ERGENEKON YAPILANMASINDA KAFFED VE DÇB NİNDE ADI GEÇİYOR.
rgenekon Silahlı Terör Örgütü, darbeye zemin hazırlamak için 'sivil toplum kuruluşu' adı altında çok sayıda derneği harekete geçirdi. 'Ulusalcı' dernekler, en çok, darbe hazırlıklarının yapıldığı 2003 ve 2004 yıllarında ortaya çıkmış.
Türkiye, 1978'den (öncesini ayrı tutarsak) itibaren gel-gitli bir sürece girdi. Ardından 12 Eylül darbesi 'demokrasinin' suratına tokat gibi çarptı. Bu dönemde köşe başlarında kolayca cinayetler işleniyor, en küçük bir olay Türkiye geneline yayılabiliyordu. Alevi-Sünni, sağ-sol çatışması revaçtaydı. 1990'larda farklı bir yöntem geliştirildi. Bu sefer 'irtica' ve 'şeriat' korkusu topluma empoze edildi. İşlenen cinayetler, toplumu yönlendirmek için geliştirilen 'şeriat' ve 'irtica' malzemelerine harç yapıldı. Nitekim her faili meçhulün ardından 'şeriatçılar tetiğe bastı' başlıkları atıldı. Kimine göre, 'postmodern darbe' olarak yorumlanan 28 Şubat müdahalesinden sonra toplum iyice sindirildi. Öyle ki, kendi değer ve inançlarına sahip çıkanlar kutuplaştırılıp çemberin dışına itildi. Sonraki dönemlerde, özellikle 2000'lerin başından itibaren farklı çizgiler çizildi, yeni kavramlar türetildi. 'Ulusalcılık' sözcüğü işte bu dönemde telaffuz edilmeye başlandı. Bugün Ergenekon Silahlı Terör Örgütü olarak ortaya çıkarılan yapı, 'ulusalcılık' kavramına sıkı sıkıya sarıldı. Bu yolda sivil toplum kuruluşlarını (STK) kullanarak hamlelerini yapmaya başladı. Ama gelenek, geçmişe nazaran biraz farklı işletildi; kaos oluşturacak eylemlerle birlikte topluma hoş gelen mitingler düzenlendi. Şaibeli işlere bulaşan kişiler bu toplantı ve mitinglerde topluma tertemizlermiş gibi gösterildi. Şu an Ergenekon davasında tutuklu birçok kişi o günlerde birer kahraman olarak meydanlarda boy göstermişti.
27-04-2009 - 5 kez okundu
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarı ile 'ulusalcı' Ergenekoncu STK'lar, bir anda mantar gibi türemeye başladı. Ergenekon bir yönüyle başarılı olmuştu. Çünkü bu STK'lar bilinenlerden çok farklıydı; orduyu göreve çağırmalar, 'Türkiye elden gidiyor' sloganları ile toplumu can damarından yakalama stratejisi tutmuştu.
Söz konusu STK'ların tehlikeli bir boyutta hareket ettiği konusu Ergenekon ikinci iddianamesine yansıyor. Burada bazı dernek ve vakıfların isimleri zikrediliyor ve bunların Ergenekon yapısıyla birlikte hareket ettiği üzerinde duruluyor. Peki, bu STK'lar ne zaman ortaya çıktı ve nasıl bir yol takip etti?
'Kuvayı Milliye ruhunu canlandırma' fikriyle ortaya çıkan STK'lar 'vatan elden gidiyor, misyonerler ülkede cirit atıyor', 'AK Parti rejimi şeriatlaştırıyor' gibi argümanlar geliştirerek yola koyuldu. Hepsinin ortak özelliği 'ulusalcı' olmalarıydı. 1998'de tek bir dernek varken bu rakam 2007'de 75'e kadar yükseldi. 1998'de 'Aydınlanma 1923 Hareketi' adıyla kurulan dernekten sonra 2001'de 'Yeniden Müdafaa-i Hukuk Hareketi Derneği', 2003'te 'Vatanseverler Derneği' ardından da 'Yurttaşlık Hareketi Derneği' kuruldu. Bu süreç çok önemli. Zira bu tarihlerde Ergenekon iddianamesine de yansıyan bilgilere göre, ordu içinde bir grup subay darbe yapmak için planlar hazırlıyor. Bu dernekler de darbeye giden yolda çalışmaları için vazifelendirilmişti. Kısa sürede 30 dernek peyda oldu. Üstelik ortaya çıkan derneklerin yöneticileri ilginç isimlerden oluşuyordu. Örneğin silah ve Kuran-ı Kerim üzerine yemin ettiren Kuvayı Milliye Derneği'nin başında Ergenekon sanığı emekli Albay Fikri Karadağ, Danıştay saldırısı ve Hrant Dink cinayetlerindeki bağlantılarıyla gündeme gelen Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği'nin başında JİTEM kurucularından emekli Korgeneral Hasan Kundakçı vardı. Dernekler, Ergenekon'un emelleri doğrultusunda birçok olayla birlikte Kürt-Türk çatışması çıkarmak için çaba harcıyordu. 'Kürt nüfus artışı durdurulsun' kampanyasıyla İzmir'de faaliyet yürüten Türkçü Toplumcu Budun Derneği'nde de birçok emekli asker yer alıyordu. 10 Ocak 2008 tarihli Özgür Gündem gazetesinde yer alan habere göre, 'Türk olmayanları, bilhassa Kürtleri (kendilerini Türk hissetseler bile) üyeliğe kabul etmeyen İstanbul merkezli Elbirliği Derneği'nin de kadrosunda emekli askerler bulunuyordu.
Mersin, Ankara ve İstanbul'da örgütlenen derneklerin aynı zamanda alt dernekleri vardı. Ankara'da bu manada 18 dernek çalışma yürüttü; 'Eryaman Gençlik Hareketi Kültür ve Dayanışma Derneği', 'Yenimahalle Gençlik Hareketi Kültür ve Dayanışma Derneği' gibi. Aslında 'millİ, Atatürk, Cumhuriyet' gibi sıfatları kullanan derneklerin kapatılması gerekiyor. Nitekim geçmişte İçişleri Bakanlığı bu tür dernekler kurulamayacağını ve kurulsa da kapatılacağını duyurmuştu.
Eski Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) mensubu Taner Ünal'ın başkanlığını, emekli Korgeneral Hasan Kundakçı'nın onursal başkanlığını yaptığı Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği (VKGH) 2005 yılında kuruldu. Emekli asker, polis ve bürokratların içerisinde yer aldığı dernek, kısa sürede ülkenin pek çok yerinde harekete geçti. 15 Nisan 2006'da Mersin'deki bayrak yürüyüşünde belirgin bir şekilde ortaya çıktı. "Mersin Türk'tür Türk kalacak" sloganlarının atıldığı yürüyüşte, Taner Ünal'ın "Mersin'in Kürtçü feodal işgale" uğradığını söylemesi ilginçti. Danıştay saldırısı tetikçisi Alparslan Arslan'ın üzerinden çıkan kartvizitle tekrar gündeme gelen VKGH özellikle Ergenekon'a eleman toplama merkezi olarak kullanıldı. 12 Haziran'da İstanbul Ümraniye'deki bir gecekonduda ele geçirilen patlayıcılar sebebiyle tutuklanan (Hrant Dink cinayeti ve Danıştay saldırısının azmettiricisi olduğu ileri sürülüyor) emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in ifadesi üzerine dernek başkanı Taner Ünal ve arkadaşlarına yönelik operasyon başlatıldı.
Emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ'ın VKGH'den ayrılarak kurduğu Kuvayı Milliye Derneği, 9 Şubat 2007'de Mersin'de düzenlenen yemin töreniyle bütün dikkatleri üzerine çekti. Törende Karadağ, dernek üyelerine "Türk anadan ve babadan doğmuş, soyunda dönme olmayan Türkoğlu Türk'üm ben" sözleri eşliğinde silah, bayrak ve Kur'an-ı Kerim'e el bastırarak yemin ettiriyordu. Karadağ ile Ergenekon sanıklarından emekli Tümgeneral Veli Küçük ciddi irtibat hâlindeydi. Derneğin teşkilat başkanı Hüseyin Görüm'ün Alparslan Aslan ilişkisi de önemli bir ayrıntı olarak ortaya çıktı. Bu dönemde El Birliği Derneği ve İzmir mahreçli Türkçü Toplumcu Budun Derneği de ciddi faaliyetlerde bulundu. Bunlar daha çok etnik aidiyet üzerinde durdu. Hatta kendini bir 'Budun' olarak tanıtan Cenk Tozkoparan, Şamanist olduğunu duyurdu.
Ergenekon sanığı Avukat Kemal Kerinçsiz'in başkanı olduğu Büyük Hukukçular Birliği ile birlikte mahkemeler önünde eylemler yapan (Elif Şafak, Orhan Pamuk davaları) bir başka kuvvacı dernek vardı. Milli Güç Platformu'nun (MGP) sözcülüğünü yapan Bekir Öztürk'ün kurduğu Kuvvai Milliye Derneği. Bu derneğin adı, 12 Haziran'daki Ümraniye operasyonu sonrasında tutuklanan emekli Astsubay Oktay Yıldırım'la birlikte gündeme geldi. Derneğin yönetim kurulu üyeliği ve basın sözcülüğünü emekli Kurmay Kıdemli Albay Aziz Ergen yürütüyordu. Öztürk'ün bilgisayarında Ermeni Patriği Mutafyan, Fener Patriği Bartholomeos ve iş adamı İshak Alaton'un öldürülme planları çıkmıştı.
'Ergenekon' yapılanmasının amaç ve hedefleri doğrultusunda hazırlanan birçok örgüt dokümanında sivil toplum kuruluşlarından bahsediliyor. Bu örgütlerin işlevi ve toplum üzerindeki etkileri uzun uzun anlatıldıktan sonra örgüt kurulması ve mevcut yapıların kontrol altına alınması gerektiği üzerinden duruluyor. Bu yolla Ergenekon Silahlı Terör Örgütü 'devleti yeniden yapılandırmayı' hedefliyor.
Ergenekon, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD), Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) gibi ideolojik yönelişli örgütler ve gençliğin kitlesel örgütlenmesi ile hedeflerini gerçekleştireceğinin planlarını da yapıyor. Ergenekoncular bunlara Çerkes ve Kafkas derneklerini de dâhil ediyor. Kafkas Dernekleri, Kafkas Dernekleri Federasyonu, Dünya Çerkes Birliği, Kafkas Araştırma Kültür ve Dayanışma Vakfı gibi çeşitli örgütlenmelerde faaliyet yürütüldüğü iddianamede yer alıyor.
İkinci iddianamede darbeye giden yolda atılan en önemli adımlardan birisinin Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) olduğu üzerinde duruluyor: "CÇG planladığı görev ve faaliyetlerini nasıl ve ne şekilde uygulamaya koyduğunu aylık olarak hazırladığı devre raporlarında ayrıntılı olarak anlatmıştır. Dolayısıyla örgütün ülkede darbe zemini oluşturmak için hazırladığı planlarını yürürlüğe koyduğu ve bizzat uyguladığı açıkça anlaşılmaktadır." CÇG altında, Kuvayı Milliye Derneği, Kuvvai Milliye Derneği, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği, Büyük Hukukçular Birliği Derneği, Büyük Güç Birliği Derneği, Uluslararası Noel Baba Barış Konseyi ve Ayasofya Derneği faaliyet yürütüyor. Ergenekon savcılarına göre, soruşturma kapsamında elde edilen delillerden örgüt yöneticileri Hurşit Tolon ve Şener Eruygur'un kısa sürede oluşturdukları birçok platformu 'Ulusal Platformlar Güç Birliği' çatısı altında topladıkları tespit edildi. Platform, 3 Mart 2004'te 39 STK'nın bir araya gelmesiyle kuruldu. Genel başkanlığını Bülent Berkarda'nın yaptığı platform, Şener Eruygur tarafından yönlendiriliyordu. Eruygur daha Jandarma Genel Komutanı iken illegal olarak oluşturduğu Cumhuriyet Çalışma Grubu üzerinden platformda söz sahibi olmuştu. Hatta birliğin bazı masraflarını Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinden karşılıyordu.
Eruygur, Ağustos 2004'te emekli olduktan sonra Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) genel başkanlığına geçti. Ardından daha önce oluşturduğu güç birliğini Ulusal Birlik Hareketi Platformu şeklinde dizayn etti. Cumhuriyet Mitingleri, bu platformun ürünüydü. Platformla ilgili veriler, İşçi Partisi'nin Ankara'daki binasında ve sanık Nusret Senem'in işyerinde ele geçirildi.
Eruygur'un başkanı olduğu ADD, 19 Mayıs 1989'da "Mustafa Kemal'in devrim ve ilkelerinin sürdürülmesi ve toplumun tüm kesimine hâkim kılınması" amacıyla kuruldu. Derneğin genel başkanlığını emekli Orgeneral Şener Eruygur, genel başkan yardımcılığını ise Nur Serter yapıyordu. AK Parti'ye ve Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesine karşı olan dernek, seçimler öncesi Ankara, İzmir ve İstanbul'da düzenlediği mitinglerle gündeme geldi. Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden ADD'nin Ergenekon Silahlı Terör Örgütü için ayrı bir önem arz ettiği ortaya çıktı. İddianamede şöyle bir ayrıntı göze çarpıyor: "Özellikle örgütün yönetici kadrosunu teşkil eden İlhan Selçuk ile Şener Eruygur arasında 18 Şubat 2004'te geçen görüşmede, Eruygur, sivil toplum örgütlerinin bölük pörçük olduğunu, bunların bir araya getirilmesi gerektiğini öne sürüyor. Selçuk da bu birleşmenin ADD çatısı altında yapılması gerektiğini ve bu konuda çalıştıklarını belirtiyor. Bu görüşmeden kısa süre sora, 3 Mart 2004 günü 'Hilafetin İlgası' konulu toplantıdan sonra Selçuk rektörlerle yemekli toplantı düzenleyip burada ADD etrafında örgütlenmeye gidilmesi gerektiğini söylüyor. Aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının da ADD'ye üye yapılması gerektiği üzerinde titizlikle duruluyor.
Eruygur'dan sonra 2005'te emekli olan Hurşit Tolon bir süre sonra İzmir'de Anadolu Uyanış ve Dayanışma Platformu'nu kuruyor. Bunun yanı sıra Ankara'da Çayyolu Platformu, Ulusal Birlik Platformu, Ulusal Güç Birliği Platformu, Anadolu Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu ile birlikte Ulusal Platformlar Güç Birliği oluşturuluyor. Tolon'un ekibi İzmir'de düzenlenen 'Cumhuriyet Mitingi'ne Anadolu Uyanış ve Dayanışma Platformu olarak katılıyor. Tolon aynı zamanda Türkiyem Topluluğu'na da danışmanlık yapıyor. Bu topluluk Ergenekon sanığı Türk Metal Sendikası'nın eski başkanı Mustafa Özbek tarafından kuruluyor. Topluluğun İstanbul sorumlusu ise Kemal Kerinçsiz'dir. Özbek'in sendika bütçesinden Türkiyem Topluluğu adına Manisa ve İzmir'deki mitinglere ücretsiz eleman taşıdığı tespit ediliyor. Aynı ekip Çayyolu Platformu ile de irtibatlı. Tolon Paşa bu platformu da yönlendirenlerden. 12 Nisan'daki Ankara mitinginde platformu yer alıyor. Toplantılara katılan bir başka isim de Sinan Aygün.
Ergenekon soruşturması kapsamında elde edilen delillere göre, söz konusu platformlar daha güçlü ve etkin olmak için 'Ulusal Platformlar Güç Birliği' adı altından toplanıyor. Hurşit Tolon'un başını çektiği bu birlik ile Şener Eruygur'un yönettiği Ulusal Birlik Hareketi Platformu ayrı; ancak aynı amaca hizmet eden yapılar olarak hareket ediyor.
Daha sonra Anadolu Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu, Çayyolu Platformu, Toplumsal Güç Birliği Platformu, Türkiyem Topluluğu ve Ulusal Birlik Hareketi Platformu 18 Ocak 2008'de bir araya gelerek bundan sonraki ortak faaliyetlerini 'Ulusal Platformlar Güç Birliği' adı altında yürütme kararı alıyor. Bilahare bu birlikteliğe; Adana, Antalya, Eskişehir, Gaziantep, Isparta, İzmir, Konya, Karadeniz Ereğlisi Ulusal Uyanış Platformları ve Samsun Sivil Toplum Örgütleri Platformu da katılıyor. Böylece birliğe 14 platform ve bu platformlara mensup tüzel kişiliği olan çok sayıda dernek, sendika, vakıf ve kurum katılmış oluyor.
Tutuklu gazeteci Tuncay Özkan'ın oluşturduğu 'Biz Kaç Kişiyiz Platformu' Ergenekon adına çalışan STK'lar arasında gösteriliyor. Özkan, savcılık ifadesinde üye sayısını 1 milyon 300 bin kişi olarak açıklıyor. Daha çok internet üzerinden üye toplayan ve aidat alan yapı hükûmet karşıtlığı ile biliniyor. Aynı şekilde İşçi Partisi'nin gençlik kolu olarak hareket eden Türkiye Gençlik Birliği de (TGB) Ergenekon'un organize ettiği birçok eylem ve mitingde yer alıyor. TGB Başkanı Adnan Türkan, savcılık ifadesinde Doğu Perinçek ile özel bir görüşmesi olmadığını savunuyor: "Ben aynı zamanda İşçi Partisi üyesiyim. Doğu Perinçek'i tanıyorum. Parti üyesi olmam sebebi ile irtibatım vardır, onun dışında özel bir görüşme ve faaliyetim yoktur."
Bir anda 'mantar' gibi türeyen dernek ve vakıfların Türkiye'nin her yerinden harekete geçtikleri biliniyor. Hükûmet karşıtı ve kaos içerikli eylemlere imza atan STK'ların Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'nün nüvesini oluşturduğu artık net. Türk bayrağı ve Atatürk kullanılarak yapılan gösterilerin hangi amaca hizmet ettiği de aşikâr. Ancak birden ortaya çıkan vakıf ve dernekler nedense bir anda 'yeraltına' inmeye başladı. Tabii Atatürk ve Lenin'in yan yana olduğu posterlerin hâlâ meydanlarda taşındığını da unutmamak gerekiyor.
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=32904
Etiketler:
ergenekon yapılanmasında kaffed ve dçb ninde adı geçiyor