RUSYA FEDERASYONU'NUN AKKA'YI ASKIYA ALMA GİRİŞİMLERİ
Yilmaz AKLAR
7 Kasım 2007 günü Rus parlamentosunun alt kanadı Duma'da yapılan oylamaya katılan milletvekillerin tamamı AKKA'nın askıya alınmasını oy birliğiyle onayladı. Duma'da alınan ve 12 Aralık'ta yürürlüğe girmesi beklenen karar, Federasyon Konseyi de onaylandıktan sonra imzalanmak üzere Putin'e sunulacak.
13-11-2007 - 5 kez okundu
Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması, 19 Kasım 1990 tarihinde Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Konferansı'nın (AGİK) Paris Zirvesi'nde devlet ve hükümet başkanları tarafından imzalandı. Taraf ülkelerin parlamentolarında onaylanarak 17 Temmuz 1992'de yürürlüğe girdi. Türkiye'nin de taraf olduğu AKKA, silahsızlanma alanında kaydedilen ve hukuki bağlayıcılığı olan önemli bir antlaşma.
AKKA Antlaşması, Soğuk Savaş'ın sona ermesini izleyen dönemde, özellikle karşılıklı güven arttırıcı önlemlerin gerçekleştirilmesi bağlamında, Doğu ve Batı bloku arasında "konvansiyonel" (nükleer olmayan) silahların karşılıklı sınırlandırılması ve denetimi konusunda önemli yararlar sağlıyor. Halen antlaşmaya, Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Kanada, Gürcistan, Yunanistan, Kazakistan, Moldova ve ABD dahil 30 ülke taraf.
AKKA'nın uygulama alanı, Atlantik'ten Urallar'a kadar olan Avrupa ve Güney Kafkasya'daki taraf ülkeler topraklarını kapsıyor. Türkiye, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da antlaşmaya taraf olmayan ülkelerle de komşu olduğundan, bu bölgenin bir kısmı noktaları antlaşmada açıkça belirtilmek suretiyle uygulama alanı dışı bırakılmış durumda olup, bu durum Türkiye için bir avantaj sağlıyor.
AKKA; tank, ZMA-zırhlı muharebe aracı, top, savaş uçağı ve taarruz helikopteri olmak üzere beş kategoride, antlaşmayla sınırlandırılmış teçhizat kapsamında yasal bağlayıcılığı olan sınırlar getiriyor. Ayrıca, kapsamlı bilgi alışverişi, tebliğler ve yerinde teftiş ve denetim düzenlemeleri ile ilgili şartları da içeriyor.
Antlaşma, Soğuk Savaş sonrası koşullar göz önüne alınarak, Rusya'nın bazı kaygılarını da gidermek amacıyla, 1999 AGİT İstanbul Zirvesi'nde yenilendi. Ancak, Moskova tarafından onaylanan bu yeni metin, başta ABD olmak üzere NATO üyeleri tarafından onaylanmadı. NATO onay için, Rusya'nın Gürcistan ve Moldova'daki güçlerini çekmesini şart koşuyor. Rusya, Gürcistan ve Moldova'dan kuvvetlerini AKKA'ya uygun olarak çektiğini iddia ediyor. Moldova ve Gürcistan'ın ayrılıkçı bölgelerinden asker ve silah çekilmesinin ikili ilişkiler kapsamına girdiğini ileri sürüyor.
Putin 10 Şubat 2007'deki 43'üncü Münih Güvenlik Zirvesi'nde ilk kez "tek kutupluluğun kabul edilemez olduğunu" vurgulayarak ABD küresel politikalarını eleştirmişti. Yine Putin'in 26 Nisan 2007'de Duma'da yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında "...Avrupa'da artan ABD varlığından ve bu varlığın daha da büyüme eğiliminden..." duyulan rahatsızlıklar dile getirilmişti. Putin, ABD'nin Doğu Avrupa ülkelerine yerleştirmeyi planladığı füze kalkanının Rusya ile krize neden olmasının ardından Temmuz ayında yaptığı açıklamada ise, taraf ülkelerin AKKA'nın yenilenmiş versiyonunu onaylamamaları durumunda AKKA'yı askıya almayı planladıklarını ifade etmişti. Moratoryum anlamına gelen bu askıya alma girişimi ile ilgili yasanın 13 Aralık 2007'de yürürlüğe girmesi bekleniyor. Rusya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yuriy Baluyevski de, '1999 İstanbul Uyarlanmış Protokolü' hükümlerini yerine getirmedikleri suçlamasını reddederek, 'Biz Gürcistan, Moldova ve Trans Dinyester'den askerlerimizi çektik. Ancak yeni NATO üyesi olan birçok eski Doğu Bloku ülkesi silahlanmaya başladı. Lehimize olmayan bir kuvvet dengesi oluştu. Güvenliğimiz için gerekli tedbirleri alma hakkımız var' diyor.
Rusya'nın bugüne kadar AKKA'nın gereği olan yükümlülüklerini yerine getirdiği söylenemez. Rusya, bu antlaşmanın hükümlerini, özellikle Ermenistan ve Gürcistan'daki sürdürdüğü askerivarlığı ile, geçmişte de zaten ihlal ediyordu. Türkiye bu konudaki şikayetlerini NATO'da dile getirdi. Gürcistan'daki askeriüslerini boşaltmak durumunda kalan Rusya, Ermenistan'daki askerivarlığında herhangi bir azaltmaya gideceği yönünde sinyal vermiyor; bilakis hem Ermeni, hem Rus cephesinden gelen açıklamalar askeriilişkilerin artarak süreceğine işaret ediyor. Rusya'nın, ABD'nin füze kalkanı projesi nedeniyle AKKA'dan çekilmesini haklı ya da meşru kılan bir hukuki dayanak bulunmadığı belirtiliyor. Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ne yerleştirilmesi planlanan Füze Kalkanı sistemlerin, öz-savunma sistemleri olmaları nedeniyle, AKKA antlaşmasına taraf ülkeler için bir ihlalin söz konusu olmayacağı ileri sürülüyor.
Bu veriler ışığında, AKKA, Orta ve Doğu Avrupa açısından kısmen miadını doldurmuş, amacına ulaşmış bir antlaşma olarak görülüyor. Rusya'nın bu antlaşmadan çekilmesi stratejik bir dengesizlik yaratmayabilir. Ancak, Rusya'nın çekilmesi, Türkiye adına önemli endişeler yaratacak bir olgu olarak algılanıyor ve Rusya'nın Türkiye'ye komşu ülkelerde antlaşmayı ihlal içerisinde bulunması da bu endişeleri arttırıyor.
Güney Kafkasya'da Ermenistan'ın, Azerbaycan toprağı Dağlık Karabağ ve 7 kenti içeren yerleşim bölgelerini de işgali devam ediyor. Azerbaycan AKKA çerçevesinde kendisine tanınan silah kotasının yetersiz olduğunu savunuyor. Ermenistan'ın silahlarının büyük bölümünün, uluslararası denetim dışında olan işgal altındaki Azerbaycan topraklarında olması, Ermenistan'ın gerçek silah varlığının belirlenmesini zorlaştırıyor. Ermenistan, kendi topraklarında bulunan Rus askeriüslerini ulusal güvenliğinin bir parçası olarak görmesi ve bu üslerin varlığı Azerbaycan'ı tedirgin ediyor. Azerbaycan tarafı Rusya'nın buradaki silah sayısını arttırmamasını istiyor. Şubat 1992'de Ermenistan ve Rusya arasında imzalanan bir anlaşmaya göre, Ermenistan-İran ve Ermenistan-Türkiye sınırları Rusya Sınır Kuvvetleri Komutanlığı tarafından korunuyor ve Ermenistan Sınır Kuvvetleri Komutanlığı'nda da önemli sayıda Rus askeripersoneli görev yapıyor. Rusya, 2006 yılında Gürcistan'ın Batum ve Ahalkelek bölgelerinden çıkardığı üslerindeki bir kısım asker ve silahı da Ermenistan'daki Gümrü üssüne yerleştirmiş durumda. Bölgedeki silahlanma yarışı Güney Kafkasya'da başlayabilecek bir savaşın vahim sonuçlara yol açacağının göstergesi olduğu gibi, Rus askerlerinin, Türkiye'nin kuzeydoğu sınırında tekrar varlık göstermeleri ve Rusya'nın AKKA'dan çekilme süreci tamamlandığında bu varlığın daha da artabilecek olması, bölgenin barış ve istikrarına yönelik endişeleri arttırıyor.
Rusya'nın, ABD ve NATO ülkelerinin kadar silahsızlanma anlaşmalarına 12 Aralık 2007'ye imza koymamaları durumunda anlaşmadan çekileceği yönündeki moratoryum beyanının karşılık bulduğu söylenebilir. ABD ve NATO'nun, AKKA'nın yenilenmiş İstanbul versiyonunu onaylamaya hazırlandıkları görülüyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı David Kramer'in, ABD ve NATO'nun, Rusya'nın AKKA'dan çekilme yönündeki tehdidiyle yakından ilgilendiklerini ve antlaşmayı imzaya hazırladıklarını belirtmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Kramer'in; "Rusya AKKA'nın yenilenmiş İstanbul versiyonu yükümlülüklerini yerine getirmeye istekli ise, NATO ülkeleri de bu antlaşmaya imza koyabilir" değerlendirmesi de bu kapsamda önemli görülüyor.
Gelişen durumla ilgili olarak şu değerlendirmeler yapılabilir:
Putin'in önderliği ve petrol/doğalgaz fiyatlarındaki büyük artış nedeniyle güçlenen Rusya, Soğuk Savaş'ı sona erdiren dengelerin kendi aleyhine tek taraflı değiştiğini ileri sürerek tekrar eski gücüne ulaşmayı hedefliyor. Yıllık askeriharcamalarını beş katına (7 milyar dolardan, 35 Milyar dolara) çıkarmayı planlayan Rusya'nın, yeni bir savunma doktrini oluşturduğu biliniyor. Konjonktürel gelişmeleri iyi değerlendiren Rusya'nın, Avrupa ve Kafkasya'da konvansiyonel kuvvetlerini daha etkin kullanmasına engel olarak gördüğü AKKA'yı yeni geliştirdiği savunma doktrini kapsamında askıya almayı planladığı anlaşılıyor. AKKA'nın askıya alınması sonucu, Rusya'nın, bu antlaşmanın sorumluluklarından kurtularak Kafkasya'da Avrupa ve Türkiye'yi olumsuz etkileyecek şekilde, taahhüt ettiğinden fazla kuvvet bulundurma ve ulusal politikalarını bu kuvvetlerle destekleme imkanına kavuşabileceği değerlendiriliyor.
Rusya ile Batı arasında, Avrupa güvenlik mimarisinin temel taşını oluşturan AKKA, Rusya'nın bu girişimi ile ABD, Avrupa ve Güney Kafkasya ülkelerini Rusya'nın endişe ve isteklerine karşı hassas hale getiriyor. AKKA'nın XIX. Maddesi taraf ülkelere, antlaşma kapsamına giren hususlarda veya olağanüstü bir gelişme durumunda, 150 gün öncesinden taraf ülkelere bildirimde bulunmak koşuluyla antlaşmadan çekilme imkanı tanıyor. Rusya'nın güvenlik endişeleri bağlamında dile getirdiği, ABD'nin Avrupa'da Füze Kalkanı oluşturma girişimlerine ilişkin şikayetler, bu girişimlerin daha ziyade öz savunma imkanlarını arttırma amaçlı olması ve ABD'nin de 1972 tarihli ABM (Balistik Olmayan Füzeler) antlaşmasından 2002 yılında çekilmiş bulunması nedenleriyle fazla kabul edilebilir görülmüyor. Ancak, taraf ülkelerin antlaşmanın yenilenmiş versiyonunu onaylamamaları, antlaşmanın Rusya tarafından askıya alınma girişimi için haklı mazeret olarak gösterebiliyor. Bununla beraber, Rusya'nın, bugüne kadar antlaşmanın gereği olan yükümlülüklerini yerine getirdiği de söylenemez.
Rusya'nın antlaşmayı askıya alma girişimlerinin, Soğuk Savaş sonrası henüz dengeye oturmamış küresel dengeleri önemli derecede sarsacağı, Türkiye ve Türkiye'nin kuzey ve kuzeydoğusunda bulunan ülkelerin güvenlik endişelerini arttıracağı, ABD, Rusya ve bölge ülkelerini yeni ve zorlu pazarlıklara sürükleyeceği düşünülüyor. 1990 yılında imzalandığı günden beri AKKA, Avrupa güvenliğinin temel bir unsuru olma rolünü sürdürüyor. Yeniden uyarlanmış Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması'nın taraflarca imzalanması sürecinde karşılaşılan zorlukların giderilme çabaları küresel ve bölgesel barış ve istikrar için büyük önem arz ediyor
www.asam.org.tr
Etiketler:
rusya federasyonu akka askıya alma girişimleri