ABAZA TALAT AYDEMİR VE İHTİLAL HAKKINDA
POLİTİKA 20.06.2004 PAZAR
Ömer Gürcan: Babamı 'darbeci' diye asanlar da darbe yapmıştı
Harbiyelileri isyana teşvik ettiği gerekçesiyle 40 yıl önce idam edilen Binbaşı Fethi Gürcan'ın oğlu Ömer Gürcan, Zaman'a çarpıcı açıklamalar yaptı.
20-06-2004 - 5 kez okundu
1962 ve 1963 yıllarında iki kez öğrencileriyle birlikte isyana teşebbüs eden Kara Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir ve Fethi Gürcan için 'darbe hastası' suçlaması yapılamayacağını belirten Gürcan, gerekçesini şöyle açıkladı: "Asıl darbeci onlar. 1960'ta seçimle iş başına gelmiş Demokrat Parti iktidarını onlar devirmedi mi CHP lideri İsmet İnönü, 27 Mayıs öncesi söz ve davranışları ile ihtilale zemin hazırlamadı mı ?"
Gürcan'a göre genç subayların heyecanları ve vatanperverlik duyguları sık sık istismar ediliyor. Genç subayları amaçları uğruna kullanan bazı mihraklar daha sonra onları yüzüstü bırakıyor. Gürcan; Aydemir ve babasının 27 Mayıs sonrasında CHP'nin silahşorluğunu yapmamak için isyan ettiği görüşünü savundu.
1962 ve 1963 yılları arasında Ankara'da Harbiyelileri isyana teşvik ettikleri için asılan Aydemir ve Süvari Birliği Komutanı Binbaşı Fethi Gürcan'ın idamları ile ilgili tartışmalar, aradan 40 sene geçmesine rağmen sürüyor. Gazeteci-yazar Nesrin Turhan'ın geçtiğimiz günlerde yayınlanan "İhtilalin Süvarisi" isimli eseri söz konusu tartışmayı yeniden gündeme taşıdı. Aydemir olayı sonrasında idam edilen Binbaşı Gürcan'ın oğlu Ömer Gürcan, bugüne kadar babası ve arkadaşları hakkında kamuoyunun bilinçli olarak olumsuz yönlendirildiğini düşünüyor.
27 Mayıs ihtilali sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin CHP tarafından yönlendirilmek istendiğini, bunun da babası ve arkadaşlarınca fark edildiğini anlatan Gürcan, o dönemle ilgili kanaatlerini şöyle anlatıyor: "1961 seçiminde CHP'nin istediği gibi bir sonuç çıkmadı. Demokrat Parti'ye yakın partiler çoğunluğu elde etti. Sonra bakıyorsunuz cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor. Ali Fuat Başgil aday olmaması için dövülüyor. Cemal Gürsel zorla cumhurbaşkanı seçtiriliyor. Ardından İsmet Paşa başbakan seçildi ve bir hükümet teşkil edildi. Bütün bunlar kimin tarafından yapılıyor? O dönemde orduda CHP'nin hakim olduğu güçlerce. Şimdi baskı altında yapılan bütün bunlara demokrasi diyebilir miyiz? Dış politika açısından dışarıya demokrasiye geçtik diyebilmek için yapılıyor bunlar. İşte babam ve arkadaşları 'Bizler CHP'nin silahşorları mıyız?' diyerek isyan ediyor. Ya; adamakıllı demokrasi gelsin ya da dışarıya mesaj vermek için demokrasiye geçilmesin istiyorlar." Askerlerin, aldıkları eğitim nedeniyle "vatan için ölmek" ilkesiyle yetiştirildiğine dikkat çeken Gürcan, onlardaki bu duygunun zaman zaman istismar edildiği görüşünde. Bu kültür ile yetişen Harbiyelilerin; gençlik ateşinin verdiği farklı duyguların da etkisiyle kendisini vatan kurtarıcısı olarak görmeye başladığını kaydeden Gürcan, askerin dernek kurmasının yasak olduğuna dikkat çekiyor. Bu yüzden ordu içinde gruplar, cuntalar oluştuğunu savunan Gürcan, "Bu gruplar Türkiye ortamında siyasetin kilitlendiği dönemlerde sivillerin de tahriki ile palazlanıyor. İşte Doğan Avcıoğlu, Yön gazetesi örneğinde olduğu gibi. Siyaset ne zaman kilitleniyor? Ekonomi kilitlendiği zaman. Bunda politikacıların da sorumluluğu var. Ekonomik sorunlara çözüm bulamıyorlar." diyor.
Ülkenin kaderiyle ilgili konularda gençlerin her zaman daha duyarlı olduğunu, bu nedenle de genç subayların ülke meselelerinde daha hassas olduğunu belirten Gürcan, onların bu hassasiyetinin hep istismar edildiğini düşünüyor. Çeşitli ihtilal girişimlerinde rol alan genç subayların, hep ağır bedel ödediklerini ifade eden Gürcan'a göre onları kullananlar ise hiç ceza almıyor:
"22 Şubat ve 21 Mayıs olaylarına isyan ediyorlar. Sanki İsmet Paşa'nın kendisi de zorla iktidara gelmiş değil. İsmet Paşa değil miydi DP'lilere, 'Sizi ben bile kurtaramam' diyen. Cemal Gürsel sanki 27 Mayıs ihtilali sonrasında cumhurbaşkanı seçilmemiş. Gürsel'in ihtilal öncesinde Demokrat Parti'yi öven mektupları ortaya çıkmadı mı ? Tabii senatörler sanki seçimle o göreve geldi. Bunlar da ihtilal yapmış. Meclis ihtilalin şartları ile oluşmuş. Sanki onlar demokratik bir mücadele sonucunda iktidarı almışlar da babam ve arkadaşlarına 'darbeci' diyorlar. 27 Mayıs'ı yapan o ağabeyleri, birkaç yıl sonra Harbiyelileri 'maceraperest' diye ordudan beş parasız attı. Akis dergisi MBK üyelerine 'Sizin heykellerinizin dikilmesi gerekir.' diye iltifat etmiyor muydu? İşte Harbiyeliler bunları gördükten sonra onlara karşı tepki göstermeye başladı. Baktılar ki karşılarındaki İsmet Paşa, İstiklal Savaşı'nın İsmet Paşa'sı değil. Bugün söylediği ile yarın söylediği farklı farklı. İsmet İnönü, ne ektiyse onu biçmiştir."
İnönü, AP Genel Merkezi'ni basanlara ses çıkarmadı
Ömer Gürcan; babasının ve Talat Aydemir'in 27 Mayıs'tan sonra göstermelik olarak kurulan demokratik yaşamda CHP'nin arkasından gitmesi halinde hem hayatta kalacaklarını hem de birçok önemli makamlara sahip olabileceklerini de iddia ediyor. İhtilalden sonra ordu içinde babası ve arkadaşlarının dışında farklı örgütlenmelerin de bulunduğunun altını çizen Gürcan, bu örgütlerin CHP ile işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürüyor: "Ekrem Acuner'lerin idare ettiği Milli Devrim Ordusu denilen bir örgüt var. CHP yanlısı olan bu havacı subaylar gidip Adalet Partisi Genel Merkezi'ni basıyor. İnönü o zaman onlara neden ses çıkarmıyor? Çünkü onlar bu işleri CHP ile beraber yapıyor. İleriki zaman içinde onlar da CHP ile ters düşünce tasfiye edildi. Önce babamları sonra onları. Babamlar 'ordu+millet+CHP=iktidar' oyununu bozmak istedikleri için idam edildi. Tabii CHP'liler de haklı. Hazır darbe olmuş, her yer ellerine geçmiş."
Babasının herhangi bir makam hırsının bulunmadığını hatırlatan Gürcan, 27 Mayıs 1960 tarihinde cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı gözaltına alan ismin babası olduğunu söylüyor. Babasının ihtilal sonrasında rahatlıkla Milli Birlik Komitesi (MBK) üyesi olabileceğinin altını çizen Gürcan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Ancak babam MBK'ya girmek istemedi. O bir süvari subayı idi. Öyle ihtilal gibi bir düşüncesi yoktu başlangıçta. Gelişmeler onları o noktaya getirdi. Babam atları çok seviyordu. Şimdi İlhan Mansız Japonya'ya spor elçisi olarak gitti diye seviniyoruz. Babam yıllar önce Türkiye'yi atlı spor müsabakalarında Japonya'da temsil etti. 27 Mayıs sonrasında köşesine çekilmiş, atlarıyla ilgilenen bir isimdi. Ancak ihtilal sonrasında iktidar paylaşımı, ordu içinde kavgaların başlamasına neden oldu. Herkes genç subaylar içinde kendisine adam toplamaya başladı. Tabii bunu gören babam ve arkadaşları tepki gösterdi. Bu tepkiyi duyarken de onlarla çatıştılar. CHP'liler baktılar ki bunları ele geçiremeyeceğiz, o zaman tasfiye edelim dediler."
Gürcan'a göre Aydemir ve babasını yanına çekemeyen CHP, 21 Mayıs 1963 isyanına ya bilerek engel olmadı ya da babasının buna cesaret edebileceğini tahmin etmedi. O dönemde böyle bir hareketin yapılacağına yönelik birçok ihbar ve işaretin söz konusu olduğunu savunan Gürcan'a göre bunda bir art niyet söz konusu olabilir:
"Babamları alıp içeri atabilirlerdi. Düşünün bir kere sivil insanlar üniforma giyip harp okulunu ele geçiriyor. Buna nasıl engel olunmuyor? Harp okuluna giriş çıkışı çok sıkı kontrol edebilirlerdi. Dışarıdan beş on sivil subayın gelip girebilmesi ne anlama geliyor? Harbiyeliler komutanlarını dinlemiyorlar, dışarıdan gelen sivillere itaat ediyor. Daha sonra ne yaptı İsmet Paşa, hepsini dışarı attı. 27 Mayıs öncesinde 'DP harp okulunu yok edecek' diye şaiyalar çıkaran İsmet Paşa daha sonra kendisi harp okulunu makineli tüfekle tarattı. Bunlar önceden görülebilirdi. Emniyeti, istihbaratı var bu ülkenin. Ya göz yumdular ya da tahmin edemediler onların bu cesaretini."
20.06.2004
Erkan Acar
İstanbul
Etiketler:
abaza talat aydemir ve ihtilal hakkında