ESKİŞEHİR KKKD SEFER BERZEG RÖPORTAJI
Kuruluşumuzun 40.yılı dolayısıyla düzenlediğimiz konferansların dördüncüsünde Sayın Sefer Berzeg'le gerççekleştirdiğimiz röportaj için Kendisine tekrar teşekkür ederiz"
Eskafgenckom:İlk önce bizleri kırmayıp buraya kadar gelip bizlerle bilgi deneyim ve tecrübelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz.Bizlere kısaca kendinizi tanıtır mısınız ?
14-06-2007 - 5 kez okundu
S.Berzeg:Ben baba tarafından Wubıh kökenliyim.1864'te aşağı yukarı savaşı bırakan son ailelerden olan Berzeg sülalesindenim.Sürgünden sonra direk Samsun'a gelmişler.Aile olarak halen Samsun'da yaşamaktalar.Anne tarafım ise 1920'lerde komünist ihtilalinden sonra 21-22'lerde Türkiye'ye gelerek Samsun'a yerleşmişler.Aslen Samsun'un Kavak ilçesinde bir köydenim.Ancak ben köyde yaşamadım.Babamın memur olması hasebiyle memur çocuğu olarak Türkiye'nin çeşitli yerlerinde yaşadık.Samsun ,Sinop, Amasya ,Niğde Kars gibi.Ankara Hukuk Fakültesi mezunuyum.O yıllarda bir süre devlet memuru olarak da çalıştım.Gençlik yıllarımdan beri biraz hobi olarak biraz gerekli olduğuna inandığım için Kafkasya ile ilgili yazılarım araştırmalarım yayınlanıyor.Samsun'da 1972-1999 yılları arasında serbest avukatlık yaptım.Şimdi büromu kapattım.bir süredir Ankara'da yaşıyorum.Emeklilik yapıyorum diyebiliriz.Okuyorum yazıyorum başkada yaptığım fazla bir şey yok aslında.
Eskafgenckom:Türkiye'deki Kafkas Diasporası'nın öncelikleri sizce neler olmalı
S.Berzeg:Kafkas Diasporası'nın öncelikleri ayakta kalmak her şekilde varolmaya çalışmak olmalı.Bunun için yapılacak şeyleri tek tek saymaya gerek yok tabi.Ama dilin yani anadillerin korunması ve mümkün mertebe birleştirilmeye çalışılması önceliklerimiz arasında sayılabilir.En önemlisi son yıllarda çoğalan kaliteli üniversite mezunu vs. gençlerimizin kaybedilmemesi aksine kazanılması için çalışmalar yapılması şart.Derneklerin amiyane tabirle hırlaşmayı tepişmeyi bırakıp bir arada değilse bile hiç değilse birbirlerini sekteye uğratmadan çalışmaları ,en önemlisi tarihimizin sosyal yaşantımızın başkalarının gözüyle değil, kendi yetişkin insanlarımız görevlendirilmek,onore edilmek aynı zamanda yardımcıda olunmak suretiyle incelenmesi ve halkımıza ulaştırılması Diasporanın önceliklerindendir.Tabi bu hususları uzatmak ve önem sırasına koymak mümkündür.
Eskafgenckom:Peki sizin bu konuyla ilgili çalışmalarınızı öğrenebilir miyiz?
S.Berzeg:Herkesin bir yoğurt yiyişi var.Herkesin elinden gelen gelmeyen şeyler var.Ben yaşamım boyu öyle fazla abartmadan elimden geleni yapmaya çalıştım halende yapmaya çalışıyorum.Örneğin hukukçu olarak Kafkasyalılar aleyhine Türkiye'nin çeşitli yerlerinde zorla soyadı değiştirilmesi zorla ad verilmemesi tarzında davalara girdim.Bazı içtihat kararları aldırdığımda oldu.Hatta bunlar Anadolu'nun çeşitli yerlerinden istendi ve bir çok mahkemede de kullanıldı bu aldırdığım içtihat kararları baya bir işe de yaradı.Üstelik sadece Kafkasyalılar arasında değil diğer Anadolu halkından insanlara da faydası oldu bu kararların.Bunun yanında bildiğiniz gibi Anadilim malum Wubıh'ca kaybolduğu için Adıgece'dir.Eşimde Adıge'dir o bakımdan Anadilim Adıgece sayılıyor.Adıgece basılmış basılmamış bir çok şiirim bulunuyor.En azından Adıgece bir şeyler yazılabildiğini kendime ispatlamak için bir şeyler yazdım.Zaman içinde baya bir yazımda oldu.Malum Diaspora yaşamında anadillerimizde yazılmış fazla bir kaynağımız yok.Bunun dışında önce kendi merak ettiğim için,birisi bir şey sorduğunda mahcup olmayalım diye Diaspora yaşamında aramızdan yetişmiş insanları bunların yaptıkları işleri oluşturdukları eserleri yapamadıkları işleri yaptığımız hataları konu alan kendimce araştırmalarım oldu.Zaman zaman makaleler şeklinde yayınladım da bunları.Basılmış ufak tefek kitaplarımda mevcut.1990-93 yıllarında bu glasnos sonrasında Sovyetler birliğinin dağılması döneminde başka doğru dürüst bir yayında olmadığı için Samsun'da 3 sene boyunca periyodik olarak 12 sayı Kafkasya Gerçeği dergisini çıkarttım.Sovyetler Birliğindeki ve Kafkasya'daki değişimleri olanları olması gerekenleri halkımıza ulaştırmaya çalıştım.O bakımdan o dönem için yapılması gereken bir şey olduğu ve bunu yapan başka birileri de olmadığı için üzerime düşeni yaptığım kanısındayım.Halen Kafkasya'nın tarihi özellikle diasporanın tarihiyle ilgili yani Türkiye ve Osmanlıdaki Diaspora ile ilgili araştırmalarım devam ediyor.Bunlar örneğin bizim dışarıdaki örgütlenmelerimiz Mısır'daki Çerkes İttihat Cemiyetinden başlayıp 1890'larda Çerkes Teavün Cemiyeti,Kafkas İttihat Cemiyeti,Şimali Kafkas Cemiyeti vb. gibi bazen benim bile bilmediklerimin çıktığı çeşitli cemiyet ve örgütlenmelerimizle ilgili araştırmalar.Bunlar maalesef son 70-80 senelik birazcık şoven hatta oldukça şoven politikalar sonucunda tarihimizden silinmiş durumda.Mesela bugünlerde Azerice den bir doktora tezi çeviriyorum.Azerbaycanlı Altay Kürüşov adında bir Azeri tarihçinin "1917-1920 yıllarında Kuzey Kafkasya Dağlılarının Özgürlük Mücadelesi" diye oldukça ilginç bir tezİ.Sanıyorum onu yayınlayacağım yakın bir zamanda.Yine Haydar Bammat'ın Fransızca'dan çevirdiğim bir eseri var.(Fransızcam pek iyi olmamasına rağmen başka ilgilenen olmadığı için ben çevirmek zorunda kaldım) Ayrıca çeşitli konularda aslında baya da çok örneğin özellikle 1877 Osmanlı-Rus savaşı döneminde Kafkasya'daki ayaklanmalar,milli hareketler ve Kafkasya dışından Kafkasya'ya olan hareketler göçmenlerimizin yaptığı çalışmalar yaptıkları savaşlar vs. ile ilgili bir çalışmam daha var oldukça hacimli bir çalışma ve oldukça iyi ve faydalı bir çalışma olacağını zannediyorum.Onların dışında Balkan Savaşları dönemindeki örgütlenmelerimizin çalışmalarıyla ilgili bazı araştırma ve çalışmalarım var.Türkiye Kurtuluş Savaşıyla ilgili esaslı bir araştırmam var hatta onun bir kısmını Nart yayıncılık 1990'larda alelacele bastı fakat daha kapsamlı ve doyurucu bir çalışma yaklaşık 3 kitaplık falan.O kitabımın bazı bölümlerini bazı arkadaşlarımıza verdik onlarda bastılar.O sebepten biraz daha materyal toplarım daha kapsamlı olur diye düşünerek onu biraz daha sonraya bıraktım.Yani ileriki dönemde Kurtuluş Savaşıyla ilgili daha kapsamlı bir çalışmada yayınlayacağım İnşaallah.Eski yayınladığımda aslına bakarsanız birçok yerde kaynak olarak kullanıldı.Cemal Kutay'ın Çerkes Ethem Tamamlanmış Dosya diye çıkan son kitabının son 20-30 sayfası tamamı ile benim kitabımdan iktibastır.Benzeri birçok yerde de kullanıldı.Birde Diaspora yaşamında içimizden çıkmış yazarlarımızla ilgili 1995'te Samsun'da bastığım bir kitabımın(zannediyorum şu anda tükenmiş durumda)daha genişletilmiş yaklaşık olarak üç misli artırılmış haliyle yeni bir baskısını yapmayı düşünüyorum.Yani sayarsak epeyce yayımlanmış ve daha yayımlanmamış eserim var.
Eskafgenckom:Peki Eskişehir'in ve Eskişehir'deki Çerkes'lerin Diaspora Anavatan ilişkileri konusundaki çalışmalarını nasıl buluyorsunuz.
S.Berzeg:Eskişehir Derneğini aslında ben beğeniyorum.Fazla ilgim ilişiğim olmadı fakat gördüğüm ve tanıdığım arkadaşlardan duyduğum kadarıyla şöyle bir avantajı var sanıyorum Eskişehir'in.Kent olarak gelişmiş bir kent ve halk olarak da kozmopolit bir yapıya sahip.o yüzden öyle çok gerici eğilimler fazla tutunamadı ve gördüğüm kadarıyla tutunabilme imkanı da yok gibi gözüküyor.Bizim Kafkasya halklarından da Karaçaylar,Abazalar Adıgeler diğer şehirlerden çalışmaya gelen diğer halklardan da vardır muhakkak bununda etkisiyle oldukça sağlıklı bir ortam var Eskişehir'de.Çok fazla eylem vb. çalışmalar yapılamasa da sağlıksız bir ortam oluşmadı şimdiye kadar yani en azından ben o kanıdayım.Bunun bu şekilde korunmasında da fayda görüyorum.Özellikle biraz önce konferansımızda da belirttiğim gibi dışardan pompalanan (bunu özellikle söylüyorum gerçekten var çünkü)bölmek parçalamak toplumumuzu atomlarına ayırmak Kafkasya'da ve burada birbirleriyle ilişkilerini kesmek şu veya bu şekilde birbirlerine düşman etmek şeklindeki çalışmalara özellikle gençlerimizin dikkatli olmalarını söylemeyi gerekli görüyorum.Bilindiği gibi bizim toplumumuzun bazı özellikleri var bunlar istismar edilerek bu çalışmalar yapılıyor. Mesela bizden bir yaş büyük diye hiç inanmadığımız bir şeyi adamın propaganda etmesine ses çıkarmıyoruz.Beğenmediğimiz hoşlanmadığımız toplumumuza zarar verecek bu gibi bölücü propagandalara tepki vermemiz gerektiğini düşünüyorum.Bunlar hiçbir dayanağı olmayan dışarıdan piyonlar vasıtasıyla pompalanan zararlı fikir ve düşüncelerdir.Mesela bu konuda ben yanlış bir şey söylüyorsam genç bir arkadaşım bana abi,amca,dede neyi uygun görüyorsa onu dedikten sonra (saygı budur sonuçta)şunu yanlış söylüyorsun demesi lazım.Gerekirse benimde evet haklısın sen doğrusunu söyledin deyip susmam gerekir.Saygı sevgi dediğimiz şey budur bizim yoksa bizden bir sene önce doğdu diye susup ortayı boş bırakmak anlamına gelmez saygı.Ben bunu özellikle önemsiyor ve kendi yaşamımda uygulamaya çalışıyorum.Yani bazıları gibi kerameti kendinden menkul thamade olmak gibi hiçbir zaman bir özentim olmadı olmazda zaten.Toplumumuzun da bu durumu bu şekilde yani doğru olan haliyle algılaması gerektiği kanaatindeyim.
Eskafgenckom:Kafkasya-Diaspora ilişkileri sizce yeterli düzeyde mi
S.Berzeg:Bence yeterli değil tabiki. Hiçbir zamanda yeterli olamaz zaten. Tabi bunun çeşitli nedenleri var. Bu durum ilk başta Rusya Federasyonundaki politik ve ekonomik durumla alakalı. Bir de şu var biz Kafkasya'dan çıkalı ortalama bir hesapla yaklaşık 150 sene olmuş,bir aile içinde bile 150 sene oldukça uzun bir süre yaşlılar ölüyor çocuklar büyüyor kuşaklar arasında değer yargıları değişiyor. Özellikle Rusya son 80 senede oldukça değişik bir sistemin içerisinde kaldı ve gerçekten çok şey değişti. Gerekli olan şeylerden gereksiz olan değişimlerin daha fazla olduğunun düşünüyorum. Evet birkaç okul açıldı alfabe yapıldı fakat onlar bile sağlıklı bir şekilde yapılmış değil. Daha açık bir ifadeyle Kafkasyalıların menfaati düşünülerek yapılmış şeyler değil. Örneğin 1928'lerde Kafkas dillerini alfabelerini birleştirme komisyonu kuruldu fakat bir süre sonra adamların hepsini idam ettiler. Şimdi bu durumda orada sağlıklı bir şey yapılmadığı ortada. İki üç nesil peş peşe ortadan kaldırıldı. Tabi benzeri şeylere Türkiye'de de yaşandı. Kurtuluş Savaşı,Balkan Savaşı,Birinci Dünya Savaşı gibi sebeplerle burada da birkaç nesil arasında kuşaklar arasında irtibat kesildi. O yüzden bizlerde büyüklerimizden çok birşey alamadık. Bir çok şey aleyhte değişti. Maalesef Türkiye ne kadar geliştiyse bizler de o kadar geliştik. Hatta gelişemedik. Bazı özelliklerimiz gerçekten hala bir çok Anadolu ortalamasının üzerinde. Bizde olan iyi şeyleri toplayıp,Kafkasya da olan iyi şeyleride onlardan alıp bir konsept oluşturmamız lazım. Onlarında onlarda olmayıp Diasporaya gelmiş özellikleri bizden alıp çalışma yapmaları şart. Özellikle bu bakımdan ben Diaspora Anavatan ilişkilerini çok önemsiyorum. Son zamanlarda oraya gidip yerleşen,ticaret yapan,onun bunun menfaati peşinde koşan bazı tiplerimiz Kafkasya ile buradakiler arasındaki bu sağlıklı etkileşmeyi etkileşme gereğini yok sayıp tam tersine engellemeye üzerini örtmeye çalışıyorlar. Orada olan her şey doğrudur,veya yanlışları eleştirel olarak tartışmayın şeklinde söylemler oluşturup bunu yaymaya çalışıyorlar.kusura bakmayın ama tabi ki bu aptalca bir yaklaşım. Bu çalışmalar Diaspora olan olması gereken toplumların tamamının yaptığı organizasyonlardır ki yapmaları da gerekir. Biz onlardaki iyi şeyleri alacağız,bizde iyi bir şey varsa onlara ulaştırmaya çalışacağız. Olması gereken başlıca yaklaşım budur aslında. Bunun içinde tabiki biz onarlı eleştireceğiz onlarda bizi eleştirecekler ama bir ortak noktada buluşacağız. Egemenlerimiz Rusya Federasyonu ve Türkiye izin verdiği kadar ve bunları zorlamak suretiyle. E tabi bunları zorlamasan size kimse bir şey vermez. Ama bu zorlama mümkün mertebe halkı riske etmeden,onları tehlikeye atmadan yapılmalıdır. Ve bu az olup geliştirilmesi gereken etkileşmenin koparılmaması lazım.Koparma niyetinde olanlarında ortalıkta fazla konuşturulmaması gerekir diye düşünüyorumve bunu çok ama çok önemsiyorum.
Eskafgenckom:Özellikle son dönemde Soçi'de Rusya'nın yapmayı planladığı olimpiyatlar hakkındaki düşüncelerinizi de alabilir miyiz...
S.Berzeg: Aslına bakarsanız Soçi ile sınırlı bir konu değil bu. Bazı insanlar inanmaya başladılar artık. Rusya buradan giderse bu insanlar aç kalır zaten bir şey yok iyice biterler safsatalarına. Gerçekten Kafkasya'da sanayi kuruluşları vb. yok Kafkasya'da. Tabi yapılmadığı için yok 80 senelik Sovyet döneminde Kafkasya'ya yatırım yapılmadı. Ben basit bir örnek vermek istiyorum. 1991 yılarıydı Adıgey Cumhuriyeti yeni oluşmuştu. Şimdi Adıgey'de bakanlık görevini yürüten oldukça efendi iyi niyetli Sovyet döneminde yetişmiş (bunuda söylemem gerekir Sovyet döneminin kusurlarını da taşıyordu)bir kardeşimizle görüşmemizde evet cumhuriyet olduk bana şunu söyle dedim. Sen bir aydın olarak Adıgey Cumhuriyetinde hangi madenler var neredeler biliyor musun. Büyük bir samimiyetle ne dedi biliyormusunuz. Vallahi Sefer bilmiyoruz .Ruslar bize söylemiyorlar dedi. Bu arkadaş şu anda Adıgey'in Bakanı. Şimdi bu Cumhuriyetlerin durumlarının iyi olduğunu söylemek lafta kalır ve gerçeklikten uzaktır. Kimse bahsediyor mu mesela seneler önce Çernobil faciası gerçekleşti Çernobil Kafkasya 'nın burnunun dibidir. Siz zannediyor musunuz ki Ukrayna etkilendi de Karadeniz kıyısındaki Trabzon,Rize etkilendi de Kafkasya etkilenmedi. Bakın bugün Kafkasya'da bir yığın kanser vakası var. Ancak bunlardan kimse bahsetmiyor. Rusya'da da kimsenin bahsettiği yok bu olaylardan çünkü Rusya'da insanın değeri yok. Örneğin Kabardey-Balkar'da volfran madenleri var. Bakmayın burada yapılan propogandalara o madenlerin Kabardey'e bir faydası yok. Sonuçta Rusya bu tip kaynakları bitinceye kadar sömürüyor. Şimdi Kafkasya'ya gidip gelen çok konuşan iddialı konuşan kardeşlerimizin orda volfran madeninin olduğunu bunun kimler tarafından işletildiğini merak bile ettiklerini zannetmiyorum. Ben merak ediyor ve araştırıyorum çünkü önemsiyorum. Bunun gibi bir çok olay var. Soçi istisnai olarak(sırf kolonize edemedikleri için)oranın insanlarını sıfırladıktan sonra toprak boş kalamayacağı için örneğin Türkiye'den Bulgaristan'dan,Sırbistan'dan getirip(Osmanlı yönetimindeki Slavları)getirip onlarla kolonize etmeyi denediler devlet politikası olarak resmen yapılan bir çalışmadır bu. Hatta bir takım Bulgarlar buraya (Soçi'ye) getirildi bir kısmı Kırım'a yerleştirildi. Daha sonra bu çalışmanın çok maliyetli olduğuna karar verip bu iskan politikasının değiştirdiler. Daha sonra Türkiye'deki Ermenileri ve Rumları davet ettiler. Yol paraları kendilerinden olmak kaydıyla ücretsiz toprak verdiler. Bugün Soçi'nin halkı büyük oranda Ermenilerden oluşuyor. Yani Rus'tan çok ermeni var. Özelikle Adler bugün büyük bir Ermeni kenti konumunda. Soçi'de büyük oranda öyle. Bu durum Karadeniz kıyısında Krasnodar'a kadar uzanıyor. bu gün Krasnodar'da 1 milyondan fazla Ermeni olduğu söyleniyor. Son senelerde Azerbaycan'dan Ermenistan'dan gelenlerin sayısında ciddi bir artış var. Bu bizler için tabi ki bir dezavantaj. Ruslar bunu da göz önünde bulundurarak Soçi ile ilgilenmeye başladılar. Putin Soçi'de ki kayak merkezine sık sık gidip geliyordu zaten. Daha sonra 1914'de yapılacak kış olimpiyatlarına Soçi'nin aday olma olasılığı ortaya çıktı. Bu olimpiyatlar tabi ki Soçi sahilinde yapılmayacak dağlarda yapılacak. Oraların büyük bir kısmı Sovyetler döneminden beri milli park yani korunan bir sit alanı statüsünde. Buradaki sit alanlarının binlerce dönümlük kısmını yıkacaklar binlerce bina yapmayı düşünüyorlar. Aslında olimpiyatlar bahane Duma'dan bu konuda kanun çıktı binaları yapmaya başladılar. Hatta Putin "olimpiyatlar burada yapılmasa bile Soçi'ye Rus elitleri için dinlenme merkezi yapılacaktır."dedi. Bunun bir kere Kafkasya'ya ekolojik olarak çok ciddi bir zararı var. Bunu sadece ben söylemiyorum Adıgey'deki Krasnodar'daki Rusya'daki çevre örgütleri de söylüyor.Hatta protesto ediyorlar. Dünya'daki diğer çevre örgütleri de aynı şeyi söylüyor. Tabi bu olimpiyatların bizler için çok farklı ve çok daha önemli bir özelliği daha var. Bahsi geçen yerler örneğin benim dedelerimin yüzyıllar boyu savaştığı onun öncesinde binlerce yıl yaşadığı yerler. Tabi beni ve duyarlı Kafkasyalıları tarihi olarak da rahatsız eden bir durum bu. Biliyorsunuz o topraklarda bir tek mezar bırakılmadı. Bugün Soçi'de bir tek Kafkasyalı mezarı yok bugün. Soçi müzesinde iki kırık mezar taşı görmüştüm. Arap harfleriyle yazılmış bir mezar taşı yaşlı bir Wubıh kadıncağıza ait.Diğerinde ise bizi hatırlatacak hiçbir emare yoktu. Şimdi birde atalarımızın kemikleri üzerine Rus elitleri için her türlü rezilliğin hakim olabileceği bir yer yapılmak isteniyor. Aslında atlanan ve daha da önemli olan gerektiğinde askeri garnizon vb. gibi hiçte barışçı olmayan maksatlarla da kullanılabilecek istihkam sağlanacak bir yer olacak burası. Bu bizim yani benim veya herhangi bir Kafkasyalının(başkalarının çıkarları için çalışanlar hariç) sempatiyle karşılaması düşünülemeyecek bir durum.
Eskafgenckom: Kabardey-Balkar'ın,Adıgey'in ve Karaçay-Çerkesk'in Rusya'ya gönüllü katılımlarının 450.yıl kutlamalarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
S.Berzeg: O çok komik bir olay. Ama bildiğiniz gibi bu yeni bir olay değil. Bundan seneler önce Kabardey'in Rusya'ya katılışının 400. yılı kutlanmıştı. Olayın aslı şu Kabardey prenslerinden bir tanesi diğer prenslere veya Tatarlara karşı bir denge sağlamak için Korkunç İvan diye anılan Rus çarından yardım istemiş. Çarda bu prense destek mahiyetinde küçük bir ordu gönderip oraya bir kale kurdurmuş. Ancak bu durum zaman içinde Kabardey'in işgali şekline dönüştü. Kabardey prensi Goşenay adındaki kızını da bu dönemde Rus çarına gelin verdi. Bu kız kardeşiyle birlikte Rusya'da din değiştirip Hıristiyan oldu. İvan Grozni'nin 5. veya 6. karısı olması lazım. Bu tarihi terbiyesizce bir şekilde saptırıp gönüllü ilhak diye kutlamaya kalkıyorlar. Daha Sovyet döneminde Rus tarihçileri önce Kabardey'in seve seve Rusya'ya iltihakı yani katılması olarak kutladılar. Daha sonra yerel politikacıların aptallıkları (kusura bakmayın başka diyecek laf bulamıyorum) yani ulusal bilinçlerinin yokluğu nedeniyle Adıgey'e sıçradı. Hatta Adıgey,Kabardey ve Osetya'da üzerinde ebediyen Rusya ile beraber yazan heykeller var. Tabi bu o bölge yöneticilerinin yalakalıklarından başka bir şey değil. Ben anıtları severim ama böyle bir anıtı görünce insan rahatsız oluyor tabi. Mesela Adıgey'deki havuzun başında tiyatronun arkasında bir yerdedir. Büyük bir Rus var anıtta bir elinde bir kağıt var diğer elinde kılıcı. Yani sözde okur yazar arkasında duran diğer adam ise Kafkasyalı köylü cahil. Yani bu heykel Rusya'nın önderliğini bizim cahil köylülerimizi nasıl adam ettiğini hafif başa kakan bir heykel. Nalçik'tekini zaten biliyorsunuz elinde bir kağıt rulosu olan kadın heykeli. Hatta size ilginç bir anekdot anlatayım. Kafkasya'ya ilk gidişimizdi eşimle birlikte.Lenin meydanında o meşhur Goşenay heykeline bakıyoruz. Arkada ihtiyar pos bıyıklı bir ihtiyar bize bakıyor. Siz Türkiye'den mi geldiniz dedi. Evet Türkiye'den geldik ama Türk değiliz biz Adıgey'iz dedim. Sevindi adam tanıştık biraz sohbet ettikten sonra heykele bakıyordunuz herhalde nasıl beğendiniz mi dedi. Valla doğrusunu istersen beğenmedik dedim. Bu bir yalan heykeli. Çünkü ne Kabardey'ler Rusya'ya iltihak ettiler nede başka birileri. Ayrıca dedim bu heykeli dikilecek bir şeyde değil. Rus çarına verdiğiniz kızın fotoğrafıysa bu bizde Osmanlı padişahlarına bir yığın anne verdik eş verdik ama biz bundan bırak heykelini yapmayı bundan utanıyoruz bile. Adam gülerek aslında onu herkes biliyor. Sonra bir fıkra anlattı. Bizim köylerimizde bu heykel ve Goşenay için ne diyorlar biliyor musunuz? Goşenay Moskova'ya gidip evlenmiş orda Hristiyan olmuş ancak bir süre sonra vatan hasretine dayanamayıp Kafkasya'ya gelmiş. O zamanlar işte böyle güzeldi diyor. Elinde bir kağıt rulosu tutar ileriye doğru uzanmış heykel. Şu anda da öyledir. O heykel Rusya'ya gönüllü olarak katılma olarak yorumlanıyor. Ama bizim halkımız onu şöyle yorumluyor dedi adam ve anlatmaya başladı. Goşenay vatan hasretiyle Kafkasya'ya döndüğünde Ruslaşmışya dedi gelmiş Kaberdeyler'e bu pozla demişki: "Ey Kabardeyler ben Rusya'ya gidince uygarlık öğrendim ondan size de getirdim. Bakın bundan sonra tuvaletlerde su kullanmayacaksınız bu kağıtları kullanacaksınız." Bu heykel aslında onun heykelidir dedi adam gülerek. Biraz garip ama halkın o heykele ve o düşünceye bakış açısını ilginç bir şekilde yansıtıyor bu olay. Evet rusya'nın iddiası var biz Kafkasya'ya medeniyet getirdik diye ama getirdiği medeniyet bundan ibaret tuvaletlerde su yerine kağıt kullanılmasından. Adam bunu bize enteresan bir şekilde anlattı. Aslında öyle bir yaklaşım beklemiyorduk hoşumuza da gitti aslına bakarsanız. Maalesef Sovyet kalıntısı yönetici takımının ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği bir konu bu hiçbir tutarlı tarafı yok. Ta 1950'lerde bizim Diaspora basınında Almanya'da Raviyuz diye İngilizce bir dergi çıkmıştı. Rahmetli Aytek Namitok'un Kabardey'in Rusya'ya katılmasının 400. yıl dönümü diye bir yazısı vardır. Sadece onu okuyan bile bu iddiaya güler geçer. O yüzden Kafkasya'da o yazılar yüzünden kardeşiyle birlikte göz altına alındığını kardeşinin kızından dinlemiştim ben. Profesör bir kadıncağızdı kendisi. Maalesef bu yapı orda hala devam ediyor. Ama bu yanlışın açıklanması bunu savunmanın ne kadar rezilce komik bir şey olduğunun anlatılması gerekiyor bence.
Eskafgenckom: Gençlerimizin Kafkasya'ya bakış açısını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.Berzeg: Aslına bakarsanız Türkiye'deki gençliğimiz bir geçiş döneminde bence. 12 Eylül sonrası bir depolitizasyon dönemi oldu. Bilgi çağı diyoruzya hani Internet vb. bir araya gelince aslında müthiş bir değişim var. Tabi değişim bazen olumlu bazen olumsuz oluyor. Özellikle gençler doğal olarak günlük yaşamın getirilerini daha fazla önemsiyor. Bu dünya'da her toplumda oluyor. Ama insanların köklerinden kopmama ihtiyacı bir çevrelerinin olma ihtiyacı gençlerimizin uluslarına yönelmelerine sebep oluyor. Bu bakımdan sağlıklı yol gösterilirse gençlerimizin toplumlarından kopmaları için bir neden görmüyorum ben. Kültürel öğelerimiz ve insanların buna ilgisi bir noktada zayıflıyor bu bir gerçek. Çünkü birlikte yaşadığımız bir coğrafyamız yok Türkiye'de. Dilde tek başına kültürün tamamı değildir sonuçta. Dilini kaybettiği halde yaşayan toplumlarda vardır. Bizde dünyadan bir anda buharlaşıp gidemeyeceğimize göre sağlıklı bir yapı oluşturmaya çalışmamız en doğal hakkımız ve en birince görevimiz. Çocuklarımıza gençlerimize aydınlar olarak aşılamamız gereken felsefe bu olmalı. Aslında gençlerimizde istekli gözüküyorlar. Eskiden biz derneklerimizde üniversite mezunu bir kızı mumla arardık. Bizim gençlik öğrencilik yıllarımızda böyleydi. Ben şimdi bakıyorum derneklerimizde okuyan araştıran merak eden gençlerimiz var. Mühim olan bunların organize edilebilmesi. Maalesef ne derneklerimiz ne de diğer kurumlarımız bu organizasyonu yapamıyorlar. Bunun için yine yaşlılardan önce gençlerimize görev düşüyor. Kendi aralarında örgütlenmeleri derneklerimizi hatta devleti bunun için zorlamaları şart. Artık politik yaşamda demokratikleşiyor artık Türkiye'de birileri istese de istemese de bu devam edecektir. Yani devletten de bu konularda yardım alabiliriz. Yani her olanağı devamlılığımızı sağlamak için kullanmamız lazım. Toplumumuzun ulusal kişiliğini insani kişiliğini yani kaybedilmemesi aksine geliştirilmesi gereken niteliklerini korumamız lazım. Bu konuda da sürekliliği sağlayacak olan genç nesillere düşüyor görev. Maalesef bizim neslimizin hele bizden önceki neslin bunu gerçekleştirebildiğini söylemek olanaksız. Bu birazda Türkiye'nin konjonktürüyle de alakalı bir şey ama tabi bunların hiç biri mazeret olamaz.
Eskafgenckom: Sizce Kafkasya'da ve Diaspora'da sivil örgütlenmelerimiz yeterli düzeyde mi
S.Berzeg: Değil tabi ki yani bunun yeterli olduğunu düşünmek bile abes. Aslında bunun bir sınırı olamaz mutlaka her şeyin daha iyisi vardır tabide. Maalesef ben son senelerde örgütlenmelerimizdeki havayı birazda gerilemiş görüyorum. Yani örneğin iki tane Federasyonumuz var ancak derneklerimizi bir araya getirip daha iyi çalıştırma görevi yerine en azından pratikte daha çok etkisizleştirme görevini isteyerek veya istemeyerek yaptıkları gibi bir kanıya sahibim. Buna da baya üzülüyorum kişisel olarak ta elimden fazla bir şey gelmiyor aslında ama bunu söylemekten de kendimi alamıyorum. Örneğin doğru düzgün bir iki yayınımız olması lazım. En azından belli başlı klasik eserlerimizin Türkçe'ye çevrilmesi lazım. Sonuçta istesek te istemesek te bugün anlaşma dilimiz Türkçe'dir. Anlaşma dilimiz hepimizin de ortak dili olmuştur. Türkçe'ye belli başlı yayımların Kafkasya'dan veya başka yerlerden sürekli ve planlı bir şekilde çevrilmesi yayınlanması,insanlarımıza ulaştırılması,üzerlerinde tartışılması,daha doğrularının araştırılması gerekiyor. Bunların pek yapıldığı kanısında değilim.
Eskafgenckom: Konuya duyarlı birisi olarak hem de hukukçu kimliğinizle çeçen mültecilerin hukuksal mücadelesi hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?
S.Berzeg: Yani söylemeye bile gerek yok. Maalesef bu konuda Osmanlı dönemindekinden bile çok gerilerde olduğumuz ortada. İstanbul'daki birkaç bin göçmene bırakın karınlarını doyurmayı bir göçmen statüsüne bile kavuşturamadık hala. Büyük bir kısmı yani imkanı olanlar Avrupa'ya vb. gitmek zorunda kaldı. Zaman zaman mültecilerle temaslarım oldu. Hatta bir gün küçük bir çeçen kızıyla şakalaştık. Aman ne güzel kızlarsınız bak ne güze Türkçeyi'de öğrenmişsiniz ama sakın Çeçence'yi de unutmayın dedim. Bir tanesi acıklı bir şekilde "ben unuttum bilee" dedi. Ama tabi zavallı burada doğmuş. Haliyle Çeçence'yi de pek öğrenememiş tabi. Maalesef durum çok açıklı. Onların acilen bir statüye kavuşturulmaları gerekiyor. Vatandaşlık bu eğer onlar istiyorlarsa bunu kimse engelleyemez. Yani sen niye bunları TC vatandaşı yaptın diyecek bir merci yok tabi Türkiye hükümeti bunu yaparsa bunu da yapmayacaklarsa hiç olmazsa insanca yaşayacak bir statü versinler. Göçmen statüsü versinler en azından yada mülteci statüsü versinler. Hiç olmazsa BM göçmen bürosu gibi kuruluşlar yardım etsinler. Maalesef mevcut iktidarımızın ayıbıdır bu. Ve herkes gibi bende bu durumdan hiç memnun değilim. Bu durumunda sık sık gündeme getirilmesi mevcut yönetimin başına kakılması yapılması gereken bir davranış bence. Maalesef bu konu hepimizin içini acıtan bir yara...
Eskafgenckom: bizleri kırmayıp buraya kadar geldiğiniz bilgi birikim ve tecrübelerinizi bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.
S.Berzeg:Aslında ben teşekkür ederim. Son senelerde benim gençlerle diyoloğum kopmadıysa da pek istediğim düzeyde değil. Önceden özellikle Samsundayken daha iyiydi. Tabi zaman zaman derneklerimizle etkileşimimiz sürüyor. Bazen adam yerine koyup bir şeyler soranlarda oluyor. Katkıda olmak bakımından ben gençlere her zaman açığım tabi. Yani herkesin bir huyu var bu ihtiyarda nerden çıktı demesinler diye fazla işlerine karışmakta istemiyorum aslında(gerçi gencim hala onu söylemeden de edemiycem:-) herhangi bir talep olduğunda elimden geldiğince yani olanaklarım ölçüsünde (bazı olanaklarımda var çok şükür özellikle son senelerde avukatlığı bıraktığımdan beri zamanım var mesela) yardımcı olmaya çalışıyorum. Sizin veya başkalarının istediğiniz herhangi bir konuda ben yardımcı olmaya ve olanaklarımı o yönde zorlamaya her zaman hazırım...
Etiketler:
eskişehir kkkd sefer berzeg röportajı