NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
8
3
12
35305319 - Adige Heku 01.MP3
10

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri
SÜRGÜN-RAHMİ TUNA MAYIS.2004

Sürgün     21 MAYIS 1864 SÜRGÜN Rahmi TUNA Mayıs 2004   GİRİŞ   Mayıs ayı KAFKASYA  kökenli insanlar için nerede yaşarlarsa yaşasınlar yaşamsal önem taşıyan tarihi bir zaman dilimidir. Zira Mayıs ayı bizim için çok önemli olayların olduğu bir aydır. Bu ay Kafkas insanının sürgüne gönderildiği bir aydır. Daha doğrusu süre gelen sürgün ve göçlerin tamamlandığı ve savaşın bittiğinin açıkça deklare edildiği bir aydır.   Diğer taraftan yine Mayıs ayı başka bir varolma umudunun yeşerdiği bir aydır.Bilindiği üzere 11 Mayıs 1918 tarihinde Kafkasya da bir CUMHUTİYET kurulmuştur. İşte, Mayıs ayı bu iki tarihi ve kader tayin edici olayın yaşandığı ay olduğu için biz KAFKAS kökenlilere çok şey ifade ediyor.    Gerek Kafkasya da, gerek diasporada çeşitli  etkinliklerle anılan bu olaylardan SÜRGÜN' le  ilgili düşüncelerimi bu yazıyla çok kısa olarak dile getirmek istedim. Yazının ana konusuna geçmeden önce çok önemli bulduğum birkaç  metodik  noktaya değinmek gereği duyuyorum.   1-       Çarlık Rusya'sı ile Kafkas Halkları arasında cereyan eden ve KAFKAS - RUS SAVAŞLARI diye terminolojiye  giren bu savaşlar hakkında çok farklı değerlendirmelere neden olacak olan olay, bilgi ve kaynak mevcuttur. Bu durum, bakış açılarına paralel olarak ciddi anlamda değerlendirme farklılığını doğurmaktadır. 2-         Konunun algılanışı , anlayan kişinin birazda  düşünce yapısında oluşan ve bir anlamda dogma halini alan bilgi birikimiyle doğru orantılı olarak gelişmektedir. 3-         İnsanlarımızın, özellikle olaylara etki eden faktörleri değerlendirmelerinde, kişisel tercih ve eğilimlerini tam gerçek buymuş gibi , dile getirmeleri, bizleri yanıltan başka bir etken olmaktadır. 4-         Bütün bunların yanında , gerçek tarihi olaylarımızla, günümüz ve geleceğimle ilgili sorunların tespitinde ve çözümünde ortak bir konsensüse varabilmiş değiliz.  Oysa ki, varlığımızı nerede olursak olalım sürdürebilmemiz için belirli asgari müştereklerde ve doğrularda birleşmek zorundayız. Bunu çok iyi bilmemiz ve kavramamız gerekir diye düşünmekteyim. Bende bu düşünce ve anlayışla bu ayda yapılmakta olan etkinliklere, samimi düşüncelerimi ifade ederek katılmak istedim.   Bir yazarın " Kafkasyalılar 'ın Kafkasya'ya bir yerden geldiklerini kanıtlayan bir esere rastlamadım." dediği gibi, Kuzey Kafkasyalılar Kafkasya bölgesinin tarihsel olarak sahibi ve otoktonudurlar. Asırlar boyu bu topraklarda kendi kurdukları düzenle  "XABZE DÜZENİ" ürettikleri kültürlerle bağımsız olarak yaşamışlardır. Tarihi süreç içerisinde Kafkasyalıların vatan edindikleri , vatan olarak yaşadıkları  bölge ve topraklar, Karadeniz'den başlayarak Hazar denizine kadar uzanan sahayı teşkil etmiştir.  Kafkasya Jeopolitik ve Jeostratejik  özellikler  nedeniyle zaman zaman işgallere uğramış olsa bile, coğrafi özelliklerinin de verdiği olanaklarla, Kafkasyalılar kendi topraklarını ve kendi özgürlüklerini korumayı asırlarca sürdürebilmişlerdir. Bu noktayı biraz açacak olursak :   A-        Kafkasya tarih  boyunca tıpkı Med- Cezir olayı gibi dışarıdan insan alan dışarıya      insan veren bir bölge olmuştur. Bu anlamda Kafkasya bölgesine "Kavimlerin Göç Yolu" da denmiştir. İşgallerin bir nedeni de bu olmuştur. B-        Bu özelliği nedeniyle doğudan batıya yapılan akınların bir çoğu Kafkasya'yı yakından ve ciddi olarak etkilemiştir.   Rahmi Tuna - Mayıs 2004   Sürgün     C-        Kafkasya da meydana gelmiş olan askeri ve siyasi olaylarda , daima Kafkasyalıların dışında dönemin büyük devletlerinin rekabeti söz konusu olmuştur. Buna bağlı olarak denilebilir ki, bu bölgede cereyan eden olayları, Kafkasyalılar kendi iradeleriyle yaratmamışlardır. Şu veya bu şekilde olayların  içine sürüklenmişlerdir. Dolayısıyla bu olayların sonuçları bu insanların istekleri doğrultusunda oluşmamıştır. Kafkasyalıların kaderini bir anlamda başkaları çizmiştir. İşte bu özellikler nedeniyle KAFKAS insanı , kendi toprağını ve özgürlüğünü korumakta zorlanmış, gücü yetmeyince de toprağından ya kovulmuş , yada göçüp gitmiştir.   Bu olguyu daha iyi anlayabilmek için, KAFKAS - RUS savaşlarının sebeplerine biraz daha yakından bakalım.              Osmanlıların Kırım'ı fethetmeleriyle başlayan (1475 ) Osmanlı - Çarlık Rusya rekabeti, daha sonra bu rekabete İran devletinin , 19.cu asrın başlarından itibaren de özellikle İngilizlerin  karışmasıyla Kafkasya toprakları ve Kafkas insanı tam anlamıyla bir savaşın içine sürüklenmiştir.             Tarihte "Kafkas - Rus Savaşları"  olarak bilinen bu savaş belirli aralıklarla 1567'den 1878'e kadar sürmüştür. Daha sonraları , bu savaş , insan sürgünü ve göçü belirli zamanlar ve şekillerde devam etmiştir. Neticede halen devam etmektedir.             Özellikle 1806'dan itibaren Kafkasya'nın güneyden de Çarlık Rusya tarafından kuşatılması , Gürcistan'ın 1800'lü yıllardan başlayarak Rusya'nın himayesine girmesi sonucu Tiflis'in Askeri üs ve yönetim merkezi oluşuyla hareketlenen savaş , Kabardey bölgesine yapılan saldırılarla  yoğunlaşmış , Kafkasyalıların felaket ve SÜRGÜNÜ ile sonuçlanmıştır.               Burada bir noktayı önemle belirtmek istiyorum. Zaman zaman  konuyla ilgisi ve bilgisi  olsun olmasın , bazı insanlarımız Kabardeyler savaşmadı , teslim oldu v.s. gibi dile getirmekte olduğu düşünceler hem tamamen yanlış , hem de olumsuz olduğu açıkça ortada olan fikirlerdir. Çarlık Rusya'nın Kafkasya'yı ele geçirme politikası askeri siyaset olarak önce Kabardey ve Doğu Kafkasya da başlamıştır. Nitekim Kabardey deki savaş ve direniş 1822 tarihinde bölgenin tamamen yıkılması, yok edilmesi ile sona ermiştir. Bu tarihte Kabardey den batıya göç eden insanlar ve olaylar " HAJRET  "diye anılmaktadır.   ÇARLIK RUSYASI İÇİN SAVŞIN SEBEPLERİ   1-         Çarlık Rusya sı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yukarıda da ifade ettiğim gibi , ciddi manada bir rekabet vardır. Yapılan savaşlarda Osmanlı sürekli kaybetmekte, nüfuz bölgesi bakımından gerilemektedir.              2-         1800'lü yıllarda İngiliz hükümeti , Romanya , Bulgaristan, Kafkasya ve Afganistan çizgisinden geçen güvenlik hattıyla İpek Yolu'nu ve Hindistan'a giden su yolunu politik hedef haline getirmiştir. Oysa buna karşılık Çarlık Rusya sı Azak denizinden başlayan ve boğazlardan geçen su yolunu ele geçirmek istemektedir. Nitekim Çar 1. ci Aleksandr'a  sunulmuş olan rapordaki şu paragraf bu politik hedef ve isteği çok açık şekilde dile getirmektedir.             " .... İngiltere uzun süre okyanuslarda kesin bir üstünlük kurdu. Bizim de karalarda elde ettiğimiz eşdeğer üstünlüğe layık boyutlarda bir deniz gücüne sahip olmamız lazımdır. İstanbul ve Çanakkale boğazlarını ve tüm Karadeniz kıyılarını ele geçirmemiz bir zorunluluktur. Bu deniz tümüyle donanma filomuzun bir manevra alanı olmalıdır."   3-         Batıya ve Karadeniz'e hakimiyette , Kafkasya ve Kafkas halkları bir engel teşkil etmektedir. Zira bu halklar Müslüman Osmanlıyla yakın işbirliği içerisinde olup, sürekli olarak çıkacak savaşlarda Rusya'nın arkasına bir düşman olarak geçecektir. Bu durum ise sahilin istikrar ve güvenliğini her zaman için tehdit altında bırakacaktır. Ne var ki Rusya'nın bu bölgede güvenlik ve istikrara ihtiyacı vardır.
21-05-2004 - 5 kez okundu

 
 
Rahmi Tuna - Mayıs 2004
 
Sürgün  
 
4-         Çarlık Rusya'sı için bu hedef sağlanmadıkça , rakip olan büyük devletlerle olan rekabet ve savaşında zayıf kalacaktır. Özellikle 1853 - 56 Kırım savaşından sonra bu endişe doruk noktasına varmıştır. Çarlık Rusya hükümetinin Kafkasya'nın temizlenmesi noktasında birçok askeri planın gündeme gelmesine neden olmuştur.
 
5-         Osmanlı ile girilen bu politik ve askeri hakimiyet rekabetinde din olgusu da çok ciddi olarak gündeme gelmiştir.
 
Bu genel politikaların uygulanması için neler yapılmalıdır sorusu Çarlık Rusya ile
Kafkas Halklarını  karşı karşıya getirmiştir. Rusya, net olarak bakıldığında şu tedbirlere baş vurmuştur.
 
A-        Kafkasyalıların köylerini ve mülklerini ellerinden alarak, yerlerine mümkün olduğu kadar Kazak yerleştirmek ve  askeri yapıyı da içerisinde taşıyan "STANİTSE "denilen köyleri kurmak.
 
B-        Askeri strateji olarak öncelikle Tiflis Askeri Yolu'nu açarak Kafkasya'nın doğu ve güneyini kontrol altına almak.
 
C-        Batı Kafkasya da direnişi kırabilmek için, Çerkesleri belirli düzlüklere indirmek, ormanlık ve dağlık arazilerden uzaklaştırmak. Bunun için çok ilginç planlar yapmış fakat uygulaması mümkün görülmemiştir.
 
D-        Çerkeslerin Osmanlı ülkesine göçlerini sağlamak. Bunun içinde idari, askeri, dini her türlü haksız ve hukuksuz yollara başvurmak, olumsuz propagandaları yaymak ve geliştirmek. Bu tedbirler  o kadar ileriye götürüldü ki  , alınan bu tedbirler , olayın sürgün olmasının asıl sebebini oluşturdu. Köy ve ürünlerini yakma , hayvanlarını gasp etme, toplu imha, her türlü zulüm ve işkence acımasızca uygulanmıştır. Bir general şöyle demektedir ; "Bunları eğitimle v.s. ile yola getirmenin imkanı yoktur. Bunlar tıpkı Kızılderililer gibidir. Ancak toptan imha edilmeleri ile istikrar sağlanabilir."
 
E-        Göç edenlere azami derecede psikolojik destek sağlanmıştır. Örneğin göç etmek isteyen bir feodal bey veya asil'e , sadece kendi avulunda ki maiyetini değil, nüfuz bölgesindeki tüm insanları ve aileleri de birlikte götürebileceği yönünde telkinlerde bulunarak göç edenlerin çoğalmasını sağlamışlardır. Göç akla gelebilecek her türlü vasıta kullanılarak teşvik edilmiştir.
 
F-        Ayrıca Çerkes feodallerinin birleşme konusundaki zaafları çok iyi bir şekilde değerlendirilmiştir.
 
G-        Bu konuda çok önemli olan bir faktörde , sürgün ve göç konusunda özellikle Osmanlı ve İngiliz devletleri ile uzlaşma sağlanarak adeta alt yapısı sağlamlaştırılmıştır.
 
OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN TAVRI
 
            Osmanlının tavrını belirleyen faktörleri kısaca şöyle özetleyebiliriz:
 
1-         Kafkasya ve Orta Asya üzerinde Çarlık Rusya'sı ile bir rekabete girdiği kesindir. Prof. Halil İnalcık'a göre bu rekabeti de Osmanlı başlatmıştır.
 
2-         Bazı yazarlar Osmanlıların Kafkas ellerini fethettiğini yazıyorlarsa da, bu bölgeyi hukuki ve idari olarak ele geçiremediği de tarihi bir gerçektir.
 
 
 
Rahmi Tuna - Mayıs 2004
Sürgün
 
3-         Osmanlı'nın Çarlık idaresi ile yaptığı savaş ve giriştiği rekabette  sürekli kaybeden taraf olduğu da bir gerçektir. O kadar ki Osmanlı İmparatorluğuna " HASTA ADAM" tabirini ilk yakıştıranda Çar I. Aleksandr' dır.
 
4-         Osmanlı'nın Kafkas halklarını şu veya bu şekilde kullandığı da tarihi bir hakikattir. Buna rağmen  gerektiği ve istendiği zaman gereken yardımı yapmamış ve yaptırmamıştır. Bunun en güzel örneği de, 1856 Paris Konferansı sırasında , başka devletlerin talep etmesine rağmen , Kafkasyalılar lehine bir kararın çıkması için bir tavır koymamış olmasıdır.
 
5-         Çarlık Rusya ile olan askeri ve politik ilişkilerinde Batılı güçlerle, özellikle İngiltere ve Fransa ile iş birliği yapmış, onların politikaları doğrultusunda hareket etmiştir. Bu durum Kafkasyalıların gerek sürgün edilmesinde , gerek iskanlarında bir çok rol oynamasına neden olmuştur.
 
6-         Din ve halifelik, Kafkasyalıların sosyal yapısı ve Osmanlılarla olan sosyal ilişkileri, gerekli güvenliğin sağlanması için duyulan asker ve kolluk güçleri ihtiyacı Osmanlının Çerkeslerin sürülmesine göz yummasına tesir eden önemli bir faktördür.
 
İNGİLİZLERİN TAVRI
   
Yukarıda belirtmeye çalıştığım gibi ,19.cu Yüzyılın başlarından itibaren İngiltere ile Çarlık Rusya'sı arasında büyük bir oyun oynanmaya başlanmıştır.
İngiltere sanayisini tamamlamış, sanayi için gerekli olan hammaddeyi de sömürgeleştirdiği bölgelerden sağlamaktadır. Dolayısı ile sömürge bölgelerine giden yolların güvenliğini sağlamak durumundadır. Buna karşılık , Çarlık idaresi de İngiltere'ye rakip olarak batıya yayılmayı ve sıcak denizlere inmeyi politik ve askeri  hedef olarak belirlemiştir. Bu oyuna zamanla Fransa da katılmıştır. İşte bu oyunun sahnelendiği sahaların başında KARADENİZ - KIRIM - KAFKASYA gelmektedir. Dolayısıyla Kafkas Halkları yine iradeleri dışında bir oyunun aktörleri olmaktadır. Bu oyunu bu bölgede kazanmak için İngiltere her türlü eylemi meşru saymıştır. Bu eylemlere örnek olarak bir çok olay gösterilebilir. Ancak:
 
1-         Bölgeye sürekli olarak gönderdiği ajanlarla, Kafkasya halklarını uzlaşmaz bir durumda Rusya ile savaş etmeye teşvik ve tahrik etmiştir. Görüntüde onların bağımsızlık mücadelesine omuz verdiğini sık sık dile getirmiş olmasına karşın, mücadele içinde olan halklara hiçbir şekilde muhtaç oldukları yardımı siyasi ve askeri olarak yapmamıştır.
 
2-         Osmanlıyı devamlı olarak kendi politikası çerçevesinde hareket etmeye ya zorlanmış yada ikna etmiştir.
 
3-         Kafkasya'da ki dini anlayış ve hareketlerini sürekli olarak kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmıştır.
 
4-         Bir taraftan bunları yaparken diğer taraftan da Çarlık İdaresi ile sürdürdüğü gizli uzlaşmalarla, hem Osmanlıların parçalanmasına yardım etmiş hem de Osmanlıların Kafkas Halklarını ülkesine kabul etmesini politik olarak empoze etmiştir. Nitekim, daha önce belirlediği güvenlik hattını güneye , Akdeniz'e çekmek suretiyle, Rusların Balkanları ve Karadeniz'i nüfuz altına almasına yardımcı olmuştur. 1856 Paris Konferansında İngiliz Delegasyonunun :" Kafkasya'yı Rusya'ya terk ettik, şimdi Kafkaslıları kurtarmak kalmıştır." sözü bütün bu politikaların özünü açıklamaya yetmektedir. Ancak İngilizleri aldatma politikasına bununla da yetinmeyecek, 1878 Berlin Anlaşmasıyla Çerkeslerin Balkanlar'dan da sürülmesiyle ilgili Rusya tezine destek verecektir.
 
 
 
Rahmi Tuna - Mayıs 2004
Sürgün
 
 
19.cu yüzyılda İngiltere ile Çarlık Rusya'sı arasında oynanan bu oyun aslında bitmedi, bitmeyecektir de.Ne var ki bu gün oynanan ikinci büyük oyunda İngiltere'nin asli yerini ABD almış , İngiltere yedekte kalmıştır.
Konumuz bakımından değinilmesi gereken bir gerçekte, İngiltere ile Osmanlı İmparatorluğunun özellikle İngiltere'nin geleceği ve Çerkeslerin geleceğini açıkça ve önceden bilebildikleri ve ön gördükleri halde , bu halklara hiçbir şekilde uzlaşma kültürünü tavsiye etmedikleri, vatanda nasıl kalınacağını empoze etmedikleri husustur .Güçleri olsun olmasın hep direniş dediler. Bu beklide sürgünü hazırlayan en önemli faktörlerden biri olmuştur.
Kafkas Halklarının mücadelesi ve sürgünleri , zorunlu göçleri ile ilgili dış faktörleri çoğaltmak mümkündür. Yukarıda çok kısa olmak üzere üç devletin konumuna temas ettim. Kafkasya'nın iç yapısının özellikleri de bu sürgünün oluşmasında çok önemli rol oynamıştır. Kısaca onlara da değinmek istiyorum.
Kafkasya'nın ,Kafkas Halklarının iç yapısını tam anlamı ile anlatabilmek için başlı başına bir tarih yazmanın gerektiğine samimi olarak inanmaktayım. Bu nedenle ben bazı özellikleri sıralayarak konuyu özetlemek istiyorum.
 
İÇ NEDENLER
 
1-         Politik birliğin olmayışı daha 1500'lü yıllardan itibaren Kafkasya da dış güçlere karşı takip edilecek politikada ortak  bir tespitin ve ortak bir doğrunun oluşturulamadığını yakından görmekteyiz.  
 
2-         Kendi Feodalizm koşullarına göre daha o dönemlerde destek açısını Rus Çarlık İdaresi, Osmanlı İdaresi ve Kırım Hanlığı bakımından feodal ve asillerin anlayışı olarak bölündüklerini, şartların gelişimine göre taraf değiştirdiklerini ve birbirleri ile rekabet ve mücadele içinde olduklarını tespit edebiliyoruz.
 
3-         Bu iki faktörün neticesi olarak ortak bir yönetim ve ortak bir askeri gücün oluşturulamadığı da tarihi bir gerçektir.
 
4-         Kafkasya'nın doğusu ile batısı arasında hemen hemen hiçbir konuda tam bir konuda tam bir iletişim ve işbirliği sağlanamamıştır.
 
5-         Özellikle 1860 lı yıllarda yapılmış olan toprak reformu, köleliğin kaldırılması ve feodallerin kölelerini serbest bırakmaya ve topraklarını onlarla paylaşmaya zorlanması göçün çok önemli bir faktörü olmuştur. Nitekim yukarıda ifade ettiğim gibi Çarlık İdaresi bu düzenlemelerden doğan rahatsızlığı göçün telkini bakımından çok etkili olarak kullanmıştır. Özellikle Kabardey ve civarı Çerkesler için.
 
6-         Dinin Kafkas toplumlarınca veya yönetici durumunda olan liderlerince anlaşıldığı tarzda ele aldığı zaman iki özelliğini görüyoruz.
 
            Birincisi: Dinin , özünde savaşçı olan Kafkas insanına direnme ve mücadele gücüne pozitif etki etmesi. Bu savaşların kaderine çok ciddi olarak etki etmiştir.
 
            İkincisi: Dinin, Kafkas insanına çeşitli uygulamaların tesiriyle ( propaganda , Hilafet, şahadet, Kabe, Müslüman toprağında ölme, Hıristiyan ölmemek v.s.) vatanda kalmayı değil göç etmeyi empoze etmesidir.
 
            Prof. Kemal Karpat hocanın deyimiyle bu özellik Kafkas Halklarının Osmanlıya göç etmesinde çok büyük bir rol oynamıştır. Bu anlamda dinin Kafkas Halklarında uzlaşma kültürünün gelişmesini sağlayamadığını rahatlıkla ifade edebiliriz.
 
 
Rahmi Tuna - Mayıs 2004
Sürgün
 
7-         Savaşlarda görev alan liderlerin , VATAN, ÖZGÜRLÜK, DİN , GÖÇ , gelişen dünya politikaları ve dünya olayları hakkındaki yetersizlikleri bu politikaları da etkili olmuştur.
 
8-         Dış politikayı, hiçbir analiz ve değerlendirmeye tabi tutmayarak, çokça güvenmeleri de olumsuz bir etki yaratmıştır.
 
9-         Kırım Hanlarının ve Mırzalarının daha önce göçmüş olmaları, sarayla kurulan akrabalıklar, daha iyi ve rahat bir yaşam için verilen yanlış bilgiler de etkili olmuştur.
 
SONUÇ
Yukarıdan beri sıralamaya ve açıklamaya  çalıştığımız sebepleri çok kısa olarak özetlemek gerekirse:
"Kafkas Halklarını sadece öldürerek esaret altına almak mümkündür. " Yermelov Kafkas Orduları Komutanı
 
Çarlık Rusya'nın düşüncesi : "İngiltere Karadeniz ile Hazar Denizi arasında oturan Çerkesleri ve diğer halkları Rusya'yı korkutmak için bir araç olarak kullanıyordu. "Mikail S. Çaykovski
 
İngiltere'nin Kafkas Halklarına yaklaşımı.
 
1774 Kaynarca Anlaşmasından itibaren, Çarlık Rusya'sı ile yapmış olduğu her anlaşmada , özellikle 1829 Edirne Anlaşması , 1856 Paris Anlaşması gibi adım adım ve peyderpey Kafkasya'yı Çarlık Rusya'ya bırakan veya bırakılmasına göz yuman pasif Osmanlı politikası bu sürgünü ve göçü hazırlamış, uygulanmasını sağlamıştır.
 
Bunlara Kafkas Halklarının yukarıda saydığımız zaaflarını da ekleyebiliriz. Fakat esas olan yukarıda özetlediğimiz üç zihniyet ve üç tavır; ÇARLIK RUSYA , OSMANLI İMPARATORLUĞU , İNGİLTERE , SÜRGÜN ve GÖÇ sonucunu yaratmışlar ve uygulamışlardır.
 
Bütün bu olumsuzluklar içerisinde Kafkasya ve Kafkas Halkları savaşı kaybetmişlerdir.  Kelimenin tam anlamı ile topraklarından bir soykırım politikasıyla sürgün edilmişlerdir. Büyük bir bölümüne de psikolojik, sosyolojik, ekonomik, idari, askeri baskılarla göçten başka bir seçenek bırakmayarak GÖÇ GÖRÜNTÜSÜ verilerek -aslında sürgünün ta kendisi - kitlesel göçe zorlanmış ve uygulanmıştır.
 
Birçok kaynağın belirttiği gibi bu savaşlarda ve savaşların sonucunda 1,5 milyona yakın insan vatanından sürülmüştür. Sürgüne gönderilen bu insanların maceraları sürgün yollarında , limanlarında, gittikleri ve yerleştikleri yerlerde devam etmiştir. Hastalıklar, toplu ölümler, açlıklar, iskan politikaları, doğal ve zorunlu asimilasyon hareketleri bu insanların peşini bırakmamıştır. Hiçbir zaman da bırakmayacaktır. Bu olumsuz olgular daha göçün ilk atlarında fark edilerek dönüş çabaları başlatılmış ise de heyhat terk edilen terk edilen toprak bir daha ele geçmemiştir. Dönüş yolu da politik olgularla - Çarlık Rusya'nın baskıları , Osmanlı İmparatorluğunun uygulamaları ile - kapatılmıştır. O kadar kapatılmıştır ki , hududa yakın iskanlara bile izin verilmemiştir.
 
İşte tüm bu acı dolu geçmişi unutmamak ve onu yaşatmak amacıyla 1991 yılında Nalçik'te  toplanan Uluslararası Çerkes Kongresi aldığı bir kararla 21 Mayıs 1864 gününü bir anma günü olarak değerlendirilmesini Cumhuriyetlere teklif etmiştir. Bunun üzerine Kabardey -Balkar , Karaçay- Çerkes ve Adige Cumhuriyetleri'nin Parlementoları 21 Mayıs gününü " ADİGE HALKLARINI  ANMA GÜNÜ , KAFKAS SAVAŞ KURBANLARINI ANMA GÜNÜ, ULUSAL YAS GÜNÜ " olarak kararlaştırmışlardır.
 
 
 
Rahmi Tuna - Mayıs 2004
Sürgün
 
 
 
21 Mayıs günü o tarihten itibaren çeşitli etkinliklerle gerek Kafkasya da gerek diasporada anılmaya devam etmiştir ve etmektedir.
Savaş ile Barışı , acı ile kaderi bir arada yaşamayı öğrenen Kafkas Halkı bu günü sadece bir matem günü olarak değil , bir birlik ve birleşme günü , bir bilinçlenme ve aydınlanma günü olarak anlamakta ve uygulamaktadır.
 
Abhazya sorunu, Çeçenistan sorunu , Güney Osetya sorunu ve diğer Cumhuriyetlerin , diasporada ki var olma savaşı sorunları gibi bir çok çözülmesi zor olan problemlerin yığıldığı günümüzde ,bu sorunları akılcı olarak çözebilmeyi, bize gelecek vaat edecek ve birliği sağlayacak  bu bilinçlenme ve aydınlanmanın daha da gelişmesini, sorunlarımızı çözebilmemize yardımcı olacak düzeye gelmesini yürekten temenni ediyorum.

Etiketler:
sürgün-rahmi tuna mayıs2004

YORUMLAR
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır