Ethem Bey Elmusdar Mezarlığında, Habjoka’ların aile kabristanına gömülmüş. Ancak defnedildikten tam 40 yıl sonra mezarlık tümüyle kaldırılmış, otopark, yeşil alan ve ticaret merkezi olarak yeniden düzenlenmiş. Ethem Bey’in mezarı ne olmuş? Bunu Reşit Bey’in oğlu Aslan Bey ve çocuklarına soracaksınız!
Amman Wadi Sir Derneği Başkanı Mececiko Şapsığ İdris, Ethem Bey’in son yıllarını şöyle anlatıyor:“Önceleri yeğenleri Hakkı ve Arslan Beylerle kalıyordu. Arslan tütün fabrikasında çalışıyordu. Sonradan Arslan Bey yöreden ayrılıp tarımla uğraşmaya başladı. Hakkı Bey, yasaklı olmadığından Türkiye’ye döndü. Ethem Bey de Wadi Sir Derneği’nin yaptırdığı kerpiç sıra evlerden birinde kalmaya başladı. Hiçbir iş yapmadı. İri yarı, zayıf bir adamdı. Entari biçiminde, diz altına kadar inen, uzunca bir Arap kıyafetiyle dolaşırdı. Yün çorapları da ayağından eksik olmazdı. Hastaydı sürekli olarak. Vücudunda tam 17 kurşun vardı; kırılan kaburgaları akciğerine saplanmış, uzun süre tedavi olamayınca yaralar yüzünden vereme yakalanmıştı... Zaman zaman kaçarken heybelerle altın getirdiği söylenirdi ama yalandı hepsi çünkü beş kuruşu yoktu. Kardeşi Reşit Bey yanına hiç gelmedi, Hurmalar’ın evinde kaldı.”
Şhalduğ Nurettin’se Türk ve Ürdün Hükümetleri arasında bir anlaşma olduğunu söyledi. “Bu anlaşma gereği, Ethem Bey’in Ürdün dışına çıkması yasaktı. Galiba bir kez Suriye’ye gitti, yakalanıp Ürdün’e geri getirildi.”
Şaproka Hüsnü’nün bir anısı şöyle: “Yanılmıyorsam bir gün bir dükkanda Arap-İsrail savaşı konu olmuştu. Ethem Bey kimi Arapların İsrail’e yardım etmesini anlayamadığını söyleyince akrabam İsa,‘Sen de Yunan’a yardım etmedin mi!’ deyiverdi. Ethem Bey çok şaşırdı; böyle bir şeyin kesinlikle doğru olmadığını söyledi. Sonra sustu; başını salladı. Dükkandan çıkıp gitti...”
Herhangi bir iş tutmamış Ethem Bey. Daha doğrusu tutamamış, öylesine hastaymış. Sürekli huzursuz ve öldürülme korkusu içindeymiş. Arap-İsrail savaşı başladığı gün “Bu savaş Filistin’lilerin kurtulması için değil İsrail’in kurulması için yapılıyor; savaşı Arap alemi kaybedecek” demiş. Ethem Bey’e Ürdün Hükümeti’nden çeşitli teklifler geldiyse de kabul etmemiş.
Yalnız Mustafa Kemal’in para ve pasaport gönderdiğini, Ethem Bey’inse ‘sadakaya ihtiyacım yok; yargılanmayacaksam, her şeyi olduğu gibi anlatamayacaksam dönmenin bir anlamı yok’demiş İdris Bey’e göre: “Mustafa Kemal için tek kötü söz ettiğini duyan olmamıştır. Ama hem İsmet Paşa’yı hem de kardeşi Reşit Bey’i yerden yere vururdu. Yapılan bir toplantıda isyanları bastırdıktan sonra kendisine ihtiyaç kalmadığını, İsmet Bey aracılığıyla üstüne üstüne gelindiğini ancak insanları kırdırmamak için bütün adamlarını serbest bıraktığını onların da milli mücadele saflarında çarpıştığını anlattı. Ethem Bey ölmeseydi Reşit Bey de geri dönmezdi; Ethem Bey’in başına gelenlerin sorumlusuydu çünkü. Onu hep yanlış yönlendirmişti. “
İşte Amman Wadi Sir Derneği’nde konuşulanlar bunlar. Rahmetli Ethem Bey savaş sanatının ustası ama siyasetin acemisiydi. Siyaseti beceremediğinden, son söylemesi gerekeni ilk söylediğinden ve son dönemde Mustafa Kemal Paşa’ya ulaşması hep engellendiğinden çareyi adamlarını dağıtıp Türkiye’den gitmekte buldu. Son yıllarını da Amman’da hasta, onun bunun yanında yaşayarak, düşünceleriyle başbaşa geçirdi. Milli Mücadelenin ilk yıllarında Ankara direnebilmiş, ayakta kalabilmişse bunu biraz da Ethem Bey’e borçludur ama kimse sonunda bunu hatırlamak zahmetine bile katlanmadı; hep haydut ya da hain diye söz edildi. Ancak son yıllarda gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ee güneşi ancak bir süre balçıkla sıvayabilirsiniz değil mi?