RUS RESMİ POLİTİKASINA ELEŞTİRİ: '300 YILDIR GÖÇMENDEN KORKMAYANLAR BÜYÜ
Rus Resmi Politikasına Eleştiri: '300 Yıldır Göçmenden Korkmayanlar Büyüdü'
Rusya'nın yıllardır bitmeyen bir çelişkisi var: Bir yandan nüfus azalıyor, öbür yandan büyüyen ekonominin işçi açığı artıyor. Açığı kapatmak için göçmenlere ihtiyaç duyuluyor ama bunun da ülkede güvenlik-demografik sorunlar yarattığı kaygısıyla önü kesiliyor.
01-01-2009 - 5 kez okundu
Son ekonomik krizle göçmen kotaları iyice azaltıldı. Önde gelen ekonomi gazetelerinden RBK Daily, göçmen işçilerle iligili uluslararası bir araştırmayı şu başlıkla verdi: "Son 300 yılda göçmen almaktan korkmayan ülkelerin ekonomileri başarılı oldu."
İşte RBK Daily'deki yazının tamamı:
"ABD Brown Üniversitesindeki iki iktisatçı bilim adamı, "Neden bazı ülkeler, elverişli başlangıç şartlarına (verimli topraklar, zengin doğal kaynaklar) sahip olmalarına rağmen daima az gelişmişlerin listesinde bulunmaktadır?" sorusuna cevap verebilmek için 165 ülkenin tarihine 300-500 yıl öncesinin göç süreçleri prizmasından bakarak gözden geçirmişler", diye yazıyor RBK Daily.
Louis Putterman ve David Veil'in yaptığı araştırma, "kitlesel göçün yoğun olarak gerçekleştiği bölgelerde geleneksel ekonomik ilişkilere yeni akımlar eklemlenmekte ve kültürlerin simbiyozunu temel alan bölge insanları en başarılı ekonomik stratejileri geliştirmekteydiler" hipotezine dayanmaktaydı. Ayrıca, göç eden atalar sayesinde, farklı ülkeler arasında bir nevi köprü oluşarak dış ticaret ilişkileri de gelişmekteydi. Yanı sıra, bazılarının başarısını, diğerlerinin geri kalışını belirleyen zaman aralığı ise bilim adamlarının tahminine göre XVI - XIX yüzyıllardadır.
"Ancak, tek başına göç olgusunun varlığı, ekonominin büyümesi ve gelişimi demek değildir diye belirtmekte yarar var" diyor ve ekliyor RBK Daily'den tarih uzmanı Mihail Amosov: "Nüfus hareketine, toprak edinmek ve kaynakları benimsemek eşlik ettiğinde ancak ilerlemeden bahsedilebiliyor."
Bu iktisatçılar tarafından geliştirilen "Dünya göç matrisi"nin yardımı ile göç konusunda iki temel eksen ortaya çıkarılmış oldu: Avrupa ekseni ve Asya ekseni.
Her birine bilim adamları vericiler (temel göç akınlarının geldiği o zamanın en gelişmiş bölgeleri) ve alıcılar (göçlerle birlikte yeniliklerin ve iktisadi geleneklerin aktığı yerler) adını verdi. Avrupa ekseninde merkez verici olarak İngiltere ortaya çıktı, alıcı ülkeler olarak ise ABD, Avustralya, Yeni Zelanda.
Asya ekseninde merkez olarak Çin kabul edildi, alıcı olarak ise Japonya, Singapur, Tayvan.
Bu bölgelerdeki göç akınlarını analiz eden araştırmacılar gördüler ki, alıcı ülke, merkezden gelen akımları ne ölçüde kabul ederse ve ne kadar çok yabancı daimi ikametle topraklarında kalırsa, o devletin kaderi gelecekte o derece olumlu gelişiyordu. Örneğin Büyük Britanya'nın geçmişteki sömürgelerinde, ABD, Avustralya ve Kanada'da yerel halk sadece % 3 oranındadır, diğerlerini ise Avrupa, Latin Amerika v. b. yerlerden gelenler oluşturuyor. Hâlbuki, Afrika ve Asya'daki sömürgelerde İngilizler hayat bulamamıştır ve yerel halkın yüzdesi 90 - 98 civarındandır.
Buna dayanarak Putterman ve Veil, yerel halk oranı ile ülke refahı arasında yakın bir ilişki olduğu sonucuna varmış bulunmaktadırlar: bir ülkeye XVI - XIX yüzyıllarda ne kadar çok sayıda yabancı geldiyse, o devletin ekonomisi bugün daha başarılı olmuştur."
Rusya'da da başarılı ve depresif bölgeler mevcut.
"Putterman ve Veil'in matrisinden Rusya'nın demografik tarihine bakacak olursak, RF'de hangi bölgeler için gelişim perspektifi mevcut, hangileri hala sonlarda kalacak bu görülebilir" diye konuya açıklık getiriyor Mihail Amosov.
"XVI yüzyılda Rusya'da göç, Korkunç İvan'ın askeri harekâtları ve toprak elde etmesi ile ifade bulmuştu. İlk olarak Kazan, Astrahan ve elbette ki Sibirya. Tabii müteakiben bu bölgelerin benimsenmesi ile İrkutsk, Yakutsk, Omsk, Novosibirsk gibi şehirlerin kurulması, Orta Rusya'dan gelen Kazakların etkin katılımıyla olmuştur. Sibirya'daki demografik yapıya bakacak olursak nüfusun temel kısmı o Kazakların şimdiki halefleridir" diyor ve şöyle devam ediyor tarihçi Amasov:
"Aynısını Astrahan ve Kazan'da da görmekteyiz, kısa bir süre öncesine kadar otokhton halklar % 40'n altında kalmaktaydı. Daha sonra aynı Kazaklar Krasnodar'ı kurdular.
I Petro'nun Rusya'nın merkez bölgesinden yerleşimcileri "kovduğu" Sankt - Peterburg ve Arhangelsk'i de anmadan geçmemek gerek. Tesadüf mü değil mi bilinemez, ancak "göçmenlerin" yerleşmiş olduğu bu şehirler, bugün itibari ile ekonomik açıdan daha çok perspektif vaat etmektedir. Buna karşın, yerel geleneklerin muhafaza edilmiş olduğu ve tüm tarih boyunca göç süreçlerinin zayıf olduğu Tula, Tver, Riazan, İvanovo, Kostroma gibi bölgeler, depresiftirler ve ekonomik olarak az gelişmişlerdir. Böylece yeni kuramda rasyonel bir nüve mevcuttur."
Yararı öngörmek ve siyasi tutarlılığa uymak gerek
Amerikalı bilim adamlarına göre, devletlerin refahı % 10 'un üzerinde bir oranla 300-500 yıl önce yapılmış olan göçlerle açıklanmaktadır. Belirtildiğine göre, genç ülkeler göçmenlerle birlikte teknoloji, üretim sırları, sermaye ve uzmanların yanı sıra, onların "patronlarının" eşsiz deneyimlerini de kabul etmekteydiler. Ve özellikle yabancıların hatalarından ders alma fırsatından yararlanan genç ülkeler ve bölgeler, bin yıllık bir boşluğu aşma fırsatını buldular ve gelişimlerine sıfırdan değil de oldukça yüksek bir düzeyden başlayabildiler.
Uzmanlar, mevcut araştırmanın, dünya toplumlarını, göç konusuna yaklaşımlarını gözden geçirmeye yöneltmek için hazırlandığını belirtiyorlar.
Sonuç olarak tarihi örnekler göstermektedir ki, benimseme yeteneği olan ve yeniliklere açık ülkeler kazanmaktadır. (turkrus.com
Etiketler:
rus resmi politikasına eleştiri yıldır göçmenden korkmayanlar büyü