KENDİ PENCEREMİZDEN BAKARSAK... NAİL SÖNMEZ
Gürcistan'ın G.Osetya'ya saldırısını doğaldır ki bir Çerkes olarak kendi penceremizden bakarak yorumlayacağız. Bu olayın yansımalarını, bize nelere malolduğunu, yanısıra neler yapmamız gerektiğini de elbette anavatanı işgal edilen, soydaşları katledilen "taraf" olarak değerlendireceğiz. Ancak uzun vadede "var olmak" gibi belirli bir hedefi olan bizlerin öncelikle gelişmeleri doğru okumamız gerektiğini düşünüyorum.
Bundan hareketle, Gürcistan'ın G.Osetya saldırısını, "Osetya'nın bağımsızlık arayışının Gürcü yönetimince bastırılması" şeklinde gelişigüzel okumamak lazım. Bölgede iktidar kavgası veren tüm uluslararası aktörlerin etkin rol oynadığı asıl çatışmanın Osetler'i destekler görünüp kullanan Rusya ile ABD tarafından desteklenen Gürcistan arasında yaşandığını görmemiz ve değerlendirmelerimizi de buna göre yapmamız gerekiyor.
12-08-2008 - 5 kez okundu
ABD ve Batı'nın yanısıra maalesef ki Türkiye'nin de askeri destek vererek cesaretlendirdiği "küçük emperyal" Gürcistan'ın aldığı ders ise ayrı bir yazı konusudur.
Gürcistan Rusya'nın tuzağına düştü
Bölgede kendisine muhalif hiçbir iktidarı görevde bırakmamaya azimli olan Rusya özellikle son bir yıldır Gürcistan'la savaşma niyetini açıkça belli eden tavırlar sergiliyordu. Son günlerde yaşananlarda, bu yönde incelikle hesaplanmış ve artık aşinası olduğumuz bir Rus provokasyon klasiği maalesef. Moskova, Gürcü yönetiminin sert bir tepki vermesini sağlamak amacıyla Osetlerin bağımsızlık hevesini kışkırttı. Üniter bir Gürcistan yaratma heveslisi Gürcüler'de Tskhinvali'yi bombalamakla Rusya'nın tuzağına düşmüş oldu.
Yani çok kısa özetle, Rusya ne zamandır Gürcistan'a müdahale etmek için bir bahane arıyordu. Son dönemlerde içerde desteği gittikçe azalan Saakaşvili'de milliyetçilik kartına sarılıp G.Osetya'ya saldırmakla tarihi bir hata yaparak Rusya'ya bu bahaneyi altın tepside sunmuş oldu.
Amaç Gürcistan'ın NATO'ya girişini engellemek
Bütün bu olanların nedeni ise gayet açık: "Gürcistan'ın NATO üyesi olmasının Rusya'nın çıkarlarına ters düşmesi." Gürcistan, Rusya ile tek başına mücadele edemeyeceğini bildiğinden NATO'ya dahil olmak istedi. NATO ise Nisan'da gerçekleştirilen Bükreş zirvesinde, "toprak bütünlüğünü sağlamasını isteyerek" Gürcistan'a kapılarını şimdilik açmadı. Bu gelişmeden sonra Rusya, bu "hassas provokasyonla" G.Osetya'ya yerleşerek Gürcistan'ın NATO üyeliğini de tamamen engellemeyi amaçladı. Okumamız gereken "öz" budur. Keza Batılı kaynakların da olaya bakışı benzer yönde.
Sonuç olarak son askeri girişimiyle "Güney Osetya'da patron benim" diyen Rusya'nın, bölgede enerji kaynaklarına hakim olma kavgası veren tüm bölgesel ve uluslararası aktörlere de "bölgede çıkarlarının olduğu ve bu çıkarları korumak için de gereken adımları atacağını" gösterdiğini söyleyebiliriz.
Filler tepişirken biz ne yapmalıyız?
Savaş henüz sonlanmamasına rağmen olacakları kestirmekte zor gözükmüyor. Varolma mücadelesinde "Gürcistan" tehdidinden kurtulan G.Osetya ve Abhazya, daha büyük tehdit olan Rusya'nın kucağına iyice itilip "varoluş" mücadelesine daha dikenli bir yolda devam edecektir.
Bu sarih durum karşısında bizim de yüzümüzü realitelere çevirerek tahlilleri doğru yapmaya ihtiyacımız vardır. Abhazya ve G.Osetya'ya destek verdiği sanrısı ile Rusya'ya "şükran duygularımızı" sunmayı çıkar sayan "tarih yetimi" bir yaklaşım bize gelecek adına hiç bir şey kazandırmayacağı gibi çok şey de kaybettirecektir.
Şu hususlar gözden kaçırılmamalıdır: Ruslar 1992 yılından itibaren 14 yıl boyunca Abhazya'ya uyguladığı ambargoyu 2 yıl önce neden kaldırmıştır? Diğer bakışla, Abhazya'ya destek olduğu söylenen Ruslar bu ambargoyu neden 14 yıl boyunca uygulamıştır? Keza "Bağımsız Çeçenistan"da taş taş üstünde bırakmayan Rusya, Abhazya ve G.Osetya'nın "Gürcistan'dan bağımsızlığına" neden şiddetle destek vermektedir? Şartlara göre şekil ve zamanı değişen bu desteğin arkasında daima kendi çıkarlarının yattığı sır mıdır? Rusya'nın temel amacının, bu bölgelerin özgürlüğünü sağlamak değil, Gürcistan'ı zayıflatmak olduğu aşikar değil midir?
Hazar Havza'sında dünyanın iştahını kabartacak kadar ciddi doğalgaz ve petrol rezervi bulunmasına karşın Rusya genelindeki en fakir 10 bölgeden 5'inin Kuzey Kafkasya'da bulunması, bu 5 bölge olan Dağıstan, Adıgey, Karaçay-Çerkes, İnguşetya ve Kuzey Osetya'nın da kişi başına düşen milli gelir bazında en son sıralarda yer alması dahi olan biteni kavramak adına yeterli bir veri değil midir?
Anavatanımızda "özne" olmayı başaramadığımız sürece "nesne" olarak kullanılmak kaderiyle hep başbaşa kalacağız
Gelinen noktada artık basiretli duruşlara/stratejilere ihtiyacımız olduğu daha da netlik kazanmıştır. "İstikbal"i, yokoluş için çok daha büyük tehdit olan Rusya'nın içerisinde ya da himayesinde aramak çözümsüzlüğü çözüm sanmaktır. "Denize düşen yılana sarılır" mantığının kısa vadede "gerekçeleri" ya da "haklılığı" elbette tartışılabilir. Ancak "denize kimlerin düşürdüğü"nün tarihsel ve güncel gerçekliği de, "denize düşmemeye çalışmak" gibi bir seçeneğin olduğu da unutulmamalıdır. Gayretimizde bu yönde olmalıdır. Bunun da, Kuzey Kafkasya'nın ve Kuzey Kafkasyalılar'ın tümünü kapsayan "siyasi birlik" stratejileri geliştirmekle mümkün olabileceğini artık görmemiz gerekiyor. Özgür geleceğini düşünmek ve kurmak zorunda olan biz Çerkesler, bölgede küresel güçlere "nesne" değil, kendi davamıza "özne" olmamız gerektiğini artık iyice kavrayarak buna uygun stratejiler geliştirmeliyiz.
Anavatandaki küçük küçük cumhuriyetlerin tek başlarına bağımsız kalabilmelerinin imkan ve ihtimali yoktur. 120 binlik Abhazya'nın ve 80 binlik G.Osetya'nın "tam bağımsız" kalabilmelerinin mümkün olmadığı bir realitedir. Rusya içerisinde bir "varoluş" formülü de tarihsel doğrular ışığında başarısızlığa mahkumdur. Bu durum "efendi değiştirmek" manasına geleceğinden asla da "özgür olmak" demek değildir.
Tek çözüm çalışmalarımızın merkezine siyasi bir "hedef" koymaktır
Savaşlar dışında geçen zamanlarda "kültürel" motiflerin ötesinde bir gayreti olmayan, Rusya'ya yaklaşımlarda bazı STK'ları başta olmak üzere "teslimiyetçi" bir tavır sergileyen, Türkiye'nin Gürcistan'a verdiği askeri desteğe haklı olarak "tepki" veren ancak (her defasında sayılarının 7 milyonu aştığını söylemekten imtina etmemesine rağmen) engelleme adına hiçbir "etki"si olmayan Çerkes diasporasının ve onun örgütlü yapılarının silkinmeye ihtiyacı vardır. Bugünkü durumu tüm gerçekliğiyle değerlendirip özeleştiri yapmalıdır. Diasporanın artık net bir hedefi merkezine koyması, bu hedef etrafında fikir birliği oluşturması ve buna uygun kısa/orta/uzun vadeli politikalar geliştirerek verimli çalışması şarttır. Genç nesillerimizde eksikliği hissedilen ve çalışmalara katılımlarında ivme yaratacak olan "toplumsal bilinci" de sağlayacak bu "hedef", Çerkes halkının millet olarak hayatta kalması için "tam bağımsız ve birleşik bir Kafkasya'nın gerekliliği"dir. Kurtuluşun tek reçetesi "birlik"tir. Sadece ciğerimiz yandığı zaman sağlayabildiğimiz "birlik" nosyonunu çalışmalarımızın merkezine "siyasi hedef" olarak yerleştirmemiz ciğerimizin daha fazla yanmaması adına şarttır.
Bu "siyasi hedef", anavatan Kafkasya'daki tüm halkların bağımsız ve demokratik bir devlet çatısı altında güçlerini ve savunmalarını birleştirerek saldırılardan uzak barış, kardeşlik, güven ve huzur içinde yaşamasını sağlamaktır.
Bölgede yaşanan son gelişmeler bir kez daha idrak etmemizi sağlamış ve göstermiştir ki:
"Birleşik Kafkasya bir hayal değil, reel bir hedeftir"
Etiketler:
kendi penceremizden bakarsak... nail sönmez