NERDE O ESKİ MAHALLE BASKILARI
Kartal gibi delikanlılarımız, kuğu gibi süzülen kızlarımız, ne muhteşem danslarımız var. Hele o düğünlerimiz, o düğünlerimizdeki, o samimiyet, o sohbet, o muhabbet...... Bu en büyük sosyal birliktelikte, herkes yerini bilirdi, neyi konuşacağını, neyi konuşmayacağını bilirdi. Ne söylediğini bilen, ancak bildiğini söyleyen büyüklerimiz vardı.
Dünya tarihinde cezaevi olmayan, delilerini tımarhaneye kapatmayan tek milletiz belkide. Bizde yanlış yamuk yapan olmazmıydı, olurdu tabi.Ama yanlışın cezası, hapishane değil, bir tür toplumsal rehabilite olan dışlamaktı. Birisini dizginleyecek, en ağır eleştiri yemug ve haynape'ydi. Bunun yüzlerce örneğine şahit olmuşsunuzdur hepiniz. Etrafınızda son zamanlarda kalmasada bir çok TOPLUMSAL DIŞLAMA hikayesi duymuşsunuzdur.
29-07-2008 - 5 kez okundu
Bir insana verilecek en büyük ceza, adam yerine koymamaktır. Evet yıllardır Çerkesleri ayakta tutan bu dinamiklerdi, haynepe, yemug ve toplumsal dışlama.
Toplumsal konumu, statüsü, mali durumu ne olursa olsun. Gayri ahlaki davranan, Xabze'ye uygun davranmayan, dışlanırdı. Bir insana yapılacak en büyük hakaretlerden biri, "Mır cıif hunep"di (Bu adam olmaz). Adamlığın kriterleri belliydi çünkü, bu günkü gibi herkesin yaşayış şeklini, meşru göstermek gibi bir adamlık anlayışı yoktu.
Kimliğine birazcık bağlı tüm ailelerin çocukları, ailesine ve sülalesine laf getirmemek için olağan üstü özen gösterirdi. Bu özen, sadece aile, sülale değil, içinde yaşadığı köy ve topluma laf getirmemeye kadar uzanan muhteşem bir oto kontroldü. Yani son zamanların moda deyimiyle, bir öcü gibi gösterilmeye çalışılan Mahalle Baskısını tüm Çerkesler iliklerine kadar hissederdi. Eminimki özellikle kırk yaşın üstündeki insanımız, o duyguyu çok iyi hatırlayacaktır, bırakın aileden, sülaleden, birisinin görmesini, aman etrafta bir Çerkes vardır endişesini çok yaşamıştır, kendine çeki düzen vermiştir.
Niye bu toplumda, hırsızlık, ahlaksızlık, ahde vefasızlık (ekmeksizlik), tecavüz.... gibi gayri ahlaki tavırlar başka kültürlerle kıyaslandığında sıfır noktasındadır. Bizim toplumsal oto kontrol dediğimiz, Xabze dediğimiz, bugün küçümseme anlamında kullanılan mahalle baskısı sayesinde değil midir? Xabze dediğimiz kurallar zincirini uygulayan hayata geçiren, güvenlik güçlerimiz olmadı hiçbir zaman, hiçbir zaman ahlak polislerimiz olmadı.
Ama....
Ama şimdiki gibi, Thamadeler den "jale hak" adı altında alkol isteyen gençlerimizde yoktu, onları alkolle birayla soran Thamadeler'de yoktu.
Kendi yaşam tarzlarını meşru göstermek için, Xabze'yi kuşa çeviren toplum adamları(!)da yoktu, bunlara sessiz kalan Thamadeler de yoktu.
Düğünde alkol alınması mı ? O ne demek, bırakın düğünde alkol almayı, alkol almış biri düğüne gelince, düğün kimsenin uyarısına bırakılmadan gençler tarafından bozulurdu. Düğünümüz bitmiştir deyip, herkese teşekkür eder, dağılırlardı. Bu oto kontrolün baş aktörü, alkolden sonra yaşanabilecekleri en iyi bilen genç kızlarımızdı. Kızlarımız hangi düğüne giderken gözümüz arkada kalmıştı ki? Kızlarımızın namus bekçiliğini hiçbir zaman yapmadık, hiçbir zaman düğüne yanında aileden biri olmadan giden, kızımızın arkasından gitmedik, endişelenmedik. Çünkü hepimiz biliyorduk, o yüksek toplumsal ahlak, her ortamın düzenini sağlamaya muktedirdi. Çünkü biliyorduk, bizim kendimize layık görmediğimiz hiçbir tavrı, olumsuzluğu, bu toplumun hiçbir ferdi bir başkasına reva görmezdi. Böyle bir şeye tevessül edecek kimsenin dersini, kimseye yetiştirmeden, kendi ailesi ve sülalesi verirdi. Bunun içinde bu toplumda kan davası olmamıştır.
Kayseri'ye geldiğim ilk yıllarda, üniversiteli arkadaşlarımızla katıldığım bir düğünde, otobüsle gelin almaya giderken, önde oturan Thamadelerden, alkol talep edilmesi ve onlarında bunu yerine getirmesini hayretler içinde izlemiştim. Öyle ya, benim o güne kadar katıldığım düğünlerde ( Tokat'ta), bırakın alkol talep edilmesini, bu talebin yerine getirilmesini, düğünde gençler sigara dahi içemezdi. Düğüne ara verilir, ancak öyle bir kenarda sigara içilirdi.
Ya şimdi..
Şimdi nerede o eski mahalle baskıları diye hayıflansak, gericimi oluruz acaba?
Tüm bunların bir boyutunda, sivil toplum örgütleri ve o örgütleri temsil noktasındaki başkanları var tabiki. Olması gereken, mahalle baskısının dozunu ve yaptırımını belirleyecek yerler sivil toplum örgütleridir çünkü.
Günümüz sivil toplum örgütlenmelerinin başında olanları, Thamade diye adlandırırsak, kendimizi baştan sona inkar etmiş oluruz. Bir alimin, bir sözü vardı." Molla olmak kolay şey, adam olmak zor." Şimdi bunu bize uyarlarsak hiçte garip olamaz sanırım.
"Başkan olmak kolay şey, Thamade olmak zor."
Her şeye rağmen, ister başkan, ister Thamade olarak adlandıralım, Kafkas toplumunu bir şekilde temsil noktasında olanlar, hem bireysel, hem de aile olarak, toplumun hoş görmeyeceği tavırlardan uzak kalmak, için daha büyük hassasiyet göstermek zorundalar. Bizi biz yapan kurallar bunlar değilmidir? .....
Toplumsal oto kontrol, Xabze, veya mahalle baskısı... adına ne derseniz deyin, yaşatmak için mücadele verdiğimiz kültürel kimlik bu değilmidir? Bu güne kadar nasıl ahlak polisleri olmadan ayakta tutulmuşsa öyle tutulacaktır.
Kimse kendisini ve ailesini bağlamayan Xabze'yi kullanarak, başkalarına Xabze dersi veremez? Vermemeli.
NOT: Bu yazı Thamadelik kavramını ve Thamadeleri eleştiren bir yazı değildir, ancak o makamda olduğunu zannedip, ancak biraz hafif kaçan tipleri eleştiri olabilir.
OĞUZ BERK
UZUNYAYLA.COM
Etiketler:
nerde o eski mahalle baskıları