NALÇIK'TAN GROZNİ'YE
İpek Yolu Programı ve First Business süreli yayını ekibinden olan Mehmet Turan Bey ile Kazakistan'da birlikteydik. Yolumuz orada kesişmişti ve sahur vakitlerinde bol bol yemek ve ilaveten sohbet etme imkânı bulmuştuk. Orada bana Çeçenistan'daki yeni dönemi ve gelişmeleri anlattı. Doğrusu anlattıklarını şaşkınlıkla karşılamıştım ve pek de inanamamıştım doğrusu.
12-10-2009 - 5 kez okundu
Bana bunların kanıtı mesabesinde bazı süreli yayınlar da vermişti. Mehmet Turan Bey'in anlattıklarına inanamamıştım, zira anlattıkları bizde olan Çeçenistan izlenimleriyle taban tabana ters düşüyordu. İstersem yeni Çeçenistan'ı görmek ve tanımak için kendileriyle birlikte Çeçenistan'a gidecek kafileye katılabileceğimi söyledi. Ben de ihtiyatlı bir biçimde 'inşaallah' diyerekten muvafakatımı bildirdim. Kazakistan ziyaretinden sonra bu defa da Seyfullah Türksoy aradı ve bu defa teklifi resmileştirdi. Ben de yazarlık ve gazetecilik merakı ve dürtüleriyle evet dedim. Anlatılanlarla ilgili çekincelerim olsa da görmekte bir beis olmayacağını ve meseleye her zaviyesinden bakabileceğimi tasavvur ettim. Zira, Kadirov'larla alakalı yerli ve yabancı basında sürekli olarak olumsuz ve menfi haberler çıkıyordu. Doğrusu ben anlatılanların körü körüne peşinden giden bir mizaca sahip değilim ve bundan dolayı mutlaka anlatılanları kendi süzgecimden geçiririm. Seyfullah Türksoy'la mutabık kaldıktan sonra 'tevekkelna ale'llah' dedim. Lâkin içimde de anlatılanlar doğrultusunda bir tedirginlik ve bunun yol açtığı bir gerilim vardı. Bu üzerime çöken gerilim, Çeçenistan'a kadar devam etti. 4 Ekim tarihinde Moskova üzerinden Nalçık'a ve oradan da Çeçenistan'ın başkenti Grozni'ye gitmek üzere anlaşmıştık. Lâkin daha sonra gelen bir telefonla güzergâh tadil edildi ve Moskova'ya uğramadan doğrudan Nalçık üzerinden Grozni'ye vasıl olacaktık. Her şey planlanan şekilde ve dakik bir surette yürüyordu. Pazar günü programa uygun olarak Yeşilköy Havaalanı'na gittim ve ekranlardan Nalçık seferine baktım, lâkin sözü edilen saatte Nalçık'a bir sefer görünmüyordu. Zihnimde havayolları olarak Türk Havayolları intibaı kalmıştı ve bunun üzerine THY bürosuna uğradım ve Nalçık'a seferleri olup olmadığını sordum; olumsuz cevap aldım. Lâkin Moskova'ya saat 13.00 civarında bir uçakları gözüküyordu. Durum biraz karışık bir hal almıştı. 11.00 sularında havaalanına gelmeme rağmen, bizim heyetten oracıklarda kimse gözükmüyordu ve bir terslik olduğu kanaatine vardım.
Gazete almak için ve yeni çıkan yayınlara bakmak için gazete-kitap reyonuna vardığımda, genç bir arkadaş selam verdi. Tanıştık. Bakü'de Kafkas Üniversitesi'nde eğitim görüyormuş. Beni yazılarımdan tanıyordu. O da benim gibi yalnızlığını gidermek için bir tanıdık sima arıyormuş. 'Seni Allah gönderdi' dedi ve birlikte çay içip bir müddet sohbet ettik. Sohbet ederken Seyfullah Bey'den bir telefon geldi ve bulundukları yerin koordinatlarını verdi, birlikte gösterilen adrese yöneldik. Heyet bir kafede toplanmıştı ve benim de yanlarına varmamla birlikte sadece bir eksiğimiz kalmıştı. Kafkas Üniversitesi öğrencisi arkadaşla vedalaşarak kafileye katılıyoruz. Çay kahve sohbet birbirine karışıyor. Heyet veya kafile içinde aşina simalarla birlikte yeni aşina olacağımız simalar da vardı. Süleyman Ateş, Hamdi Mert, hemşehrimiz Necati Ceylan ile birlikte gezi sırasında nüktedanlığıyla sivrilen ve gerilimle anları yumuşatan Yavuz Bülent Bakiler Bey de vardı. Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman da müstesna konuklar arkasındaydı. Pazartesi günü ulaştığımız Grozni'de cami açılışından, cami açılışına giderken, daha doğrusu koşuştururken uykusuzluktan ve yorgunluktan bitap düştüğümüz, tükendiğimiz anlarda nükteleri imdada yetişiyordu. Yorgunluğumuzu alan bir biçimde 'Bu camilerin bir de oteli yok mu Otel cami açılışı yok mu' diye soruyor ve serzenişte bulunuyordu. Seyfullah Bey, Rus uçağının biraz gecikmeli olarak kalkacağını duyurdu. Yaklaşık saat 15.30 civarında havalanmayı bekliyorduk. Havalanmak yerine hava alacağımızı nereden bilebilirdik! İşin ilginç yanı, volta atacak kadar bile alanımız yoktu. 'Dar alanda paslaşmak' deyimini hatırlatırcasına, sıkışık bir vaziyette kalkış saatini intizar edip durduk.
Açlık emaresi göstermemekle birlikte, hep birlikte Seyfullah Bey'in teklifini kabul ettik ve havaalanının lokantasına doğru yola düştük. Yemek bahanesiyle aslında vakit geçiriyorduk Birlikte yemek yedikten sonra uçağa binmek üzere polis kontrolünden geçtik ve uçağın kalkış vaktini beklemeye başladık. Sıkışık bir salonda uçağı beklemeye koyulduk. Hüdai Vakfı'ndan yine bir arkadaşla tanıştık. Bana faaliyet ve hizmet alanlarını anlattı, sevindim. Kafilemizde eski tanıdıklardan birisi de Kafkas ve Çeçen vakıflarında hizmetleriyle öne çıkmış Abdurrahman Özdil Bey de vardı. Beni gördüğüne sevindiğini söyledi. Abdurrahman Özdil Bey de 15 yıl sonra ilk kez Çeçenistan'a gidiyormuş. Değişen Çeçenistan'ı görmeye can atıyordu. Öncesinde defalarca Çeçenistan'a gitmesine rağmen, 1994 yılından itibaren ziyaretleri kesilmiş ve araya bir fasıla ve kopukluk girmiş. Şimdi buluşma ve tamir vaktiydi. Çeçenistan davası sayesinde Abdurrahman Özdil gibi arkadaşları tanıdık. Bosna davası sayesinde de Davud Nuriler gibi isimler kamuoyunun önüne çıktı ve kamuoyu tarafından tanındılar. Çalkantılı dönemlerde ve değişim kesitlerinde her davanın böyle yerli sembolleri zuhur etmişti.
Vakit Gazetesi
http://www.timeturk.com/yazardetay.asp?Newsid=17115
Etiketler:
nalçık grozni