Çerkezler ve Aleviler CHP'den intikamlarını alıyor...
Türkiye, yıllardır CHP'nin neden iktidar olmadığını sorguluyor. CHP'liler de aynı şekilde başarısızlığı görüyor ama nedenini bir türlü bulamıyor. Bu nedenle de parti içi çekişme ve kavga bitmiyor. Parti bir kurultaydan diğerine koşarken yorgun düşüyor.
Geçtiğimiz hafta başlayan “Tüzük Kurultayı” sonrasında da CHP'deki son gelişmeler değerlendirildi. Hemen hemen tüm yazarlar ve çizerler CHP yazdı, CHP çizdi...
Genel olarak hepsini takip ettim. Hepsi çaresiz! Ortada bir başarısızlık ve nasipsizlik var ama nedeni bir türlü bulunamıyor.
Hastalık var teşhis yok!
Özellikle CHP'li gazetecilerin hali içimi acıttı! Hele Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'in bir cümlelik köşe yazısı çaresizliğin isyanı gibiydi.
İşte Yılmaz Özdil'in bir cümlelik köşe yazısı:
En çarpıcı gelişme şu: Bugün kurultay yok.
CHP'lilerin bu tiraji komik haline acıdığım için CHP'nin neden çuvalladığını örneklerle açıklayacağım. Bu yazıdan sonra CHP'liler ne der, ne konuşur, ne yazar bilmiyorum.
CHP'nin tek parti iktidarında dindarlara yapılan baskı ve eziyet hiçbir dönemde yapılmamıştır. Fatih İstanbul'u fethettikten sonra herkesi dini inanışında serbest bırakmıştır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten tek parti CHP ise; Arapça ezanı yasaklamış, Kur'an evlerin bahçelerine gömülmüş, Arapça ezan okuyanlar tutuklanmış işkencelere maruz kalmıştır.
Hilafetin merkezi olan Anadolu'da yaşanan bu olaylar, CHP'yi halkın gözünde bitirmiştir.
İkinci olarak Dersim'de yaşanan olaylar, Dersim'in Türk Jetleri tarafından bombalanması ve sürgünler de aynı şekilde Dersim Alevileri'ne yıllarca unutamayacağı acılar yaşatmıştır.
Aynı şekilde Çerkez Halkı'da tek parti CHP iktidarında baskı ve sürgüne maruz kalmıştır. Sayın Başbakan R.Tayyip Erdoğan Aleviler'den kendi adına özür diledi ama Çerkezleri ve dindarları unuttu!
Sayın Başbakan'ın Çerkez Halkı'ndan da özür dilemesi gerekirdi. Belki o an aklına gelmemiştir. Aklına geldiğinde Çerkezler'den de özür diler. Ama esas özür dilemesi gereken CHP'dir. Her ne hikmetse CHP iktidarda olduğu sürece bu ülkeye genel olarak mutluluk verememiştir.
Bu yazıyı okuyan CHP'liler hemen alınmasınlar... "AKP yandaşı" gibi suçlamalara girmesinler. Ben bu yazıyı CHP'nin yanlışlarından kurtularak Atatürk'ün kurduğu parti haline gelmesi için yazıyorum.
CHP eğer yeniden iktidar olmak istiyorsa, iktidarlarındaki yaptığı haksızlıklar, zulümler nedeniyle yargı karşısına çıkmalı, önce yargıda aklanmalıdır. Yargıdan sonra İş Bankası'ndaki hisseler gündeme gelmeli ve haksızlık yaptığı, sürdüğü, öldürdüğü Dersimli Alevilere ve Çerkezlere tazminat ödemelidir.
Tazminatı devlet değil, CHP ödemelidir.
O zaman mağdurların içindeki yangın söner. CHP o zaman yeniden halktan destek görür ve iktidara yaklaşır. Aksi halde ebediyyen halkın yüreğinde bir yere gelemez.
Deniz Baykal, Önder Sav, Hakkı Süha Okay Çerkez'dir.
Aynı şekilde Dersim Alevisi Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlık döneminde de CHP'nin hızla kan kaybetmesi de Alevilerin CHP'den intikam almasıdır.
Ben CHP'nin bu durumunu bu şekilde yorumluyorum.
Dersim konusu yıllardır gündemde olduğu için biliniyor ama Çerkezlerin yaşadıkları bilinmiyor. O nedenle CHP'nin Çerkezlere çektirdiği acıları kısaca hatırlatmak istiyorum.
"Anadolu'yu yangın yeri gibi saran isyanların Çerkes Ethem Bey tarafından bastırılmasına yardım eden, büyük fedakarlıklar gösteren Çerkeslerin karşılaştığı ilk şaşırtıcı olay 1924 yılında düşman işbirlikçisi olarak görülüp sürgüne gönderilecekler listesine alınmaları oldu.
Çerkezler 150'likler arasına sokuldu
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra İçişleri Bakanlığı tarafından oluşturulan ilk liste 600 kişiden oluşuyordu. Ancak Lozan Anlaşması'nın bir maddesiyle sürgüne gönderilecek olanların sayısının 150'yi geçemeyeceği öngörüldüğü için, 600 kişinin yeraldığı isim listesi önce 300, ardından 149'a indirildi.
14 Çerkez Köyüne 'Sürgün'
Sürgün kararının çıkmasının ardından, Balıkesir, Gönen, Manyas ve Bandırma ve çevresindeki 14 Çerkez Köyü'ndeki tüm insanlar, çoluk-çocuk, suçlu-suçsuz, yaşlı-genç ayrımı yapılmaksızın Afyon, Sivas, Tokat, Urfa, Muş, Bitlis, Konya ve Malatya'ya gönderildi. Sürgün uygulamalarının ilki 18 Aralık 1922 tarihinde Balıkesir Gönen'in Mürüvvetler (Çizemuğ Hable) Köyü'nde yapıldı.
Mallarını yok fiyatına sattılar
Mürüvvetler Köyü'ndeki ilk sürgüne kitlesel bir tepki olmadığının görülmesi üzerine, geri kalan 14 Çerkez Köyü'nün de Sürgün Kararnamesi çıkarıldı. Kararnamede, her ailenin ancakbir kağnı arabasının alabileceği kadar eşyayı yanlarına alabileceği belirtildi. Jandarmalar tarafından kuşatılan köylere giriş-çıkışlar yasaklandı, Çerkezler mallarını yok fiyatına satmak zorunda kaldı.
Sürgün Kararnamesi ile Gönen'e bağlı
- Üçpınar Köyü (28 Mayıs 1923 Pazartesi),
- Muratlar Köyü (5 Haziran 1923 Salı),
- Armutlu (Sızıköy- 9 Haziran 1923 Cumartesi),
- Dereköy (Keçidere-13 Haziran 1923 Çarşamba),
- Çınarlı (Keçeler-17 Haziran 1923 Cumartesi).
Gönen ile birlikte Sürgün'e gönderilen Manyas'a Bağlı Köyler ise şunlardı:
1-Boğazpınar (Mürüvvetler- Aralık 1922-Ocak 1923 arası)
2- Kızılkilise (Kızılköy- 7 Haziran 1923)
3- Yeniköy (7 Haziran 1923)
4- Dümbe (Tepecik-7 Haziran 1923)
5- Ilıca (Ilıcaboğaz- 11 Haziran 1923-Şimdi Susurluk'a bağlı)
6- Karaçallık (13 Haziran 1923)
7- Bolağaç (13 Haziran 1923)
8- Değirmenboğazı (21 Haziran 1923)
9- Hacıosman (21 Haziran 1923)
Yine Manyas İlçesine bağlı Işıklar, Hacıyakup, Süleymanlı, Durak, Çakırca, Elkesen, Çavuşköyü, Kızık, Kulak, Eskimanyas, Tatarköyü, Haydar, Esen, Ergili, Salur, Hamamlı, Muradiye, Geyikler köyleri de malları sattırılarak sürgüne hazır bekletildi.
Türk Milleti'ne, Çerkezlere ve Dersimli Alevilere yaşattığı acılardan sonra bu insanların çocuklarından, torunlarından "OY" beklemesi haksızlık değil mi?