ÇERKESLER, KEFKEN'DEKİ BÜYÜK ANMAYA HAZIRLANIYOR
1864 Büyük Çerkes sürgünü ile başlayan süreçte binlerce Adığe-Abhaz ve Ubıh'a sığınak olmuş Kefken koylarında Çerkesler'in bir çok acı hatırası, isimsiz mezarları, unutulmuş acı hatıraları vardır.
Kefken'de Beygua Ömer ve bir grup duyarlı insanın 17 yıl önce başlattığı anma törenleri Kocaeli Kafkas Derneği'nin planlı bir çalışma-tanıtım ve devamlılığıyla bugün Tüm Türkiye ve Kafkas Cumhuriyetleri, yurt dışı katılımlarla onbinlere ulaşan dev bir organizasyona dönüştü.
30-04-2010 - 5 kez okundu
Kafkas kökenli birisi olarak atalarımdan dinlediğim, daha sonraları tarih kitaplarından okuduğum kadarıyla çok acı çekmiş bir neslin çocuklarıyız.
Öz yurdumuz olan Kafkasya'da, Rusların büyük zulmüne uğradık, katledildik, soykırıma tutulduk.
Evet, Osmanlı İmparatorluğu biz Çerkeslere kapısını açtı.
Evet, neslimizi yok olmaktan kurtardı.
Evet, bize yeni bir vatan verdi.
Bu nedenle Türkiye'yi çok sevdik ve kendimizi hep bu ülkenin asli unsurlarından gördük.
Ancak, geçmişimizi, o kötü günleri unutmamızın da imkanı yok.
Eğer unutursak, atalarımızın ruhlarını incitiriz, geçmişimizi inkar etmiş oluruz.
Çünkü, atalarımız çok acı çekti, onları usla unutmamamız gerekiyor.
*****
Kocaeli'deki ve bölgedeki Çerkesler açısından Kefken'in çok büyük manevi değeri vardır.
Bölgede, karaya ayak bastığımız, ilk yerlerden birisidir.
Çok kötü şartlarda gemi yolculuğuyla Kefken'e gelen atalarımız, binlerce ölümüzü buraya defnetti.
Atalarımızı anarken, onların neler çektiğini de gelecek nesillere aktarmamız lazım.
Bakın size aşağıda Kefken'deki Abhazların sürgün tarihini yazan Doç. Dr. Valeri Beygua'nın kitabından alıntılar yapmak istiyorum.
Beygua kitabının 98. sayfasında şöyle diyor; 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında Abhazya'nın durumu: 12 Nisan 1877 günü ikinci Aleksandr, Rusların Osmanlılara savaş ilan ettiğini Padişah'a bildirdi.
Abhazlar savaşın patlamasına iki gün kala Abhazya'da yerleşen Rus Birliğine karşı ayaklanmışlardı. 1867 yılında Anayurdundan sürülen Abhazlardan yararlanan Padişah, Maan Özbek ve Maan Kamlat önderliğinde göçmen Abhazları tekrar Abhazya'ya çıkardı Ruslarla savaşıp "Rus'u ülkeden sökersek, Osmanlı Padişahı Abhazya'yı bağımsız kılacak, Eski Abhaz Krallığını tanıyacak" diye söyleyince halk silahlarını Ruslara çevirdi. Fakat başlayan savaş Abhazların aleyhine bitti.
19 Şubat 1878 de Osmanlılar ve Ruslar ateşkes anlaşması yaptılar. Abhazya, Ruslara kaldı ve yeni bir sürgün başladı. Yeni sürgün dalgasının en önemli duraklarından birisi de Kefken'deki koylar ve en önemlisi de anmaların yapıldığı koy ve yakınları oldu. 1864-1867-1878 sürgünlerine uğrayanların mağara duvarlarına kazıdıkları yazılar Karaağaç köyündeki iki mezarlık somut delillerdir.
******
1864'lerde vatanlarından sürülen Çerkes (Adığe-Abaza)'ların uğradığı felaket bu üç katlı felakettir.
Bunlar, Adığe boyları ile Abhazların Ciget, Ayıbğa, Ahçıpsı boylarıydı. Bunlardan daha büyük felakete, en büyük felakete uğrayanlar 1878'de yaklaşan düşmanın muhtemel imhasından kurtarmak için Osmanlı ordusunun çok acele ve zorla gemilere doldurup kaçırabildikleri Abhazların Abzıp ve Abjuwa boyları idi. Açlıktan, buldukları her şeyi yemekten hastalanıp kırıldılar. Atalardan, annelerden böyle acıları duya duya büyüdük, ihtiyarladık.
Bu satırların sunucusunun annesi de bu göç döküntülerinden1878'de Kefken'e çıkanlardandı. Kendileri ve anneleri Kefken'deki Abaza Mezarlığını anlatıp ziyaret etmesini tavsiye ederler, oradaki Kesepha Elif'in acı anılarını anlatırlarmış. Bu mezarlık çok uzun yer dolduruyormuş, oraya konan Anlatırlar: Savaştan kaçırılarak getirildikleri için her bakımdan perişan bulunan zavallı halk iskelelere döküle döküle son kalıntısı Kefken'de karaya çıkarılmıştı.
****
Tırşı Murat, "Kefken'e geldiğimiz ilk gecede 400 kişi açlıktan ölmüştür" der. Bu halkın güzel sesli ve ud (Açumgur) çalan Kesepha Elif adlı bayanı, ölümle serilen halkına her gün ağıtlar yakar, halkının "Abaza Mezarlığı" denen mezarlığına gidip udunun eşliğinde mersiyeler söyleye söyleye ağlarmış. Yerlilerden düşünceli kişiler bu muzdarip Elif'in, halkının mezarlığına her gün şarkı söyleyip ud çalmak için gitmeyeceğini düşünerek, izleyip gözlediklerinde, udunun eşliğinde ağlaya ağlaya söylediği şeylerin mersiye (ağıt) olduğunu görürler. Halka yayılan bu acı durumu Sultan Abdülhamid'e ve sarayda Abhazların-adeta-temsilciliğini yapan Kaptanzade Rıza Bey'e akseder. Abdülhamid çok duygulanır. Kefken'deki Abaza göçmenlere memurlar ve ilaçlar gönderir, Kesepha Elif'i de Saraya getirmelerini söyler.
Memurlar Kefken'e gelir, Elif mezarlar arasında bir kütükte oturmuş, udunun eşliğinde mersiyeler söyleyip ağlamakta. Ziyaretçileri yanına gelince ayağa kalkar, gözlerini siler. Elini öperler, Padişahın gönderdiği ilaçları ve muhacirlere yardım emri verdiğini, kendisini de Saray'a çağırdığını ve acılarını hafifletmek için her şeyi yapacağını bildirirler.
Elif'in cevabı şu "Var olsun Padişahımız, gülemeyecek kimse için ağlayabilmenin kıymetini Allah Padişahımıza öğretmesin. Mutlu insanlar arasında ağlamaklı halimle onların mutluluğunu bozmak istemem. Ağlama ihtiyacımı giderebileceğim buradan beni ayırmayın, ölsem de şu zavallı ölülerimin kemikleri arasında bana da bir yer verilmiş olur. Benim bundan başka bir ihtiyacım ve isteğim yoktur, bırakın beni. Padişahımızın eteklerinden öperim"
Başlarındaki memur çok duygulanmıştır. Oradaki bir mezara yaşlarını döküp eliyle toprağını okşayarak ayrılmışlar. Bu memurların başındaki Abhaz Kurkuar ailesindenmiş. Gücünü bozmadan Türkçe'ye çevrilemeyen Kesepha Elif'in ağıtlarından birindeki "ŞÜARA ABARS ŞÜRITSHAZTZIP YAPSIWAWSUA YRITSHAXAAYT" sözler (Sizleri böyle zavallı edenler, kendileri de zavallı olsunlar) gibi ve daha acıklı bir anlamdadır.
Erdal SERTEL
Kocaeli Demokrat Gazetesi
Etiketler:
çerkesler kefken büyük anmaya hazırlanıyor