SİNAN ALBAYRAK TÜRKAN ŞORAY KANUNLARIM VAR.
Muhalif yazar Hakan Albayrak'ın oyuncu kardeşi, Parmaklılar Ardında dizisinin doktoru Sinan Albayrak, "Ağabeyimle içinde bulunduğumuz cemaat ve yaptığım iş ne kadar farklı olsa da fikir olarak aynıyız." diyor ve ekliyor;
26-01-2009 - 5 kez okundu
Fotoğraftaki resme dikkatlice bakın. Ne kadar Hakan Albayrak'a benziyor değil mi Bu benzerlik sadece benim dikkatimi çekmemiş olacak ki Sinan Albayrak Abisi Hakan Albayrak'la nasıl karıştırıldıklarını anlatıyor. Sinan Albayrak'ın ilginç bir ailesi var. Ankara'da konservatuardan mezun olan Sinan evin en küçük çocuğu. Abisi Hakan Albayrak ise kendi mahallesinde radikalliği ile tanınan, davası için cezaevine yatmış biri. Üçüncü numara Okay abisi ise Ankara'da TRT'de kameramanlık yapıyor. Almanya'da Hayatını Yoga felsefesine adayan başka bir ağabey daha var. Bu farklı kumaşlardaki dört erkek çocuk bir aileden çıkmış. Sinan ne kadar farklı camaate ait olsa da hassasiyetleri Abisiyle aynı. Maneviyatı güçlü, duyarlı. O da bu özelliklerinden dolayı cemaatinden ayrılıyor ve şöyle diyor; Oyunculuğu evet ama camiaya hayır. Kübra
Merak ediyorum ve sabırsızlıkla bekliyorum. Din, dil, mehzep farklılığı olmadan herkesin özgürce yaşabileceği dünyanın zamanı gelecek mi 'Umut insanı en son terkeden duygudur' diyor bir yazar. Umurlur ki tükenmeden, gerçek suretine kavuşur ve insanlar tarafından oluşturulan ön yargı duvarları yıkılır. Bu konuya güzel bir örnek Sinan Albayrak. Hem ailesiyle hem mesleğiyle hemde duruşuyla. Oyunculuğu, fikrini çekinmeden söylemeyi ve kimliğini gizlemeden yaşamayı seviyor. Ama bu durum onu bulunduğu camianın dışında bırakıyor. Enteresan olanı ise tüm bu kurallar arasında sıkışmasına rağmen hala oyunculuk yapıyor olması. Asıl bilmek istediğim Sinan Albayrak'ın bundan sonraki oyunculuk yaşamı. Çünkü bu şartlarda girdiği bu yolda ne kadar yürüyeceğini açıkçası merak ediyorum... Büşra
Oynamak nedir?
Hissedebilmek ve bunu seyirciye hissettirebilmektir. Canlandırdığınız karakterin ruhuna inanmanız gerekir.
Ya inanmazsa...
İnanmadığınızda oynadığınız şey oyuncak olur.
Peter Brook 'Oyunculuk bütün kalbinle yalan söyleme sanatıdır.'diyor...
Oynamak kelime anlamıyla doğru olmayan birşey. Biz orada gerçek birşey yapmıyoruz. Yalan bir dünyayı kurguyu insanları inandırıyoruz. Kendim inanmazsam yalan söyleyemem. Yalan söylemekte bir ustalık işi.
Yalan söylemek kötü değil midir?
Eğer herkes sizin yalan söylediğinizi biliyorsa değildir.
Ya bu yalanlara inanan olursa...
Evet aslında doğru. Ben bu durumu birebir de yaşadım. Ali Sürmeli bir dizide MİT ajanını oynuyordu. Trafikteyiz o benim önümde telefonla konuşuyor. Kırmızı ışıkta durdu ve Trafik polisi geldi. Herhalde uyaracak diye düşündüm. Baktı ve kim olduğunu anladı. Trafiği durdurdu. Kırmızı ışıkta durmasına rağmen Ali Sürmeli'ye selam verip geçmesine izin verdi.
Hep başkası gibi davranıyorsunuz. Kendinizi yok ediyorsunuz. Başka biri olmanın nesi iyi?
Bence çok iyi birşey bu. Çünkü tek beden ve ruh gerçeğinin dışına çıkıyorsunuz. Böylelikle birden fazla ruh taşıyorsunuz. Sizde keşke onun gibi konuşabilseydim yada onun yerinde olabilseydim demiyorsunuz.
Zaman zaman belki...
Ben diyorum. Keşkelerimi oyunculukta giderdiğim söylenebilir aslında. Farklı bir ben olabiliyorum..
Başkası olmak güzel peki ya kendiniz. Ona vakit ayırabiliyormusunuz?
Tek bedende birden fazla ruhla başa çıkmak zor. Ama maneviyat gerçek ruhunuzu hatırlatıyor. Maneviyat ruhun bekçisi ve o bekçi olmasa işim çok zor.
Beğenilme duygusu, heryerde kendinizi görebiliyorsunuz. Maneviyat egoya savaş açabiliyor mu Sizin egonuzla sürtüştüğünüz zamanlar olmaz mı ?
Sürtüşüyor tabiki. Burada hangi tarafın dişlerinin kırıldığı hangi tarafın sağlam kaldığı önemlidir. Bu denge bazen bozulabilir. Ama egomla savaşıyorum tabiki.
Yaptığınız şey size huzur veriyor mu
Hayır aslında huzur alıyor. Çünkü rahat değilsiniz. Peşinizde bir sürü kamera. Esnemek istersiniz, ağlamak istersiniz yapamazsınız. Bunlar benim huzurumu kaçırıyor.
Huzursuz olduğunuz şeyi niye yapıyorsunuz? 'Ne yapıyorum ben' demiyormusunuz?
Çok sık söylüyorum hemde. 'Neden bu camianın içindeyim' diyorum. Mesleğimi yapmayı seviyorum ama içinde olmayı sevmiyorum. İçim bazen keşke bu işi yapmasam diyor. Başka birşey yapsam diyorum.
Ne yapabilirsiniz başka?
Yıllarca psiko drama eğitmenliği yaptım. Çocuklarla içiçeydim. Kalıbımı kırmak adına yaptım bunu. O çocukların içinde kaldığımda yumuşacık oluyordum. Çocuk oluyordum. kendimi yeniden inşaa edebiliyordum. Çocuklarla olabilirdim. Ama bunu çok düşünmemeye çalışıyorum belki o zamanda mutsuz olabilirim.
Camianızla aranız nasıldır?
Camiam da çok benimsenmiyorum. Projelerde kavga gürültü çıkaran biri değilim. Ama o insanlarla aynı frekansa sahip olmadığım için onlardan ayrı dururum. Kendi camiamla içli dışlı değilim.
Neye bu tavır?
Bunu bilinçli yapıyorum. Oyunculuk çok zor bir meslek. Bilinç altınız ağır darbeler alabiliyor.Manevi yönden kendinizi güçlü tutmazsanız çok çabuk dağılırsınız.
Güçlü tutmak ne demek?
Bir role hazırlanırken bilinç altınızda o rolle ilgili ortak paydaları çıkarırsınız. Canlandıracağınız karakteri kendinize ait olan bir malzemeyle işlersiniz. Oyuncularda bazen bu sebeple psikolojik dengesizlikte söz konusudur.
Az önce darbelerden bahsettiniz. Nasıl darbeler bunlar?
Grotowski şunu söyler:'Bir karakter yaratmak için once kendi karakterinizi öldürmeniz gerekir' Bu ölüm sırasında ciddi piskolojik dağılmalar yaşıyabilirsiniz.
Peki maneviyatı bir sığınak olarak mı görüyorsunuz?
Evet. Çünkü bunu yapmadığınızda herşeyin aşırısını yaparsınız. İçkiye ve gece hayatına dalabilirsiniz. Bence bu kontrolsüzlüğe düşememenin yollarından biridir maneviyat. Oyunculukta yorucu bir evre geçirdiğimde neye sığınabileceğimi biliyorum. Bende dengemi maneviyatta kuruyorum.
Genelde oyuncularda inanç kavramı merkeze konmaz. Ezberi mi bozuyorsunuz?
Evet bizde müslümanım demek utanç verici birşey. Oyuncular için 'Allaha ve Peygamberine inanıyorum' demek büyük cesaret ister. Ciddi oranda dışlanırsınız. Halbu ki Amerika'da bir oyuncu Oskar alırken elini yukarıya kaldırır ve ilk söylediği şey; 'Tanrıya teşekkür ederim'der. Bende ödül alıp Allah'a teşekkür etmek istiyorum.
ÖDÜL ALDIĞIMDA ALLAH'A TEŞEKKÜR EDECEĞİM
Peki maneviyatla oyunculuk kavga etmiyor mu Hiç arada kalmıyor musunuz?
Bana doğru gelmeyecek bir proje olduğunda olur. Zaten o zaman inancıma göre haraket ederim.
Ne yapmazsınız mesela?
Türkan Şoray kanunlarım vardır. Öyle bir sahneyle karşı karışıya geldiğimde inancımı tercih ediyorum.
Sizin söylediğinizi hererkek söylemez...
Evet söylemez. Zaten yapımcılara da komik geliyor. Ama bunlar benim doğrularım.
Nereye kadar gider bu direniş?
Gidebildiği yere kadar. Çevremden çok duyarım. 'Sen daha iyi bir konumda olmalıydın. Basının takip ettiği biri olmalıydın.' derler. Basının takip ettiği kişi olmak çok kolay. Ama sizinle röportaj yapmak daha zor.
Neden zor?
İstesem magazinel bir röportaj verebilirim. Bunu yapmak çok kolay. Ama sizinle konuştuğum şeyleri herkesle konuşamam. O çarkı sevmiyorum ben.
Bu camianın nesini sevmiyorsunuz?
Korkaklığını ve kaypaklığını sevmiyorum.
Ve bu dayatılan kalıp size uygun değil...
Değil evet. Zaten düzgün bir kalıp yok. Bir kalıp oluşturulamadı henüz.
Alkol kullanmamanız garip karşılanıyormuş neden?
Bir oyuncuysanız garip karşılanır.
'Oyuncuysanız alkol kullanmalısınız' var mı böyle birşey?
Kanaat odur.
Siz neden kullanmıyorsunuz?
Beşyıl barda çalıştım ve güvenliği yaptım. Alkol kullanan o kadar çok insan gördüm ki onun içinde olmanın ne demek olduğunu biliyorum. Sarhoş insandan da hoşlanmam. İnsanın kendi iradesiyle kendini şuursuzlaştırmasını anlamıyorum. O yüzden de alkol kullanmıyorum.
Fiziğiniz dışında neleriniz benzer? Mesela fikirleriniz benziyor mu
Evet. Hakan kalemini kullanarak düşüncesini cesurca söyler. Ben de öyleyimdir. Bulunduğum camia da genelde herkes fikirlerini özgürce dile getiremez ama ben söylemem gerektiğini düşünüyorum. Genelde sanatçıların desteklediği konular bir üst sınıfın derdidir. Gerçek anlamda acı çeken orta sınıf kesime destek vermezler.
Bunu söylerken sağdan mı bakıyorsunuz yoksa soldan mı ?
Sağ sol olarak değil, ortada durup sağına ve soluna düzgün birşekilde bakabilmek önemli benim için.
İyi ama oyunculuk mu yapıyorsunuz misyonerlik mi
Ben bir misyona sahibim demiyorum ama misyon tarafını daha çok seçiyorum ve buna sahip olmamız gerektiğini söylüyorum. Oyuncu içinden hissettiği şeyi söylemelidir. Kutuplu bir toplumda yaşıyoruz ve bazen hissetmeseniz bile o kutupları bir araya getirmek için sözler söyleyebilmelidir.
Bu duyarlılığınızı gösterecek bir örnek verin...
Bundan ongün önce Gazze'ye gitmek için yola çıktım. Direnişçilerle birlikte kaldım. Medyanın bize anlattıklarından çok daha farklı bir dünya gördüm.
Sadece 'Sinan ve Hakan Albayrak' mısınız? Var mı başka kardeşiniz?
Dört kardeşiz. Ben en küçükleriyim Hakan benim bir büyüğüm. İki büyük abim daha var.
Onlar şimdi ne yapıyor?
En büyük abimin Almanya'da yoga salonu var. Hayatını Yoga Zen kültürü ve felsefesi içinde yaşıyor.
Müslüman değil mi
Müslüman ama farklı bir şekilde yaşıyor dinini.
Başka...
Onun bir küçüğü Okay abim de Ankara'da TRT'de kamereman. Zaten Hakan'ı biliyorsunuz...
Siz oyuncusunuz. İnancını radikal bir şekilde savunan bir abiniz, hayatını yogaya adamış başka bir ağabeyiniz var. Nasıl bir aile ki, bu kadar farklı kumaşları çıkartabilmiş?
Almanya'da büyüdük. Ailenin yanı sıra kültürlerinde çok etkili olduğunu düşünüyorum. Çerkezim ve Çerkes kültürüyle yetiştim. Köyüme gittiğim de düğünlerle karşılanıyorum. Geleneklerimizde çok güzel tanışmalar vardır. Muhabbet faslımız farklıdır.
Ne alakası var bu durumun Çerkes olmakla?
Olmaz mı! Herkesin kültürü farklıdır. Kültürler insanları şekillendiriyor. Almanya'da yetiştik, hem Türk kültürüne hemde Çerkes kültürüne sahibiz. Bu kültürlerin bileşkesinde bireyler olduk. O yüzden hepimiz özgürce ne yapmak istediğiyse yaptı ne savunmak istediyse savundu.
İnançlı bir aileden geliyorsunuz. Aileniz oyuncu olmanıza karşı çıkmadı mı ?
Tiyatro yöneldiğim zaman bir 'neden' sorusuyla karşılaştım. Ama aile yapım benden çok farklı değildi. Ağabeyim de bir sinema filminde oynadı. Okul döneminde de tiyatroyla uğraşıyordu. Evimizde her zaman sinema çok önemliydi. Çok iyi bir film koleksiyonumuz vardır. Annem de akordion çalıyor. Doğum gününde ona bir akordion aldım.
Abinizle hassasiyetleriniz birbirine çok yakın. Aynı fikrin iki farklı şubesi gibi. Nerede ayrıştınız?
Tabiki içinde bulunduğumuz camaat farlılığı ve yaptığım iş. Ama fikir olarak ayrışmıyoruz.
Ağabeyim beni hiç yargılamadı
Abi tavsiyesi alır mısınız?
Hayır.
Siz kardeşsiniz. Hiç mi konuşmazsınız, inancınızı veya hayata olan bakışınızı...
Birbirimizi hiç sorgulamadık. Abimle inancımızın değerini biliyoruz. Hakan ben ne yaparsam yapayım saygı duyar. Gerekli olduğunda konuşuyoruz tabi.
Eleştirmez mi hiç?
Şöyle bir anım var. Hakan cezaevindeydi. Omuz Omuza dizisinde oynuyordum. Abim heyecanla hücre arkadaşlarına; 'Kardeşim dizisi başlıyacak' diyor. Oturuyorlar hep birlikte diziyi izliyorlar. Hakan beni cezaevinden arıyor. 'Beni çok utandırdın.'diye. Neden? Diye sordum. "Kardeşimin dizi diye herkesi topladım. Ne biçim bir dizi kadınlar erkek erkekler kadın gibi."dedi. Bu beni izlemek hoşuna gidiyor ama fikrini de söyler.
Biz Hakan beyle sizi bir araya getirmek istedik ama gelmediniz neden?
Hakan konu ailesi olduğunda kayırma düşüncesinden hoşlanmadığından genelde ayrışır. Bu durum reklama giriyordu o yüzden kabul etmedik.
Sizin bir isminizde Taymin. Anlamı nedir?
Taymin bir Çerkes ismi. Anlamı bulut. Bu ismi kendim seçtim.
Neden bulut peki?
Anlamını sonra öğrendim. Ama benim kendime Çerkez isimi vermemdeki sebep köklerimi yaşatma içgüdüsü. Bu topraklara aidim ama köklerim kafkaslardan geliyor. Yakın bir tarihe kadar ailemin soyadı farklıydı. Soyadı kanundan sonra kendi soyadımızı kullanamadık. Ben de kendime isim koyarak Çerkez olduğumun altını çiziyorum.
Allah'a inandığını bilseydim seni okula almazdım
Peki bu camia da nasıl barındınız?
Barına bildim mi bilmiyorum aslında. Bana ihtiyaçları olduğu için barınabildim belkide. Her zaman bir rol için biçilmiş bir tip vardır. Bu iki taraflı bir anlaşma gibi. Bir cast sorumlusu oyuncuları seçerken zihnindeki oyuncuları yoklar. Şuur altında da sizin yüzünüz vardır. Benim fiziğimde de insanlara ihtiyaç var. Bazende tam tersi oluyor. Mesela beni şeriatçı görenler de var.
Öyle bir ithamla karşılaştınız mı ?
Çok. Öğrencilik yıllarımda başladı bu durum. Ankara'da konservatuar da okurken ilk haftam da Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden biri Cüneyt Gökçer'in dersiydi. Bir oyun üzerine konuşuyorduk ve metinde Tanrı kavramı geçiyordu. Aranızda Tanrıya inanan var mı diye sordu. Heralde soruyu yalnış anladım dedim çünkü kimseden ses çıkmadı. Sınıfta sadece benim elim havadaydı. Döndü bana 'Ne yani sen Tanrıya mı inanıyorsun' dedi. Evet ben Allah'a inanıyorum dedim. Müslüman mısın dedi? o kadar yabancılaştım ki bu soruya. Evet Müslüman'ım dedim.
Sonra...
'Öyle olduğunu bilseydim seni okula almazdım' dedi. Tiyatroyla dinin bir alakası yoktur. Ama bu eğitimi veren herkesin görüşü aşağıyukarı böyle.
Siz de Allaha ve Peygambere inanan oyuncu olur dediniz...
Tabiki. Benim taşıdığım inancı ve yetiştiğim aile de oyuncu çıkar. Aksine insanı maneviyat besler.
Abinizle çok benziyorsunuz....
Evet. Hakan'dan imza istiyorlar. Bana da 'Yazılaranızı takip ediyorum çok beğeniyorum' diyorlar.
Benzetilmek güzel birşey mi
Sıfat olarak benzetilmek çok önemli değil. İnanç olarak benzetilmeyi daha çok isterim. Ama biliyorum Hakan gibi hiçbirimiz olamayız.
Yeni Şafak >< 25.01.2009
Etiketler:
sinan albayrak türkan şoray kanunlarım var