NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
2
9
8
12
35305319 - Adige Heku 01.MP3

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri
SAVAŞIN BAŞKA BİR NEDENİ OLABİLİR Mİ

Savaşın başka bir nedeni olabilir mi BERİL DEDEOĞLU* / Artık hiçbir ülkede 'iç sorun' olarak tanımlanacak bir durum yok. Her sorun başka halkları ve devletleri ilgilendiriyor ve zaten herkes de herkesle ilgileniyor. Yaşananları Rus-Gürcü savaşı olarak görmek pek mümkün değil. Hiçbir devlet mağlup olacağı kesin olan savaşa delicesine girmez. Belki bu savaşta başka bir savaş vardır.
17-08-2008 - 5 kez okundu

Gürcistan'da yaşanan savaşa tam olarak ne isim verilirse uygun olur bilinmese de, tarafların ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya yetecek kadar kan döküldüğü ortada. Rusya, Gürcü lider Saakaşvili'nin tıpkı Kuzey Irak'ta kitle imha silahı kullanan Saddam gibi Güney Osetler'e müdahale ettiğini gerekçe gösterdi. Gürcistan'ın özerk bir yönetim altındaki iradeyi bertaraf etmeye kalktığını savundu ve bu arada, inandırıcı olmasa bile, insan haklarını da ihlal ettiğini ileri sürdü. Gürcistan ise, sanki varmış gibi, toprak bütünlüğünü bozmaya yönelik hiçbir faaliyete izin verilmesinin mümkün olamayacağından hareketle müdahalesini "ayrılıkçılıkla" mücadele olarak nitelendirdi.

SINIRLAR YENİDEN ÇİZİLİYOR . Bu çerçevede Rusya kendisini "insani müdahale" yapan konumuna yerleştirirken, Gürcistan kendisini vatan toprağını savunan egemen devlet olarak tanımladı. Bu haliyle bakıldığında uluslararası hukuk durumu açıklamada kifayetsiz kalır, zaten savaşlar da bu çerçeveden açıklanamaz; sorsanız herkes kendince çok haklıdır.

Zamanında sorulmamış soruların bedeli ödeniyordur belki. Gürcistan bağımsızlığını elde ederken bu bağımsızlığı ne yönde kullanacağına karar vermiş bir ülke profili çizmemişti. Gerçi 1990'ların başında Rusya'nın da nasıl bir güç olacağını kestirmek zordu, ancak potansiyeli belliydi ve Gürcistan'da Güney Osetya ve Abhazya gibi küçük sorun adacıkları ileride değerlendirilmek üzere sonraya bırakılmıştı. Dönemin Batılı yöneticileri ve hatta bölge halkları, o sıralar başka sorun çıkmamasının memnuniyeti içinde sıkıntıların dondurulmasına razı olmuşlardı. Hatta o kadar ki, Güney Osetya'daki barış gücünün Rusya liderliğindeki Rus, Oset ve Gürcü birliklerinden oluşmasına ses çıkarılmamış, buna hem uluslararası hem de barış gücü adı verilmesi yadırganmamıştı. Bugün birbirini öldürenlerin bu barış gücünün tarafları olmasına şaşıran var mıdır diye merak etmemek mümkün değil.

NATO üyesi olmaya can atan, hatta mümkünse AB ile en yakın ilişki kuran Kafkas ülkesi olmayı deneyen Gürcistan'ın bu uğurda yürüttüğü diplomasi kısmen başarılı olduysa da, söz konusu ilişkileri "gerçek" kılacak siyasal ve hukuksal önlemleri aldığı yolunda kuşkular bulunuyor. Dolayısıyla kaderini dış ilişkilerde "Batı"ya bağlamayı seçen Gürcistan, içeride o denli "batı" standardı sağlayamamış olabilir. Bununla birlikte bu durum, ne Güney Osetya'ya askerimüdahale yapmanın ne de Rusya'nın işgale varan bir cezalandırma sürecine girmesinin bahanesi olabilir.

Artık hiçbir ülkede "iç sorun" olarak tanımlanacak bir durum olamıyor, her sorun başka halkları ve devletleri ilgilendiriyor ve zaten herkes de herkesle ilgileniyor. İlgilenmenin ölçüsünü ise, ilgilenenin kapasitesi belirliyor. Gürcistan olayında Rusya'nın kapasitesi tartışılamaz ve Gürcü karar alıcıların bunu bilmiyor olmaları düşünülemez. Dolayısıyla yaşananları Rus-Gürcü savaşı olarak görmek pek mümkün değil, hiçbir devlet zaten yeneceği ülkeye savaş gibi maliyetli bir yolla haddini bildirmez, hiçbir devlet mağlup olacağı kesin olan savaşa delicesine girmez. Belki bu savaşta başka bir savaş vardır.

Meseleye stratejik olarak ve biraz geriden alarak bakmak mümkün. Soğuk Savaş sonrasının ilk sendromu Doğu Avrupa, Baltık bölgesi ve Balkanlar'da yaşanmıştı. O sıralar Rusya evinin içini topladığından ve bu sürece "Batı" da fazlasıyla destek verdiğinden adı geçen bölgelerle fazla ilgilenme imkânı bulamamıştı. Bu arada söz konusu ülkeler AB ve her halde tesadüf, NATO yoluyla kendilerini "Batı" kampına atmışlardı. İkinci sendrom ise 11 Eylül'le yaşanmıştı. Bu olayın faili ilan edilen Afganistan "Batı" tarafından bir anlamda ele geçirilirken İran en kötü çocuk ilan edilmiş, daha az kötü olan Irak ise işgal edilmişti. Art arda yaşanan bu gelişmeler sırasında Rusya'nın temel hassasiyetinin "zenginleşme" üzerinde yoğunlaştığı ve Orta Asya'ya öncelik verdiği söylenebilir.

Rusya zenginleşirken ABD'deki neo-con yönetimin zenginliğini savaşlarda erittiği, Çin'in giderek büyüdüğü, AB'nin giderek "gelecek"siz kaldığı ve halkların devletlerin önüne geçtiği bir döneme girildi. Afrika yeni güç mücadelesinin merkezi olurken eski mücadele biçimlerini savunanlar iktidarlarını korudu. ABD; Japonya, Tayvan, Hindistan, Afganistan, Irak, biraz Türkiye, İsrail, Mısır, Doğu Avrupa üzerinden bir hat çekercesine bağ kurdu. Boşluklar, Balkanlar'da Kosova'da, Ukrayna'da ve Kafkaslar'da Gürcistan'da ortaya çıkıyordu. Jeopolitik tanımlar gereği hepsi stratejik. Bu arada Rusya güçlendi ve burnunun dibine kadar gelip "füze sistemleri" kurmaya kalkışan neo-con'lara, istenirse daha neo-con olunabileceğini göstermek istedi.

ABD'NİN DÜŞMAN İHTİYACI . Şu bir geçek ki, ABD'nin Bush'lu yıllarda yaptıklarını dünyaya açıklayabilmesi için ciddi ve dişe dokunur bir düşmana ihtiyacı vardı. Bu konuda başından beri Rusya'ya davetkâr davrandığı, adeta kendisine düşman olması için elinden gelen tahriki yaptığı, aynı zamanda bu ülkenin kendisine rakip olacak kadar güçlenmesini sağlayacak yardımlarda bulunduğu söylenebilir. Belki tek beklenti, Rus-Çin ittifakının kurulmamasıydı.

Belki bir diğer beklenti de kararsız Avrupa'nın ABD'ye eklemlenmesiydi. Çin'de Olimpiyatlar başlamışken Rusya'yı savaşa çağıran Saakaşvili, bu davete icazet eden Rusya karşısında belki de Avrupa tutumunun açığa çıkmasına hizmet ediyordur.

Gelinen noktada Rusya'nın Gürcistan üzerinden önce ABD'yi, ancak daha çok Avrupa'yı sınadığı söylenebilir. Benzer biçimde ABD'de zamanında Gürcistan'ın NATO üyeliğine karşı çıkan Avrupalıları test ettiği ileri sürülebilir. Dolayısıyla buradaki esas mesele Avrupa'nın büyük zenginliğini kiminle paylaşacağına karar vermesiyle ilgili. AB, bilinçli biçimde yaratılmış olan Rus korkusundan etkilenip "cumhuriyetçi" Amerikan anlayışına yanaşırsa Rusya da rahat rahat Çin-İran dengesi içinden hareket edebilir Yok, Avrupa Rusya'yı karşısına almayı istemezse o zaman ABD, Çin ve Hindistan dengesine ağırlık verebilir. Dolayısıyla oyuncular arası mücadelenin yerel savaşlarla süreceği açık. Bu belki küresel savaş çıkmamasını sağlıyordur, kim bilir?

Gayet tabii, bunların hepsi stratejik senaryolardır. Halkların tercihleri farklı ve daha barışçıl durumlara işaret edebilir. Bununla birlikte ister "hard" ister "soft" parametrelerden bakalım, bu işlerin kesişme yerlerinden biri Türkiye. Türkiye ne denli istikrarlı ve istikrarını otoriter değil demokratik yönetimden kazanan bir ülke olursa ve ne ölçüde İran'la ve İsrail'le ya da Azeri ve Ermenilerle aynı anda görüşebilen bir ülke ise, koşulların omuzlarına yüklediği ağırlıktan da o ölçüde kurtulabilir. İsviçre öyle yapmamış mıydı?

* Prof. Dr.; Galatasaray üniversitesi Öğretim Üyesi / bdedeoglu@gsu.edu.tr

Etiketler:
savaşın başka bir nedeni olabilir mi

YORUMLAR
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır