C O N F I D E N T I A L
SECTION 01 OF 05 ANKARA 001635
SIPDIS,
DEPT FOR EUR/SE, EUR/CARC
E.O. 12958: DECL: 09/08/2018
TAGS: PGOV PREL GG RU TU
KONU: Türkiye’deki Kafkasyalıların Bölgesel Siyasete Etkileri
REF: ANKARA 1062
Tanımlayan: POL Counselor Daniel O'Grady, reasons 1.4 (b,d)
ÖZET ve YORUM:
1.(C) Gürcistan’da yaşanan savaş, Rusya gibi Ankara hükümetinin de Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıması yönünde lobi faaliyetlerinde bulunması için Türkiye’deki Kafkas toplumunu mobilize etti. 1990’lı yıllarda Çeçenistan’da yaşanan savaşlarda olduğu gibi Türk Hükümeti, birçok Türkün kültürel ve tarihsel bağlara sahip olduğu ayrılıkçı bölgelerle ilgilenme ile bir komşu ülkenin (bu kez Gürcistan) toprak bütünlüğünün korunması arasındaki ince çizgide yürümek zorunda kalacak. Türkiye’deki Kafkasyalılar, Kuzey (Abhaz, Çeçen ve Osetler) ve Güney Kafkasyalılar (Gürcüler) olmak üzere ikiye ayrılıyorlar. Her iki grup daha önceleri anti-Sovyet ve anti-Rus tutumlarıyla birlik halindeydiler.
2.(C) Organize ve politik olarak aktif olmasına rağmen Çerkes lobisi, Rusya’nın uzun dönemdeki amacının Abhazya ve G Osetya’yı ilhak etmek olduğunu düşünenlerle özellikle ticari nedenlerle Rusya ile daha geniş bir işbirliğini savunanlar arasındaki bölünme nedeniyle zayıflamış durumda. Türkiye’nin etnik Gürcüleri ise güçlü bir lobi oluşturmakta zorlanıyorlar. Çoğunlukla Acaristan kökenli ve Çerkeslere göre daha az sayıda olan Türkiye Gürcüleri etnik kimliklerinden ziyade kendilerini Müslüman kimlği ile tanımlıyorlar. Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili’nin Acaristan’ın otonomisini ortadan kaldırmaya çalıştığından şikayet eden Gürcülerin büyük kısmı Gürcü halkıyla dayanışma içinde olduklarını söylemelerine rağmen Saakaşvili’ye sempati duymuyor.
Türkiye Çerkeslerinin baskılarına rağmen Türk Hükümeti, Batılı müttefiklerinden ayrı hareket ederek Abhazya ve G. Osetya’nın bağımsızlığını tanımayacak. Türk Hükümetinin Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne olan güçlü desteği kendi çıkarlarından kaynaklanıyor. ‘Toprak bütünlüğü’ kavramına yapılan vurgu, aynı zamanda Türkiye’nin kendi siyasal bütünlüğünü de vurgulamak anlamına geliyor. Ayrıca eğer Türkiye bir gün Rusya ile sınırdaş olmak istemiyorsa (ki bu daha önce yüzyıllarca yaşanmış ve tekrar yaşanması hiç de istenmeyen bir tecrübe), kendi çıkarı için Gürcistan’ın birliğini ve güçlenmesini desteklemek zorunda. Çerkeslerinin baskısını hisseden ve aynı zamanda Rusya’nın Abhazya’yı formel olarak ilhak etmesini önlemek için (ki bu Rusya’nın Karadeniz kıyılarını iki katına çıkarması demek olur), Türk Hükümeti ticaret, yatırım, ulaşım bağlantıları ve resmi olmayan kontaklar vasıtasıyla de facto Abhazya hükümeti ile daha çok ilgilenmeye çalışabilir. Ankara büyük ihtimalle Tiflis’i bu yaklaşımın doğruluğuna ikna etmeye çalışacaktır. Ancak Tiflis aynı 2008 savaşından önce yaptığı gibi, bu tip yaklaşıma olumlu bakmazsa, Türkiye yine de kendi politikasını uygulamaya devam edebilir.(ÖZET ve YORUMUN SONU)
TÜRKİYE’DEKİ KAFKASYALILAR
3.(SBU) Türkiye’deki Kafkasyalıların sayısı hakkında en yükseği 7 milyon olmaz üzere farklı tahminler var. Resmi olarak tanınmış Ermeni, Yahudi ve Rum azınlıkları dışında Türkiye nüfus sayımlarında etnisite sorusu sorulmadığı için gerçek rakamı bilmek zor. Bununla birlikte, ‘Göçmenlikten Diaspora’ya: Kuzey Kafkas Diasporası’nın Gücü ve Etkisi’ adlı makalesinde TOBB Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Kafkasya uzmanı Prof. Mithat Çelikpala,1965 nüfus sayımında toplam nüfusun %4’ünü oluşturan 119.000 kişinin anadil yada ikinci dilinin Abhazca ya da akraba dillerden olduğunu ifade ettiğini söylüyor ki Kafkasya’dan Türkiye’ye göçlerin 19. Yüzyılın ortasında gerçekleştiğini düşününce bu çok etkileyici bir rakam. Daha az sayıda kişi ise Gürcüce konuştuğunu bildirmiş. Bu rakamlara dayanarak ve 1965’den beri Türkiye Çerkeslerinin çoğunluğunun anadillerini konuşma yetisini kaybetmiş olacağını göz önünde bulundurulurarak, Çelikpala bugün Kafkasyalı nüfusun 3.5 Milyon civarında olduğunu tahmin ediyor. Ancak bu insanların kendilerini ne ölçüye kadar Kafkasyalı (Abhaz, Oset ya da Gürcü) olarak tanımladığı bilinmiyor. Amerika’daki Ermeni diasporası ile karşılaştırıldıklarında Türkiye Çerkes diasporası çok daha dağınık durumda.
4.(SBU)Türkiye’deki Kafkasyalılar Kuzey ve Güney Kafkasyalı olarak ikiye ayrılıyorlar. Kuzey Kafkasyalıların kökenleri günümüz Rusya’sının Çeçenistan, Dağıstan ve İnguşetya bölgeleriyle Abhazya ve Osetya bölgelerine dayanıyor. Türkiye’de genel olarak ‘Çerkes’ olarak adlandırılan bu grup içindeki en büyük alt grup Abhazlar. (Sayıca daha az olan Osetler Türkiye’de ‘Kuşha’ olarak biliniyorlar)
Türkiye’de ‘Güney Kafkasyalı’ terimi genellikle Gürcüler ve onlara akraba etnik gruplar olan Laz ve Migreller için kullanılıyor (Diğer Güney Kafkasyalılar farklı algılanıyorlar: Ermeniler hukuken tanınan bir azınlık topluluğu, Azeriler ise etnik olarak Türk).
ÇERKESLER
5.(SBU) Türkiye’li Çerkeslerin ataları 19. Yüzyılın ikinci yarısında Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı ilhakının tamamlanmasıyla anavatanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Çelikpala’nın tahminlerine gore 1.5 Milyon kişi göç etti ki bu K. Kafkasya’nın o zamanki nüfusunun %90’ına denk geliyordu. Çoğunluğu Anadolu’ya olmak üzere bugünkü İsrail, Ürdün, Lübnan ve Balkanlara yani Osmanlı İmparatorluğu topraklarına yerleştiler.Daha küçük ikinci bir göç dalgası Bolşeviklerin Kafkasya’da güç kazanmasından sonra 1918’de gerçekleşti. Son olarak Türk hükümeti 2. Dünya Savaşı’ndan sonra 600 Kuzey Kafkasyalı lejyonerin ülkeye yerleşmesine izin verdi. Çoğunlukla Marmara bölgesindeki Adapazarı ve çevresine yerleşen Çerkesler, kendi Abhaz ve Oset vs. gibi alt kimliklerine gore köyler kurdular. Bununla birlikte Gürcüler de dahil olmak üzere bu alt gruplar kendi aralarında evlilikler yaparak iletişim halinde oldular. Anadolu kırsalının izole yaşantısı Çerkes dil ve kültürünün 20. Yüzyıla taşınmasına yardımcı oldu.
6.(SBU) Türkiye Çerkesleri yeni ülkelerine bağlılıklarıyla hızla ün kazandılar ve bugün dahi milliyetçilikleriyle tanınıyorlar (Gürcüler de). Ancak bununla birlikte Çerkes kültürel kimliğini de güçlü bir şekilde muhafaza ettiler. ‘Rusya’nın Kafkasya’yı işgaline karşı yürüttükleri politik aktiviteleri bu kültürel kimlik üzerinden yaptılar. Fakat bağımsızlığının ilk günlerinde Türkiye’nin Bolşeviklerle yakın ilişki kurma zorunluluğu ve Atatürk’ün pan-Türkizm’i Türk ulusal kimliğinin inşasının merkezine alması, Soğuk Savaş’ın başlangıcına yani Türkiye’nin Sovyetler Birliği’ni düşman olarak tanımlamasına kadar olan süreçte Çerkes siyasi aktivizmini sınırladı. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte Ankara’nın da gayriresmi desteğiyle Türkiye Çerkesleri 1990’lardaki Çeçen-Rus Savaşlarında Rusya’nın canını çok sıkacak şekilde Çeçen ayrılıkçıları için önemli bir destek merkezi oldular. Çeçen direnişinin giderek terörizm ile ilintilenmesiyle Türkiye’nin Çeçen savaşçılara olan desteği azaldı. Yine de Çeçenistan hala birçok Türkiyeli Çerkesi heyecanlandıran bir konu.
7.(C) Çerkes lobisi içerisinde aktif olan birçok grup bulunmasına rağmen bunlardan iki tanesi öne çıkmakta: Kafkas Derneği (KAF-DER) ve Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi (KADK). KAFDER’in başkanı Cihan Candemir Türk inşaat sektörünün devlerinden YÜKSEL İNŞAAT’ın yönetim kurulu üyesi. KADK ve Abhazya’nın Dostları Grubu’nun başında İrfan Argun var. İstanbul merkezli Kafkas Vakfı, Kafkas davası için finansal kaynak bulma konusunda başarılı. Hem Argun hem de Candemir, Türkiye’ye sıkça gelip giden ve bize kendisinin Bagapş’ın diaspora ile ilişkilerini koordine ettiğini söyleyen Türkiye doğumlu bir parlementer Soner Gogua’nın, dahil olduğu Sohum’daki yönetimle yakın ilişkiye sahipler. Buna rağmen KADK Abhazya’nın Türkiye’deki gayrıresmi temsilciliği olarak tanımlanabilir. Hem KADK hem de KAF-DER, yine Candemir’in başında olduğu Çerkes STK’larının çatı örgütü olan Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED)‘nun üyesi.
Fakat Argun ve Candemir her konuda aynı fikirde değil. Çelikpala’ya gore KADK, Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya’yı tanımasını sempati ile karşılamakla birlikte Rusya’nın Abhazya’yı ilhak edebileceğine dair endişe taşıyor (Güney Osetya gittikçe artan bir şekilde ‘kayıp bölge’olarak kabul ediliyor). Argun’un destekçileri, Rusya’da hak mücadelesi veren Kafkasyalılara(Çeçenler de dahil) yardım etmeyi sürdürüyor. (KADK daha önce benzer bir rolü Çeçenistan için oynamış olan Kafkas-Çeçen Dayanışma Komitesi ile aynı kökten geliyor). Aynı kaygıları dillendiriyormuş gibi yapmasına rağmen Candemir, Ankara’daki Rus büyükelçiliği ile yakın ilişkiler kurduğu için Rusya’yı eleştirmekte daha temkinli. Yüksel İnşaat’ın tüm eski Sovyet coğrafyasında büyük iş bağlantıları var. Çelikpala’ya gore Candemir KAFFED liderliğini şirketi için kullanıyor. 2014’de Soçi’de yapılacak Kış Olimpiyatları, Yüksel İnşaat ve diğer Türk müteahhitlik firmaları için tanrının bir lütfu gibi (Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na gore Türk müteahhitlerinin Rusya’daki iş hacmi, 6 milyar doları geçen yıl eklenmiş olmak üzere, tam 30 milyar dolar). (NOTUN SONU).
Not: Belgenin orijinaline aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.circassianworld.com/new/headlines/1589
Kaynak:http://www.cerkesarastirmalari.org
Etiketler: