DÖNÜŞÇÜLÜK (REPATRİATSİYA)
Dönüşçülük (Repatriatsiya)
AjansKafkas-2 | 12.08.2004 | 04:54:51 | Views: 48 | Kafkasya
KAZBEK ASTEMİROV
Sovyetler Birliği zamanında anayurtta, diaspora Çerkesleri ile ilgili pek fazla birşey bilinmemesi bir yana, bu konudan bahsetmek bile neredeyse yasaktı.
Kafkasya'da yaşayan Çerkesler, yurt dışında bulunan akrabalarını bulmak, onlarla yeniden tanışmak gibi bir şansa hiç bir zaman sahip olmadılar.
13-08-2004 - 5 kez okundu
1850'li yıllarda başlayan 'Batı Kafkasya'yı Çerkesler'den arındırma projesi', 1864 yılında büyük Çerkes sürgünü ile tamamlanmıştır. Sovyetler Birliği tarihçiliğinde, Çerkes Sürgünü ile ilgili hemen hemen yok denecek kadar bilgiye ulaşabilirdiniz.
Sovyetler Birliği'nde, 1864 yılında sürgün edilen Çerkesler için uzun yıllar "vatan haini, Osmanlı Uşağı" gibi ünvanlar kullanıldı. Ya da Sovyet propagandistleri, zenginlerin topraklarını ve mallarını satarak köleleriyle birlikte Osmanlıya gittiklerini sürekli olarak tekrarlayıp durdular.Kafkasya'da uzun yıllar insanlar akrabalarının akıbetini soramadı.
Kafkasya için Sovyetler Birliği döneminde diasporadan haber almanın tek kaynağı, fırsatını bulup çeşitli görevlerle yurt dışına çıkma şansına sahip olan soydaşlarıydı. Bu insanlardan büyük bir kısmı devletin mutemet adamları olduğu için geri döndüklerinde de verdikleri bilgiler yönlendirmeli oluyordu.
Yurt dışına çıkıp diyaspora Çerkesleri ile karşılaşma imkanı bulan, az sayıda da olsa, bazı Çerkesler Kafkasya'ya da gerçek bilgileri ulaştırıyorlardı.
Eski Sovyet sistemi dünyaya kapalı olduğu için, halk rahatlıkla yönlendirilebiliyordu. Rusya'da özellikle Kuzey Kafkasya'da yaşayan insanlara Amerikan sömürgeciliği anlatılıyor, Türkiye dahil olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin yaşam koşullarının son derece kötü olduğu söyleniyor, insanların köle gibi başka insanlara, özellikle patronlara hizmet ederek karınlarını doyurabildikleri ifade ediliyordu.
Televizyonlarda sürekli propagandalar yapılıyor, köylere kurulan sinema ve tiyatro salonlarında halkın beyni yıkanıyordu. Rusya'ya gelen heyetlere özel geziler düzenleniyor, heyetin temas edeceği bütün insanlar bile önceden belirleniyordu. Gelen heyet KGB elemanları tarafından geniş bir izlemeye alınıyordu.
Sovyetler Birliği'nin en büyük handikaplarından biri de yurt dışında ülkeyi temsil etmek için gönderilen heyetlerdi. Sık sık batı ülkelerine iltica eden, geri dönüşte fire veren heyetleri korumak için bütün ekiplerde KGB elemanları görevlendirilirdi. Bütün heyet bu elemanları bilir, onlardan çekinirdi. Buna rağmen tehlikeyi göze alarak iltica edenler olurdu.
***
Kuzey Kafkasyalıların diaspora ile sınırlı tanışması, 1970'li yılların ortalarına rastlar. Kafkasya ile ilk temasa geçen Çerkes topluluğu Suriye Çerkesleridir. Suriye, Sovyetler Birliği'nin müttefiki olarak dost devletler statüsündeydi.
Moskova'da eğitim gören Hafız Esat'ın yönettiği Suriye, Sovyetler Birliği'ne güven veriyordu. Bu sebeptendir ki Suriye Çerkesleri, Sovyet vatandaşı prototipine uyum göstermesi açısından Rusya'ya güven veriyordu. Denilebilir ki, Sovyetler Birliği dönemi, Suriyeli dönüşçüler için bugünkünden daha kolay bir prosedürü içeriyordu. Hatta hiç Kafkasya'ya gitmeden Şam'da Rusya Büyükelçiliği'nden pasaport almak bile mümkün oluyordu.
Suriye Çerkeslerinin Kafkasya ile irtibatları da tamamen serbest sayılmazdı. Burada da bir filtrasyon uygulaması vardı. Sonuçta Suriye halkının yüzde sekseni müslüman bir ülkeydi.
Suriye'den Kafkasya'ya gelen Çerkesler ilginçtir ki, o dönemde Kafkasya'da yaşayan Çerkeslere Komünizm propagandası yapıyor, sistemi öve öve bitiremiyorlardı. Kafkasyalı Çerkesler de buna bıyık altından gülerek karşılık veriyorlardı.
***
Sovyetler Birliği ikinci diaspora bağlantısını Ürdün Çerkesleri ile kurdu. Arap-İsrail savaşında Araplar'dan yana tavır koyan Sovyet politikası , onu Ürdünle doğal müttefik haline getiriyordu. Ancak Ürdün Çerkesleri Sovyetler Birliği yıkılana kadar Kuzey Kafkasya ile olan münasebetlerini çok rahat yürütemediler.
***
Sovyetler Birliği her zaman Türkiye'de yaşayan Çerkes diasporasından çekindi. Kafkasya dahil bütün dünyada yaşayan Çerkeslerin toplamından fazlasını bünyesinde barındıran Türkiye, Sovyetler Birliği'nin uykularını her zaman kaçırdı.
Bunun bir çok sebebi vardı. Öncelikle Türkiye NATO üyesi olarak Sovyetler Birliği'nin düşmanıydı. Sonra Türkiye, tarih boyunca Ruslarla en fazla savaşan ülkeydi. En önemlisi, Türkiye'de yaşayan Çerkesler dünyaya açık, yönetimde etkin görevler üstlenebiliyorlardı. Türkiye tarih boyunca, gerek Çarlık Rusyası olsun, gerekse Sovyetler Birliği olsun rejim muhaliflerine destek veren bir üs vazifesi görmüştü.
Bütün bu gerekçeler alt alta toplandığında, diaspora Çerkeslerinin yüzde doksanını oluşturmasına rağmen, Türkiye Çerkesleri Sovyetler Birliği tarafından her zaman görmezden gelindi.
***
Sovyetler Birliği döneminde kurulan Rodinalar kanalıyla kontrol altında tutulan dönüşçülük hareketi, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra kontrolden çıktı. Önceleri rejim propagandasına yarayan dönüş söylemi, sistemin çöküşünden sonra ciddi ciddi sorgulanmaya başlandı.
1990'lı yılların başında Kafkasya'da gelişen ulusal hareketlerin de baskısıyla yerel cumhuriyetler kapılarını Çerkes diasporasına açtı. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle bütün problemlerin çözümleneceğini, insanların öbek öbek Kafkasya'ya döneceğini zannedenler büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.
Dönüşün ilk öncüleri, ikamet ve pasaport almakta pek zorlanmadılar. Ancak çökmüş bir sistemin içinde, yabancı olarak hayatını devam ettirmenin zorluklarını da yaşadılar. Küçük sermayelerle kurdukları iş yerlerini çalıştırmak için gerek devlet görevlilerine verdikleri rüşvetler, gerek mafyaya verilen haraçlar dönüşçüleri hayal kırıklığına uğrattı. Kafkasya'da ciddi yatırımlar yapmak, burada ticari hayata atılmak gibi düşüncesi olanlar, Kafkasya'da yaptıkları kısa gözlemler sonucu bu isteklerinden vazgeçtiler.
Kafkasya'da halk arasında dönüşçüler gelmeden önce kötü niyetli provakatörler tarafından yayılan, "Bunlar paralarıyla buraya gelecekler, bizi kendi vatanımızda köle yapacaklar" gibi sözler, komünizm gibi mülkiyet kavramını bilmeyen insanımız üzerinde kötü tesirler bıraktı.
Komünist düşünceyi radikal derecede benimsemiş olan Çerkesler, dönüşçülere karşı alttan alta yıpratma politikası yürüttüler. Bürokratik alanda engelleri artırdılar. Çaresiz kalan dönüşçülerin bir kısmı geri dönmek durumunda kaldı.
***
Peki dönüşçülerin hiç mi kabahati yoktu?
Diasporadan gelen Çerkesleri hararetle kucaklayan Kafkasya Çerkesleri, karşılarında sofraya oturduğunda daha çok içen Çerkesleri görünce büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Kafkasya'ya gelir gelmez hovardalık peşinde koşan, her akşamı ayrı biriyle geçiren Çerkesler de iyi örnek olamadılar. Cebine koyduğu üç beş kuruş parayla büyük iş adamı havası atarak insanları istismar eden, hatta Türkiye'ye dönünce onlara istedikleri şeyleri göndermek maksadıyla paralarını alıp kaybolanlar, iş adamı olarak bağlantı yapıp, malı aldıktan sonra parasını ödemeden kaçanlar... hep kötü örnek oldular.
***
29 Mayıs 1997'de Adıgey Cumhuriyeti dönüşçülük yasası çıkardı. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti de buna benzer bir yasayı 2000 yılında çıkardı.
26 Temmuz 2002 tarihinde kabul edilen 115 no'lu Federal Yasa, bu yasaları kadük kıldı. Federal Yasa'da dönüşçülük tanımı kaldırılarak, 'Rusya Federasyonu Vatandaşlığı' ibaresi getirildi. Bir Çerkes'in vatanına dönmesi için gerekli olan prosedür ile bir Tanzanyalı'nın Rusya Federasyonu Vatandaşı olması arasında hiç bir fark kalmadı.
***
Bizim bu yazıyı yazmamıza, geçtiğimiz günlerde Adıgey'de dönüşçüler günü adı altında yapılan törenler sebep oldu. Aslında dönüşçülük konusu Kafkasya'da akademik araştırmalara konu olabilecek boyutta malzemeye de sahip.
Hacı Bayram Bolat olayı hala zihinlerimizde tazeliğini koruyor. Dönüşçülüğün önündeki engellerin kalkması için öncelikle yerel yönetimlerin samimi olması gerekir. D.Ç.B. ve Adığe Xase gibi kuruluşlara da burada büyük görevler düşüyor.
Görülen o ki dönüşçülük için şu andaki durum pek iç açıcı değil.
İleriki günlerin daha da aydınlık olması en büyük temennimizdir.
Etiketler:
dönüşçülük repatriatsiya