1 kez okundu
DİASPORA VE ELBRUZ
Yüzlerci yıl, mızıkam, tutsak kartallar gibi acı çektin
savruldu dört bir yana küllerin
el kapısında iğreti oturdun.
Şarkılar söyledin içler acısı
çığlıklar ürettin; mermilerin gölgesinde
ve Sibirya soğuğunda; ruhunu acılardan kurtaran
ki umutların vardı seni hep ısıtan.
ki “Umut yok olunca at koşmazâ€Â
Heyhaaat! şimdi sana ne oldu
titrek ve ürkek
küskün ve suskun ve de somurtan yüzünle
niçin yeni doğan güneşi zehir ediyorsun ?
Kızılderililer dumanlarını çoktan yükseltti
Afrika, cazın madensel sesinde, dev bir kıpırdanışta
Manukyanlar, yalan abideleriyle dünyanın her bir yerinde
kanarya dostları, köpek severler arz-ı endam ediyor;
sen yoksun oysa.
Ey! yamçısına bürünen atını, kalpağını yitiren adam
yanan, yıkılan sen,
Nedir “çığı harekete geçiren, bir küçük serçe†değil mi?
Değil mi “çoğun aracısı, azâ€Â?
ve başkaldırmıyorsa, çarların kırbacına bu şiir
tacını yerden yere vurmuyorsa, neye yarar?
haydi şarkını söyle
insani bir ton içinde.