen-İnguşlar ve Kırım Tatarları, Sovyetler Birliğinin başka bölgelerine nakledilmiştir."
Hakikatte bu kanlı vahşetin sebebi (hıyanet) değildi. Zira Alman Ordusu Çeçenistan'a girmediği gibi, Rusların müteşekkil general Vilasof orduları da aynı şekilde Alman saflarında Kızılordularla çarpışmıştı. Katliamın asıl sebebi ayrıca anlatacağımızdan biz sadece şunları söyleyeceğiz:
Moskofların asıl gayesi petrol mıntıkalarında oturan yerli ahaliyi yok edip yerlerine Rusları iskan idi. Bunu Kızılordunun yüksek kurmayı tarafından şu stratejik taleplerde ispat etmektedir:
"Önceden Kuzey Kafkasya'ya karşı özel tedbirler alınması gerekmektedir. Çünkü Türkiye ile bir harp vukuunda bu ülke bir tehlike teşkil edebilir..."
Katliama katılan ve sonradan Almanya'ya katılan NKVD subayı Burlistki-Viktorof, Sovyetlerin cinayetlerine dair sarsıcı bilgi vermektedir. Bütün faciayı uzun boylu anlattıktan sonra şunları ilave ediyor:
"Çöl haline getirilen cumhuriyette halkın tardından sonra dehşet verici bir sessizlik hüküm sürüyordu... Fakat birkaç saat sonra bu sessizlik, yerini sarhoşların barbar bağrışmalarına bırakmıştı. Gecenin son saatlerine kadar devam eden sarhoş askerlerin şarkıları, gururlu Çeçen halkının cenaze sadası ve feryadı olmuştur."
Facianın diğer şahitlerinden Albay G.Tokay'ın ifadesine göre:
"Camiler ahırlara çevrilmiş, kitaplıklar, müzeler, arşivler ve bedbaht ahalinin milli tarihini hatırlatan her şey, sokaklara dökülerek ateşe verilmişti."
Sürgün ve katliama uğrayan milletlerin isimleri okul kitaplarından, haritalardan, ansiklopedilerden ve seyahat rehberlerinden silinmiş, gazete ve dergilerde bu milletlerden bahsetmek yasak edilmişti. Hatta Sovyetler Birliği İlimler Akademisi bile sürülen milletleri, "Sovyetler birliğinin diğer milletleri hesabına bazı imtiyazlar koparmak emeliyle düşmana doğrudan doğruya yardımda bulunmuş" bazı hain milletler gibi göstermişti.
Stalin'in ölümünden sonra N.Kruşçev, 1956 Şubat'ında Komünist Partisi'nin XX. kongresinde "tüyler ürpertici cinayetlerin" mesuliyetini aptal ve cani olarak ilan ettiği inatçı Stalin'e yüklemişti. Bir yıl sonra katliam meselesinin Birleşmiş Milletlerin gündemine alınmasına mani olmak maksadıyla 11 Şubat 1957'de sürgünlerin affı hakkında bir kararname çıkarmıştı. Bu kararnameye göre bütün sürgünler vatanlarına dönebileceklerdi. Halbuki şimdiye kadar ancak 200.000 Çeçen ve 25.000 Karaçay-Balkar Kuzey Kafkasya'ya girebilmiştir. Diğer büyük kısmı hala sürgün mahallelerinde ölümlerle pençeleşmektedir. Dikkate layıktır ki, vatanlarına dönenlerde kendi köy ve evlerine sahip olamamışlardır. Bu zavallılar kolhozlarda ve devlet fabrikalarında, kömür ocaklarında, mecburi çalışma kamplarında işçi olarak çalıştırılmakta ve birtakım iptidai barakalarda yaşamaya mahkum edilmektedir. Bu haksızlığa ihtiraz eden Çeçenlerde 15.000 kişi tekrar sürgüne gönderilmiştir. Bunun manası açıktır.
Hür Dünya'da vicdan ve milli ruh sahibi insanlar adına, hak ve adalet hesabına Sovyet Hükümetinin sonu gelmez bu terör ve keyfi hareketlerini şiddetle protesto ediyor; Kuzey Kafkasyalıların vatanlarına iadesini ve bu hürriyetsever ülkeden kızıl askeri işgalin kaldırılmasını vazgeçilmez bir hak olarak talep ediyoruz.
Mustafa Zihni HIZAL
Kuzey Kafkasya Milli Merkezi
Etiketler:
hiçbir sürgünü unutmadık! unutmayacağız! unutturmayacağız!