Türkiye’deki Çerkesler ilk defa 1975 yılı itibariyle; kurumsallaşma, birlikte hareket etme, dayanışma, kendi öz değerlerine sahip çıkma adına hareketlenmeye başladılar.Bu hareketlenme, 5 Kasım 1977’de Tsey Mahmut Özden’in katledilişiyle sekteye uğradı ve arkasından 12 Eylül 1980 darbesiyle Çerkesler de diğer kurumlar ve bu ülkenin fertleri gibi uzun bir sessizliğe bürünmek zorunda kaldılar.1990, 1991 ve 1992’de üst üste yapılan toplantılarla Çerkesler; ortak hareket etmeye, kurumsallaşmaya(KAFKUR ve arkasından KAFDER) başladılar.Bu hareketler ve kıpırdanmalar Türkiye’deki Çerkesler üzerinde çok ciddi etkilere neden oldu, adeta her şeyini birer birer kaybetmek üzere olan bir halk(Çerkesler) üzerindeki ölü toprağını silkeleyerek ‘’inadına varız, değerlerimizi yaşatacağız’’ demeye başladı.Kafkasya’ya yapılan ilk ziyaretler, anayurttan Türkiye’ye gelen misafirler derken bazı ümitler daha da yeşermeye başladı.Karşılıklı bu özlem giderişler, anayurtla-diaspora arasında bazı engelleri ve ön yargıları da yıkmaya başladı.Çerkes diasporası, ilk kez anayurdunu ve oradaki akrabalarını gezip görme, tanıma şansı bulmuştu.Bölgesel şenlikler, dernek geceleri, ekip gösterileri derken sembolik de olsa yavaş yavaş bir diriliş başlamış ve Çerkesler; ‘’anadil, anayurt, anayasal haklar’’ gibi değerleri sorgulama-seslendirme sürecine girmiştir.Bütün bunlar sıcaklığını kurarken 90’lı yıllar Çerkesler için ciddi bir sınama dönemi olmuştur. Abhazya’nın Gürcistan, Çeçenistan’ın ise Rusya tarafından işgali Türkiye’de yaşayan Çerkesleri galeyana getirmiştir.Bu dönemde kurumlarımızın ve önderlerimizin sıcacık-samimi çalışmaları sayesinde Çerkesler; hem Abhazya hem de Çeçenistan konusunda imkanlarını zorlayarak(Türkiye’de kamuoyu oluşturulması, yardım kampanyaları düzenlenmesi, gönüllülerin savaşmaya gitmesi,vs) üstün bir vatanseverlik örneği sergilemiş, soydaşlarını bu zor günlerde yalnız bırakmamıştır.İkinci Rus-Çeçen Savaşı, Güney Osetya’nın Rusya tarafından işgali, Adiğey’deki sel felaketi gibi daha sonradan yaşanan tüm sıkıntılarda Türkiye’deki Çerkes diasporası anayurttaki soydaşlarının yanında olmayı öncelik haline getirmiştir.Bu çalışmalarda birçok kurumumuzun, özellikle de KAFFED(eski KAFDER)’in yeri takdire şayandır, onurla ayakta alkışlanmalıdır.Günümüzde Türkiye Çerkeslerinin geldiği nokta, elde edilenler, yaşatılanlar, anayurtla kurulan köprüler, vs. çoğu ilk örgütlenmemiz ve ilk göz-gönül ağrımız olan KAFDER sayesinde olmuştur.
Değerlerini yaşatma ve anayurt Kuzey Kafkasya’ya sahip çıkma telaşında olan Türkiye’deki Çerkes diasporası bu süreçte farklı isimler altında kurumsallaşma yoluna gitmiştir.90’lı yıllardaki o ilk heyecanın ve birlikteliğin yerini farklı bir yarış, diğerini yok sayma veya pasif hale getirme telaşı almaya başladı.Türkiye’deki Çerkeslerde okur yazar ve kentleşme oranının artmasıyla birlikte çeşitli dünyevi görüşlerle harmanlaşmış, amaç ve söylem ayrılığı içinde olan çok sayıda kurumlar açılmaya başladı.Aslında hepsinin amacı bir yerde kesişiyordu; Anavatan Kuzey Kafkasya’ya sahip çıkmak, Türkiye’de kimliği yaşatabilmek.Söylemler, kullanılan metotlar, araçlar farklı olabilirdi, bu farklılıklar gayet doğal-insani karşılanabilinirdi.90’lı yıllarda büyük ölçüde tek ses çıkan Türkiye’deki Çerkes diasporasının sesi 2000’li yıllarda daha farklı çıkmaya, bir türlü anlaşılır olmayan çatışmaları beraberinde getirmeye başladı.Bu yüzden ‘’KAFFED,BİRKAFFED,BAĞIMSIZ DERNEKLER,ABHAZFED, KAFKASYA FORUMU, ÇERKESYA YURTSEVERLERİ, DİÇEG, TIZIFED, ÇHİ’’ gibi oluşumlarla Türkiye’deki Çerkes diasporası ;daha karmaşık, birbiriyle çatışmacı, emeği yok saymaya dayalı ithamlar yumağı hale gelmeye başladı.Zincirleme olarak bu kurumlar beraberinde, Türkiye’de yaşayan Çerkesler arasında anlaşılması güç bir kutuplaşmayı doğurdu.Yukarıda saydığımız kurumların gözden kaçırdığı veya ısrarla görmezlikten geldiği bir gerçek vardı; biz Çerkesler birbirimizi güçsüz düşürüyorduk, bu kurumların ve kurumların savunduğu düşüncelerin hepsinin Çerkes toplumunun gerçeği olduğu.Oysa;Çerkeslik kimsenin tekelinde olmamalıydı, Türkiye’de yaşayan Çerkesler de diğer hak arayışında bulunan ve asimile olmaya direnen halklar gibi tek vücut olarak hareket etmeliydi.Türkiye’de hak arayışında olan ve asimilasyona direnen halklar siyasal-ekonomik ve kamusal alanda el birliği yaparken, birbirileriyle kan davalı büyük kürt aşiretleri yemekli barış şölenleriyle kucaklaşırken, ayrılıklara değil hedeflenenlere odaklanırken biz Çerkesler maalesef sınıfta kaldık ve 90’lı yılların heyecanını devam ettiremedik, o dönemde dillendirilen ve hedeflenenlere ivme kazandıramadık.Kamuya açık alanlarda(özellikle de başka toplumların nazarında) ve taraftarlarımızın olduğu ortamlarda ‘’ birbirimizi alt etme, birbirimizi pasifize etme, başarıları sahiplenme-başarısızlığı diğerine yıkma, ithamlarla diğerini gözden düşürme’’ telaşına, bardağın dolu yanına değil de boş tarafına odaklanma gafına kapıldık.Sonuç; darmadağınık-çatışan-futbol taraftarı gibi kurum tutan, ortak hareket edemeyen, birbirini yok sayan bir Türkiyeli Çerkes diasporası.
Tüm bunlarla birlikte, bu çıplak gerçeklerle birlikte herkes(kurumları temsil edenler, grup liderleri, her Çerkes) artık şapkayı-pa’oyu önüne koyup ciddi ciddi düşünmeli ve ‘’sağduyu-ortak akıl’’ oluşturulmalıdır.Bu sürecin başını da her zaman olduğu gibi yine; KAFKAS DERNEKLERİ FEDERASYONU çekmelidir, ağabeylik-thametelik yapıp diğer kurumlarımıza samimi bir el uzatmalıdır.Buna mecburuz, bu birleşme-duyarlılık çok acilen sağlanmalıdır.Bu bağlamda, KAFFED yönetiminin; olağan genel kurul öncesi tüm kurum-grup temsilcilerini ‘’düşünceleri-önerileri dile getirme’’ adına ayrım yapmaksızın Ankara’ya davet etmesi umut-moral verici, sıcacık bir girişimdir.Diğer kurum ve gruplarımızın bu sıcak, dost girişimi değerlendirmesi ve samimi bularak buraya katılması büyük bir erdemlilik, iyi niyet göstergesi olacaktır.Adiğesi, Abhazı, Oseti, Çeçeni fark etmez; hepimiz kurumlarımızda kenetlenmeliyiz ve ''Türkiyede Çerkeslik üst kimliğiyle'' birbirimize destek olmalıyız, bu yolda beraber amaca yürümeliyiz.Tüm ayrışmalara, ithamlara, siyasi manevralara, oyunlara inat; omuz omuza-yan yana bu mücadeleye beraber yürümeliyiz.
Biz, TIZIFED Çerkes Gençlik Grubu olarak; Çerkesliğe-kendi insanına hizmet eden Kaffed başta olmak üzere, ayrım yapmaksızın tüm kurumlarımızı ve bu kurumların yöneticilerini, Çerkes kalma mücadeleleriyle bize rehber-yol gösterici olan herkesi, özellikle de; Tsey Mahmut Özden ve Sönmez Baykan’ı saygıyla anıyor, herkese şükranlarımızı iletiyoruz.Yasal-doğru çalışmalarla Çerkes toplumuna hizmet eden tüm kuruluşlarımızın yanında olacağımızı da tekrar vurgulamak istiyoruz.
‘’Yeni KAFFED’in;
1)Sadece üye dernekleri dolduran veya bu derneklere kayıtlı bulunan soydaşlarımızla yetinmeyip Türkiye’de yaşayan tüm Çerkesleri bilinçlendirme ve güçlü bir taban oluşturma
2) Çerkeslik mücadelesine emek veren tüm diğer kurumlarımızın(Birkaffed, Abhazfed, Kafkasya Forumu, Diçeg, Çerkes Hakları İnisiyatifi, Tızıfed, Çerkesya Yurtseverleri, Bağımsız Dernek veya Gruplar) emeğine saygı duyma, yapıcı-onarıcı-önder-kazandırıcı eleştirilerle onlara rehber olma
3)Kafkas-Kuzey Kafkas adının politik-hukuki-demoğrafik karşılığının kalmadığını görme ve daha çok iş başarabilmek adına her alanda Çerkes kimliğini kullanma
4)Çerkes Ethem Olayı’nı daha ciddi takip ederek, bu olayı Çerkesler lehine aydınlatma ve neslimizi ihanet suçlamasından kurtarma
5)Çerkes Soykırımı’nı uluslar arası arenaya sokma, uluslar arası hukuk ve diplomatikayı bu yolda çok etkin kullanma
6)2014-Soçi Olimpiyatları’nda Çerkes Soykırımı’nı Dünya devletlerine anlatma
7)2014-Soçi Olimpiyatları’nda destekleyici olmama, tabana ses verip olimpiyatlara karşı durma
8)Dünya Çerkes Birliği’ni daha etkin-verimli-dönüşçü politikalara hizmet eden üretici bir döneme sokma
9)Tsey Mahmut Özden’e ve diğer öncülerimizi yapılan faili meçhul saldırıları aydınlattırma, bu işin ucunu daha ciddi sorgulama
10)Manyas Sürgünü gibi ülkemizde Çerkeslere uygulanan tehcir-zorlama politikalarını sorgulama, hatta Dersim Olayı’nda olduğu gibi Manyas Çerkes Sürgünü’nü Türkiye kamuoyuna sokma
11)Kanayan yara Çeçenistan sorununa ve Türkiye’deki Çeçen mültecilerin sorunlarına el atma
12)Türkiye’ye sığınan Çeçen mültecilere-gazilere yönelik saldırıları dile getirme ve üzerinde daha ciddi durulmasını sağlama
13)Dönüşçü soydaş sayısını ve anayurt gezilerine katılımları arttırıcı-tanıtıcı çalışmalar içinde olma
14)Kaffed’e bağlı derneklerimizi,Ankara-merkezden gönderilecek fahri müfettişlerle denetleme ve derneklerimizi ‘’tabela derneği olmaktan’’ kurtarma
15)Gençlerimizi; anadil-xabze öğrenimi konusunda uygulanabilirliği yüksek çalışmalarla kuşatma
16)Türkiye’de Eğitim-Öğretimini tamamlamak isteyen gençlerimize sahip çıkma, bu alana yoğunlaşma
17) Çerkesçenin devlet imkanlarıyla öğretilmesini sağlama, özel bir Çerkes televizyon kanalını devlet desteğiyle açma
18)Tüm kurum ve gruplarla yılda bir kez; halk meclisine benzer, öneri –yapıcı eleştiri alma amaçlı geniş katılımlı toplantılar düzenleme…
gibi hayati çalışmalar içinde olması dileğiyle, yeni yönetim kurulunun şimdiden hayırlı olmasını dileriz.
(TIZIFED ÇERKES GENÇLİK GRUBU-30.11.2011)
Etiketler: