TÜRKİYE, KAFKAS KAZANINDA MANEVRA ÇABASINDA!(REFERANS)
Gürcistan özellikle ABD ve Rusya arasındaki soğuk gerilimin yeni sahası, Türkiye tarafından da, Kafkasya ve Orta Asya enerji kaynaklarının "kilit" ülkesi olarak görülüyor. Uzmanlar Türkiye'nin Kafkasya'da iki taraflı ve katılımcı bir politika izlemesi gerektiğine dikkat çekiyor.
28-05-2008 - 5 kez okundu
Gürcistan'da geçen hafta yapılan genel seçimlerden Batı destekli Devlet Başkanı Mikhail Saakasvili, büyük bir zaferle çıktı. "Demokrasi testi" olarak nitelenen genel seçimler, muhalefetin protesto ile boykot tehditleri ve uluslararası toplumunun eleştirilerinin yanı sıra, Tiflis'in, Rusya ile son dönemde Gürcistan'ın NATO adaylığı ve ayrılıkçı bölgeler Abhazya ile Güney Osetya nedeniyle yaşadığı yüksek gerilimin gölgesinde geçti.
Batı ve özellikle ABD ile Rusya arasındaki "soğuk gerilimin yeni sahası" olarak görülen 5 milyon nüfuslu eski Sovyet ülkesi Gürcistan, Türkiye tarafından da, Kafkasya ve Orta Asya enerji kaynaklarının "kilit" ülkesi olarak görülüyor.
Son dönemdeki gelişmeler ışığında görüşlerine başvurduğumuz uzmanlar, Gürcistan'ın hayati önemine değinirken, Türkiye'nin, Kafkasya'ya yönelik bağımsız bir politika izleyemediğini ifade etti. Bölgeye yönelik Türk politikasının, sadece Batı eksenli ve güdük kaldığını belirten uzmanlar, iki taraflı ve katılımcı bir politikanının gerekliliğine vurgu yaptı.
Politikalarda milliyetçilik etkisi
Türkiye'deki Abhaz toplumunun önde gelen isimlerinden ve Celebrity Speakers Association (CSA) şirketinin kurucularından Sezai Babakuş, Türkiye'nin bütünsel ve rasyonel bir Kafkasya politikası olmadığını ifade ederken, "Türkiye'nin, Kafkasya politikası, tıpkı Kuzey Irak'a yönelik olduğu gibi milliyetçilik tarafından şekilleniyor.
Türkiye, Irak'ta nasıl ki ABD politikalarının yanı sıra, Türkmenleri merkez alan marjinal politikalar geliştirildiyse; Kafkasya'da da yine ABD'nin Gürcistan öncelikli politikalarının yanı sıra Azeriler, Mesketler, Karapapaklar, Balkarlar, Karaçaylar gibi 'Türki' unsurları merkezine alan özel politikalar geliştirmeye çalıştı. Aslında bu, Türklüğü asal alan iç politikanın dışa yansıması" diye konuştu.
Babakuş, Türkiye'nin söz konusu politikasını, "ülke politikasından ziyade, küresel rekabette ABD'ye yandaş, bölgesel rekabette ise Türk milliyetçiliği hattında, çelişkili ve zaaflarla dolu bir paradoksal politika" olarak tarif etti. Babakuş ayrıca Türkiye'nin Gürcistan'a yönelik ekonomik, politik ve askeri desteğinin son dönemde arttığını iddia etti.
Türkiye'nin temel öncelikleri
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Hasan Kanbolat ise, Türkiye'nin Kafkasya bölgesine yönelik üç temel önceliği olduğunu ifade ederek; bu öncelikleri; "Güney Kafkasya cumhuriyetlerinin bağımsızlığını güçlendirmek, toprak bütünlüğünü savunmak ve Hazar bölgesi enerji kaynaklarının taşınmasında aktif rol almak" şeklinde sıraladı.
Kanbolat, "Türkiye'nin, Gürcistan ile 2002'de yaklaşık 240 milyon dolarlık ticaret hacmi bulunurken, bugün bu rakam 800 milyon doları aşmış bulunuyor. 2007 yılında Serbest Ticaret Anlaşması imzalamış olan Türkiye ile Gürcistan, askeri alanda da işbirliği yapıyor. Türkiye, Gürcistan'a silah ve askeri eğitim desteğinde bulunuyor" diye konuştu.
Abhazya konusunda iki uç senaryo bulunduğunu da ifade eden Kanbolat, bu uç noktaları; "Tiflis ya bölgenin bağımsızlığını tanır ya da bölgeye savaş ilan eder" diye sıraladı.
Ancak Kanbolat'a göre gelişmeler, bölgede yeni bir çatışmanın yaşanacağı yönünde. "Gürcistan'daki bir diğer kanı ise Rusya'nın, Tiflis'i savaşa çekme niyetinde olduğu" diyen Kanbolat, "Gürcüler, Rusya'nın Tiflis'i bozguna uğratmak için fırsat kolladığını ve Rusya'nın böylece, ülkede yeniden 'Rus yanlısı' bir yönetim kurabilecek ortamın koşullarını aradığını düşünüyor. Fakat Gürcistan, yeni bir yenilgiyi kaldırabilecek durumda değil" şeklinde konuştu.
Askeri hareketlilik riskli
Merkezi Ankara'da bulunan Global Strateji kuruluşunun Orta Asya-Kafkasya uzmanı Aslan Yavuz Şir de, Türkiye'nin Kafkasya'da barışa ve istikrara katkısının, Batılı müttefikler tarafından desteklendiğini belirtti. "Türkiye'nin bazı durumlarda, artık Kafkasya kökenli vatandaşlarıyla ilişkilerini bozabilecek kararlar dahi aldığını" ifade eden Yavuz Şir, "Fakat Türkiye, sorunu iki taraflı olarak ele almalı ve pro-aktif politikalar geliştirmeli. Bu noktada, Türkiye'nin Kafkasya'ya yönelik uzun dönemli bir politikasının olduğunu söylemek güç" dedi.
Türkiye'nin Kafkas politikasının, toprak bütünlüğü ile istikrarının devam ettirilmesinden yana olduğunu kaydeden Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) uzmanlarından Yar. Doç. Özkan Açıkgöz ise, Abhazya ile çiçeği burnunda devlet Kosova'nın bağımsızlığı arasında ilişki kurarak, "Kosova'nın bağımsızlık ilan etmesinin ardından Rusya, Abhazya ile Güney Osetya'nın kaderi üzerine kumar oynadı ve böylece dünyaya mesaj yollamaya çalıştı. Fakat Rusya'nın, bu çıkışıyla yanlış yaptığını anlaması uzun sürmedi ve Moskova, Abhazya'nın bağımsızlığına yönelik ısrarından vazgeçti" dedi.
Bölgedeki olası bir askeri hararetliliğin, Türkiye'yi olumsuz etkileyeceği fikrine destek veren Açıkgöz, "Bu, Türkiye'nin bölge ile ticaretini etkiler;Türkiye'deki Abhazlar'ın rahatsızlığını artırır ve en önemlisi Türkiye'ye doğru yeni bir göç dalgası yaratır" dedi.
Cihan Çelik , Referans
Etiketler:
türkiye kafkas kazanında manevra çabasında!referans