ABHAZYA SORUNU VE TÜRKİYE
Gürcistan yetkili makamlarından izin almadan, Gürcistan karasularını ihlal ederek, ayrılıkçı Abhazya Cumhuriyetine giden yabancı gemilere ateş edilmesine ilişkin Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili'nin kararıyla Abhazya gerginliği hızla gündemin ilk sırasına yerleşmiştir. Her ne kadar Saakaşvili'nin kararı ve bu konudaki açıklaması büyük ölçüde Rusya Federasyonu'ndan (RF) Abhazya'ya giden gemileri hedef alıyorsa da, meselenin diğer ayağını da Türkiye oluşturmaktadır. Nitekim, bu uygulamanın ilk örneği 31 Temmuz 2004'te Abhazya'ya gitmekte olan Türk gemisine ateş edilmesiyle yaşanmıştır.
13-08-2004 - 5 kez okundu
Gürcistan yetkili makamlarından izin almadan, Gürcistan karasularını ihlal ederek, ayrılıkçı Abhazya Cumhuriyetine giden yabancı gemilere ateş edilmesine ilişkin Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili'nin kararıyla Abhazya gerginliği hızla gündemin ilk sırasına yerleşmiştir. Her ne kadar Saakaşvili'nin kararı ve bu konudaki açıklaması büyük ölçüde Rusya Federasyonu'ndan (RF) Abhazya'ya giden gemileri hedef alıyorsa da, meselenin diğer ayağını da Türkiye oluşturmaktadır. Nitekim, bu uygulamanın ilk örneği 31 Temmuz 2004'te Abhazya'ya gitmekte olan Türk gemisine ateş edilmesiyle yaşanmıştır.
Türkiye; basında, bürokraside ve sivil toplum örgütleri bünyesinde iyi örgütlenmiş ve Adıge diaporasıyla birlikte hareket eden Abhazya diasporasına rağmen, başından itibaren Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü desteklediğinden, Abhazya ile doğrudan bir ilişki kurmamış ve ayrıca Gürcistan devletinin Abhazya'ya ambargo kararına uymuştur. Fakat bunun yanında Abhazya Dayanışma Komitesi ve diğer Kafkas vakıf ve dernekleri bünyesinde örgütlenen, Abhaz diasporasının yürürttüğü faaliyetler sonucunda Abhaz kökenli Türkiye vatandaşlarından Abhazya-Gürcistan savaşına katılanlar ve ölenler, Abhazya'da yatırım ve ticaret yapanlar olmuştur. Bu çerçevede Rusya'ya çıkış yaptıran fakat kaçak olarak Abhazya'ya giden gemiler ve tekneler de bulunmaktadır. Bu gemi ve teknelerden Gürcistan yetkili makamlarınca pek çok kez yakalananları da olmuştur. Bu gemiler kaçak seferler yaptıkları için Türk yetkili makamları son olayda da olduğu gibi her hangi bir açıklamada ve girişimde bulunmamaktadır. Bu durum ve genel olarak Türkiye'nin Gürcistan'ın toprak bütünlüğüne yönelik politikası, ülkedeki Abhaz diasporası ve bu diasporayla yakın ilişki içinde bulunan çevrelerce şiddetle eleştirilmektedir. Saakaşvili yönetiminin, Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü sağlamaya yönelik girişimlerini göz önünde bulundurarak önümüzdeki dönemde Abhazya sorunun giderek daha yoğun bir biçimde yeniden Türkiye'nin gündemine geleceğini kestirebiliriz.
Ankara'nın, Gürcistan'la Abhazya arasında sorunun barışçıl yollarla ve Gürcistan'ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesini isteyen ve dolayısıyla Abhaz ayrılıkçılığını desteklemeyen politikası yanlış bir politika mıdır? Abhazya'nın geleceğine ilişkin 3 seçenek vardır: bağımsız Abhazya; Gürcistan'a bağlı özerk Abhazya; RF'ye bağlı özerk Abhazya. Türkiye'deki diaspora ısrarlı bir şekilde Abhazya'nın bağımsızlığını savunmuş, RF'ye bağlı Abhazya tezini sıcak karşılamamış ve dolayısıyla bu tez, her ne kadar Abhazya'da en yoğun tartışılan tez olsa da, Türkiye'deki diasporanın tartışmaları dışında kalmıştır. Bu sebeple de bu seçeneği sorgulama dışında bırakırsak bağımsız Abhazya ve Gürcistan'a bağlı özerk Abhazya gibi iki seçenekle karşı karşıya kalırız.
Abhazya'nın bağımsızlığının Ankara açısından taşıdığı endişeler vardır. Her şeyden önce çok etnikli ve çok sujeli bir yapı olan Gürcistan'da Abhazya'nın bağımsızlığının yol açacağı zincirleme etki sonucunda Türkiye'nin kuzeyinde tam bir kargaşa yaşanabilir. Rusya Federasyonunun etkisi altında bulunan bölgelerin merkezden kopması durumunda, Türkiye'nin Gürcistan'la ve devamında Azerbaycan ve Orta Asya ile ilişkileri sınırlanabilir.
Abhazya'nın bağımsızlığına ilişkin ikinci endişe ise Abhazya'nın demografik yapısıdır. Abhazya'da en son nüfus sayımı 1989'da yapılmıştır. Sonuçlarına bakıldığında, Abhazya'nın yüzde 45.7'si Gürcülerden oluşmaktaydı. Abhazların nüfusu ise yüzde 17.8'di. Nüfusun diğer kısmını ise büyük ölçüde Ermeni (%14.6) ve Ruslar (%14.3) oluşturmaktaydı. Savaşın başlamasıyla birlikte Gürcü nüfusun önemli bir kısmı Abhazya'dan göç ettirilmiştir. Abhazya'da kalan Gürcü nüfusun yoğun olarak Gürcistan'la sınır oluşturan Gali bölgesinde ve yaklaşık olarak 40 bin civarında olduğu ifade edilmektedir. Bu değişimi göz önünde bulundurarak, Abhaz nüfusunu etnik dağılımı itibariyle şekillendirmeye çalıştığımızda ilginç bir tablo ile karşılaşılmaktadır: oran olarak bir birine yakın üç etnik grup -Abhaz, Ermeni ve Ruslar. Fakat bunun gerçeği ne kadar yansıttığı şüphelidir. Yaşanan savaş ve devamında ekonomik ambargo pek çok Abhazyalının ülkeyi terk etmesine yol açmıştır. Ama buna ilişkin sağlıklı veriler bulmak olanaksızdır ve verilen rakamlar bir biriyle çelişki taşıyan tahminden başka bir şey değildir. Tahmin edilebilen şeylerden birisi de Abhazların Abhazya'ya vatan olarak bağlı olma duygularının diğer etnik gruplardan daha fazla olduğu için ülkeyi terk etme oranlarının daha düşük olması gerektiğidir. Abhaz olmayan diğer grupların ülkeyi terk etme oranı ne kadar yüksek olursa olsun Abhazya'da önemli oranda Ermeni ve Rus nüfusun varlığı tartışmasızdır.
Ermeni ve Rus nüfusun Abhazya'daki etkinliğini artıran bir diğer faktör ise bu iki toplumun Abhazlara oranla daha kentli olmalarıdır. Bu durum SSCB döneminde psikolojik faktörlerle de - daha güvenilir olma - desteklenmiş ve devlet hayatının değişik alanlarına yansımıştır. Bugün bile Ermeni ve Rusların yönetimde Abhazlardan daha etkili oldukları iddia edilmektedir. Türkiye'de Kafkasya üzerine çalışan önemli kuruluşlardan Kafkas Vakfı'na bağlı Ajans Kafkas Genel Koordinatörü Fehmi Taştekin'in Abhazya'ya yapmış olduğu ziyaret sonrası izlenimlerinde "Burada döviz işiyle uğraşanlar ve dükkan sahipleri, kısacası ticaretin kaymağını elinde bulunduranlar Ermeniler" şeklindeki açıklamaları bu hususu doğrular niteliktedir.
Dolayısıyla Abhazya'nın bağımsız olması durumunda değişik sebeplerle bugün yaşanmayan etnik temelli iktidar kavgasına tanık olunabilir. Bu da daha çok Ermeniler ve Abhazlar arasında yaşanacak gibi görünmektedir. Bugüne kadarki gelişmeler, Rusların genellikle Rusya dışında iktidar mücadelesinde pek iddialı olmadıklarını göstermektedir. Ama Rusların alacağı tutum iktidar mücadelesinin geleceğini belirleyecektir. Kafkasya tarihinin incelenmesi Abhazya'da da Ermeni-Rus koalisyonu ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca Ermenilerin ulusal projesi olan "Üç Deniz Arası Büyük Ermenistan" Abhazya'yı da içermektedir. Abhazya'nın kuzeyinde Krosnodar'da da aynı proje doğrultusunda oluşan Ermeni yoğunluğu iddiaları da bu fikri desteklemektedir. Ermenilerin yaşadıkları bölgelerin etnik çeşitlilik itibariyle incelenmesi, Ermenilerin mono milliyet arayışında olduklarını olgu olarak önümüze çıkarmaktadır. Bu durum Abhazya'nın bağımsız olması durumunda Abhaz etnik toplumunun geleceği açısından endişe vericidir.
Bütün bu olasılıkları göz önüne alırsak Türkiye'nin Abhazya sorunun, Gürcistan'ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesine yönelik politikasının sağlıklı olduğuna kanaat getirmek mümkündür ve bu politika sadece Gürcü devletinin devamı açısından değil, Abhaz etnik grubunun geleceği açısından da hayati önem taşımaktadır. (Kamil Ağacan, Kafkasya Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Etiketler:
abhazya sorunu ve türkiye