ÖZGÜRLÜĞE AÇILAN PENCERE
ÖZGÜRLÜĞE AÇILAN PENCERE
Geçmişten günümüze insanlık tarihinin geçirmiş olduğu tecrübeler ve bilgi birikimleri sayesinde insanlar, halklar, milletler ve devletler pek çok meselelerine (problemlerine, sorunlarına) daha kolay çözüm yolları bulma yolunda oldukça önemli mesafe almış bulunmaktadırlar.
Fertler, toplumlar, milletler ve devletler birbirlerinin deneyim ve birikimlerinden istifade etmek suretiyle önemli ölçüde işbirliği ve diyalog organizasyonları oluşturmuşlardır. "Demirin tavında dövülmesi", "Toprağın tavında sürülüp ekilmesi" bu cümleden deneyim ve birikimler olup demiri ve toprağı işleyip ondan verimli sonuç almak isteyenlerin, mutlaka doğruluğu denenmiş ve ispatlanmış prensipler çerçevesinde organize olmalarının şart olduğu, aksi takdirde yapılacak çalışmalardan verimli sonuç alınamayacağı herkesin kabulü olsa gerektir.
12-01-2008 - 5 kez okundu
Artık günümüzde neyin, nasıl, kimlerle yapılabileceği; herhangi bir organizasyonun oluşum ve başarı şartlarının neler olduğu gün gibi aşikârdır ve aynı zamanda da bilimsel nitelik kazanmış bulunmaktadır. Bu gerçekleri görmeden; amaç, araç ve metotlarını doğru bir şekilde belirlemeden, işin gerektirdiği organizasyonu kurmadan, çalakalem iş yapmanın ve hedefe, başarıya ulaşmanın zamanı çoktan gelip geçmiştir. Çünkü herkes artık plânlı, programlı ve bilimsel çalışmaktadır.
İşte; "Demiri ve toprağı tavına getirip işlemek", akabinde de amaçlanan neticeyi almak bu türden organizasyonları ve bilimsel yöntemleri gerektirmektedir. İşin gereğini yapmadan, yerinde ve zamanında fedakârlık yapıp külfetine katlanmadan büyük emellerin gerçekleştirildiği asla görülmemiştir, bundan sonra da görülmeyecektir.
Milletlerin ve toplumların tarihinde iyi ve kötü günleri olmuştur. Esaret günleri, sürgün günleri, kıtlık günleri vb. Ama zor ve kötü günler asla ve kat'a hiçbir milletin yenilmez, üstesinden gelinmez ilânihaye kaderi olmamıştır. Tarihte, Avrupa'da ve diğer kıtalarda yaşanan süreç, Türk Milleti'nin tarih sahnesindeki süreci; ölümle tehdit edilip anayurdundan çıkarılan Hz Muhammed'in (SAV) ve arkadaşlarının hicret ettiği Medine'de yaptıkları organizasyonlar ve çalışmalar neticesinde Mekke'nin fethedilmesi ve kurulan İslam Devletleri; yemediği sürgün kalmayan Yahudilerin, İsrail Devletini yeniden kurması hepimizin malumu tarihi olaylardır.
İşte bu tarihi süreçten ve yaşanmakta olan olaylardan gereken dersin çıkarılarak, sürgündeki (Diyasporadaki) Kafkas Halklarının (Çerkeslerin) ciddi manada birlik ve beraberliğini sağlayacak organizasyonların oluşturulması hususunda Kafkas Dernek ve Federasyonlarımızın ve bugüne kadar olup bitenlere seyirci kalıp, etliye sütlüye pek karışmayan, işi gücü yerinde olan; değilse de Çerkeslikten bir nebze eser taşıyan herkesin yeniden düşünüp: "Biz neyiz, nereden geldik- nereye gidiyoruz? Halimizden memnun muyuz? Tarihte ve günümüz dünyasında bulunduğumuz konum bu günümüz ve yarınlarımız için yeterli mi Bu güne kadar yapılanlar kâfi mi Değil ise neler yapmalıyız, nasıl yapmalıyız?..." sorularına yanıt aramaları ve hiç vakit kaybetmeden gereğini yapmaları tarihi bir sorumluluktur.
Artık sorumlulukları bir başkalarına yükleme kolaycılığından sıyrılıp herkesin gücü nispetinde göreve talip olma, birbirimizle olandan daha çok sevgiyle kucaklaşma ve tarih sahnesinde oyunumuzu kuralına göre oynama zamanıdır. Dünya devletlerinin 50-100 yıllık plânlar ve strateji programları yaptıkları gerçeğini bilerek ona göre bizim de gereğini yapmamızın bir zaruret olduğu, aksi takdirde her geçen zamanın aleyhimize işlemekte olduğu unutulmamalıdır.
Rusya'nın Kuzey Kafkasya politikalarına, gereken karşı politikaları üretemediğimiz takdirde, çok yakında Kuzey Kafkasya yerine Güney Rusya tabirinin dünya haritalarında yerini alması kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Dünya ve tarih sahnesinde kendimize layık gördüğümüz onurlu yeri almamız için: "Demiri ve toprağı tavına getirip işlenmesi gibi işlemeye" topyekûn odaklanmamız gerekmektedir.
İstiyorsak insanca yaşamak, özgür ve bağımsız olmak; "Hakk'a ram olup ilme sarılmalıyız." Hakk'a ram olup kalbimizi ve gönlümüzü, ilme sarılarak da beynimizi ve ufkumuzu aydınlatmalıyız. Bu aydınlanmanın ışığında halkımızın, ata yurdumuzun, anayurdumuzun huzuru, mutluluğu, istikbali ve özgürlüğü için gereken organizasyonu, fedakârlığı, çalışmayı titizlikle ve özveriyle yapmalıyız.
Aydınlık bir istikbâl ve özgürlük için başka bir yol olduğunu sanmıyorum.
Mükremin ÖNER
onermukremin@gmail.com
Etiketler:
özgürlüğe açılan pencere