EKKKDD GENÇLİK KOMİSYONU CANKAT DEVRİM RÖPORTAJI
Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği Gençlik Komisyonunun davetini kırmayarak Eskişehir'e gelen ve neredeyse soluğumuzu tutarak dinlediğimiz; bilgi, tecrübe ve görüşlerini bizlerle paylaşan değerli hocamız Cankat Devrim ile söyleşi sonrası yaptığımız röportajı yayınlarken; bu vesile ile kendilerine tekrar teşekkür ederiz.
17-04-2007 - 5 kez okundu
Eskafgençkom :Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
C.Devrim :Cankat Devrim; soyadı kanunuyla bize verdikleri soyadı o. Nefabje diye bir Besleney ailesindenim, ailemin Türkiye'de doğan ikinci nesliyim, 1946 doğumluyum, ziraat yüksek mühendisiyim veya idim. Mesleğimle uğraştım, kuyumculuk yaptım, Ürdün'de Çerkes okulunda hocalık yaptım; sonra Kafkasya'ya gittim yerleştim, bir aile fazla olsun diye. Ailevi sorunlarım nedeniyle gelmek zorunda kaldım.
Eskafgençkom :Türkiye'deki Kafkas diasporasının öncelikleri sizce neler olmalıdır?
C.Devrim :Bence; önce birlik olmaları lazım, birbirlerine tutkun olmaları lazım. Farklı odaklar oluştururlarsa, her odağın etrafında ayrı ayrı gruplanmalar olacaktır. Yakın çevremizde Irak'ta olanlara bakarsanız, niçin birlikte olmaları gerektiğini söylediğimi anlarsınız. Birlikteyken hiçbir zararını görmedik; parça parça olmanın da bir fayda getireceğine inanmıyorum.
Eskafgençkom :Eskişehir'deki Kafkasyalılar'ın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
C.Devrim :Öncelikle şunu söylemem lazım, Kafkasyalı'dan ne anlamam gerekiyor? Kendi adıma Kafkasyalı olan benim dedemdi, dedem Kafkasyalı bir Çerkesti, ben Türkiye'de doğmuş bir Çerkesim; demek istediğimi anlayabildiniz mi Benim hocam Kafkasyalı bir Çerkesti; öğrencileri olan bizler Türkiye'nin çeşitli yerlerinde doğmuş, Türkiyeli Çerkeslerdik. Yani; bir coğrafya ismi taşımış olmak günümüzde artık yeterli değil. Ben çok şey söyleyemeyeceğim; ama geldim gençlerinizi gördüm. Halinizden, tavrınızdan sizde cevherler olduğunu fark ettim. Dernek faaliyetleri olarak çok fazla şey söyleyemem; maşallah gayret ettiler hemşerilerimiz, çalıştılar; böyle bir bina sahibi de oldular, bir birlik beraberlik de var. Tabii ben, hemen hemen otuz senedir Eskişehir'e gelmedim. Benim Türkiye'ye dönüşüm 1994 sonları falan, onun için söyleyebileceklerim ancak bu kadar.
Eskafgençkom :Kafkasya, diaspora ilişkileri sizce yeterli düzeyde mi Türkiye ve Ürdün
C.Devrim :Mutlaka, "bu yeterli" dersek işin hallolmuş olması gerekir; öyle bir durum olmadığına göre, demek ki gün geçtikçe ilişkilerin artması gerekir. Vatan düşüncesi, vatan hedefi olmadıktan sonra, yapılacak her şey gönül eğlendirmekten öteye geçmez. Anavatanla da birleşebilmek, birlik olmak lazım; ama sadece şekil olarak değil, duygu ve düşünce olarak da. Milletimize zarar verebilecek olan her türlü davranıştan, söylemden kaçınmak gerek, dikkat etmek gerek. Bazen istemeyerek de olsa, söylediğim bu çizginin dışına çıkmış olabilir miyiz diye düşünüyorum; ama hiç kimsenin hatırı için de ulusal gerçeklerin çiğnenmesi gerekmiyor, göz ardı edilmesi gerekmiyor.
Eskafgençkom :Şu anda gündemde olan Adigey'in, Kabardey Balkar'ın ve Karaçay Çerkesk'in Rusya'ya gönüllü katılımının 450. yılı ve Rusya'nın Soçi'de düzenlemeyi düşündüğü olimpiyatlara nasıl bakıyorsunuz?
C.Devrim :Tabii ki ulusal gerçeklerimiz, ulusal menfaatlerimiz nasılsa o yönde hareket etmek gerekir. Nasıl olur; canımız istediği zaman gerçekleri unutacak olursak? Kimseyle düşmanlık yapmak gibi bir niyetimiz mutlaka yok, hiçbirimizin yok; ama soykırıma uğradığımız da gerçek. Bunu herkes biliyor. Biz niye buralardayız; acaba keyfimizden mi Dolar dolu çantalarımızı alıp da gelmiş değiliz; hepimizin ailelerinde yaşanan acı olayların hatıraları var. Dolayısıyla; az önce de bahsettiğim gibi, bunca savaşlar niçin olmuş, kiminle olmuş kendi gönlümüzce Rusya'ya katıldıysak? Gerçekleri çarpıtmamak lazım; yanlışa yanlış, doğruya doğru demek lazım. Biz niçin uğraşıyoruz? Ulusal gerçeklerimizin ışığında; ulusal menfaatlerimizi, ulusal çıkarlarımızı korumaya çalışıyoruz. Buna zarar verecek şeyi, gerçek olmayan şeyi niçin kabul edelim? Kabul etmek isteyen varsa, kendi sorunu bence; ama bizim vatanımız dışında bulunmamızın herhalde bir sebebi vardı; o sebeple ben hatır için kimseyi desteklemek gerektiğini düşünmüyorum. Öteki türlü Soçi konusu, evet düşünülebilir. Soçi'de olimpiyatların olması bizim menfaatimize midir? Hayır, değildir. Orası, o bölge son Çerkes savaşlarının yapıldığı, sürgünümüzün fiiliyata geçirildiğinin ilan edildiği yerlerden bir tanesidir. Kafkasya'da da bu bizim söylediğimiz gerçekleri bilen insanlarımız var; onlar buna karşı çıkarlarken elbette kendi adıma onları desteklerim.
Eskafgençkom :Gençlerimizin kültürümüze ve ana vatana bakış açılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
C.Devrim :Çok büyük erozyon var. Anavatanımızda, bugün için o küçük Çerkes yönetimlerinde, yöneticilerimiz sayıca dezavantajlarına rağmen, başka dezavantajlarına rağmen; bizler için canla basla uğraşıp anavatana dönüş için birtakım kolaylıklar; orada hayatını yeniden kurmak için birtakım şartlar yaratmaya çalışmışlardı, güçlerinin çok üstünde bir gayretle. Onlara bu yönden teşekkür borçluyuz, ama bundan yararlanan gençlerimizin sayısı da çok değil. Şöyle şöyle yapın diye buradan herkese yol göstermek pek mümkün olmayabilir. En azından, benim yaşım 60'ın üstünde. Benim görgülerim farklıdır belki de; daha çok sizden sonrakilerin görüşleri farklı olacaktır, aradıkları farklı olacaktır. Onun için de, gençlerin ana vatanla temas kurmalarını uygun görürüm; gidip gelmelerini, oradaki hemşerilerimizin -pozitif negatif neyse de- durumlarını objektif olarak incelemelerini ve orada yeniden yaşam kurma yollarını aramalarını dilerim. Çok keskin kurallarla söylemek istemiyorum bunları; çünkü anavatana gidişler olacaktır, gelişler olacaktır. İnsanın elinde olan şartlar vardır, olmayan şartlar vardır. Ama bir süreç böyle işleyecektir. Anavatana arkasını dönerek, onu yok kabul ederek hiçbir şeyin gerçekleştirilmesi mümkün değil; belki bir mıknatısın iki ucu gibiyiz biz ama bizim de anavatan dışına savrulmamızın çok büyük sebepleri vardı, biz biliyoruz.
Eskafgençkom:Danslarımızın ve kıyafetlerimizin modernizasyon adı altında değiştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
C.Devrim :Şiddetle karşıyım. Modern kelimesi hangi istekle yenilirse onun lezzetini verecek bir şeydir. Şu üstümüzdeki ceketler... Bu modern bir ceket midir? Bu ceket 300 sene önce de vardı; bir farkla, kollarında belki danteller vardı, ceket boyları daha uzundu, gene aynı ceketti. Bakın; sol taraf, sağ tarafın üstüne iliklenir; o zaman da öyleydi. Ne farkı vardı? O zaman kılıçlar vardı, kılıçları ceketin altında taşıyorlardı; onun için sol taraf sağ tarafın üstüne binmiştir. Gene öyle, ne değişti Şimdi, kesin kararlı olmak lazım şu konuda: Yaşayacak mıyız, yaşamayacak mıyız? Tabii ulusal anlamda söylüyorum, ulusal değerlerimizi yaşatabildiğimiz anlamda. Tabii vatanla bağlarımızı koparmadan, yaşama ümidimiz var demek. Şimdi bazı gençler çıkıyorlar; yaptıkları işin Çerkes kültürüyle alakası yok. Sahne düzenlemelerinin sonunda zaten -çaresiz- amaçtan saptıkları da oluyor ki özel olarak bunu istemeyip amaçtan iyice saptırıldığı hep görülen şeyler şimdi. Kimse daha iyi uçmuyor, bizi duygulandırmıyor. Bunlar bizi birbirimize bağlayan çimentolar; bunu kaybedersek bir daha neyin üstüne çalışacağız? Bugün Amerika'daki arkadaşlarımın ifade ettiğine göre; burada şov gruplarının şov amacıyla kendilerine örnek aldıkları "River Dance" grubu, İrlandalılar'ın 'bunlar gerçek bizi temsil etmiyor' dedikleri bir grup. Onlar da rahatsız. Nitekim burada güzel ışıklar kullanılarak tamamen şova yönelik bir gösteri sunulmuş, herkesin zevkle seyredebileceği şeyler; ama ulusal kaygı olmadan. Hangi kültürü temsil ediyor? Türk kültürünü mü temsil ediyor? Böyle bir şey yok. Bizim çocuklarımızın da bir kısmı onlara imrenip bu işleri yapmaya çalışıyor, bunun sonunda ne elde edecek? Yaptıkları kötülükle kalacaklar. Bir müddet sonra dans hayatları bitecek; hoca olarak biraz daha devam edecek. Ondan sonra bitecek. Bize getirdiği fayda ne? Rahmetli hocam Elbruz Bey, 1970'lerde falandı, gösteri başlamadan önce bir bey gördüğünü söylüyor: "Yaşlı bir bey, bastonunun 3 tane ayağı vardı" diyor. Yani, yürümesi bu kadar zor; ama o havayı duymak için geldi, Çerkes duygusunu duymak için geldi. Otobüslerin fazla olmadığı 60'lı yıllarda Erzurum'dan o soğuk havalarda kamyon kasasında gelenler vardı. Onlara ikram edeceğiniz ulusal duygulardan tamamen uzak bir şov onları tatmin edecek midir? Bizi etmiyor; aksine yaralarımızın açıldığını hissediyoruz. Biz kimiz? Biz Çerkes toplumundan, Çerkes halkından insanlarız. Kesinlikle tavsiye etmem, günün birinde balon gibi sönecektir. Kim için, kendimiz için söylüyoruz. Gürcülerin kurduğu, bizim danslarımızı aslına uygun olarak sahneleyen Skuşvili ekibi bütün dünyada hayranlıkla alkışlanıyor. Hakkıyla ama... Tutup da hiç ilgisi olmayan öteki şov gruplarından birisi olsaydı, izleri de herhalde daha az olurdu. Sizin ne aradığınıza bağlı; ulus olarak yaşayacak mısınız; yoksa yaşamasanız da olur mu O sebeple kendinde sorumluluk duyan kardeşlerimden böle bir şey beklemiyorum; tasvip etmem de mümkün değil.
Eskafgençkom:İçinde bulunduğumuz toplumla birlikte geçirdiğimiz asimilasyon sürecinde Türkiye ve Ürdün'deki gençlerimizin durumunu nasıl görüyorsunuz?
C.Devrim :Ürdün'de Çerkes okulunun var olması en azından bin-bin beş yüz gencin şekillenmesine sebep olmuştur. Okul sekiz yüz otuz mevcutlu falandı. Her sene bir yada iki sınıf eklenir, bir sınıf mezun olurdu. Yedi sene içerisinde düşünürsek, aşağı yukarı bin beş yüz mevcuda ulaşmıştır. Fakat günümüzde her ülkede görülen TV'nin, basının vs. etkileri mutlaka onları da etkiliyor. Türkiye'de de zaten görüyorsunuz, durum vahim. Asimilasyonun kibar adı 'uyum sağlamak.' Uyum sağladınız mı bittiniz. Farklılıklarınız -pozitif anlamda söylüyorum- kimseyle itişmek, didişmek, kimseyi küçük görmek değil. Herkese saygı gösteriyoruz, o sebeple herkesten saygı beklemek de hakkımız. Ama uyum sağladığınızda; siz de ötekiler gibi oldunuz, onun bir iddiası yoksa sizin de yok demektir. Bu sürecin yavaşlatılabilmesi için okullara ihtiyaç var. Günümüzdeki şartlar eskiye göre daha iyi; bayraklarımızı asabiliyoruz, dilimiz konuşabiliyoruz, kurslar açabiliyoruz; devlet, federasyonumuza yetki verdi, Kafkasya'dan hoca getirildi, dil eğitmenlerini eğittiler. Bunlar çok güzel gelişmeler. Dernekler, derneklerdeki gençler... Dernekler içerisinde mutlaka çekirdek gruplar oluşmalı; bu gruplar derneğe yeni gelen kardeşlerini karşılamalılar ve onlarla bir birlik kurmalılar. Söylediğim gibi; uyum sağlamak-sağlamamak konusunda inançlı insanlardan oluşmalı. Az sayıda inançlı kişi çok şeyler yapabilir. Şoven duygular değil; ama insanlarımızın güzel taraflarını işlemek onore etmek; yani Çerkes olmayı bir değer olarak kabul etmek. "Niçin olalım ki? Niçin mücadele edelim ki?" demek yerine; "Bu yaptığımız işin bir değeri var." diyerek sabretmek bu yolda çalışmak. Her şeyle, sağ kalan büyükleriniz dünyayı terk etmeden; ulusal değerlerimizi, bilgilerimizi onlardan öğrenmek, işlemek, geliştirmek; sanatlarımızı işlemek. Kendi aramızda ekonomik kalkınma yolları aramak. Bizim toplumuz gibi sorunları olan başka toplumlar bu sorunları nasıl çözmüşlerse, bunları inceleyip bu yolda gitmek. Başka yapacak bir şey yok ki. Suyun ne kadar hızlı aktığını görüyoruz. Neleri, nasıl, ne kadar çabuk kaybettiğimizi görüyoruz. Ah vah etmek yerine, ne kurtarabilirsek kârdır diye bunu yapacağız. Her şeyin bir bahanesi bulunabilir, elimizde ne kaldı? Çerkes yaşam kültüründe yalnız görgü kuralları kaldı. Atımız yok. Biraz önceki söyleşide atla ilgili şeyler anlattık. Bunlar artık yalnızca kültürel değerler yani, artık kullanımı yok; ama görgünün, Çerkes gözüyle görgünün, insanlık gözüyle görgünün en azından; hiç mi değeri yoktur? Kaybolması mı gerekir? İşte, bence bunun affı yoktur. Bunu korursanız karşılıklı olarak birbirinizi seveceksiniz, sayacaksınızdır zaten. Deneyimlerimden ve karşılaştığım olaylardan hareket ederek böyle düşünüyorum. Bizim hocamız rahmetli Elbruz Bey olmasaydı, bizim Ankara'da derneğimiz olmasaydı; kim bilir, biz hangi yanlış yollara sapmış olabilirdik. O derneğin varlığı bile bugün yüzlerce ailenin kurtulmasına sebep olmuştur. Bu kadar yüzlerce ailenin ne kadarında ulusal bilinç var; o da ayı bir konu. İstenseydi, böyle düşünülseydi o da yapılabilirdi demek ki. Bir Arap banka müdürü, bankada parası olan emekli bir generali "hoş geldin Çerkes Paşa" diye karşılıyor Ürdün'de. Araplar'ın böyle bir problemi yoktur; Çerkesler Çerkes'tir; kanun olarak da Ürdünlü dedikleri toplumu oluşturan iki faktörden biridir. Ürdünlü dedikleri toplum bedevi Araplardan ve Çerkes aşiretinden oluşurdu, o zaman Çeçenler daha Çerkes'ti; "Aşiret-ül Çerakise" idi ismi. Devlet, anayasaya göre bu aşiretlerin adetlerine saygı göstermekle yükümlüydü. Şimdi, sizlerin bunu kendi aranızda yapmanız gerekir. Derneğimiz bunu istemiş olsaydı başka türlü olurdu ama düşünmediler, düşünemediler. Ancak, derneğimizin himayesi altında, Türkiye'nin çok kötü günler geçirdiği bir zamanda; o dernek çok insanın ve bugünün ailelerinin koruması oldu. Bakın, derneklerin ne kadar büyük işlevi varmış; hepinizin içinde bir sızı olmasa herhalde şu anda burada olmazdınız!
Eskafgençkom :Biraz önce derneklerimizin önemli işlevleri olduğundan bahsettiniz. Peki, sizce sivil örgütlenmemiz yeterli düzeyde mi
C.Devrim :Mutlaka değil; ama bunlar içinde yaşadığımız devletlerin özel şartlarıyla da bağlantılı. Nihayet, bir derneğin bağlı olduğu dernekler kanunu vardır. Bu önemli bir şeydir. Dolayısıyla siz kültürel faaliyet yapmakta serbest bırakılmışsınızdır. Derneklerin yapabileceği çalışmalar, onaylanmış tüzükleri paralelinde; devletin bu konudaki kanunlarıyla paralel olmak zorundadır. İlerde şartlar değişir, yeni şartlar oluşursa; belki başka türlü yeniden organizasyonlar yapmak gerekebilir. Daha güçlü dernekler olabilir mesela.
Etiketler:
ekkkdd gençlik komisyonu cankat devrim röportajı