KABARDEY'İN (DOĞU ÇERKESYA) RUSYA'YA GÖNÜLLÜ KATILIMI
Aytek NAMITOK - Caucasian Review, Munich (CRM), No. 2, 1956
Çeviri: Watırıpha Yasemin Oral - Osiyipha Esra Kızılbuğa
25 Mayıs 1955'de Tass, Kabardey'in başkenti Nalçık'tan Komunist Parti Merkez Komitesi'ne bağlı Kabardey Bölge Komitesi Bürosu'nun Temmuz 1957'de Kabardey'in Rusya'ya gönüllü katılımının 400. yılını kutlamak üzere bir önerge verdiğini bildirdi.
14-09-2007 - 5 kez okundu
Önerge şöyle diyordu:
Kabardey'in Rusya'ya katılımı Kabardey halkının tarihsel kaderi için son derece önemlidir. Bu katılım Kabardeylere ulusal gelişmelerini ilerletme fırsatı vermiş, Padişahların Türkiye'si tarafından esir alınmaktan korumuş ve Ruslar ve ülkenin diğer halklarıyla ekonomik ve kültürel ilişkiler kurmak için uygun koşullar yaratmıştır. Kabardey'in Rusya'ya katılımının 400. yılı kutlamaları için hazırlıklar sürerken, Kabardey halkının tarihi ve sosyalizmin inşasındaki başarılarına ilişkin bir takım araştırmalar, makaleler, eleştiriler ve belgeler derlenecek ve yayımlanacaktır. Cumhuriyetteki fabrikalarda, kolhozlarda, MTSlerde, sovhozlarda ve eğitim kurumlarında bu önemli tarihe ithafen konuşmalar ve dersler yapılacaktır. Kabardey Dramatik Tiyatrosu, şarkı ve dans grubu ve Cumhuriyet filarmonisi özel repertuarlar hazırlayacaktır. Kabardey'in Rusya'ya gönüllü katılımının 400. yıldönümüne ithafen en iyi şarkı, film senaryosu, kantat ve opera güftesi yarışması kısa bir zamanda başlayacaktır. Moskova, Leningrad ve diğer kardeş cumhuriyetlerden bilim adamlarının katılımıyla Kabardey Araştırma Enstitüsü'nde bir oturum, taklit sanatları sergisi, amatör performanslar ve diğer etkinlikler Kabardey halkının bu büyük ulusal bayramına ithaf edilecektir.
Kabardey'in Rusya'ya katılımının "gönüllü" niteliği, Kabardey tarihinin daima bağımsızlık amaçlı uzun bir mücadele olarak göründüğü insanlar için yeni bir nosyondur. Açıkça bu durum, Rus olmayan halkların tarihini Sovyet tarih yazarlarının giderek bizi alıştırdıkları çizgide yorumlamaya yönelik yeni bir girişimdir. Kabardey tarihine yönelik böyle bir yaklaşım münferit bir olay değil Kremlin'in "genel tarih çizgisi"nin bir parçasıdır.
Öncelikle Kabardey'in Rusya'ya sözde gönüllü katılımının gerçekleştiği dönem olan IV Ivan zamanındaki Kabardey tarihi kaynaklarına bakarak denebilir ki bunu kanıtlayacak deliller yoktur. Gerçeği kanıtlayabilecek arşivler ise 1626'daki ünlü Moskova yangınında yok olmuştur. 16. yüzyıl Moskova kayıtları da nitelik olarak resmi ve taraflıdır.
Genel tarihçiler özel kayıtları kullanırken ya belirleyici özelliklerini kaybettirmiş ya da kendi amaçlarına uygun bir biçimde değiştirmiştir. Olaylara ilişkin kendi usullerince bilgi verirken tam anlamıyla hükümetin bakış açısına bağlı kalmışlardır .
Bu duruma ayrıca yazıcıların ve yabancı ve özellikle Çerkes isimlerini ve coğrafi yerleri karıştırmış olan yazarların düşük seviyedeki okur-yazarlığı da eklenmelidir.
Benzer bir şekilde, bu döneme ilişkin Çerkes tarafında da güvenilir kaynaklar bulunmamaktadır. Sadece, kendi aralarında savaşan Kabardey prenslerine ait ve her birinin kendine göre uyarlayıp kullandığı çeşitli sözlü efsaneler vardır. Kabardey prensleri 18. yüzyılda iki gruba bölünmüştür- Kashkadau grubu (Kashkatau dağının isminden gelir) ve Baksan grubu (Baksan nehrinin isminden gelir). Birinin Türk, diğerinin de Rus eğilimi vardı. Birinci grubun taraftarları 18. ve 19. yüzyıllardaki Rus-Kabardey savaşları sırasında şunları ileri sürmüştür:
Asla Rusya'nın tebaası olmamışlardır ve Ivan Vasilievich döneminde Rus devleti ile ilişkileri olduysa da; bu ilişki, tebaa ilişkisi ya da ikincil bir ilişki değil sadece dostluk ilişkisiydi .
Diğer grubun taraftarları ise, daha sonra Rusya'nın düşmanı olana kadar, atalarının kendilerini Moskova çarına teslim ettiğini, Kabardeylerin Terek'e yerleşmek üzere Ukrayna'dan geldiğini, "Çerkas" ya da "Çerkes" olarak adlandırıldıklarını ve hepsinin sonra Hıristiyan olduğunu beyan etmiştir . Bir başka deyişle, Çerkeslerin Ryazan bölgesinde yaşadığı ve oradan da Kafkasya'ya kaçtığına ilişkin Moskovo'daki yaygın efsaneyi tekrar etmişlerdir .
Kabardey'in Rusya'ya "gönüllü katılımı" sorununu aydınlatmak için, sadece kaynakların taraflılığını ve doğru verilerin olmayışını göstermek değil, ayrıca devlet yapısını, o dönemde Moskova ve Kabardey'in iç ve dış durumunu ve coğrafi konumu hatırlamak da önemlidir.
IV Ivan yeni devlet düzenin zafer kazandığı dönemde doğmuştur. Prensliklerin bağımsızlığı yok olmuş, Büyük Moskova Prensi bir diktatör olmuş, bizzat ülke halkı devlete "tabi" olmayı onaylamıştır. "Moskova yaşamının tamamı güçlü bir devlet fikri üzerine inşa edilmeye başlanmıştır" . Merkezi otoritenin zarar gördüğü ama bağımsız prenslerin fayda sağladığı halkın "akışkan" durumda olduğu günler de geride kalmıştı. Daha önceden olduğu gibi, yeni işgallere, Moskova'nın kendisi için zararlı kabul ettiği unsurların bozguna uğratılmış kentlerden ve Moskova'daki yeni yerleşimlerinden kitlesel ihracı eşlik etmiştir. Moskovalılar işgal edilmiş bölgelere yerleştirilmiştir.
Bu denenmiş bir asimilasyon yöntemiydi. Korkunç Ivan hala hayattayken, Kazan birkaç yıl içinde bütün Tatarlar'ın sürülmesiyle tam bir Rus kentine dönüştürülmüştür .
Çerkes halkı ve Moskova arasındaki ilk ilişkiler döneminde, 1552'den 1557'ye kadar, Kabardey delegasyonu çara gelerek ülkelerini Rusya'ya "kattığı"nda, Korkunç İvan "seçilmiş radalar" ile yani, çarın çocukluk arkadaşı ve köken olarak Çerkes olan Sylvester ve Adashev yönetimindeki hükümet ile manevi bir ayrılık yaşamıştır .
Bu hoşnutsuzluk daha sonra açık bir düşmanlığa, "radalar"a ve feodal sınıfın kalıntılarına karşı bir zulme dönüşmüştür. Kendisini Sylvester ve Adashev'in himayesinden çıkartan Korkunç İvan "radalar"ın dış politikasının tam zıttı bir dış politika benimsemiştir. Çara göre dış politikanın amacı Livonya'ya karşı mücadele etmek ve Baltık Denizi'ne açılacak bir yer bulmak olmalıydı . Doğuyla ticari bağlar için yol Astırahan'dan açıktı. Güneyde daha ötede genişleme için herhangi bir girişim, Kazan ve Astırahan'ın işgalinden sonra Moskova'ya karşı zaten fazlasıyla düşmanca davranan Bab-ı Ali Devleti ve Kırım ile bir çatışmanın belirtisiydi. Kırım ve Bab-ı Ali'ye yakın olan Kafkasya'da bir saldırı hakkında düşünmektense, güneydeki sınırların savunmasını düşünmek çok daha önemliydi.
Kabardey'in 16. yüzyılda Moskova'ya gerçekten bağlanıp bağlanmadığı sorusu üzerine düşünürken, bu koşullar - çarın iktidarının merkezileşmesi, halkın devlete "bağlanması" sistemi, bağımsız prenslere karşı verilen mücadele, söz konusu prenslerin çar tarafından tasfiye edilmesi, dış politikadaki batı eğilimi ve güneye yönelik pasif savunmacı tutum—göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca o dönemde Kabardey'deki durumu değerlendirmek de bir o kadar önemlidir. 1453'de Gürcü kaynaklar tarafından Büyük Inal olarak adlandırılan ve tüm Çerkesya ve Abhazya'yı bir devlet içinde birleştirmeyi başarmış olan Prens Inal'ın ölümünden sonra, ülke yeniden ayrı feodal prensliklere bölünmüştür. Hatta Doğu Çerkesya (Kabardey), Büyük Kabardey ve "Pyatigorsk" Kabardey olmak üzere ikiye bölünmüştür. Çerkes prensleri birbirleri ile mücadele ve rekabet ediyorlardı. Dağıstan'a doğru genişlemeye çalışan Kabardey, Kuzey Dağıstan'ın yöneticisi Şamhan'la çatışıyordu. Kırım, "Pyatigorsk" Çerkesleri ve Batı Çerkesleri'ne aralıksız olarak gerçekleştirdiği saldırılarla rahat vermiyordu. Astırahan kavmi mevcutken, bazen yardım başvurusunda bulunurken, nadiren de yardım ediyorlardı . Ancak Astırahan'ın 1556'da hiçbir karşılığı olmadan çöküşü bir boşluk yarattı, özellikle de Çerkesler ve Türk Padişahı II. Beyazıt (1481-1512) arasındaki bir tür anlaşmaya dayanarak Çerkesya üzerinde hak iddia eden ve her biri yeni bir hanla Çerkes köleler talep eden Kırım'a karşı . Kırım hanları bu taleplerini Batı Çerkesya ile de sınırlamadılar. Besleneyler'e, yani "Pyatigorsk" Çerkeslerine de tebaaları olarak gözlerini diktiler. Hanların çocukları genellikle eğitim için Besleneyler'e gönderildiği ve ancak büyüdükleri ve tamamen Çerkesleştirildiklerinde döndükleri için, Besleneyler'le dostça ilişkiler sürdürmüş olmaları gerekmesine rağmen . Ayrıca, Hanlar ve oğulları genellikle Besleney kadınlar ile evlenirdi.
Besleneyler Kırım Hanlarının taleplerine daha fazla katlanmayı zor buldular ve tıpkı Kabardeyler'in Şamhanlığa karşı yardım aradığı gibi, onlar da dışarıdan yardım aradılar. Bu desteği de Kırım Türkiye'nin tebaası olduğu için Türkiye'de değil ancak kuzeyde bulabildiler.
Coğrafi olarak, Moskova devleti ve Kafkaslar'ın ortak bir sınırı yoktu. Ryazan, Tula ve Kaluga bölgesinde başlayan ve üzerinde sadece haydutların etkin olduğu geniş "sahipsiz topraklar" ile ayrılıyorlardı. Merkezdeki insanların dikkati bu "sahipsiz topraklar"a ancak 1558'de başlayan Moskova ve Livonya arasındaki savaşlar ve özelde de oprichnina terörü sırasında çevrilmişti .
Ciddi ekonomik kriz sonucunda, Moskova 1571'de Güneyi işgal etmeye karar verdi. O yıl Çar güney sınırında güç noktaları kurmaya karar verdi. Sınır güneyde istihkam edilmiş Bryansk, Orel, Voronezh ve Kursk kentlerine doğru genişletildi. Bu çok büyük bir mesafeydi- 15 günlük bir yolculuk . Bu nedenle, Çerkesya ve Moskova arasındaki ilişkiler dolaylı bir biçimde Volga üzerinden sürdürülüyordu. Kabardey'in Rusya'ya katılımı sorusunu değerlendirirken, bu coğrafi faktör de göz önüne alınmalıdır.
1. MOSKOVA-KABARDEY İLİŞKİLERİ
Kasım 1552'de Korkunç İvan'ı ziyaret etmeye gelen ilk Çerkes delegasyonu Kabardey'den değildi. "Egemen Çerkes prensleri" -Prens Mashuk, Prens Ivan Ezbuzluk ve Prens Tanashuk çardan kendileri için arabuluculuk yapmasını, kendilerini ve topraklarını serf olarak almasını ve kendilerini Kırım Hanlığı'ndan azat etmesini rica etmek için geldi" . O dönem Pyatigorye bölgesinde ve şimdi ise Çerkes Özerk Cumhuriyeti'nde yaşayan Besleney kabilesinden gelen Çerkesler adına konuştular.
Eğer "serfler"in (kayıtların taraflılığı bu açıklamanın dışında bırakılsa bile, o dönemin görgü kuralları böyle bir dili gerektiriyordu) kabulünü "rica etmek" için delegasyonun gelişi bağlılık anlamına geliyorsa, o zaman Sovyet hükümeti 1952'de Çerkes Özerk Cumhuriyeti'nin Rusya'ya "gönüllü katılımı"nı kutlamak için bir fırsatı kaçırmış demektir.
Delegasyon Ağustos 1553'de "gerçeği araştırmak" üzere emirler veren Moskova Büyükelçisi ile beraber geri dönmüştür. Bir yıl sonra Büyükelçi, Çerkeslerin sonsuza kadar çar ve Büyük Prens'e hizmet etmeye gerçekten söz verdiğini söylemek üzere Moskova'ya geri dönmüştür. Besleney prensleri Büyükelçi ile beraber Prens Sibok Atsimguk ve diğer prensleri de göndermiştir. Bu prensler Zhane veya "Zhane Çerkes hükümranları" olarak adlandırılırdı ; yani, Taman yarımadasında yaşayan ve kısmen Abbasiteler arasında bulunan Çerkes Zhane kabilesinin prensleri .
Sibok ve diğerleri çardan Türkiye, Azak ve Kırım'a karşı yardım istediler . Çar, padişahla dost olduğunu söyleyerek Türkiye'ye karşı yardımı reddetti. Ancak, Kırım'a karşı bir ittifaka isteyerek girişti ve Çerkes halkına "mümkün olduğu kadar onları gözetmek istediğine" dair söz verdi. Aslında, bu ittifak etkili de oldu: pek çok defa Çerkesler ve Ruslar Kırımlılar'a karşı beraber savaştılar. Aynı zamanda Çerkes prensleri de ihtimam ve şeref payeleri ile kuşatılmış bir biçimde çarın sarayında yaşadılar. Bağları daha da güçlendirmek için, prensler Hıristiyanlığı kabul ettiler. Sibok'un oğlu vaftiz edilerek Aleksandr ismini alırken ve Prens Dudaruk Ezbuzluk da İvan adını aldı.
Besleney ve Zhane prenslerinin Moskova'daki başarısını gören Kabardey prensleri de onlara uymaya karar verdi ve Temmuz 1557'de çara Prens Kanklych Kanuko yönetiminde bir Elçilik gönderdi. Prens Kanuko, Temryuk (Çerkes'de Kemirkogo) ve Tazret prensleri adına çardan kendilerine karşı lütufkar olmasını, kendisine hizmet etmek için emir vermesini, "kendilerini serfe dönüştürmesini" ve Astırahan yöneticilerine düşmanları olan Shevkal (Şamhan)'a karşı yardım etmeleri için emir vermesini rica etmiştir .
Bu delegasyona ilişkin tuhaf olan şey, delegasyonun aynı zamanda Gürcü (Kakhetinian) Kralı adına da konuşmuş ve Iverya prensinin ve tüm Iverya topraklarının Kabardeylere ilişkin bir fikri olduğunu ve ancak çar düşmanlarına karşı onlara yardım ederse, Kabardeyler ve Gürcülerin çardan kendilerine karşı lütufkar olmalarını rica edeceğini beyan etmiş olmasıdır .
Gürcü kralı adına yapılan Kabardey Elçiliği bildirisi o zamandan beri birkaç defa onaylandığı için, Sovyet tarihçilerine göre, bunu takiben Gürcistan da Kabardey'le aynı zamanda Rusya'ya gönüllü olarak katılmıştır ve bu olay da 1957'de kutlanmalıdır.
Delegasyonun gelişi ve Gürcü kralından gelen mesaj çarın gururunu okşamıştı. 1558'de Büyükelçi Sigismund Augustus'a, Hükümdarı'nın Iverya'nın İranlılar tarafından işgalini iki yıl öncesinden öğrendiğini ve bu haberin kendisini çok rahatsız ettiğini söylemesi için talimat verilmişti .
Ocak 1558'de Kanuko'nun Kabardey'e dönmesine izin verildi. Samhal 1555'de zaten çardan kendisini "serf" olarak kabul etmesini rica ettiği ve bu ricasını 1557'de tekrarladığı için, Moskova açıkça Şamhal'a karşı yardımcı olmak istemiyordu.
Bu durum da, tıpkı Çerkes Özerk Cumhuriyeti'nin 1952'de ve Dağıstan'ın 1955'de Rusya'ya katılmasının 400. yıldönümünü kutlamayı ihmal etmesi gibi, ihmal edilmiş bir Rusya'ya "gönüllü" katılım örneğidir.
Moskova çarıyla dost olmak için yapılan bu yarışta galip gelenler Kabardey prensleri oldu ve sonuçta 1561'de Korkunç İvan'un Kemirkogo'nun kızı Maria ile evlenmesi Rusya-Kabardey ilişkilerini pekiştirmiş oldu. Bundan sonra çar, yalnız kayınpederinin durumuyla ilgilendi ve Kabardey'le ilişkilerini bu akrabalık temelinde geliştirdi.
Olayların gidişatında yaşanan bu değişim, Kabardey prenslerinin açık rakipleri olan Besleney ve Zhane prenslerinin davranışlarını da kaçınılmaz olarak etkiledi. Açıkça Sibok ve Kanuko'nun çarın kayınpederine karşı beslediği düşmanlık hakkında uyarıda bulunmayı başaramadığı için, 1560'da Prens Ivan Mashuk ve Vasili Sibok ile beraber gönderilen Prens Vyshnevetsky geri çağrıldı.
Kemirkogo'nun isteği üzerine 1653'de Çar, bir istihkam kurmak üzere ona valiler ve 1000 streltsy gönderdi. Kırım hanı "Temryuk'un kente yerleştiği ve Sibok ve Prens Kanuko'ya karşı Muscovitelerle beraber gitmeyi planladığı " konusunda uyarıldı. Besleney ve Zhane prensleri ile çar arasındaki ilişkiler o kadar kötüleşti ki Sibok'un oğulları -Alexei ve Gavriil- çardan ayrıldılar ve Lituanya kralına gittiler. Sibok'un erkek kardeşi, o dönemde Kemirgoko'ya karşı Çerkes prensleri ile müttefik olan Kırım'dan mümkün olduğunca uzağa gitmek amacıyla, zaten oradaydı. Kemirgoko, kayınbiraderinden Sunzha (Sunca) nehrinin ağzında daimi bir Rus garnizonuyla beraber bir kent kurmasını istedi. Bu isteğe cevaben çar, Prens Babichev ve Protasiev'i "çok sayıda adam ve top"la 1567'nin başında Kabardey'e gönderdi.
Kırım hanı ve Türk padişahı Rusların Kuzey Kafkasya'da ortaya çıkan varlığını endişeyle izlediler. Sunzha yakınlarında Terek'deki istihkam inşa edildiğinde, Astırahan ve Kazan'ın iadesi için yaptıkları önceki taleplerine, bu istihkamın yıkılması talebini eklediler. Terek'teki ilk istihkam inşa edilirken, Türk Padişahı Kırım Han'ından Astırahan'a karşı harekete geçmesini talep etti ama Han pek çok mazeretle bu talebi kabul etmedi ve Çerkesler kendisini Ruslar'ın bir kent inşa ettiğine ilişkin bilgilendirdiğinde onlara eğer çar kayınpederi için bir kent inşa etmek istiyorsa onu bu konuda engelleyemeyeceğini söyledi. İkinci istihkamın temelinin yapılışı, Moskova hükümetinden kentin yıkılmasını talep eden Han'ı kızdırdı. Çara, Çerkeslerle -Bab-ı Ali'nin himayesinde bulunanlar- ve dindaş Samhallarla mücadele etmek için seferler gönderdiği konusunda şikayette bulundu. Aslında çar onlarla komşu olmayı umuyordu. Memnun olmayan Han Kemirgoko'ya savaş ilan etti ve Kabardey'i işgal etti. Kabardeyler büyük bir bozguna uğradılar.
Bu başarıyla heyecanlanan Han, çara başka bir nota gönderdi ama bu defa bir ultimatomdu. Sunzha istihkamının yıkılmasını ve Kazan ve Astırahan'ın iadesini talep etti. Bu nota, çarı "Çerkesleri Khandyker Majesteleri" (Türk Padişahı) ve ayrıca Shevkal topraklarından ayırmakla suçlayarak, mücadelenin ana hedefini vurgulamıştır-Kafkaslardaki Rus etkisi. Boyarlar Han'ın notasının barışçıl bir yerleşime yol açmadığını anlamışlar ve çar da istihkamın çarın kayınpederinin isteği üzerine ve savunma amaçlı olarak kurulduğu şeklinde cevap vermiştir .
Pek çok tartışmanın ardından istihkam Türk Padişahının isteği üzerine yıkıldı. Padişahla "kardeşlik ve sevgi" ilişkisi içinde olmayı isteyen çar sadece kentin yıkılmasını emretmekle yetinmedi, aynı zamanda Kabardey'de yaşayan tüm Rusların Astırahan'a çekilmesine de izin verdi.
Bu olay Kabardeyleri çok etkilemişti. Kemirgoko'nun oğlu masum Prens Michael'in Moskova'da idam edilmesi Çar'ın Kabardeylerin nezdindeki prestijini zayıflattı .
Ancak, Korkunç İvan, bu olaydan sonra bile Kemirgoko'nun başına gelenlerden çıkar sağlamaktan geri durmadı. Kemirgoko'nun erkek kardeşi Prens Kambulat'ın ricası üzerine, 1578'de Sunzha'daki istihkamı restore etti. Sırası gelmişken söylemeliyim ki hattındaki üçüncü istihkam olan bu yer de fazla uzun dayanmadı. Bu nedenle, Korkunç İvan 1584'de öldüğünde, Kabardey'de ne bir istihkam ne toprak ne de Ruslar vardı. Çar Fedor'un tahta geçtiğini Padişah'a bildirmek üzere İstanbul'a giden Büyükelçi, bu durumu da Bab-ı Ali hükümetine bildirmekle görevlendirilmişti.
1558'de Kabardey Prensi Kambulat çardan tekrar bir kent inşa etmesini istedi. Büyükelçileri Mamstryuk ve Kudenek, Kemirgoko'nun oğulları, Kabardey'in Kırım'a, Türkiye'ye ya da Shevkal'a katılmayacağını taahhüt ettiler. Kabardeyler Moskova devletinin düşmanlarına katılmak gibi bir niyetleri olmadığına ilişkin çara taahhüt vermek zorunda kaldıklarına göre, Kabardey ve Moskova arasındaki ilişkiler oldukça zayıflamış olmalıydı.
Çar Fedor daha sonra tüm Çerkes ve Kabardey topraklarını himayesi altına aldı. Bir kent inşa etmeye karar verdi ama bu defa Kabardey'de değil; Hazar Denizi'nde, Terek nehrinin ağzında. Moskova hükümeti bu yeri seçerken, Kabardey prenslerinin çıkarlarına ilişkin bir endişeyle değil, kendi düşünceleri ile yönlendirildi. Yeni "Terk" ("Terek'teki Tyumen tabyası) kentinin amaçları arasında İran'a bir deniz rotasının kurulması, Kafkaslara giden bölgede Rusya'nın pozisyonun güçlendirilmesi ve ilişkilerin eski gücüne kavuştuğu Gürcü kralının savunması bulunuyordu.
İranlılar Türkiye'yle savaştaydı ve Şah çarın dostluğunu kazanmak istiyordu. Şah Bab-ı Ali'ye karşı faaliyetlerine karşılık Rusya'ya Derbent ve Bakü'yü bırakmayı bile teklif etti ve yardım için her yolu denedi . Rusya, kendi payına Türkiye'yi zayıflatmakla ilgileniyordu ve İranlılara yardım etmeye çalıştı. Dolayısıyla Rus Büyükelçisi Şah'a, Terk istihkamının Türk kuvvetlerinin Kuzeyden İran'ı işgal etmelerini engellemek amacıyla yapıldığını açıkladı. Diğer taraftan, Ruslar ve genel olarak Avrupalılar, İran'la sadece Türkiye'ye karşı bir müttefik olarak değil ticari amaçlarla da ilgileniyordu. Bu ilgi, Avrupalıların Rus toprakları üzerinden İran'a transit geçmelerine izin verilmesi için gösterdikleri çabalardan anlaşılmaktadır .
Bu istihkamın kurulmasıyla, Rusya eş zamanlı olarak Avaria ve Çeçenya'nın tamamından "teslimiyet ilanını" kazanmış oldu.
1589'da Prens Kabulat'ın ölümünün ardından, Kabardey'de prensler arasında kavgalar ve anarşi dönemi hüküm sürdü. Korkunç İvan'un döneminin sonlarında zaten soğuyan Kabardey-Moskova ilişkileri tamamen bozuldu. 1601'de Terk valileri Kabardey prensi Spiokh (Sholokh) ve tüm Kabardeyli Çerkeslerin artık çara sadık olmadığını bildirdi. Ayrıca, Shepsun'un oğlu Kazyi'nin Kemirgoko'nun oğulları Mamstryuk ve Domanuk'u öldürmekten dolayı Hükümdara karşı suçlu bulunmadığını ve Soiokh ve Kazyi'nin Kumuklarla (Shanghai'nin tebaası) "barışık ve birleşik" olduğunu belirttiler. İşler o kadar kötüleşti ki başka bir Kabardey prensi Aytek, Boris Godunov'un Büyükelçisi Tatishchev'in geri dönüş yolunda kendi topraklarından geçmesine bile izin vermek istemedi: Gürcistan'dan dönerken . Sözü geçen bir prens olan Soiokh, Şah Abbas, Şamhal ve kızıyla evli olan Kırım Hanı'yla (başka bir kızı da Han'ın oğluyla evliydi) dostça ilişkiler içindeydi. Sonunda Rusya'yla yollarını ayırdı ve Kırım'la müttefik oldu. Ne var ki yeteneğine rağmen, Kabardey'de kendi hakimiyetini kurmakta başarılı olamadı. Prensler birbirlerine karşı yarıştı. Moskova'daki sorunlu dönemin Kabardey'deki küçük bir sureti söz konusuydu ve Terk valileri sürekli olarak "prensleri ayırmaya ve aralarında anlaşmazlık çıkarmaya" çalıştılar. Kabardey'de Rus yönetiminin tek bir işareti bile yoktu.
Mikhail Romanov Moskova'da çar olduğunda, vali Golovin Kabardey prenslerini bu konu hakkında bilgilendirdi ve Moskova'ya Kabardey prenslerinin kendisine sözde boyun eğeceğini ve Moskova'ya Büyükelçiler yollayacağını bildirdi . Ne var ki arkasından gelişen olaylar bunun gerçekleşmediğini gösterdi. Rusya, Kabardey prensleri arasındaki dostlarının ve temel olarak Romanov Meclisi'ndeki çarlarla ilişkili ve Korkunç İvan döneminde üst düzey Rus prensleri olan kendi Cherkassky prenslerinin yardımıyla Kabardey'le zayıf bir ilişki kurmaya çalıştı . Bu sebeple, 1655'de Grigori Sucheleevich Cherkassky Kafkasyalı Cher-kess ve Astırahan Tatarlarının ilk valisi olarak atandı . 1711'de Prens Kaspulat Bekovich Cherkassky, Kabardey'in Kazan valisi Count Apraxin'e karşı savaştığı Kuban Çerkesleri ile arasını açmak göreviyle Kuzey Kafkasya'ya gönderildi. Ancak, tüm bu çabalar Kabardey ve Rusya arasında uzun süreli ve sağlam bağlar kurmak için yeterli olmadı.
I. Petro döneminden itibaren, Kafkasya'daki çıkarlar arttı. Denizlere açılacak yerler bulmaya çalışan Petro'nun Güney'deki sıcak denizlerde de gözü vardı. Bu yöndeki ilerleme Türkiye ve Kırım'ın direnişiyle karşılaştı. Azov'a karşı yapılan sefer ve 1696'da ele geçirilmesi ve Rusya ve İran arasındaki ticaret, bir asırlık düşmanlığı körükledi. Kuzey Kafkasya bu mücadelede özel bir önem kazandı. Türkiye Kırım aracılığıyla buradaki ve özellikle de Çerkesya'daki konumunu pekiştirmeye çalıştı. Bu nedenle Kırım Hanları Aslan Giray 1707'de ve Sadet Giray 1726'da Kabardey'e yıkıcı saldırılarda bulundu. Ayrıca Manglay Giray'in (1726-1730) erkek kardeşleri Çerkesya'yı istila etti ama büyük bir bozgunla karşılaştılar. Kırımlılar'ın bozguna uğratılması Rusya'ya, Çerkeslerin Ukrayna kökenli olduğunu söyleyen eski tezi tekrar eden özel bir mesajla Kabardey üzerindeki otoritesinin tanınmasını talep etmek üzere bir mazeret sağlamış oldu . Kırım Hanları kendi dönemlerinde 1713 barış anlaşmasının maddelerine işaret ettiler ki bu anlaşmaya göre Kabardeyler de dahil olmak üzere Çerkeslerin bağımsızlığı Kırım Hanlığı tarafından tanınmıştır. 1717'de Kırım kabileleri Maykop'un dışında beklediği zamanda olduğu gibi, Kırım Hanları yine Müslüman inancını güç kullanarak sağlamlaştırmak amacıyla zaman zaman Kabardey'e saldırdılar. Başka durumlarda da, Bab-ı Ali ve İran arasındaki savaşlar mazeret oldu. Bab-ı Ali İran'a savaş ilan ettiğinde, Padişah, Aslan Giray'a Kuzey Kafkasya'da ve oradan da İran'a (1733) ilerlemesini emretmiş ve bu durum Rusya ve Kırım arasında bir savaşla sonuçlanmıştır.
Çerkeslerin işlerine bir tarafta sürekli olarak Türkler ve Kırımlılar diğer tarafta da Ruslar tarafından karışılması Kabardey'deki iç çekişmelerle de kolaylaştırılmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi, burada 1728'den itibaren iki grup -Kaskhau ve Baksan- üstünlük için çatışmıştır.
Kabardey'in bu değişken uluslar arası durumu 1736'daki Rus-Türk savaşlarına kadar devam etmiştir.
Kabardey meselesinin müzakere konusu olmuş olması ve 18 Eylül 1739'da imzalanan Belgrad Barış Anlaşması'nda yer alması doğaldır.
2. KABARDEYLERİN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
I. Peter'in 1722 yılında Dağıstan üzerinden İran'a karşı gerçekleştirdiği sefer, Rusya'nın Kafkasya engelini ele geçirmeden Doğu ve Orta Asya'daki çıkarlarına ulaşamayacağını göstermiştir. Ayrıca Dağıstan tecrübesi de, Kafkasya merkezden ikiye ayrılmadıkça Kafkasya engelinin Hazar bölgesi üzerinden ele geçirilmesinin mümkün olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Kabardey, Dalya geçidi girişlerinde - Güney Kafkasya'ya giden en kısa güzergah- tam olarak bu merkezi konuma gelmiştir. Peter'in ise bu planı gerçekleştirecek zamanı olmamıştır. Kabardey'in işgali 18. ve 19. yüzyıllarda kendisinden sonra gelen haleflerinin işi olmuştur.
Türkiye ve Kırım Çerkesya'yı sahiplenmek istediği için, bu engeli ortadan kaldırmak ve Rusya'nın Kabardey'i asimile etmesi için bir geçiş dönemi sağlayacak yeni bir diplomatik statü yaratmak gerekliydi. Böyle bir statü ve geçiş dönemi Rusya'nın ve Osmanlı'nın Kabardey'in bağımsızlığını tanımasıyla sağlandı.
Belgrat Barış anlaşmasının 6. maddesi şöyle demektedir:
İki Kabardey -Büyük ve Küçük- ve Kabardey halkına ilişkin olarak, her iki taraf da özgür olmaları, her iki imparatorluğun da etkisi altında olmamaları ve iki imparatorluk arasında sadece bir sınır görevi görmeleri konusunda hemfikirdir. Diğer yandan, Bab-ı Ali, Türkler ve Tatarlar oraya girmemeli ve huzursuzluk yaratmamalı ve Rusya imparatorluğu da aynı şekilde barışın korunmasına yardım etmelidir.
Ne var ki barış çok uzun süreli olmadı.
Petersburg hükümeti, Kabardeyler ve Şah Nadir arasında bir ittifaktan korktuğu ve 1763 yılında bir kaleye dönüştürülen Kızılyar'ın geleceği hakkında endişe duyduğu için; ama herşeyden önce Kabardeyleri "Rusya'ya sadık kalmaya meylettirmek" için, Kabardeylere, prensleriyle yakın ilişkisi olan Gürcü prensi Korgeneral Bakar'ı yolladı. Ruslar, bir taraftan da her şekilde ülkenin iç işlerine müdahale etmeye, Küçük Kabardey'den yakın komşularını kayırarak prensler arasında ayrılıklar çıkarmaya ve amacı net bir takım faaliyetlerde bulunmaya başladı. Söz konusu amaç, Kafkasya'da Rusya yönetici sınıfından bir temsilci olan ve Kabardey'in Rusya'ya bağlanmasını destekleyen bir tarihçi tarafından oldukça net bir şekilde açıklanmıştır. Belgrat barışının sonucunu takiben gerçekleşen olayları tartışırken, şunu belirtmiştir:
Kabardey'de gerçekleşen olaylardan ve Rusya hükümetinin Kabardeylere ilişkin faaliyetlerinden oldukça açıktır ki, 1739 Belgrat Barış Anlaşmasına göre, Rusya Kabardey'in bağımsızlığını tanımış olmasına rağmen, bütün yolları deneyerek Kabardeyler üzerinde hâkimiyet kurmaya ve mümkün oldukça Belgrat Barış Anlaşmasında yasaklanmasına rağmen üzerlerinde hak iddia etmeye çalışmıştır.
Kafkasya'da kalıcı bir hakimiyet amacı güden Rusya için - Çıkarlarını başka şekilde koruyamazdı- bitişiğinde bağımsız bir Kabardey'in varlığı kendisine bağlı diğer komşu halkları etkilediği için -sonradan Rusya'nın tebaası olarak kabul edilen Osetler, İnguşlar ve Karabulaklar- kabul edilemezdi. Bu sebeple, Kafkasya'daki en zengin ve güçlü devlet olan Kabardey'e ilişkin olarak Rusya'nın Kafkasya politikasının bütün emelleri, Belgrat Barış Anlaşmasını feshetmek üzerine yoğunlaşmak zorundaydı.
Daha fazla olay anlatımı gereksiz görülebilir, çünkü Kabadey'in Rusya'ya Korkunç Ivan'ın emrinde katılmış olması ya da olmaması son derece önemsizdir. Kafkasya'nın işgaline başlayan Rusya Kabardey'i mutlaka topraklarına katacaktı. Bu koşullarda Rusya'ya bağlılığın gönüllü olması yanlış kabul edilip bertaraf edilebilir. Ancak, uzun, kanlı ve vahşi bir savaş yoluyla gerçekleşen bu "gönüllü olmayan" bağlılığın temel aşamalarını dikkatle gözden geçirmek yersiz olmayacaktır.
Kabardey'i arkadan, içerden veya entrikalar yoluyla ele geçirme çabalarının faydasız olduğunu gören Petersburg hükümeti, başka çaresi kalmayarak doğrudan faaliyete geçti. 1763 yılında Rusya güçleri 4 yıl önce kurulan Kabardey'in Mozdok kasabasını ele geçirdi, onu bir kaleye dönüştürdü ve güçlendirilmiş bir hatla Kızılyar'a bağladı; 1763 yılı 100 yıl süren (1864 yılına kadar) Rus-Çerkes savaşlarının başlangıcı olarak kabul edilebilir.
Kabardeyler, kuzey sınırlarındaki bu faaliyetlerin amacını açık bir şekilde anladı. Sonraki sene Mozdok'taki istihkamların yıkılmasını ve kasabanın sahiplerine geri verilmesini sağlamak için Petersburg'a bir delegasyon yolladılar. Tahmin edilebilebileceği gibi, bu talep reddedilmişti, fakat etkiyi azaltmak amacıyla, temsilcilere 1758 yılında Çeçenlere karşı savaşan Kabardey savaşçılara dağıtmak amacıyla hatırı sayılır bir miktar para verildi. Petersburg hükümeti, Kabardeylerin parayı reddettiklerini ve cevaben Rusya ile bütün ilişkilerini keseceklerini duyduğunda çok şaşırdı. Çerkeslerin ricası üzerine, Bab-ı Ali müdahale etti ve Mozdok istihkamındaki çalışmalar durduruldu. Bu durumdan memnun olmayan Kabardeyler Batı Kafkasya Çerkesleriyle birleştiler ve Rusya sınırlarına saldırılar düzenlemeye başladılar. Kızılyar birçok kez kuşatıldı. Birkaç yıl devam eden askeri operasyonlardan sonra, 1767 yılında Kabardeyler topraklarını terk ettiler ve Kuma nehrinin yukarı kısımlarına, ittifaka girdikleri Trans-Kuban Çerkeslerine yakın bir bölgeye göç ettiler. Aynı yıl, Mozdok'a karşı bir saldırıya hazırlanırken (bu göç, savaşın gerçekleştiği cephede hiç Çerkes yerleşimi olmasın diye düzenlemişti), Bab-ı Ali ve Rusya arasında savaş başladı. Bağımsızlıklarının gelecek olan barış anlaşmasıyla teyit edileceğini uman Kabardeyler, beklemeye karar verdiler. Rusya hükümetinin ise başka düşünceleri vardı: Rus güçlerinin Kuban'daki kumandanı General Medem' e verilen talimatlarda, Bab-ı Ali ile yapılacak barış anlaşması ne olursa olsun Kabardeyler Rusya'ya bağlanacaktı. Eylemler de bu sözleri destekliyordu: 1769 yılında Medem bütün güçleri ile Kabardey'i işgal etti ve Peştu dağları yakınlarına mevzilendi. Çatışma Kabardeylerin yenilgisiyle sonuçlandı. Bundan sonra, Medem güçlerini Kabardeylerin ittifak içinde oldukları Kuban Çerkeslerine karşı yolladı.
Aynı yıl Kabardey Petersburg'a, bu sefer Rusya'ya karşı düşmanlıklarında birleşen iki tarafın -Baksan ve Kashkadau- da temsilcilerinden oluşan yeni bir delegasyon yolladı. Delegasyon yine Mozdok istihkamlarının yıkılmasını ve iki ülke arasındaki ilişkilerin Belgrat barış anlaşmasına göre tesis edilmesini talep etti. Yanıt olarak, 1771 yılında, Kabardeylere o çok ünlü belge sunuldu. Bu belgede, kraliçenin istihkamların yıkılması konusunda hemfikir olmadığı ve Kabardey'e İmparatorluğun bir parçası olarak baktığı belirtilmiştir.
Rusya hükümeti Kabardey'in belgeye göstereceği olası tepkiyi öngördü ve bu nedenle askeri önlemlerin yanında ülkeyi içerden zayıflatmak için faaliyetler düzenledi. Ağustos 1771 yılında Medem' e talimat verilmiştir: "Kabardey' de her zaman eşit güçte iki tarafın var olması hayati önemdedir."
Kabardey ortak düşmana karşı savaşta Türklerin başarılı olmasını umuyordu. 1774 yılında Türkiye ile askeri bir ittifak gerçekleştirildi, bu ittifak ortak eylem için Kırım ve Batı Çerkesleri ile ittifaklarla da güçlendirilmişti. Kırım Hanı Çerkes, "Nekrasov" Kazakları, Türkler ve Kırımlı kuvvetlerle Kabardey'e yardım etmek amacıyla Mozdok'a doğru ilerledi. Aynı zamanda Çeçenler ve Kumuklar Rusya'ya saldırdı. Ne var ki, bu operasyonların kesin sonuçları olmadı.
Kısa zamanda, 10 Temmuz 1774'de Küçük Kaynarca Anlaşmasıyla barış yapıldı. Bu anlaşma Kabardeyler için çok talihsizdi. Anlaşmada Kabardey'in Rusya'ya bağlanmasının Kırım Hanı ile mutabık olarak gerçekleşmesi gerektiği belirtilmişti. Ne var ki, 1772 Karasu anlaşmasına göre, Kabardeyler elbette kendilerine sorulmadan zaten Rusya'ya tabii olarak kabul edildiği için, Rusya'ya bağlanma sorunu çoktan halledilmiş olarak görülüyordu. Bu arada, Kırım Hanı Rusya'nın Kabardey üzerindeki haklarını tanımadı. Han Devlet Giray 1776 yılında buna istinaden Medem'i bilgilendirdi. Bu nedenle, kaderini belirledikleri Kabardey üzerinde hiç bir hakkı olmayan iki ülkenin diplomatik atakları sayesinde, bu iki güçten biri diğerinden gelecek bir karşı hareket korkusu olmaksızın özgürce davranma iradesine sahip oldu.
Kaberdeyler savaşın şiddetini artırarak bu anlaşmaya tepki gösterdiler. Ruslar da daha saldırgan olmaya başladı. Suvarov'un liderliğinde, Mozdok ve Azov arasında 535 kilometrelik istihkamlar inşa ettiler. 1777-1780 yıllarında, çok sayıda kale inşa edildi ve Volga Kazakları tarafından buralara asker yerleştirildi. Kabardeyler, diğer Kuzey Kafkasya halkaları ile ittifak halinde, 1779 baharında hararetli faaliyetler göstermeye başladılar. Neredeyse bütün Kuzey Kafkasya, Güney Dağıstan hariç bu mücadeleye dâhil olmuştu. 1779 Eylül'ü sonunda, Kabardeyler ve Ruslar arasında savaşların en kanlısı gerçekleşti. Hazırlıksız yakalanan Kabardeylerin pek çoğu öldü. Yaklaşık 50 prens ve 350'den fazla soylu teslim olmayı reddederek bu çatışmada öldü. Çerkesler tarafından "Kabardey kâbusu" olarak bilinen bu bozgun için ulusal olarak yas tutulmaktadır.
Bu güç, eşit olmayan mücadele, göçmenleri kabul etmek için Daryal geçidine askeri bir müfreze yollayan Gürcistan Kralı İraki'yi bilen Kabardey halkı arasında Gürcistan'a göç etme umutlarını teşvik etti. Rusya komutanı bu planı öğrendi ve Gürcistan'a giden yolları kapattı.(1781)
Bu olaylardan sonra ve Gürcistan üzerinde Rusya hamiliği kurulduktan ve Kırım Rusya topraklarına eklendikten sonra, Kabardey bütün dikkatini iç işlerine yöneltti. Otorite merkezileşti. Prens Bamat Mişhot lider olarak seçildi. Yönetim, iltizam, vergiler ve benzeri pek çok konuya ilişkin yasalar kabul edildi ve birçok köylünün durumu iyileştirildi.
Bu geçici sükûnetten faydalanan Ruslar, Kabardey' i Batı Çerkesya'dan koparmak için özellikle Kuban'ın üst taraflarında yeni kalelerin inşasına başladı. Ayrıca 1784 yılında Kafkasya hattı ile Gürcistan arasında daha iyi iletişim sağlamak amacıyla Daryal geçidine girişte Vladikavkaz kalesinin temelleri de atılmıştır. Kafkasya yönetimi 1786 yılında oluşturuldu. Aynı zamanda Suvarov, Nogayları Kuban steplerinde bozguna uğrattı ve Kafkasya hattı güçlendirildi.
Bütün bu önlemleri tamamladıktan sonra, Rusya idaresi, Kabardeylerin, Kabardey'in Rusya'nın bir parçası olması ve Trans-Kuban'ın Türkiye'ye ait olması iddiasıyla Kuban Çerkesleri ile ticari ilişkilere son vermesini talep etti. Bab-ı Ali'nin Rusya'ya karşı başlattığı yeni savaş, 1790 yazında Türk General Batal Paşa tarafından Rusya'ya karşı ortak hareket etme davetini coşkuyla kabul eden Kabardeylerin direnişini canlandırdı.
Bab-ı Ali'nin başarısız savaşı ve 29 Aralık 1791 yılında imzalanan Yaş anlaşması ile Kabardey ve genel olarak Çerkesya'nın durumu kötüleşti. Fransız Ansiklopedistlerin arkadaşı ve sempatizanı olan II. Katerina, bazı Çerkes sülalelerini Rusya tebaası olarak sadakat yemini etmeye zorlayan Kafkasya ordusu Generali Guduvich'in eylemlerini doğru bulmayarak insani bir jest yaptı. Çerkeslere onları bu yeminden azat ettiğini söyledi ve "Çerkeslerin hiç kimseye bağlı olmayan özgür insanlar olarak kabul edilmelerini emretti". Gudovich'e 1792'de şu şekilde yazmıştır: " Geçilmez dağlarda yaşayan ve orada askerlerimizden korunabilecekleri güvenli korunakları olan insanları sadece zor yoluyla değil; adaletle onların sana olan güvenini kazanarak, nezaketle acılarını hafifleterek, kalplerini kazanarak ve Ruslara nasıl davranacaklarını öğreterek fethetmelisin" . Fakat bu durum Rusların silah kullanmaya devam etmesini engellememiştir. Sınır boylarında ve Kuban'ın yukarı kesimlerinde kalelerin inşasına devam edilmiştir. Doğu ve Batı Kafkasya arasındaki iletişim kopukluğu sürekli hale gelmiştir. Karadeniz Kazakları 1792 yılında Tarn'a yerleştirilmiştir. Kafkas kabileleri arasına ayrılık ve anlaşmazlık sokulmuştu; Ruslar Oset ve İnguşları Hristiyanlığa çevirmek için ve böylece onların Kabardey prensleri ile aralarında bir çatışma çıkarmak için çabalamıştır. Kabardey'de mahkemelerin kurulması ise nüfusu daha da öfkelendirmiştir. Kabardeylerin hayatında gerçekleşen bu derece keskin bir değişim Kaberdeylerin kaybolmuş bağımsızlıklarını tekrar kazanmak için çabalamalarına sebep olmuş ve Osmanlı'dan yardım istemeye başlamışlardır.
Ne var ki, Kabardey'in Turkiye'ye dayanması boş vaatlerden başka hiçbir şeyle sonuçlanmadı. Örneğin 1793 yılındai III. Selim'in vekili, 6 bölgede: Kizlyar, Mozdok, Georgievo, Alexandrovo, Stravropol bölgelerinde ve bütün Kafkas milletlerine Sultan'nın Rusya'ya bir elçi göndererek Rusya'nın Kabardey ve Kırım'dan vazgeçmesini talep edeceğini ve reddetme durumunda Rusya'ya savaş açacaklarını söylemiştir. Böyle olaylar, zaten öfkeli olan insanların kafasını daha da karıştırmaktan öteye gitmemiştir. 1794 yılında Kabardeyler, Rusların ortaya çıkarttığı mahkemelere ilişkin memnuniyetsizlikleri sebebiyle büyük bir isyan başlattılar ve birçok prens Ekaterinoslav'a sürgün edildi.
Rusya'nın Kuzey Kafkasya'daki çıkarlarını korumasının bir gereği olarak 1801 yılında Gürcistan'nın ele geçirilmesi, 1803 yılında Kislovodsk'ta kale inşası ve 1804 yılında Gürcistan askeri yolunun tamamlanması Kabardey'in izole edilmesi sürecini tamamladı. Bu asi ülkeye son bir vuruş yapmanın vakti gelmişti. Kafkasya ordusunun yeni kumandanı Prens Tsitsianov Kabardeylere oldukça sert bir açıklamada bulundu. Ancak bu açıklama ters bir etki yaptı: 1804 yılı Rusya'nın Kabardey'e karşı olan savaşında en zor yılıydı. Askerlerini İran'a göndermek ve Gürcistan'da devam eden sorunlarla uğraşmak zorunda olduğu için, yeteri kadar kuvvet yollayamadı. Kabardeylere yapılan bu meydan okuma sonucunda, Rusyanın tebaası olarak gördüğü bütün kabileler bu çekişmeye katıldı. Çeçenler, Osetler, Batı Çerkesleri ve Kabardeyler hepsi aynı anda Rusya'ya karşı savaşıyorlardı. Güneyden gelen veba Ruslar ve Kafkasyalıları yok etmişti. Kabardeye yapılan bireysel hücumlarla beraber ülke harap ediliyordu. General Glazenap 1805 yılında 85 yerleşim yerini yakarak yok etti. Şiddetli mücadelenin son bulduğu 1810 yılına kadar durum değişmedi. 1811 yılında Petesburg'a bir delegasyon gönderildi. Delegasyon barış olmasını ve II. Katerina döneminde 1771 yılında Kaberdeylere verilen hakların iadesini talep etti. Ocak 1812 yılında Delegasyon'a cevap olarak bu dönemde verilen hakları teyit eden bir belge yollandı. I.Alexander tarafından gösterilen özel ilginin bir işareti olarak, Kabardeylere Rus muhafız alayları ile aynı hatlarda, prens ve asillerden oluşan özel bir muhafız alayı oluşturma hakkı tanındı. Kabardeyler "monarşik nezaket"in bu ifadesini fazla önemsemediler ve çeşitli mazeretlerle önerilen muhafız alayını oluşturmak için gerekli gençleri Petersburg'a yollamadılar.
1816 yılında General Yermolov Kafkasya'da görevlendirildiğinde, Kabardeyler parolası "Kılıcım yerlilerin yasasıdır" olan bu sert generalin terörünü tecrübe etmemişlerdi. Çeçenistan ve Dağıstan'a karşı faaliyetler içerisindeydi. Fakat 1821 yılında dikkatini Kaberdey'e çevirdi ve dağlı Kaberdeylere kontrol altında kalabilsinler diye ovalık alanlara göç etmelerini emretti. Ancak Kaberdey nüfus beklenmedik bu emre itaat etmedi ve Yermolov 1822 yılında Kaberdey'de göründü. İlk icraatı çeşitli istihkamların temelini atmak oldu. Daha sonra birçok idari ve hukuki önlem salık verdi ve halkın nüfus şikâyetlerini dikkate bile almadan ayrıldı. Ne var ki, Ermolov bile Kaberdeyleri parçalayamadı. Ülkede problemler vardı ve bunlar ancak 1825 yılında yatıştırılabilmişti. Bu tarihten 1846 yılına kadar Kaberdey'de görece bir sakinlik vardı. "Uzun bir süre Kabardeyler, sadece zorunlu olduklarında Rusya'ya bağımlı konumlarıyla bağdaştılar." Kaberdeylerin mücadelesi 1864 yılında son defa ayaklandıklarında şiddetle sarsıldı.
Böylece Kabardeylerin bağımsızlık ve Rusya ile zorla birleşmeye karşı sürdürdükleri uzun, acılı savaşları bitti.
3.SONUÇLAR
Kabardey tarihinin bu analizinden aşağıdaki sonuçlar çıkarılabilir:
1. Bir yanda Moskova devletinin merkezi çarlık yönetimine dayalı iç yapısı, bağımsız prensler sınıfının ve halk meclisi üyelerinin lağvedilmesi ve nüfusun devlet organına bağlanması; diğer yanda, Kabardey'in iç yapısı, feodal düzeni, birbiriyle çekişen prensleri, tüm halka karşı sorumlu merkezi bir yönetimin yokluğu Moskova'nın Kabardey üzerinde bir hakimiyet kurmadığını ve kuramadığını göstermektedir. Bölgede Rus yöneticiler yoktu. Kabardey prensleri sadece haklarını korumakla kalmadılar, diğer pek çok durumda da sınırsız özgürlüğe sahiptiler. Kabardey ne asker sağlamak ne de vergi ödemek zorunda kalmadıği gibi Moskova devletine de bağlı olmadı.
2. Resmi Rus kayıtlarına göre, Çarlığın otoritesini kabul eden 1552 yılındaki ilk Çerkes delegasyonu, Şamhal'ın aynı bildiriyi sunan delegasyonlarını ve Gürcü vekaletiyle gerçekleşen aynı deklarasyonu tekrar etmiştir - ki bu durumda da Çerkesya'nın, Dağıstan'ın ve Gürcistan'nın Rusya'ya bağlanmasını resmileştiren meşru devlet faaliyetleri söz konusu değildir. Kaberdey delegasyonu tarafından 1557 yılında verilen bildiri de diğer bildirilerden hiçbir şekilde farklı değildir ve ne gariptir ki bu durum Kabardey'in Rusya'ya gönüllü olarak katıldığı şeklinde yorumlanmıştır. Halbuki ne Gürcistan ne de Dağıstan benzer bildirilerle Rusya'ya katılmış sayılmamaktadırlar.
3. Kabardey herhangi bir kişisel bağ ile Çar'a bağlı değildi: Kabardey prensleri daha önce olduğu gibi kendi halkını yönetmeye devam etti ve Rusya onlara büyükelçiler yolladı.
4. Moskova'dan bağımsız bir devlet olarak Kabardey'in uluslar arası durumu, Sunza kalesinin yıkılması ve Rusya'nın Osmanlı'dan gelen baskı altında geri çekilmesi esnasında vurgulandı.
5. Kabardey'deki kaleye ilişkin olarak gerçekleşen diplomatik görüşmelerde, Korkunç İvan Prens Kemirgoko ile olan akrabalığı ve kayınpederinin yardım ricasını yerine getirme arzusu dışında, ülkede kendi çıkarları doğrultusunda herhangi bir iddiada bulunmadı.
6. Moskova ve Kabardey arasındaki ilişki her iki tarafın da yararına olacak şekilde askeri bir ittifaktan ibaretti. Bu ittifak doğrudan Kırım'a ve dolaylı bir biçimde de Osmanlı'ya yönelikti. Ekonomik ve ticari çıkarlar bu ittifakta herhangi bir rol oynamadı.
7. Çar Korkunç İvan, Livonya'ya karşı sürdürdüğü mücadeleyle meşgulken, Kafkasya'da kendi hakimiyetini öne sürmeyi düşünemedi ve bu sebeple Kırım ve Osmanlı ile doğrudan bir çatışmaya girme riskini göze almış oldu. Doğuyla kurulacak ticari ilişkiler amacıyla Moskova için yeterli derecede iyi bir yol Astrahan üzerinden açıktı .
8. Coğrafi olarak, Moskova ve Kabardey arasında doğrudan bir sınır yoktu. Aralarında geçmesi 15 günü bulan, oldukça geniş ve hiç kimsenin yaşamadığı "sahipsiz topraklar" mevcuttu.
9. Çar Fedor' un ünvanına dâhil edilen "Gürcü Krallarının İverya topraklarının hükümdarı", "Çerkes ve Dağlı Prenslerin Kaberdey topraklarının hükümdarı" gibi ifadeler, diplomatik bir etki yaratmak isteyen uydurma ve dekoratif ünvanlardı. Korkunç İvan'ın, Ryazan'dan gelen mülteciler olarak Çerkesler'in daima Rusya'nın tebaası oldukları iddiasından daha önemli değildi.
10. Kabardey'in Korkunç İvan zamanında Rusya'ya katıldığı kabul edilse bile, bağımsızlığı 1739 Belgrat anlaşması ile iade edilmiştir. Bu anlaşmanın Rusya tarafından zorla ve tek taraflı olarak ihlal edilmesi, Korkunç İvan tarafından Kabardey'in Rusya'ya "bağlanması"nı sağlayan hükümsüz eylemi, bu eylem herhangi bir şekilde bilfiil gerçekleşmiş olsa bile, geçerli kılmıyor. Rus yazarlar bile Kabardey'in özgür olduğunu ve zorla parçalanana kadar bağımsızlığı için savaştığını inkar edemez. İşte, örneğin, Grabovsky'nin Korkunç John'un günleri ile ilgi yazdıkları:
Kabardeyler ve Ruslar arasında kurulan dostça ilişkiler oldukça hayali bir nitelikteydi. Bu halklar arasında ortak ve sürekli bir bağ yoktu: ne dil, ne din ne de ulusal çıkarların birbirleriyle ortak bir yanı yoktu. Dahası, Kabardeylerin ikamet ettikleri yerlerin Rusya'nın merkezinden ve o dönemin sınırlarından uzaklığı, doğal sebepler yüzünden, sürekli bağlar sağlayacak ortak çıkarlar ortaya çıkmasını engelledi. Herhangi bir ticari ya da sanayi ilişkisi ihtimal dışındaydı.
Bütün olarak, Rusya'nın Kabardey'i ele geçirmek için neredeyse yüz yıl süren kanlı ve acımasız bir savaş yapmak zorunda kaldığını göz önünde bulundurursak, Kabardey'in Rusya'ya "gönüllü katılımı"ndan bahsetmek anlaşılması çok güç bir durumdur.
Not: 1951- 52 yıllarında yayınlanan SSCB tarihi ile ilgili kitaplarda Kabardey'in Rusya'ya gönüllü "katılımı"ndan hiçbir şekilde bahsedilmemektedir ve bu konu ancak son zamanlarda göze çarpar hale gelmiştir.
Bu nedenle, K. V. Bazilevich', S.V. Bakhrushin, A.M. Pankratova' ve A.V Fokth tarafından derlenen "SSCB Tarihi" (11. basım) adlı kitapta bu konuda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Gerçekten Sovyetlerin soz zamanlarda iddia ettiği gibi gönüllü bir katılım söz konusu ise, bu sessizliği açıklamak gerçekten oldukça zor.
1. S. Platonov, "John the Terrible", Berlin, 1924, p. 7.
2. N. Grabovsky, "The adherence to Russia of Kabarda and its fight for independence" (Collection of data on the Caucasian mountain peoples), IX, Tiflis, 1876, p. 152.
3. S. Belokurov, "Russia's relations with the Caucasus", Moscow, 1889, p. 38.
4. Moscow's Ambassador to the Polish King Sigismund Augustus was instructed toward the end of 1554 to answer the question why the Pyatigorsk Cherkesses were fighting together with the Russians against the Crimea by: "The Cherkesses are old serfs of our Sovereigns and
had fled from Ryazan" - S. Belokurov, op. cit., p. 46 quoting G. Karpov, "Diplomatic relations of the Moscow state with the Polish Lithuanian state", vol. II, Collection of Russian Historical Society, vol. LIX, p. 449, and Karamzin, vol. VII, note 251. In the instructions of Tsar Fedor in 1594 to the Ambassador to the Persian Shah, it is also stated that: "The Kabardinian Cherkesses have for long been serfs of the Sovereigns and, having abandoned the Sovereign, fled from Ryazan to settle in the mountains," S. Belokurov, op. cit., p. 569. The presence of the Cherkesses not only in Ryazan, but also in the Kursk principality, is mentioned by Russian sources. Thus in 1282 the Tartar Baskan at Kursk allegedly summoned
the Cherkesses from Pyatigorye and resettled them under the name of Cossacks. Their turbulence and indiscipline provoked the anger of the Kursk prince Oleg, who punished them, with the permission of the Khan of the Golden Horde. The remnants of these Cherkess
Cossacks, together with Russian fugitives, appealed to the Kiev Baskan. He settled them along the Dnieper, where the migrants founded the town of Cherkassy. Some Russian authors say that the Zaporozhye Cossacks are the descendants of these Cherkesso-Russian migrants.
(S. Bronevsky, "Recent geographical and historical information about the Caucasus", Moscow, 1823, vol. II, p. 79.)
5. S. Platonov, op. cit., p. 24.
6. Ibid., p. 101.
7. N. Likhachev, "The Sovereign's Geneologist and the Adashev family" (Chronicle of
the work of the archeographical commission), XI.
8. Valishevsky K., "John the Terrible", translation from the French, Moscow, 1912, p.
182; S. Platonov, op. cit., p. 82.
9. The last Khan Yamgurchay, deposed in 1552, was reinstated with the help of the Cherkesses.
10. Smirnov V. D., The Crimean Khanate under the sovereignty of the Ottoman Porte until the beginning of the XVIII century, St. Petersburg, 1887, pp. 247 - 248.
11. It was not only personal greed which prompted the Khans to do this, but "the necessity to present the potentates of the Ottoman Porte with Cherkess men and women slaves", V. D. Smirnov, op. cit., p. 348
12. Ibid.
13. S. Platonov, op. cit., pp. 100 and 125.
14. S. Belokurov, op. cit., p. 51, note 72.
15. Chronicle according to Nikon's List, vol. VII, St. Petersburg, 1791, p. 197; Karamazin, vol. VIII, note 416.
16. In other documents Mashuk and his brothers are called "Abeslin princes", S. Belokurov, op. cit., p. 47.
17. "The Chronicle of Nikon VII", p. 246, N. M. Karamzin VIII, note 416.
18. That the Zhane lived near the Black Sea may, for example, be seen from the writings of the Turkish historian, Hezar-Fenn, see Hammer-Purgstall, Geschichte des Osmanischen Reichs, Vienna, p. 184; V. Smirnov, op. cit., pp.347 - 348.
19. "The Chronicle of Nikon", op. cit. Although it is not stated here which Turkish towns are meant, we know from other sources that these were disputed points, which Turkey had built on the Cherkess coast of the Black Sea in the XVI century.
20. Belokurov, op. cit., p. 49.
21. "The Chronicle of Nikon", vol. VII, p. 289; N. Karamzin, vol. VIII, note 416; S.
Soloviev, vol. VI, p. 136.
22. G. Karpov, op. cit., p. 541.
23. Belokurov, op. cit., p. 58.
24. Ibid., p. 69.
25. Michael, together with others was suspected by the tsar of having poisoned his wife (Maria Temryukovna died in September 1569). Regarding the relations between John the Terrible and Michael, who lived with the tsar the greater part of the opzichnina - relations which deteriorated sharply, see the curious "Recent information on the Russia of the time of John the Terrible", translated by A. I. Malenin, "The narrative of Albert Schlichting", pp. 23-24, Leningrad, 1934.
26. See negotiations between the Persians and Georgians and the tsar in 1586 - 1588 in
Sir Jerome Horsay's "Notes on Muscovy in XVI century", translation from the English by Belozerskaya N., St. Petersburg, 1909, p. 75.
27. E. Zevanin, "The Persian question in Russo-European relations in XVI century", Historical notes published by the Academy of Sciences of the USSR, Institute of History, vol. 8, 1940, p. 129.
28. Belokurov, op. cit., p. 107.
29. Ibid, p. 114.
30. Ivan Borisovich Cherkassky, grandson of Karabulat, cousin of tsar Mikhail. Russkii biogiaiicheskii slovai (Russian Biographical Dictionary), St. Petersburg, 1905.
31. Prince Grigori was the great grandson of Zhelegot, Kemirgoko's brother. Gri-jori's son, Daniil, was married to the sister of Field Marshal Boris Sheremetev, and his daughter to Prince Yuri Trubetskoy (Russian Biographical Dictionary, St. Petersburg, 1905).
32. See memorandum in Hammer-Purgstall, Geschidite des Osmanischen Reichs,
Vienna, VII, p. 596, ibid., p. 419.
33. Hammer-Purgstall, Geschidite des Chans des Krim, Vienna, 1856, pp. 201 - 206.
34. Complete Collection of the Laws of the Russian Empire, vol. X, pp. 899 and 901, No.
7, 900.
35. N. Grabovsky, op. cit., p. 125.
36. For text of deed, see P. Butkov, "Materials for a New history of the Caucasus," part
I, p. 323; N. Grabovsky, op. cit., pp. 135 - 143.
37. Butkov, Ibid.
38. Grabovsky, op. cit., p. 164.
39. Composed of 6 districts: Kizlyar, Mozdok, Georgievo, Alexandrovo, Stavropol, and
Ekaterinograd - N. Dubrovin, "History of Russian wars and rule in the Caucasus," vol.11,
St. Petersburg, 1886, p. 227.
40. Batal Pasha was the governor of Anapa and Sundzhuk (Novorossisk), ceded by the Cherkess Prince Zanoko to Turkey in order to prevent Russia from seizing them. Anapa was ceded in 1781 and Sundzhuk (Tsemez in Cherkess) in 1789, Anapa fortress was built by
French engineers in the very year it was ceded.
41. N. Dubrovin, pp. cit., p. 276.
42. Ibid., p. 293.
43. Ibid., p. 296.
44. N. Grabovsky, op. cit., p. 177. Turkey was being incited to break with Russia -by certain European powers, notably France, who was displeased with the second partition of Poland.
45. Its [Georgia's] annexation safeguarded the Caucasian Line and this in turn kept the mountain peoples in check from two sides and made it possible, if they turned hostile, to pacify them through hunger, as they obtained all their food either in Georgia or in Mozdok." N. Dubrovin, op. cit., vol. III, pp. 336 - 337.
46. These complaints, outlined in a document, which is interesting because of the tact and diplomatic skill with which it was drawn up, was handed in 1825 to General Dibich. See text of this document in N. Grabovsky, op. cit., pp. 198 - 205.
47. Ibid., p. 210.
48. Ibid., p. 116.
Kaynak:Kafkasya Forumu
Etiketler:
kabardey doğu çerkesya rusya gönüllü katılımı