İstanbul'da bulunduğu sürece Tlisova'nın cep telefonu hiç susmadı. Ailesi ve dostlarının haricinde Yuliya Latinina dahil Rus medya mensuplarından da çok sık telefon alıyordu. Hepsi de, kaçıp kaçmadığını, şimdi nerede olduğunu merak ediyor, hakkında yazılıp çizilenlere vereceği bir cevabı olup olmadığını öğrenmeye çalışıyorlardı.
Tlisova ise kaçmadığını, çocukları ile birlikte turist olarak Türkiye'de bulunduğunu söylüyor, daha fazla konuşmak istemediğini belirterek muhataplarını nazik bir şekilde savuşturuyordu.
Tek istediği herhangi bir sürprizle karşılaşmadan planladığı şekilde ABD'ye ulaşabilmekti.
Otel lobisinde gerçekleştirdiğimiz mülakat esnasında biz de Tlisova'ya merak edilen soruları sorduk...
- Fatima, nereden çıktı şimdi bu 2 yıllık ABD'de eğitim programı ?
- Biliyorsunuz ben AP (Associated Press) haber ajansının kadrolu elemanı olarak çalışıyordum. Yaşadığım şüpheli rahatsızlıklar sonrasında Ajanstaki yöneticiler hem sağlık kontrolünden geçip tedavi olmam; hem de yaklaşık 2 yıl sürecek bir eğitim programına katılmam için beni ABD'ye davet ettiler. Gidiş sebebim bu...
- Peki Rus medyasında yer alan Türk Ajanı olduğun v.s. ifadelere ne diyeceksin?
- Ne diyebilirim ki gülüp geçmekten başka? Besleme gazeteciler, efendileri tarafından sufle edilenleri yazıp çiziyor, beni gözden düşürmek için senaryolar üretiyorlar. Üzülüyorum tabii ama baskılarla beni yıldırabileceklerini düşünüyorlarsa feci şekilde yanıldıklarını yakında görecekler...
- Kim bu "efendiler", senden niçin rahatsızlar Fatima?
- Yaptığım haberler Terörle Mücadele Merkezi'nden, İçişleri Bakanlığı ve FSB'ye kadar pek çok kişiyi rahatsız etti. Onun için hiçbirinin hakkımda iyi şeyler düşünmediğini tahmin etmek zor değil.
"AMERİKA'DA YAPTIĞIM KONUŞMADAN SONRA ÜZERİMİ ÇİZDİLER"
- En son hangi haberi yaptın da hayatına kastedecek kadar kızdılar sana ?
- Hiçbir haberimi özellikle birilerini kızdırmak için yapmış değilim. Sadece yapmam gerektiğini düşündüğüm haberleri yaptım. Şimdiye kadar ısmarlama haber yapmadım/yapmam, insanlığa, halkıma, mesleğime hiç ihanet etmedim, bundan sonra da etmem.
En son 14 Eylül 2006'da, Amerika'da James Town Foundation'da, Senato temsilcileri, üst düzey diplomat ve bürokratların da dinleyici olduğu bir toplantıda "Kafkasya'nın geleceği' başlıklı bir konuşma yaparak Moskova'nın Kafkasya'da çevirdiği dolapları açıkladım ve sanırım birileri buna çok fena bozuldu. Dinleyiciler arasında bulunan Rus Elçiliği temsilcileri sinirlenerek salonu terk ettiler.
Bu konuşma sonrasında Rusya Federasyonu Dış İşleri Bakanlığı, ABD'ye, "bu kadını nasıl konuşturursunuz" diye bir protesto notası çekti.
İlginçtir ki, hiç bir geçmişi olmayan şüpheli sağlık sorunlarım da bu konuşma sonrasında başladı.
"ASKERLER 6 AYLIK BEBEĞİ KATLETTİ"
- Zehirlenme olayına geçmeden önce, yaptığın önemli haberlerden bazılarını hatırlat istersen... Mesela, Müslim Atayev'in 6 aylık çocuğunun askerler tarafından öldürülmesini sen ortaya çıkartmıştın. O olayı bize kısaca anlatır mısın?
- Evet. 25 Ocak 2005'te Yarmuk lideri Müslim Atayev, 2 erkek arkadaşı ve 4 kadın bulundukları apartman binasında kendilerine hiçbir şans tanınmadan, ölçüsüz güç kullanılarak öldürüldüler. Apartman dairesi açılan ateşle harabe haline getirildi. Öldürülenler arasında Atayev'in 6 aylık çocuğu Leyla'da vardı. Atayev'in yakınları Leyla'nın içeride olduğunu iddia ettiklerinde, İçişleri Bakanı Gennady Arkadiyev bunu reddetmiş, içeride çocuk filan olmadığını söylemişti. Operasyon sonrası binaya giren askerler çocuğun cesedini gizlice kaçırmaya çalışırken fotoğraflamayı başardım ve bunu bütün dünya basınına dağıttım. İçişleri yetkilileri çok bozuldular tabii.
Ayrıca orada zalimce bir olay daha olmuştu onu da dünya basınına ben duyurdum. Müslim Atayev'in oturduğu dairenin üst katında olayla ilgisi olmayan Alexia Trunova isminde bir kadın oturuyordu...
- İsmi Alexia olduğuna göre Rus'tu herhalde?.
- Hayır. Babası Kabardey, annesi Balkar, babaannesi Rus'tu. Erkek kardeşi Abhazya kahramanıydı. Bayan Trunova'ya babaannesinin ismi verilmişti. Olaya dönersek... Turunova 8 aylık hamileydi ve olayla hiçbir ilgisi olmadığını söyleyerek dışarı çıkmak istiyordu. Fakat Rus askerler operasyondan önce bütün çıkışları kaynakla kapattıkları için normal yollardan dışarı çıkması mümkün değildi. Kadının bu talebine, "üzerinde patlayıcı madde olmadığından emin olmamız lazım, onun için soyunarak balkona çık; biz seni itfaiye merdiveniyle alırız" dediler. Kadın söylenenlere inandı ve affınıza sığınırım, iç çamaşırları ile balkona çıktı. Fakat çıkar çıkmaz Rus snaypırların mermilerine hedef oldu.
Bütün bunları ben, bazı Rus askerlerine rüşvet vererek girdiğim etrafı sarılı binaya çok yakın bir başka binadan dakika dakika takip ettim. Rus snaypırlara hedef olma ihtimalim yüksek olduğu için maalesef bu olayı fotoğraflayamadım; fakat haberini yaparak yayınladım.
- Bir de Resul Tsokayev olayı vardı senin ortaya çıkarttığın...
- Evet, Karaçay kökenli bir boks antrenörü olan Resul Tsokoyev 2004 senesinde, başkent Nalçik'te polis tarafından gözaltına alındı. "Suçu" da namaz kılmaktı. İçeride kendisine Yarmuk lideri Müslim Atayev'in yerini bildiği iddiasıyla işkence yapıp, önüne koydukları boş bir kağıdı imzalatmaya çalıştılar. İstediklerini alamayınca da adamı işkence altında öldürdüler. Öyle işkence görmüştü ki Tsokayev, cesedini gören annesi bile oğlunu tanıyamadı. Yapılanların hepsi vahşice ve insanlık dışıydı. Bunu da dünya basınına ben aktardım...
"BESLAN BASKINI DEVLET GÜÇLERİNİN BİR TASARIMIDIR"
- Beslan olayı var bir de yakından izlediğin?
- Ben Beslan baskınının gerçekleştiği olay mahallini gördüm ve o günden bu yana çok şey de yazdım. Kısaca söylersek, bilin ki olayın resmi ağızlardan açıklanan şekliyle, gerçek şekli birbirinden çok farklı. Beslan olayı devlet güçlerince yazılmış bir senaryodur. Beslan baskını ile Çeçen davası dünya kamuoyunun gözünden düşürülmüş, arkasındaki insan desteği yok edilmiştir. Bu sonuç devlet ofislerinde tasarlanmış, beklenen sonuç da alınmıştır.
Nereden mi biliyorum?
O baskını gerçekleştiren militanlara rehberlik eden kişi, devletin terörle mücadele birliğinin elemanı olan Asetin kökenli Vladimir Khodov'dur. Militanları Osetya Parlamento binasına götürecekken, yanıltarak Beslan'a getirmiş ve bütün dünyaca lanetlenecek bir eylem için fiili durum oluşturmuştur. Rus güvenlik güçlerinin okula bu kadar ölçüsüz bir güçle neden saldırdıklarını sanıyorsunuz?
Olayın yankısı büyük olsun, hiçbiri sağ kalmasın, gerçekler de ortaya çıkmasın diye yaptılar bunu. Amaçları dünyaya Çeçenlere lanet okutmaktı, başardılar.
Beslan'da ölenlerin tamamı hükümet güçlerinin kurbanıdır. Güvenlik güçleri rehineleri korumamış, bilerek, sorumsuzca ateş açarak binanın tavanını çökertmiş ve militanlarla birlikte rehinelerin de ölümüne sebep olmuştur.
Beslan Araştırma Komisyonu geçtiğimiz Aralık ayında görevini tamamladı ve hazırladığı raporu Duma'ya sundu biliyorsunuz. Tatmin edici hiç birşey açıklamadılar. Ben Beslan Araştırma Komisyonu üyelerinden biriyle görüştüm, "Çok önemli bulgular vardı. Hazırladığımız raporun beşte birini bile açıklamamıza izin vermediler" diye bizzat bana açıklamada bulundu bu üye. Yani ört bas edildi bu olay.
Tekrar ediyorum, Beslan baskını, kamuoyunun Çeçen davasına olan desteğini yok etmek için devletin çatısı altında tasarlanmış ve planlandığı gibi başarıya da ulaşmış bir eylemdir.
Beslan'la ilgili yaptığım haberlerle gerçekleri ortaya çıkarttığım için şer odaklarının üzerimdeki dikkati pekişti tabii.
- Bir de Beslan anneleri olayı vardı...
Evet, Beslan'da çocuklarını kaybeden anneler örgütlenmiş, içlerinden Susanna Dudiyeva'yı da sözcü seçmişlerdi. FSB, Moskova ve Vladikafkas yönetimlerinin sorumluluklarından kaçmasına karşı mücadele eden ve ciddi bir kamuoyu desteğine sahip olan anneleri pasifize etmek için Susana Dudiyeva'nın üzerine çalıştı ve hipnozla v.s. onun aklını başından aldı. Dudiyeva'yı Moskova'da bulunan Grigor Grabov adlı yalancı bir peygambere yönlendirerek onun eylemde ölen çocuklarını diriltebileceğine dair sözlerine inandırdılar. Ardından Dudiyeva saçmalamaya başladı. Böylelikle Beslan annelerinin muhalefetini sulandırarak kamuoyundaki etkinlik ve saygınlığını da azalttılar. Bunlar klasik FSB taktikleridir. Ben bunların hepsini yazarak açık ettim ve tabii ki hiç hoşlarına gitmedi.
YARIN: "ZEHİRLENDİĞİMİ SÖYLEYEN DOKTORU GÖREVİNDEN ALDILAR"