Kafkas denkleminde en çok sıkıntı çekenler ise AB ve başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri olacaktır. Türkiye'nin, Karadeniz'e demir atan Amerikan gemilerini ve bu konuda yaşadığı sıkıntıları Rusya'ya çok açık bir dille anlatması ve etkili bir diyalog mekanizması kurması burada çok önemli. Bu bakımdan Kafkasya İstikrarı ve İşbirliği Platformu'nun hayata geçirilmesi oldukça önemli bir kazanım sağlayacaktır; hem de Rusya'yla ilişkilerin çok taraflı bir yapı içerisinde kurulması, Batı ile ilişkilerimizde sıkıntı yaşamamızı da engelleyecektir. Bu projenin hayata geçirilmesi Rusya'nın Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarını tanımasının ardından her ne kadar zorlaşmış olsa da, Türkiye'nin bu insiyatif için çabalarını sürdürmesi bile hareket alanını genişletecek, ilişkilerinde elini rahatlatacaktır.

Transatlantik ilişkileri de sıkıntı bekliyor önümüzdeki dönemde. Zira Beyaz Saray'ın Sarkozy'nin Moskova ziyaretini nahoş karşıladığını bilmekle beraber, Gürcistan krizinin yönetiminde AB'nin ön plana çıkmasından çok da memnun olmadığını tahmin etmek güç değil. Özellikle Fransa ve Almanya'nın Rusya'ya karşı takındığı ılımlı tavırla birlikte, Irak meselesinde oluşan çatlak belirginleşiyor ve daha da derinleşecek gibi görünüyor. Zaten NATO içinde bu durum baş göstermeye başladı bile. ABD'nin Doğu Avrupa ülkelerini yanına alarak yaptığı Gürcistan hava sahasını Rusya'ya karşı NATO'ya ait Awacs savaş uçaklarının koruması teklifi, Türkiye, Almanya ve Fransa'nın karşı çıkması üzerine reddedildi. Önümüzdeki günlerde ortaya atılacak Rusya'yı, Gürcistan'ı ve Ukrayna'yı hedef alan benzer teklif ve adımlar bu gerilimi daha da tırmandırabilir. AB içinde de aynı sıkıntı hâkim. Fransa ve Almanya'nın Rusya'ya karşı izlediği dengeli ve hassas politika, İngiltere ve Doğu Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bazı üyelerin tepkisini çekebilir. Kimi üyeler mümkün olduğunca Kafkasya'ya bulaşmama taraftarıyken, diğerleri bir an önce Gürcistan ve Ukrayna'ya yaklaşmanın yollarını aramak isteyecektir; Rusya'yla ilişkilerde yaşanan zorluğa bir de bu mesele eklenecek.

Maalesef mevcut tabloda yanıt bekleyen pek çok soru var: Dünyada birçok kriz bölgesine batmış olan ve sürekli olarak çıkış stratejileri üretmeye çalışan ABD ve rakibi Rusya, 11 Eylül sonrası dünya konjonktüründe bu gerginliği daha ne kadar tırmandıracak, tırmandırabilecek? ABD ve Rusya'nın taviz vermez politikaları arasında sıkışıp kalan Güney Osetya ve tüm Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu kendilerini bu düellodan ne şekilde en az yara alarak kurtarabilir? İki 'cephe´arasında kalan Türkiye daha ne kadar ip cambazlığı yapmak zorunda kalacak? Elimizde kalan tek cevap ise; güvenlik algılayışı, tehditler, savunma teknikleri ve ne kadar değişirse değişsin, küçük ülkelerin halklarının çektiği zulmün büyük güçlerin kanlı hesaplarında hiçbir zaman hiçbir değeri olmadığı...

KAYNAK: http://taraf.com.tr/haber.asp?id=16746

Etiketler:
kafkaslarda kazananlar kaybedenler