Ankara İzlenimleri
26/03/2012
Ankara oldum olası zamanın gerisinde, bürokrasinin gücüyle kendisini zorla halka dayatan bir şehir olarak kazınmıştır hafızama. Benim için, “halka rağmen halk için” doğruları yaptıklarını zanneden despotları temsil eder Ankara. Halk iradesine karşı, atanmışların iradesinin darbe merkezidir Ankara. İşte bu nedenledir ki Ankara bana hep soğuk gelmiştir. Bir türlü sevememiş, ısınamamışımdır Ankara'ya. Ankara'nın bu özellikleri adeta Ankara'da yaşayanlara da yansımıştır. Kısacası Ankara değişime ve dönüşüme kapalı, statükoyla bütünleşmiş bir şehir gibi gelir bana. Sanki bozkırın ortasında halk iradesini gasp etmek için kurulmuş bir şehir imajı oluşmuştur zihnimde. Kim bilir, belki de çocukluğumdan günümüze kadar halk iradesine karşı yapılan darbelerin doğal sonucudur bu Ankara algısı.
***
Çerkes Çalıştayı sonuç bildirgesini hükümete ve siyasi partilere iletmek amacıyla Ankara yolculuğuna çıkarken hiç de mutlu değildim. Dilimizi, kültürümüzü etnik varlığımızı yok etmeyi, asimile etmeyi amaçlayan kararların alındığı ve uygulamaya konulduğu bir şehre gidiyor olmanın sıkıntılı ruh halini yaşıyordum.
Sabah saatlerinde Ankara'ya ulaştığımda hava Ankara'nın kendisi kadar soğuktu. İlk durağım Ak Parti Genel Merkezi oldu. Burada Başbakan Danışmanı Sayın Akif Gülle ile çok sıcak ve samimi bir görüşme yaptık. Sayın Gülle Ak Parti içindeki demokrasi ve insan haklarına saygılı, sorunları demokratik yöntemlerle çözmeyi amaçlayan kesimlerin iradesini temsil eden bir yaklaşım gösterdi ve sonuç bildirgesini memnuniyetle sayın Başbakana ileteceğini ifade etti.
***
Artık sıra meclise gelmişti. İlk ziyaretimiz Ak Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş'a oldu. Sayın Elitaş sıcak bir karşılamanın ardından Çalıştay Sonuç Bildirgesi'ni Ak Parti grubunda paylaşacağını ifade ederek, sivil toplum kuruluşlarının yaptıkları çalışmaları çok önemli ve değerli bulduklarını ifade etti.
***
İkinci durağımız CHP grup başkanvekili Muharrem İnce'nin makamı idi. Kendilerine Çerkes Çalıştayı'nı ve Çerkesler'in taleplerini anlatmaya çalıştık. İşte o andan itibaren Ankara'nın kendisini dayatan soğuk yüzüyle bir kez daha karşı karşıya kaldık. Sayın İnce kısaca diyordu ki; “Türkiye bir ulus devlettir ve Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür. Bırakın bu etnik kimlikleri, kendinizi Türk etnik kimliğiyle tanımlayın. Azınlık dilleri de neyin nesi, bunlar bölücü talepler. Çocuklarımızın ingilizce öğrenmesine, matematiği daha iyi anlamasına yoğunlaşalım. Hem Çalıştayınıza katılanlar da hep cumhuriyet karşıtları.”
Yeni CHP'den beklentinin, Türk ulusu yaratmayı amaçlayan ulus devlet ideolojisinin bekçiliğini yapmaması olduğunu hatırlattığımızda aldığımız cevap açıktı: “CHP sonuna kadar ulus devletin arkasındadır”. Anlaşılıyordu ki yeni CHP diye bir şey yoktu. Aynı tas, aynı hamamdı. Sadece tellaklar değişmişti.
***
Ardından MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural Beyi ziyaret ettik. Sayın Vural dinlemeye başladığında adeta şaşırmış gibiydi. Kendi kendine, “Bu da nereden çıktı, Çerkesler Türk değil mi?” der gibiydi. “Partimizde pek çok Çerkes vardır ve bunlar kendilerini Türk kimliğiyle tanımlarlar ve Türk Milletinin mensubu olmaktan gurur duyarlar” diyordu.
Biz kendilerine, “Hayır öyle değil Çerkesler artık bu devlet yapısı içinde kendi dilleri, kendi kültürleri, kendi kimlikleriyle eşit ve onurlu yurttaşlar olarak yaşamak istiyorlar” dediysek de o hala “Çerkesler haberdar olsalardı size bu çalıştayı yaptırmazlardı. Bu talepler bölücülükle eşdeğer taleplerdir” diyordu. Onda bu algıyı yaratan MHP'li Çerkesleri ve onların içinde bulundukları ruh halini gerçekten merak ettim. Evet, MHP hala statükonun kendini halka dayatan soğuk yüzünü temsil etmeye kararlı bir şekilde devam ediyor.
CHP ile MHP söylemi arasında ki tek fark “ulus” ve “millet” sözcükleri idi. Biri “Türk ulusu” diyordu, diğeri “Türk milleti”...
***
Son durağımız Başbakanlıktı. Başbakan yardımcısı Sayın Bülent Arınç'ın Çerkeslerin temsilcileriyle görüşüyor olmaktan duyduğu memnuniyet yüz hatlarına da yansımıştı. Kimbilir, bunda eşleri sayın hanımefendinin Çerkes olmasının da belki önemli bir etkisi vardı. Sayın Arınç söylediklerimizi dikkatle dinledi. Kendilerine Çalıştayı ve Çerkeslerin taleplerini ayrıntılı olarak anlattık. Ubıhça'nın bu topraklarda yok olduğunu, Çerkescenin de aynı kaderi yaşamak üzere olduğunu ifade ettiğimizde yüzünün aldığı halden bizimle aynı kederi paylaştığını anlamak hiç de zor değildi. Nitekim bu sözlerine de yansıdı; Ubıhça'nın bu topraklarda yok olmasını çok üzücü bulduğunu söyledi. Sayın Bülent Arınç'ta Ankara'nın baharda ısınmaya ve ısıtmaya çalışan yüzünü gördüm. Sayın Başbakan'a iletecekti taleplerimizi ve oldukça samimiydi.
***
BDP grubu ile Nevruz yoğunluğu nedeniyle görüşemedik. Telefonla görüştüğümüz Sırrı Süreyya Önder Bey Çerkes Halkının yanındayız mesajı verdi ve başarılar diledi.
***
Bu yazıda, yapılan görüşmelerle ilgili olarak detaya girmeden kısa bir özetleme yaptım. Yaptığımız ziyaretlerden aldığım en önemli izlenim; Çerkes Halkı olarak henüz yolun başında olduğumuzdu ve yapılması gereken çok şey vardı.
Artık Ankara mesaisi bitmiş ve İstanbul'a dönmek üzere otobüse binmiştik. İstanbul'a ulaştığımda Kendimi daha özgür ve daha mutlu hissediyordum.
Neden acaba?
DÜZELTME
Son yazdığım “ÇHİ ÇERKES HALKININ DİRİLİŞ HAREKETİDİR” başlıklı yazımda “vuneut”' ve “Beyaz Çerkes” sıfatlarını kullanmıştım.
Bu sıfatlar yanlış yerlere çekilerek yanlış yorumlara sebebiyet vermiş ve rahatsızlıklara yol açmış.
Üzüldüm.
Belirtelim ki niyetimiz Çerkes toplumunun tarih olmuş sosyal sınıflandırmalarını hortlatmak veya artık bir anlam ifade etmeyen o dönemdeki mensubiyetlere bir gönderme yapmak değildi.
Kastımız, Çerkes kimliğini inkar ederek kendisini başka bir etnik kimlikle ifade edenler;
Bilinçli bir şekilde ulus devlet ideolojisinin Türk Ulusu yaratma projesine hizmet edenler,
Bu yolda düşüncesizce ve acımasızca halkına karşı mücadele edenlerdir.
Bu sözlerle hiçbir kurumu veya hiç bir grubu toptan mahkum etmek gibi bir kastımız da yoktur ve olamaz. Böyle anlaşıldıysa meramımızı tam ifade edememişiz demektir ki o zaman kusur bizdedir ve “affola” demek de boynumuzun borcudur.
Gerçekten affola.