ANA DİLİ ÇERKEZCE, LİSANI TÜRKÇE, ESERLERİ ARAPÇA...
Son dönem Osmanlı âlimlerinden Muhammed Zâhid Kevseri, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Düzce Belediyesi tarafından organize edilen ve Türkiye'nin yanı sıra Mısır, Cezayir, Fas, Lübnan, Pakistan, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve İngiltere'den ilim adamlarının katıldığı uluslararası bir sempozyumla anıldı.
29-11-2007 - 5 kez okundu
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Düzce Belediyesi tarafından organize edilen ve 11 oturumdan oluşan sempozyuma Türkiye'nin yanı sıra Mısır, Cezayir, Fas, Lübnan, Pakistan, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve İngiltere'den ilim adamları katıldı.
Düzce Gölyaka'daki Efteni Otel'de 2 gün süren sempozyumda 35 ilim adamı tebliğ sunarken, 35 ilim adamı da bu tebliğleri müzakere etti.
Sempozyumun temel amacı, son dönem Osmanlı âlimi M. Zâhid Kevseri'nin ilmi mirasını değişik açılardan gün ışığına çıkartmaktı. Düzce halkı tarafından yoğun ilgi gösterilen sempozyumu, İstanbul başta olmak üzere yurdun değişik illerinden gelen ilim adamlarının yanı sıra Kevserİ'nin talebelerinden Emin Saraç ve Dr. Muzaffer Özcanoğlu da takip etti.
Kevseri'yi anma sempozyumlarından ilki, merhum Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan'nin öncülüğünde 9-10 Aralık 1995 tarihinde yine Düzce'de gerçekleştirilmişti.
Sempozyumun açılışında konuşan Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Erbaş, sempozyuma yaklaşık 9 aydır hazırlandıklarını belirterek, hocaların hocası M. Zâhid Kevserİ'yle öğretmenler gününde anmayı uygun gördüklerini ifade etti. Medeniyetlerin ilerlemesinin yahut gerilemesinin, ilim adamlarına verilen değerle doğru orantılı olduğunu belirten Prof. Dr. Erbaş, Kevseri'nin uluslar arası şöhreti bulunan bir alim olarak hakkında sempozyum düzenlenmesini fazlasıyla hakkettiğini vurguladı.
Düzce Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kepez ise tarihi şahsiyetlerin bir hazine gibi ortaya çıkartılmasının çok önemli olduğunu belirterek, Düzce Üniversitesi'nde kütüphanenin bir bölümünü Kevseri'ye ayıracaklarını ve ilk olarak sempozyum tebliğlerini buraya koyarak öğrencileri bu şahsiyeti daha yakından öğrenmeye teşvik edeceklerini söyledi.
Daha sonra oturumlara geçildi. Sempozyum konusunda katılımcıların görüşleri şu şekilde:
Prof. Dr. Ali Erbaş: "9 ayda hazırlandık, öğretmenler gününde hocaların hocasını andık."
Doç. Dr. Ramazan Muslu: "Babası Hacı Hasan Efendi, A. Ziyaeddin Gümüşhanevi'nin talebesiyken, M. Zâhid Kevseri'nin hem hocası ve hem de mürşidi Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi'dir."
Mısır'dan Prof. Dr. Macide Salah Mahluf: "İlâhi prensiplerden hiç taviz vermedi. Sömürgeden kurtulunması için İslam ülkelerine çağrılarda bulundu. Bir Türk olmasına rağmen Arapça eserler yazması onun İslam dünyasında tanınmasını sağladı."
Cezayir'den Prof. Dr. Ammar Djidel: "Yaklaşık 100 eseri var. Her eseri diğerinden daha değerlidir. Tek başına bir enstitü gibiydi. Hayatının son yıllarında yaşadığı maddi sıkıntı nedeniyle çok sevdiği kitaplarını dahi satmak zorunda kaldı."
Lübnan'dan Iyad Ahmed Salem al-Ghouj: "Mısır'a gittiğinde gizli bir hazineydi. Sözleri kısaltılamaz, yazıları özetlenemez. Terimler yerli yerindedir. Terbiye, insaf ve istikamet sahibidir. Allah'ı seveni sever, sevmeyeni sevmez. Arapçayı öyle ustaca kullanırdı ki, kimse onun Türk olduğunu anlayamazdı."
Suudi Arabistan'tan Muhammed er-Reşİd: "Ya bize Türkçe'yi öğretin ya da Kevseri gibi önemli âlimlerinizin eserlerini Arapçaya çevirin!"
Doç. Dr. Halil İbrahim Bulut: "Yazdığı her alanda ana kaynaklar arasına giren eserleri, uzmanlarca göz ardı edilemeyecek ehemmiyete haizdir."
Doç. Dr. İbrahim Hatipoğlu: "Onun ilmikişiliği sadece bilimsel yönü ve yazdıklarıyla değil, ilmive maneviönderliği ve insanlarla çok boyutlu biçimde iletişim kurmasıyla da tezâhür etmiştir."
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş: "O, hayatın her alanında tevhid aramıştır. Parçalanmışlığı yeniden tevhid etmeyi, sadece siyasi coğrafyayla sınırlandırmamış, itikat ve fikir alanına da taşımıştır."
Katar'dan Prof. Dr. Din Muhammed: "İhlâs sahibi bir âlim olduğu için üstün başarılar nasip oldu. Zühd içinde yaşadı, ilayı kelimetullah için mücadele etti."
Prof. Dr. Abdullah Aydınoğlu: "O öyle bir âlim ki, vefatından 55 yıl sonra, Fas'tan Pakistan'a İngiltere'den Suudi Arabistan'a kadar farklı coğrafyadan yüzlerce insanı bir salonda topladı."
Düzce Müftüsü Alaaddin Gürpınar: "Ana dili Çerkezce, lisanı Türkçe, eserleri Arapça... Zahiri ilimlerin yanı sıra tasavvufta yol almış. 100'ün üzerinde eseri var ama birini okumadık. Düzceliler olarak utancımız büyüktür."
Belediye Başkanı Mehmet Keleş: "Yanı başımızda ne büyük bir hazine varmış da farkında bile değilmişiz. Geç de olsa kendisini hatırladık, inşallah memnun edebilmişizdir, ruhu şad olsun. Belediye olarak bugüne kadarki en önemli hizmeti yaptık."
Etiketler:
ana dili çerkezce lisanı türkçe eserleri arapça...