NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
35WERE~1.MP3
9
1
2
35305319 - Adige Heku 01.MP3

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri
GÖÇ HİKAYELERİ

TRT, Balkanlardan, Kafkaslardan ve Orta Asya'dan Türkiye'ye uzak ve yakın geçmişte yaşanan göçleri, "Göç Hikayeleri" başlığıyla ekrana taşıyor. Yönetimini Sibel Değer'in üstlendiği 13 bölümlük belgesel; Osmanlı Devleti'nin kazanılan toprakları kaybetme sürecine girmesiyle başlayan ve yirminci yüzyılda yaşanan siyasi gelişmelerle yoğunlaşan göçleri geçmişi ve günümüze yansılamalarıyla 'göçmenler'in perspektifinden anlatıyor.
09-04-2007 - 5 kez okundu

Bir yönüyle göçlerle kurulan köyleri, göçlerle büyüyen şehirleriyle günümüz Türkiye'sinin hikâyesini resmediyor, bir yönüyle de çok geniş bir coğrafyada yüzyıllar boyunca yaşanan bir tarihe ışık tutuyor. Büyük hikâyelerin, büyük huzursuzlukların dünyanın dört bir yanına savurduğu sıradan insanların sıra dışı öykülerinin peşinde Edirne'den Kars'a uzanan bu uzun yolculuğun bir diğer amacı, anlatılanın sadece göç edenlerin değil, aynı zamanda hepimizin hikayesi olduğunu anlatmak.
GÖÇ HİKAYELERİ
"Oy deniz, Karadeniz..."
Çok eski bir söylenceye göre, Tanrı bir gün kullarına yer dağıtmaya karar vermiş. Bütün halklara haber iletmiş ve her halk bir temsilci seçip huzura göndermiş..
Bu esnada Kafkaslarda yaşayan bir halk, misafirlerini ağırlamakla meşgul olduğu için bu törene geç kalmış. Gel zaman git zaman... Son misafirlerini de güleryüzle yolcu ettikten sonra kan ter içinde koşarak Tanrı'nın huzuruna varmışlar.
Hikâyeye göre Tanrı bütün toprakları dağıttığını ve onlar için yerinin kalmadığını söylemiş. Ama "kapısı, alnı ve sofrası açık" bu halkı topraksız bırakmaya gönlü elvermediği için kendine ayırdığı toprakları bu halka vermiş. "Can ülkesi" denilen bu yerde, hiçbir yerden gelmediklerine, nesillerinin o topraklardan doğduğuna inanan Çerkezler yüzyıllar boyunca yaşamışlar. Bu toprakların misafirperverlikleri yüzünden Tanrı tarafından kendilerine bağışlandığını ise hiç ama hiç unutmamışlar.
Biz de konukseverlikleriyle ünlü Çerkezlerin sofrasına oturuyor ve can ülkesinden dünyanın dört bir yanına savruluşlarının hikâyesini dinledik. Çerkez, Adige veya Abhaz diye isimlendirilen bu Kafkas halkı, daha 14.üncü yüzyıldan başlayarak İslamiyet'i benimsemişti. İslamiyet'in Kafkasya bölgesinde tam olarak yerleşmesi ise Osmanlı hakimiyeti döneminde gerçekleşti. Çerkezlerin kendi yurtlarından sürgün edilmesi ise, Osmanlı'nın bu topraklardaki hakimiyetini yitirmesi süreciyle beraber yaşandı.
10 Mayıs 1862 de Çarlık Rusya'sı askeri ve siyasi bir tedbir olarak Çerkezlerin, yani İslam unsurunun tehcirine karar veriyor. Ata yurtları olan Karadeniz sahillerinde, steplerde, içinden gümüşten ırmakların aktığı dağlık bölgelerde yaşayan Çerkezler, işte bundan sonra yoğunlaşan bir sürgünün odağında buluyorlar kendilerini. Karadeniz'in bir kıyısından öte kıyısına sandallar, sallar ve vapurlar insan taşır. Kadınlar, erkekler, çocuklar ve yaşlılar, delikanlılar ve genç kızlar... İtile kakıla zorla gemilere bindiriliyorlar. Limandan ayrılan bir gemi eğer dört saat sonra yeniden yolcu almak üzere geri dönüyorsa... Herkes bilir ki sefer başına ücret alan ve kimsenin taşıdığı yolcuların hesabını sormadığı kaptanlar, yolcularını denize dökmüştür. İnsanlık Karadeniz'de can çekişir. Karadeniz'in azgın sularında, sandallar ve sallarda can pazarı kurulur. Ve deniz, binlerce insana mezar olur. İşte bu yüzdendir Giresun'a, Samsun'a, Trabzon'a, Sinop'a ulaşabilen Çerkezlerin yıllar yılı Karadeniz'den çıkan balıkları yiyememeleri...
Düzce'nin Kirazlı Köyü'nde yaşayan Kazım Taymaz ise "Kafkasya ata vatan ama burası da bizim vatanımız" derken atalarının bu memleketin bütün savaşlarına katıldığını ve kanlarını döktüklerini söylüyor. Şimdi Kafkasya'da kalanlar, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan kardeşlerini çağırırlar. Ata vatanda koşullar iyileşmiştir belki ama; Bulgaristan'da, Kuzey Afrika'da, Avustralya'da, İsrail'de, Suriye'de, Ürdün'de, Türkiye'de ve yeryüzünün daha birçok yerinde yaşayan Çerkezler için de bu böyledir. Yüreklerinin bir yanı sökülüp atıldıkları topraklara aksa da, bir ağaç misali vardıkları yerlerin toprağına kök salmışlardır. Gençler bu topraklara açmışlardır gözlerini. Ve dedeler buralarda temelleri sağlam oturulabilir evler yapmışlardır. O evlerden hâlâ vardır küçük köylerde... Bize çok eski ve çok acı bir sürgünün hikâyesini hatırlatırlar.
Oy deniz. Karadeniz!..., diye başlayan...

Yayın Tarihi:11.04.2007
Yayın Kanalı ve Saati: TRT2 - 22:30
Yönetmen: Sibel DEĞER
Görüntü Yönetmeni:Kamil KAYALI
Yapım Yardımcısı:Bülent SARPKAYA
Kurgu:Füsun GÜNERSU
Metin Yazarı: Halime TOROS
Özgün Müzik: İrfan GÜRDAL
Işık Şefi: Tarık Sami DEMİRCİ
Ses: Haşim DURTAŞ

Etiketler:
göç hikayeleri

YORUMLAR
damdakikemanci aydınpınar'ın adını daha evvel duymuştum, programı izledikten sonra mutlaka bu köyün internet siteside vardır diye düşündüm, ki gerçekten varmış. köyde yaşayan sülaler hakkında bilgilere ulaştım, sanırım bu ailelerden biri bizim akrabamız. benim için böyle bir yararı da oldu, inşallah bu zan gerçek olur ve akrabalarıma kavuşurum.
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır