MAHSUN KIRMIZIGÜL 'BABAMA ÇERKEZ EFENDİ DERLERMİŞ' .
Mahsun, Beyaz Melek filmini yazdı, yönetti, oynadı. Şimdi herkes şaşırıyor... "Nasıl becerdi de onca ustayı yönetti? Nasıl böyle derinlikli bir adammış da haberimiz yokmuş."
Gerçekten haberimiz yok muydu yoksa biz farkına varmamak için çaba mı sarf ettik? Onu bir magazin objesi olarak görmek isteyişlerimiz; dip duygularını, suyun altında kalan meziyetlerini ıskalamamıza sebep mi oldu ne dersiniz?
01-12-2007 - 5 kez okundu
İŞTE 'ÖBÜR' MAHSUN
Kendi payıma onun farklı bir adam olduğunu keşfedişim eskidir. Dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım ama ben de kıramadım meslektaş çerçevelemesini.
Sadece bir kaç kez görebildiği babasının ölümünden sonra "Babanı anlat" demiştim ve anlatırken kullandığı dil-duygu zenginliği bugün Beyaz Melek'i beceren adamın ipucuydu.
Bir göz atın:
ANADOLU ADAMI
- Rahmetli babanı anlatır mısın Mahsun?
- Köklü bir ailenin oğluydu. Mert, dürüst, kendi kurallarına göre yaşayan tam bir Anadolu insanı. Belki beni yetiştiremedi, onu çok iyi tanıma fırsatı bulamadım. Çünkü annem bana hamileyken Diyarbakır'da babamla ayrılmışlar. Ben resmi nikahsız doğan bir çocuğum. Babamın 4 eşi vardı. Yaklaşık 18 kardeşi büyütmüş ve o 18 kardeşin içinde çok sanatçı var. İkisi resim sanatçısı, biri mühendis, çok güzel yapılara imza atan bir isim. Diğer bir abim öğretmen, eğitmen Mersin'de.
ÇERKEZ EFENDİ
- Tahsilli bir adam mıymış baban?
- O zaman Bingöl'de okuma yazma oranı yüzde 2'lerde-yüzde 3'lerdeymiş Savaş Abi. 50-100 kişi okuyup yazabilirmiş. Ve bunlardan biri de babammış. Devletin tahsildarıymış. Köy köy dolaşıp o zamanki vergileri toplayan memurmuş. "Çerkez Efendi" derlermiş ona. Belki de onun kendine göre, dini kavramlarına göre, inançlarına göre dul kadınları sahiplenip onlara aş vermek, düşünüyorum bir sosyal yaraydı belki o dönemlerde. Annem ilk amcamla evlenmiş. 3 çocuğu var. Kocası bir gün çığ altında kalıp ölüyor. Dul kalan anam 3 çocuğuyla birlikte Bingöl'e taşınıyor kendi annesine. Babam o sıra hastanede ayniyat muhasırı. Annemi de orada tanımış. Dul olduğunu görünce, "Ben evliyim ama istersen Allah'ın emriyle gelip kızını isteyeyim" diye haberci göndermiş neneme. Nenem de "Gel iste" demiş. Böyle evlenmişler. Evlendikten 6 ay sonra annem demiş ki: "Bey biz seninle gene karı koca olalım ama ben çocuklarımla artık ekmeğimin peşinde Diyarbakır'a gideyim, çünkü benim 3 çocuğum var.
'YANINA OTURDUM'
- Ayrılış böyle anlaşarak oluyor yani?
- Evet. Ayrıldıktan yaklaşık 4 ay sonra ben dünyaya geliyorum. Sonrasında babamı ilk 7 yaşımda gördüm. Çok heyecanlanmıştım. Bir cam düşün, ortasını işte çerçeveler bölmüş, dikdörtgen böyle. Oradan böyle köşeden babama baktım, siyah saçları, zaten kendine çok bakardı, ilk orda gördüm, sonra dayanamadım anneme dedim ki: "Ben babama gitmek istiyorum." Ve 1976'ydı herhalde. Babamın evine gittim. İlk defa yanına oturdum. Beni öptü. 1 yıl sonra götürdü ayakkabı aldı bana. Bir pantolon almıştı. Abilerim de çok pantolon almıştı ama onun alması çok farklı oldu.
'ANAN İYİ KADIN'
- Az gördün ama ağır iz bırakmış baban?
- Çok hem de. En büyük saygınlığı çocuklarıyla yüz göz olmamasıydı. Çapkınlıklarını, arkadaşlıklarını... Ben babamı ilk bir de askere giderken işte, 22-23 yaşındaydım o zaman. Evine gittiğim zaman hiç unutmam. Öbür kardeşlerimle içerde oturuyoruz, sabah kahvaltısı yapıyordu. Sabah kahvaltısında sadece erkeklerle otururdu. Abilerimle ama. Çocuklar oturmazdı mümkün değil. Abimin biri işte, mühendisti, diğeri öğretmen olan Adil'le, Remzi hep karşısında otururdu. Beni de aldı yanına ilk defa. "Sende emeğim yok. O yüzden şimdi yanımda oturuyorsun. Annen de çok iyi kadın" dedi. Şaşırmıştım ama meğer anamla gizli gizli görüşmüşler. Heeep görüşmüşler... Yıllarca.
Savaş Ay (Takvim Gazetesi)
Etiketler:
mahsun kırmızıgül çerkez efendi derlermiş