İÇERDEN KUMANDAN
Trabzon 1996-2007
İçinde olduğumuz haftanın en çarpıcı gelişmesi, tereddütsüz, Hrant'ın tetikçisinin İstanbul'da izlendiğine dair istihbarat raporunun dava dosyasına girmesiydi. Raporun altında, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek'in imzası vardı.
Bu vesileyle Trabzon'daki 'derin' yapılanma bir kez daha gündeme geldi. Yasin Hayal'in hamburgerciyi bombalaması, Rahip cinayeti, yaşanan linç girişimleri üstüne konuşuldu.
23-01-2010 - 5 kez okundu
Yasin Hayal'in tahliye kararını veren mahkemenin, asıl heyet değil, yerine bakan nöbetçi heyet olduğunu, bu heyetten iki hâkimin birisinin Ticaret Mahkemesi, diğerinin de İcra Mahkemesi Hâkimi olduğunu öğrendik.
Bu şehirde son on yılda olup bitenlerle ilgili bilmediğimiz çok şey var anlaşılan.
Ama ben biraz daha geriye gitmek istiyorum.
Trabzon'u, derin devlet operasyonlarının fideliği yapan, bir 'pilot şehir' olduğunu bize gösteren başlangıç, Avrasya feribotunun kaçırılmasıdır.
Feribotun kaçırıldığı 1996 yılının ocak ayıyla, Hrant'ın katledildiği Ocak 2007 arası Trabzon kaynaklı olaylar, yakın tarihimizin iyi bir özetidir.
14 yıl önce Soçi'ye gitmek üzere limandan ayrılan feribot, çoğu Türk, bir ikisi Çeçen 9 kişi tarafından kaçırıldı. Eylemciler, İstanbul'da teslim oldu. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, eylemcileri ziyaret etti. Yargılandılar, ceza aldılar ve çoğu cezaevinden kaçtı.
Kaçtı, dediğime aldanmayın. Eylemcilerden ikisi, İmralı Cezaevi'ndeydi. İki hükümlü, hani şu 'bölücü terörist başının' özel güvenlik önlemleriyle yattığı, 'Orası otel değil' denilen adadan kaçtı. Diğer üçü de değişik yarı açık cezaevlerinden uçuverdiler.
Hatta eylemcilerin lideri pozisyonunda olan Muhammet Tokcan, 1997 yılında cezaevinden kaçtıktan sonra 1999 yılında yakalandı. Kalan cezasını tamamladıktan sonra, 2001 yılında ortaya çıktı ve Swiss Otel'i bastı. Bu cezasını da tamamladıktan sonra, bir başka muadili Oral Çelik'in Malatyaspor'a başkan olduğu gibi, Düzcespor'a başkan olmak istedi. Devlet, Oral Çelik Vak'asında olduğu gibi 'laubalilik' yapmadı. Söylentiye göre Vali engel olunca Muhammet Tokcan bu güzide koltuğa oturamadı ve Düzcespor da bu 'nimetten' uzak kalmış oldu. Gürcistan kaynaklı haberler, Tokcan'ın şu günlerde soyadını değiştirerek Abhazya'da yaşadığını söylüyor. Yine yakın tarihli haberlere göre, iki Çeçen eylemcinin, Kadirov'in 'ölüm timleri' tarafından öldürüldüğü de iddialar arasında.
Her iki eylemi gerçekleştirenler, ceza hukukçularına saç baş yoldurtacak cinsten hafif cezalar aldılar. Hrant'ı cellatların önüne atan yargı, bunların 'örgütlü suç işlemedikleri' kanaatine varmıştı.
atin.org sitesini bilirsiniz. Bu büyük ve önemli istihbaratçı, Avrasya olayının kansız bitmesinden duyduğu sevinci paylaşırken sarf ettiği şu sözler, aslında çok önemli bir ipucunu ele vermiyor mu "İtiraf etmeliyim ki, başlayışından bitişine kadar, şu andaki Diyarbakır Valimiz ve zamanın Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Cemil Serhatlı ile koordineli bir şekilde yürüttüğümüz Avrasya olayının, kansız ve çok uzamadan sonuçlanması ve Çeçenlere olan sempati yüzünden, Tokcan ve ekibine, birçokları gibi ben de daha yumuşak bir şekilde bakıyordum."
Bu sempatinin basit bir duygu akışı olduğuna inanmamız mı bekleniyor?
Benzeri 'sempatiler', Trabzon 1996-2007 adlı bu belgeselin dokusunu oluşturdu. Feribotun güvertesine helikopterle indirilen acar basın mensuplarıyla tam bir şova dönüştürülen bu eylemin, bir şehrin ve aslında hepimizin hayatına cehenneme çeviren bir operasyonun başlangıcı olduğunu, en azından ben bilmiyordum.
Bu belgeselde, bir sürü linç girişimi gördük. Hepsi, 'halkın hassasiyetinin' ürünüydü. Bir rahip öldürüldü. Bir rahibin hayatı üstünden gençlere staj yaptırdılar. Şehrin 'resmi ağızları', olayı münferit bir vakıadiye niteledi. Yasin Hayal de hamburgerciyi tek başına bombalamıştı. Hakkında arama emri olmasına rağmen Erhan Tuncel, Yasin Hayal'in duruşmalarına girip çıktı. O günlerde 'yardımcı istihbarat elemanı' olarak istihdam edildiğini, sonradan öğrendik. Ogün Samast da, işin başında 'milliyetçi duygularla' cinayet işlemişti.
Soçi'ye kalkan Avrasya feribotuyla açılan belgesel, 19 Ocak 2007 günü, Şişli'de bir kaldırıma uzanmış Hrant'ın cansız bedeniyle kapandı. Yapacak işleri kalmadığından değil, o kadar çok kirlenmişti ki elleri, artık bu operasyona bir son vermeleri gerektiğini düşündüler.
Sonra ne mi oldu Bu belgeselin yapımcılarının belki birkaçının sadece görev yerleri değişti.
Ucuz ve göstermelik bedellerle hayatlarına devam ediyorlar.
Belki de bir mola verdiler.
Bir başka şehir arıyorlar belki de, başka aktörler...
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=976178&Yazar=ERKAN%20GOLO%C4%9ELU&Date=23.01.2010&CategoryID=96
Etiketler:
içerden kumandan