NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
13
35305319 - Adige Nise 15.MP3
4-5-6-7
apsuva
4WORED1.MP3

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri
APSUVA-ADİGE KARDEŞLİĞİ ÜZERİNE

"KARDEŞ KARDEŞİ İÇİN VARDIR" Yazan: Bagrat Şınkuba(16.01.1993) Çeviri :İrfan Okuyucu (Ahocba) (14.03.2009) Dilimizin gramer yapıları, aynı anlamda ortak sözcüklerin çokluğu, azımsanmayacak kadar tarihi yazılarda karşımıza çıkan belgeler, ortak bir coğrafya ve kültür... Sadece bu kadarını alıp incelesek bile, sağa sola çekmeye fırsat vermeyecek kadar açık bir şekilde gösteriyor bize Apsuva ve Adigelerin, kanla canla kardeş olduğunu.
28-03-2009 - 5 kez okundu

Bu iki milletin kültürüne birlikte bakıldığında bu düşünceyi derinleştirip genişletiyor. Başka bir şeye bakmadan, sadece; dünyada herkesin bildiği Nart Destanlarına bakmak bile bu düşünceyi doğrulamak için yeterli. Bir zamanlar; halk hikaye ve destanlarını araştırıp gün yüzüne çıkarmak için, Apsuva halkının içinde çok dolaştım. O zamanlar Nart Destanları'ndan ayrı olarak, bu iki halkın kardeşliği ile ilgili olarak, çok farklı hikayeler duymuştum.


Bu hikayelerden birini sizlerle paylaşmak isterim. Bu hikayenin anlattığı anlam derinliğinin yanında, bu tarihi hikayeyi duyduğum kişi, yer ve zaman çok ilginç. Bu yüzden bu yazımın önsözü olsun istedim.






1972 yılında Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nin, 50. yıl kutlamaları için, Abhazya'dan benim başkan olduğum bir delagasyon heyeti ile katıldık. O kutlama günlerinde Nalçik'e çok uzak olmayan "Argudan" isimli Kabardey köyünde misafir edildik. Sıcak bir karşılama ve gerektiği gibi yeme içme ile ağırlandıktan sonra, ev sahiplerimiz gelişimizden duydukları memnuniyetlerini belirten güzel konuşmalar yaptılar ve bana hiç ikinci olmamış "Çatvar"adlı şampiyon bir Kabardey atı hediye ettiler.


"Çatvarı" yularından tutup bahçede gezdirirken, bu köyden olan bir ihtiyar yanıma geldi. Candan ve samimi bir şekilde bu atın bana hayırlar getirmesini isteyen dualar yaptı. Atın etrafında dolaşarak inceledi, ayak tırnaklarına baktı, sırtını ve boynunu okşadı. Bana dönerek; "Sayın misafirimiz bilesin bu "Çatvar" önüne at geçirmemiştir. Bundan sonra da geçirmez" dedi. Ve ilave etti; "Soy olarak sen Apsuva değil Kabardey olabilirsin. Ben de Kabardey değil Apsuva olabilirim. "Çok seneler geçtiği halde hala gözümün önünden gitmez o Kabardey ihtiyar. Boyu çok uzun değil fakat; yakışıklı geniş gözleri çakmak çakmak parlıyordu. "Nasıl anlamalıyım bu sözlerini?" diye sordum ihtiyara. İhtiyar bir müddet düşünerek bekledi. Sonra kendi ifadesine göre dededen toruna nakledilerek gelen çok eski bu hikayeyi anlatmaya başladı.


Şaşırdığım şu oldu eskiden halk hikaye ve destanlarını derlemek için Apsuva köylerini dolaşırken, duyduğum ve yazdığım hikayelere akraba bir hikayeydi bu . Burada şunu belirtmeliyim Apsuva köylerinde bu hikayeyi farklı farklı anlatanlar da vardı. Bazıları bu ihtiyarın anlattığı gibi çok genişletmeden başı ve sonu belli olan bir hikaye olarak anlatıyor. Bazıları akıllarında kaldığı kadarıyla parça parça, bazıları da kahramanlık şarkılarında şarkı sözü olarak "Kardeş yaşasın kardeşi için" diyerek şarkılarına konu ediyordu.


Ben de siz okurlarıma; bütün bu parçaları birleştirerek sunuyorum. Hikaye doğduğunda her halde öyleydi... Yaşadığım sürece o "Argu'dan"daki karşılaşmamızı unutamam. Misafiri olduğum kardeşlerim, bir hediye ile yetinmeyip başka hediyelerde verdiler. Nedir bunlar?Bir; yukarda anlattığım gibi şanlı Kabardey at soyundan gelen şampiyon "Çatvar". O nu çok geçmeden kamyon kasasında Abhaz'ya ya getirdiler. Sekiz sene üst üste girdiği her yarıştan birinci çıktı. İki; epey zamandır birbirini kaybeden kardeşler, aynı anneden doğan kardeşlerin buluşması gibi iki halkın temsilcileri buluşmuş, bu tarihi buluşmadan etkilenen duygulanan ihtiyar, kalbinin derinliklerinde sakladığı bu tarihi hikayeyi anlatmıştı. Bu güzel hikaye; tarihin derinliklerinde kalmış Apsuva ve Adige kardeşliğine ışık tutan güneş ışınları gibi aydınlatan, bir çok olaydan sadece bir tanesi diye düşünüyorum. Apsuva köylerini dolaşırken, bu hikayeleri hatırlayıp anlatan Apsuva ihtiyarlarının çoğu, bu Adig topraklarına gelip giden buraları iyi bilenlerdi. Onlar üzülüyorlardı son zamanlarda görüşmelerin epey azalmış olmasına. "Babalarımız dedelerimiz zamanında böyle değildi görüşmelerimiz. " diye söze başlıyorlar ve birkaç kez tekrarlıyorlardı bu sözü üzüntülerini belli ederek. Hepsi hatırlıyordu iki halkın eski akrabalıklarını, dostluklarını ve candan görüşmelerini anlatan hikayeleri .


... Aniden bir grup atlı bir evin bahçe kapısında belirir. Giydikleri kıyafetlerden tanırdık onların dağlı kardeşlerimiz olduğunu, sevinçle karşılardık bizde, çabukta geri göndermezdik onları. Evlerindeymiş gibi rahat köyden köye dolaşıp yeni arkadaşlıklar ve dostluklar ediniyorlardı. Bazıları akrabalarına geliyor, bazıları da yeni akrabalıkların temelini atıyordu.


Gitmeye kalktıklarında, eli boş gönderilmez, at, silah, sığırlar hediye olarak verilir. Yanlarına arkadaşlar katılıp, şarkılar eşliğinde silahlar atılarak Kafkas dağlarının geçit yerleri "Gubaa, Sancara, Pıshü, Nahar, Kılıxra, Marıx"a kadar eşlik edilir, buralarda kucaklaşıp vedalaşılırdı.


... Biz Apsuvalar da: bu aralar azaldı yoksa, dedelerimiz zamanında grup grup atlılar bu Adig topraklarına misafirliğe gider, daha güvenli ve kısa kabul ettikleri "Kıluxra" geçidini geride bırakıp, doğrudan Karaçay'a inerlerdi. Burada bir iki akşam dinlenir, sonra dağ köylerini gezerek Batal Paşinskiye kadar giderlerdi. Başka birileri de o tarafı seçmeden Karaçiyi geçip doğuya yönelir ve Kabardey'e giderdi. Rastladıkları bir Kabardey evinde attan iner, ev sahibi güler yüzle karşılar, kolu komşu toplanır, eğlentiler oyunlar yapılır, bir hafta on gün kalındığı olurdu. Misafirler geri dönerken eli boş gönderilmez, hediyeler verilirdi. Bunların en değerlisi de Kabardey at cinsi taylardı. Geri dönüş yoluna ev sahibi gençler şarkılar ve silahlar eşliğinde Kafkas dağ geçitlerine kadar eşlik eder, burada kucaklaşıp vedalaşırlardı.


Ama dedelerimizin söylediği gibi "iyi günlerinde bir sonu varmış" Aynı anneden doğan kardeşler de bazen anlaşamaz birbirlerinin kalbini kırabilirler, bazen kamalarını çekip kanlı bıçaklı da olabilirler. Hangi zamandı kim bilir? Hiç fındık kabuğunu doldurmayan bir mesele yüzünden düşmanlık girdi, aynı kandan gelen " Apsuva ve Adig" halkları arasına. Çok acı çeken bir hastaya, ilaç yaradığı zaman nefes alır, rahatlar yavaş yavaş canını alan hastalık uzaklaşır. Ne kadar sert akarsa aksın sakinleşmeyen nehir yoktur. Yeter ki böyle bir yatağa rastlasın. Bir kere tutuşan ateş; odun eksik olmadıkça, daha çok büyür, daha çok sıcaklık verir, daha çok ışık saçar. Böyle aynı kandan gelen kardeş halklar arasına da bazen kötü bir fırtına girebilir.


İleriyi gören toplum önderleri; bu duruma üzülür, " Allah kahretsin iki kardeş halk birbirini yok ediyor. Çaresi nedir?"diye çareler ararlar. Ve o toplum önderleri; kırık kalpleri yapıştıran, hastaya ilaç olacak sözler ve aydınlık yollar bulurlar. Aynı kandan gelen demektir; kardeş. Apsuvalar ve Adigeler aynı kökten doğdular. Kafkas topraklarında doğdular. Doğrudur onlar şanlı Kafkas dağlarının öte yakasında biz beri yakasındayız. Bir gövdenin sağ ve sol omuzu gibi, dağlar bizi birbirimize sımsıkı bağlıyor, uzaklaştırmıyor yakınlaştırıyor. Kafkas dağları gibi yüksek ve şanlıdır; Kafkas insanının namus ve şerefi. Kafkas dağları alçak düşük insanları barındırmaz . Kendisi gibi sağlam karakterli güçlü insanlar ister. Öyledir Adig Kardeşlerimizde .


Apsuvalar ve Adigeler arasından herkesin ortak fikriyle, doğruluk ve dürüstlüğünden şüphe duyulmayan, toplum önderleri; bir yaz günü, Kafkas dağları eteğinde ağaçsız geniş bir düzlükte toplandılar.


Burada bulunanların en yaşlısı : "Dinleyin şimdiye kadar köyleri basan seller nasıl da sakinleşti, bir dinleyin duyamazsınız seslerini, bu ne demektir?. Dağlarda kulak kesildi, söylediklerimizi duymak ister gibi. Kim iyi bir şey düşünüp söyleyecekse konuşsun burada . Gördünüz mü? Şimdiye kadar siyah bulutlarla kaplı gökyüzü şimdi nasıl da masmavi, nasılda parlıyor, gökyüzü de istiyor iyi niyetle konuşmalar yapılsın. " "Doğrudur. " diyordu yanındaki siyah kalpaklı ihtiyar. "Gökyüzü de bu iki kardeş halkın barış içinde birlik olmalarını nasıl da istiyor." diyordu kalpağını eline alıp gökyüzüne bakarak. "Gördünüz mü?şu güvercinleri bizleri görünce daha bir alçak, daha bir sevgiyle uçtuklarını. Bu iki halkın önderleri akıllarını birleştirip, ebediyen barışı sağlayarak büyük bir iş becerseler, o hafif kanatlılar o sevinç haberini alıp gökyüzüne götürseler, dünyayı dolaşıp duyursalar dur durak bilmeden bu büyük barışı ve güç birliğini." Böyle sesi çınlıyordu herkesten önce konuşan ihtiyarın. . "Dünyadaki günahların en büyüğüdür kardeş eliyle kardeşin ölümü" seslendi gür sesiyle siyah Kafkas paltolu (Avpa'lı) uzun boylu yakışıklı ihtiyar..."Tek evladını kaybeden anne'nin gözyaşları o kadar ağırdır. Dünyada bu ağırlığı ölçmek mümkün değildir " diye ekledi sakalları göğsünde başka bir ihtiyar..." "Aynı kök aynı topraktan doğan bu iki halkın düşmanlığı son bulmazsa deprem eksik olmaz topraklarımızda, belki deniz kabarıp içine çekmesi de mümkün" diye yükseldi bir başka ses. "Oraya vardırmayalım lütfen!" yükseldi hep bir ağızdan sesler. "Görüyormusunuz? Şu gökyüzünü yüksek zirveleriyle temizleyen, ak başlı Kafkas dağlarımızı. Ne kadar dik ve mağrur durduklarını. Allahtan başka bilen yok kaç yaşında olduklarını ama; her zaman parlak, soğuk, fırtına, deprem hiç biri onlara zarar veremiyor. Biri diğeri ile güç buluyor, güçleri birlikten doğuyor omuzları birleşik. "Öyle ayrı ayrı durmayın, sizde güçlerinizi birleştirin. Birbirlerinize omuz verin. Böyle çağırıyorlar can dağlarımız." diye seslendi bastonunu(Alabaşasını)sert bir şekilde toprağa batıran en yaşlı ihtiyar.


O anda düzlüğün bir yanından gözüktü yüz(100) Apsuva kadını. Hepsi beyaz baş örtülü, hepsinin kucağında sütten kesilmemiş kundaklanmış erkek yavrular. Aynı anda düzlüğün öbür yakasında gözüktü yüz(100) Adige kadını. Onlar da beyaz baş örtülü, onlarında kucaklarında sütten kesilmemiş kundakta, erkek yavrular. Apsuva kadınları, düzlüğün batı tarafında, hepsi bir hizada, ellerinde sanki kalpleri! Adig kadınlar, düzlüğün doğu tarafında hepsi bir hizada, ellerinde sanki kalpleri! İkiyüz (200)anne, ikiyüz(200) süt bebeği karşı karşıya çok yakınlar, birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar. Bebekler, Melaikler; memede olsalar gerek, ağlamak bir yana çıt sesi çıkmıyor. .... . O an iki kişi, iki kutsanmış ihtiyar, bir tepeye çıkıp, bu annelere baktı. Ve biri ellerini gökyüzüne açtı... "O oo Allahım. . gücünün sınırı yok. Eksik olmasın bu insanlara, senin sevgin, kalp sıcaklığın" değiştirerek dua etmeye başladılar. "İki halkın kardeşliğini, birliğini yenileyen, büyüten olasınız siz anneler. Aynı anneden doğmadınız ama; süt kardeşi oldunuz siz bebekler melaikler. Aynı soydan bu iki halkın düşmanlığı son bulacak siz bebeklerin meleklerin sayesinde. Bundan sonra bu iki halk güç birliği yapacak sizin sayenizde. Bundan sonra güvenecek birbirlerine eskiden olduğu gibi bu iki kardeş halk. O ooo nasipleri bol olası anneler! Şahitlik yapmak için bekliyor bak halkımız, dağlarımız. Oooo nasipleri bol olası anneler! Başardınız başarılması çok zor olanını. "O an bir annenin önünde duran öbür anne, uzatıyordu yavrusunu. O annede bu anneye uzatıyordu yavrusunu. Böylece iki yüz anne, iki yüz yavru melek öte-beri değişiverdi oracıkta.


O an o düzlüğün batı yakasın da, Apsuva kadınlarının arasından yükseldi acı dindiren, moral yükselten, Apsuva kahramanlık şarkısı. "Bu olaya şahit olanlar, hep birlik olsun! Bundan sonra işleriniz hep rast gitsin! Unutulmasın, bugünkü bu kutsal olayımız ve duamız! Kardeş yaşasın, daima Kardeşi için!"


Bu yükselen kahramanlık şarkısı bitmeden, düzlüğün öbür yakasından yükseldi Adig kahramanlık şarkısı. "Kardeş yaşasın, daima Kardeşi için!"...


Şarkılar karıştı, bir şarkı oldu . Gök gürültüsü gibi karşı-beri yamaçlarda yankılanıyor. Orda esen tatlı bir rüzgar, bu şarkıları uzağa daha uzağa taşıyordu. Kahramanlık şarkısını başlatanların, sesleri kesildikten sonra da, epey zaman birbirine dönük yamaçlarda yankılanıyordu bu ses; "Kardeş yaşasın, daima kardeşi için".



Not: Bugünlerde Apsuva Adige kardeşliğine zarar verici ayrıştırıcı davranışlar görüyor ve duyuyorum. Tabii ki çok üzülüyorum. Bu nedenle orjinalini çok beğendiğim bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.
Saygılarımla... İrfan Okuyucu (Ahocba)

Etiketler:
apsuva-adige kardeşliği üzerine

YORUMLAR
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır