1 kez okundu
on yedi ağustos doksan dokuz
enkazlar altında kaldı yüreğim
kirişler yırtıldı, kolonlar devrildi
paslı demirler, kırılan tuğla ve toz duman
on yedi ağustosu üç geçiyordu
ikinci dakikası ellinci saniyesi idi
gece çığlıklarla feryatlarla dilimlendi
on yedi ağustos doksandokuz
zamanın en uzun kırk beş saniyesi
kırkbeş asır gibi
zifiri karanlık, çığlıklar
devrilen duvarlar, sönen ocaklar
kayıp binalar
kayıp sokaklar
dipten gelen ölüm
bir uğultumuyduyeri göğü yırtan.
Toz duman karanlık
anıların üstünüze örtüldüğü
sessiz bir mezar
ölümle buluşmaya verilen randevunun
bilindiği uzun saniyeler
tabutlar enkazların yanıbaşında
ölüleri bekledi.
ay ışığı simsiyah bulutların arkasına saklanmış
ürkütücü yıkıntılarda
"kimse varmı burada
sesimi duyan varmı
kimse varmı burada"
dipten gelen ölüm
her gün biraz daha anlaşılıyor
sarsıp aldıklarını anlamaya başlayanın
koparıyor kalbini
ölüm yaşamın başucunda
kireçbeyazıyla ağlayan
kokuların başucunda
ölümün başucunda
toprak yetmiyor mezarlara
kefen yetmiyor
yan yana topluca
üstü örtülüyor çukurların
gözyaşları ve yırtılış
sene on yedi ağustos doksan dokuz