Çerkesler, Rus yayılmacılığı sonucu 19. yüzyılın 2. yarısından itibaren sürgün edilmiş Kuzey Kafkasya halklarıdır. 50 farklı ülkeye göç etmek zorunda bırakılan Çerkeslerin büyük bölümü Türkiye'de yaşamaktadır. Bugün Türkiye nüfusunun 5 milyon civarındaki kısmının Kafkas kökenli halklardan oluştuğu tahmin edilmektedir.
Çerkesler sürülerek geldikleri Osmanlı Devleti'ne ve T.C.'ne sadakat ve fedakârlıkla hizmet etmişlerdir. Türkiye'yi vatanları olarak benimsemiş, savaşlarında şehit düşmüş, devlet kademelerinde yükselmiş, bilim ve sanata katkıda bulunmuşlardır.
Ancak buna karşılık tüm diğer etnik kesimler gibi devletin soy-din-kültür alanında tek tipleştirme politikalarına maruz kalmışlardır.
Ancak asimilasyon politikaları, baskı, kentleşme gibi faktörler nedeniyle ana dillerini tamamen yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Çerkesler dillerini korumak, kültürlerini yaşatmak istemektedir. Bunun için de devletten şunları talep etmektedir:
- Çerkesler, azınlık tanımının Lozan'a göre değil, ileri demokrasilerde olduğu gibi yapılmasını istiyor. Yani diyorlar ki: “Azınlık, egemen olmayan, sayıca az, farklı dil ve kültüre sahip olan gruptur. Azınlık hakları ise farklı grupların gerçek haklarına sahip olmasıdır.”
- Çerkesler, ana dillerinin ilköğretimden itibaren okullarda seçmeli ders olarak okutulmasını istiyor.
- Çerkesler, 7 gün 24 saat yayın yapan Çerkes televizyonu ve radyosunun faaliyete geçirilmesini istiyor.
- Çerkesler, kendi sanatlarını, edebiyatlarını, kültürlerini geliştirip üretebilecekleri kültür merkezleri istiyor.
- Çerkesler, değiştirilen soyadları ve köy adlarını geri istiyor.
- Çerkesler, resmi tarih anlayışının aşağılayıcı, yanlış ve amaçlı yorumlarının tarih kitaplarından çıkartılmasını ve çocuklarına kendi tarihlerinin de öğretilmesini istiyor.
Çerkesler bu hakları, tüm halkların, kendi dilleri, kültürleri, inançları ve etnik kimlikleriyle, eşit olarak, barış içinde, kardeşçe yaşadıkları bir ülke hayaliyle tüm Türkiye halkları için de talep ediyor.
Azınlıkların, özgür ve demokratik iradesinin ürünü olan bir hukuk devletinden, dillerinin, tarihi belleklerinin, kültürlerinin korunmasını isteme hakkı vardır.
Demokratik, çağdaş bir hukuk devleti, halkından -bireylerden ve topluluklardan- ülke anayasasına uymayı bekler ki beklemelidir.
Ama anayasal demokratik devlet, halkından beklediği hukuka saygı ve siyasal dayanışma karşılığında, kültürel teklik, düşünsel benzerlik bekleyemez. Beklerse talep ettiği uyumu ve sadakati bulamaz.
Çerkesler kültürel kimliklerinin tanınmasını istiyor. Bu bir demokratik haktır.
Ve Çerkesler bu hakkın hukuki zeminde, demokrasi bağlamında gerçekleşmesini bekliyor.
Ülkemizin enerjisini de tüketen bu hak arama taleplerinin karşılanması, şiddet siyasetinin de sonunu getirecektir
Çerkesler bu şiddet siyasetini onaylamamaktadır. Şiddete son verecek bir çoğulcu kültür siyasetini savunmaları, ileri demokrasi ve insan haklarını merkeze alan bir hukuk düzeninin kurulması içindir. Bu da, devletle toplum arasında süren gerilimi, toplumsal kümeler arasındaki eşitsizliği giderecek bir adım olarak Türkiye'yi esenliğe ve istikrara kavuşturacaktır.
Bu Çalıştay’ın Çerkeslerin varlık mücadelesine, Türkiye'nin demokratik dönüşümüne ve toplumsal barışın sağlanmasına katkı sağlaması en büyük dileğimizdir.
ÇERKES HAKLARI İNİSİYATİFİ
TEŞEKKÜR
Çerkes Çalıştayı’na katılarak Sonuç Bildirgesi’nin hazırlanmasına katkıda bulunan Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ufuk Uras, Doç. Dr. Osman Can, Doç. Dr. Ferhat Kentel, Abdurrahman Dilipak, Orhan Miroğlu, Dr.Fuat Dündar, Emre Aköz, Ardan Zentürk, Gülay Göktürk, Yavuz Baydar, Gülden Aydın, Hasan Öztürk, Süleyman Soylu, Rojin, Dr. Zeynel Abidin Besleney, Dr. Setenay Nil Doğan, Selahattin Esmer, Selçuk Bağlar, Sadık Bilge, Ali İhsan Aksamaz, Üzeyir İlbak ve diğer tüm katılımcılara teşekkürlerimizle.
Etiketler: