NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
9
12
4WORED3.MP3
8
4SIMD.MP3

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri
BİR DÖNÜM NOKTASINDA-2

Geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda teyzemle yaşadığım bir diyalog, demokratikleşme sürecinin Kafkasyalılarda yaratmasını umduğum kırılmanın küçük bir modeli gibiydi.
04-01-2010 - 5 kez okundu

Murat Atrışba (Bolat)
atrisba@gmail.com


Geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda teyzemle yaşadığım bir diyalog, demokratikleşme sürecinin Kafkasyalılarda yaratmasını umduğum kırılmanın küçük bir modeli gibiydi.

Bu diyaloğu Demokrasi İçin Çerkes Girişimi'nin (DİÇEG) iki toplantısında da dile getirmiş ve sözlerime öyle devam etmiştim. Ev bayram sebebiyle kalabalıktı ve AKP tartışması bir yerden sonra "Açılım" tartışmasına dönüştü. Teyzeme onlarca yıldır nasıl bir programla "Türk kimliği" potasında eritilmek istendiğini anlatabilmek için "örneklerden birini" seçerek soyadının ne anlama geldiğini sordum. "Ağırbay" olan soyadının eşinin sülale adı olduğunu söyledi. Oysa değildi. Eşinin sülale adı yani gerçek soyadı -şüphesiz kendisinin de çok iyi bildiği gibi- "Agırba"ydı ve Andıba, Darınba gibi bazı sülalelerin Andıbay, Derinbay gibi "müdahalelerle" güya muhafaza edilmesinin bir başka örneğiydi.


Bunun nedenlerini Bulgaristan Türklerinin 1984-1989 yılları arasında yaşadıklarına da dikkat çekerek anlattım. O İstanbul'daki eski komşularımızı hatırlattı, ben ortaokuldaki 1989 göçmeni sıra arkadaşımdan dinlediklerimi sıraladım. Konuşmanın sonunda, 1934'ten beri uygulanan ve özellikle Adigeleri etkileyen bu politikanın amacının, kimliğimizde çok önemli bir yere sahip olan yüzlerce yıllık soyadlarımızın yerine uydurma soyadları almaya zorlayarak bizi ve bu ülkedeki tüm diğer halkları köklerimizden koparmak olduğunun artık farkındaydı.

***


Bulgaristan yönetiminin, ad-soyadlarını ve eğitimde anadillerini yasaklamak gibi yöntemlerle ülkedeki Türkleri "Bulgar Kimliği" potasında eritme çabaları sonucunda 400 bini aşkın Türk 1989'da Türkiye'ye göç etti. Beş yıl süren bu politikanın adı "Vızroditelen Protses" yani "Soya Dönüş"tü.[1] Beş değil, seksen beş yıldır "soya döndürülen" bizler için uygun görülen yol ise, devamlı havada sallanan bir sopa ve farklı kültürlerin gelişim yollarını tıkayan kanunlarla sağlanacak doğal asimilasyondu.


On yıllara yayılan süreçte reflekslerimiz törpülendi, uğradığımız haksızlıkları içselleştirdik, farkında bile olmadık. Sanki olması gereken buymuş gibi, başka türlüsü mümkün değilmiş gibi... Bu çarka karşı duranların çabaları ise topluma, bir zihinsel dönüşümü ve kırılmayı yaşatacak biçimde yansımadı.


Farkına varmamız gerekiyor. Farkına varanların da çemberi genişletmesi ve kasaba kasaba, köy köy bu dönüşümü yayması gerekiyor. Bizler Adige, Oset, Abhaz, Çeçen... olarak yaşamaya kararlıysak ve bu yok oluşa, asimilasyona "esaslı bir isyanımız varsa" oyuncaklarla avunmayı, karnımızdan konuşmayı, "Haklarımız tanınsa bile acaba kullanacak becerimiz var mı ?" gibi flulukları geride bırakmalıyız.


Günümüzde hala Sovyet döneminden kalma alfabe kitaplarıyla, derneklerdeki -kimilerine hayranlık duyduğum hocalarla da olsa- yürütülen kurslarla bir dili, kültürü yok oluş eşiğinden kurtarmaya çalışmak bir avuntudan da öte kara mizah örneğidir. Bu acımasız tespiti yapmak zorundayız.


Becerilerimizin eksikliğinde ise seksen beş yıllık asimilasyon politikaları sebebiyle devletin payı oldukça büyük... Bu yüzden DİÇEG'in basın açıklamasında "devletin özel önlem ve teşvikine"[2] dikkat çekildi. Başta anadili eğitimi olmak üzere Türkiye'de bu konuda fikir beyan etmiş her çapta Kafkasyalı kurumun büyük ölçüde ortaklaştığı taleplerin pratiğe dökülmesi güçlü bir "yaşam azminin" karşısında büyük bir sorun değildir. Yeter ki bizler kendi adımızla var olmayı "gerçekten" isteyelim.


Öncelikle şunu iyi görmeliyiz ki, Anayasa yalan söylüyor. Anayasa hepimizi bu ülkenin vatandaşı olduğumuz için Türk sayıyor ve bu ülkede farklı halkların olduğunu, bu halkların kendi varlıklarını geliştirme, koruma ve gelecek nesillere aktarma hakkının olduğunu asla göz önüne almıyor.


Oysa apaçık ortada; tanınacak tüm demokratik hakların, üzerinde ortaklaşılan tüm taleplerin zemininde Anayasanın bu yalandan kurtarılması ve üst kimliğin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, Türkiyelilik olarak kabul edilmesi yatmaktadır. Aksi hal, bu zamana kadar olduğu gibi asla ama asla bu toprakların gerçekliğiyle örtüşmemektedir. Aynaya bir bakın; sizce de öyle değil mi


Kurucu ideolojinin yok edici yüzünün ve yok oluştan gerçek kurtuluşun farkına varmamız gerekiyor. Yaşam belirtisi gösteren bir diasporanın parçası olmak isteyen için de, geride kalan vatana dönmek isteyen için de geçmişe karışmaya yüz tutmuş, aşınmış bir kimlik fayda vermeyecektir.

***


İktidar partisinin öncülüğünde devlet projesi olarak ilan edilen ama ömrü daha bir yıl bile olmayan "açılım süreci", son haftalarda yaşanan provokasyonlarla ardı ardına darbe alıyor. Sürecin daha ilk günlerinde yapılan provokasyon tahminleri doğrulanmaya başladı. İktidarın "Bu yoldan geri adım atmayacağız" beyanları sevindirici olmakla beraber, varlığımızı devam ettirmemiz için elzem olan zihinsel kırılmanın "açılım sürecine" bağımlı olarak ilerlememesi gerekmekte.


Bu süreç bizim için çok önemli bir vesile olmakla birlikte, her şey alaşağı da gitse, statüko tekrar muktedir de olsa, eğer biz hala kendi kimliğimizle var olmak istiyorsak aynadaki aksimize gözlerimizi kapatamayız.


(Devam edecek)


Bir Dönüm Noktasında - 1
http://www.kafkasevi.com/index.php/news/detail/4200

Etiketler:
bir dönüm noktasında-2

YORUMLAR
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır