NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
apsuva
4-5-6-7
10
4WORED1.MP3
11

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri

Notice: Undefined variable: db in /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/function.php on line 6

Warning: mysqli_query() expects parameter 1 to be mysqli, null given in /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/function.php on line 6
MAKRO MİLİYETÇİLİK

Bazı okurlar Gürcistan'daki savaşla ilgili olarak yazdığım son yazıdan, benim Güney Osetya'nın bağımsız devlet kurma isteğine karşı olduğum, bu yüzden de Gürcistan yönetiminin katliamına yeterli şiddetle karşı çıkmadığım gibi bir sonuç çıkarmışlar.
17-08-2008 - kez okundu

Evet o yazı "Baş olayım da isterse soğan başı olayım ihtirasıyla bir kasaba nüfusundan yeni bir devlet yaratmaya çalışanları kendi ihtiraslarıyla baş başa bırakamadıkça da savaşlar bitmiyor." cümleleriyle bitiyordu. Ayrıca, "Osetya halkı bir türlü kafasını o endoktrinasyondan kurtarıp da, 'Özerk olmuşum, bağımsız olmuşum; Gürcistan'ın parçası olmuşum, Rusya'nın parçası olmuşum, benim için fark etmez; ben bunun için ölmem ve öldürmem' diyemiyor" da deniliyordu. Ama hemen arkasından da şu satırlar geliyordu: "Gürcüler de çıkıp 'Osetya'nın statüsünden bize ne? Ne isterse öyle olsun, biz bunun için savaşmayız, bizi bizim özgürlüğümüz ilgilendirir' diye diretemiyor."

Demek istediğim, o yazının amacı, "makro milliyetçilik"le "mikro milliyetçilik" arasında taraf tutmak değil, devletin bölünmezliği, sınırların değişmezliği, ya da bağımsız devlet sahibi olma ihtiyacı gibi ideolojik şartlanmaları sorgulamaktı.


Ama doğrusu eğer bir öncelik tercihi yapmak zorunda kalsaydım; yani hakim devlet şovenizminin eleştirisini mi, yoksa mikro milliyetçilik akımlarının eleştirisini mi daha önemle ele alayım diye düşünseydim; insanları ille de kendi devletini kurmaya iten ruh halini öne almayı tercih ederdim. Çünkü malum, hakim devlet şovenizmi yeteri kadar teşhir edilmiş durumda. Çok uzun bir süreden beri, bütün uluslararası toplum tarafından kınanıyor. Ama ikincisine karşı hâlâ çok yaygın bir sempati ve destek var.


Madem konu açıldı, ayrılıkçı hareketlere neden sempatiyle bakmadığımı bir kez daha anlatayım.

Siyaset literatüründe "Ulusların kendi kaderini tayin hakkı" diye bilinen kavram, bir zamanlar her derde deva bir formül olarak ortaya atılmış bile olsa, gerçekte sorunu teorik planda bile çözemedi. Çünkü daha en başında, hangi etnik toplulukların "ulus" olarak tanımlanmayı hak ettiği, hangilerinin etmediği konusunda fikir birliği sağlamak mümkün olmadı.


Ama tanım kargaşası bir yana, sağduyulu insanlar farkına vardı ki, bölünmenin sonu yok. Yeryüzünde kurulu bütün devletler içinde farklı etnik kökenleri, farklı dinleri, farklı dilleri, farklı kültürleri, farklı ekonomik çıkarları olan topluluklar cirit atıyor. Bazı ülkelerde bu farklılıklar bir arada yaşamaya engel olmazken, bazılarında oluyorsa, sorun farklılıkların varoluşundan çok, rejimlerin niteliğinde gizli demektir. Mesela İsviçre'de ya da Amerika'da farklı milletlerden insanlar kökenlerini bilmelerine rağmen ortak bir kimlikte -İsviçrelilik ya da Amerikalılıkta birleşebilirken başka bazı ülkelerde böylesi bir farklılık bitmek tükenmez bilmez kanlı savaşlara sebep oluyor.

Aradaki fark, birlik içinde çeşitliliğe imkan tanıyan yollar yordamlar bulmuş olup olmamak

Ayrılıkçılar, bir ülkede huzurun ancak homojenleşme ile sağlanabileceğine inanıyorlar. Ne boş bir hayal. Etnik olarak homojen olsa ne olacak; bütün diğer farklılıklar, çelişkiler ne olacak? Homojen, çelişkisiz bir toplumun varolabileceğini düşünmek, bütün sinirleri alınmış vücudun canlı kalabileceğini hayal etmeye benzer. Toplumlar farklılıklarıyla birlikte bir arada yaşamayı beceremedikçe bölünmenin sonu gelmez. Her bölünmede yeni bir devlet aygıtı daha yaratır ve böylece bir devletin yükünü daha taşırız, tabii şiddetini ve baskısını da� Oysa dünyada ayrılmak ve kendi devletini kurmak için harcanan çaba, mevcut devleti sınırlamak, o ülkede yaşayan bireyleri ve farklı grupları daha özgür kılmak için harcansaydı, dünya çok daha kansız ve mutlu bir yer olurdu.


Bütün mesele toplumların çeşitliliğini korumaya yarayacak yollar, formlar, farklı federalizm çeşitleri, yaratıcı özerklik denemeleri, bulmak, yaratmak, eskiden bulunanları revize etmek, ama farklılıklarımızla birlikte yaşama konusunda kolay kolay pes etmemek.

Gülay Göktürk - BUGÜN

Etiketler:
makro miliyetçilik

YORUMLAR
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır