1 kez okundu
GEÇMİŞİN İZLERİ
Ataerkil aileydik eskiden
Gâyemiz horantaca birlik idi
Ayrılık gayrılık değildi bize göre
Çünkü bizi biz eden;
Düzen ve doyumsuz dirlik idi
Mütemadiyen
Tek diz otururduk yer sofrasına
Aynı kabtan yer-içerdik böylece
En üst başta dedem
En alt başta biz
Kaşık daldırırdık çorba tasına
Hepimiz
Aştan sonra iş taksimi başlardı
Ve herkes yönünü işine çevirirdi
Akşam eve dönende;
Babam dedeme günlük tekmil verirdi
Kaide kural vardı, hoş saygı vardı
Mezkûr dönemde
Ya gün görmüş ninem!
Kaç kez iner çıkardı taş merdivenlerden
Bakmazdı asırlık yaşına, gövdesine
Vücuduna kramp girerdi birden
Ne doktor bilirdi ne em
Adı: Gülsenem
Un elerdi anam, hamur yoğururdu
El sürmezdi nîmete besmelesiz
Tandır yakıp ekmek ederken,
Aslan kesilirdi yelesiz
Yorgunluktan dili damağı kururdu
Bağ bostan derken
Kimse şikâyetçi olmazdı hâlinden
Hattâ iki rekât şükür namazı kılmak
Yaşam borcuydu
İnançta her şeyin üstündeydi hak
Korkulurdu günahtan, kul vebâlinden
Mutlak
Evin en büyük çocuğu ben olduğumdan
Bana emanet edilirdi kardeşlerim
Avuturdum onları bahçe damında
Bu huzur ortamında;
Berraktı düşüncelerim, ‘ak'tı düşlerim
Yaz eyyamında
Ahmet Süreyya DURNA
Şafak Taarruzu (Şiirler)