KAF DAĞI'NIN ARDINDAKİ SÖYLENCELER
Başta eski Anadolu uygarlıkları olmak üzere bütün Ortadoğu söylencelerinde ve Eski Yunan'da bir mitoloji ve masal motifidir Kafkasya. Sümerlerin Gılgameş ve Tufan efsaneleri bu dağlardan bahseder, Yunanlılar'ın Herkül'ü var olduğu söylenen altın posta ulaşmak için bu dağlara gelir, Promete günahına karşılık bu dağlara çivilenir. Bazı eski tefsirciler Kur'an'da Kehf Suresi'nde anlatılan Zülkarneyn (Büyük İskender) kıssasında bahsi geçen demir dağın Kafkas Dağları olduğunu yazar. Dolayısıyla Kafkasya eski uygarlık merkezleriyle her zaman ilişkisi olan bir coğrafyadır ve birçok yönden eski dünya kültürlerini etkilemiştir.
20-10-2009 - 5 kez okundu
Tüm eski dünya mitolojilerinde ulaşılması son derece güç bir yerde büyülü bir dağ, o dağın ardında da büyülü bir diyardan bahsedilir. Şark mitolojisi bu dağın adını koymuştur. Kaf Dağı... Fars mitolojisinde Kuh-i Kaf olarak geçen bu dağ, masal kahramanlarını bekleyen bir sürü zorlu engelin ardında duran esrarlı, albenili bir diyardadır. Masalların diyarı burasıdır, periler padişahı burada yaşar, benzersiz güzellikte prensesler kendilerine âşık olan masal kahramanlarını burada ağır sınavlara tabi tutarlar. Bu dağa ulaşmak isteyenler ejderhalarla boğuşmak, labirentleri geçmek ve devleri yenmek zorundadır. Tek gözlü devlerin beklediği hazineler ve benzeri hiçbir yerde bulunmayan Zümrüdü Anka kuşu bu dağın ardındaki bir bahçede gizlenir.
Kaf Dağı'nın bu derece zorlu anlatılmasının nedeni belki de tarih boyunca bu bölgeyi istila etmek isteyenlerin uğradığı yenilgiler ve karşılaştığı zorlukların halk tarafından unutulmamış olmasıdır. Zira Kafkasya komşusu olduğu uygarlık alanlarının fiili istilalarına uğramış olmakla birlikte hiçbir zaman yerleşip kaldığı bir fetih bölgesi olmamıştır. Ne Grek Yarımadası'na kadar ilerleyen Pers Kralı Kirus, ne de Keşmir'e kadar bütün eski dünyayı kasıp kavuran Büyük İskender Kafkasya'da hâkimiyet kuramamıştır. Bu yüzden halkın hafızası bu ülkeyi ulaşılması imkansız bir zorluklar ülkesi olarak tanımlamıştır.
Kaf Dağı'nda bulunduğu söylenen Zümrüdü Anka kuşu da bir başka masal motifidir. Zümrüdü Anka, Beydeba'nın Kelile ve Dimne'sinden, Feridüttin Attar'ın Mantıküttayr'ına kadar şarkın büyük klasiklerinde yer alan bir motiftir ve doğal olarak halk hikâyelerini ve masalları da etkilemiştir. Tarih biliminin kayıt bulamadığı çağlardan bu yana büyülü bir kuş olarak Hüdhüd, Zümrüdüanka, Simurg, Semender adıyla yer alan bu motif Kafkas söylencelerinde de yer alır. Özellikle Dağıstan Masalları'nda, halk hikâyelerinde kanatları mücevherden, uçuşu rüzgardan hızlı, kendi kendini yakıp sonra külleri arasından çırpınıp uçan bir kuş olarak tasvir edilir.
Bütün Kafkas halkları insan soyundan önce dünyada yaşayan iri cüsseli fakat aklı kıt varlıklara dair söylenceler anlatırlar. Bu motif Eski Ahit'te bahsi geçen Nefiller'i akla getirmektedir. Tevrat'a göre Nefiller insan soyundan önce yeryüzünde yaşayan insana benzeyen iri cüsseli yaratıklardır. Avrupa masallarında da sıkça karşılaşılan devler, çoğu zaman kötü niyetli, zalim tiplerdir ve sonunda masal kahramanları tarafından yenilirler. Kuzey Kafkasyalılar'ın ortak mitolojisi olan Nart Efsaneleri'nde de kahramanlar devleri yenilgiye uğratırlar. Dede Korkut Masalları'nda bahsi geçen Tepegöz tipiyle, Yunan söylencelerinde rastladığımız Kikloplarla, Kafkas destanlarında rastladığımız Yınij aynı motiftir.
Şark Masalları'nda karşımıza çıkan bir başka motif de meyveleri altından olan bir ağaçtır. Masallarda bu ağaç ulaşılması çok zor olan bir diyarda bulunur, bir ya da üç meyve verir. Masal kahramanları bu ağacın meyvesine ulaşmak için zorlu yolculuklar yapar, bir çok engeli aşar ve sonuçta meyvenin sihirli güçlerine sahip olur. Bu motif, Kuzey Kafkas Destanları'nda meyveleri mücevherden bir ağaç olarak karşımıza çıkar. Altın ağacı konu eden masal (Hadağatl Asker'in Nart Destanları derlemesinden ) şark masallarının motiflerini taşımaması yönünden ilginçtir. Evliya Çelebi Çerkezistan'a yaptığı seyahatte halkın büyük saygı gösterdiği, altında pagan tapınmalar ve törenler gerçekleştirdiği ulu ağacı görmüştür. Onun aktardığına göre onlarca insanın çevreleyemeyeceği ölçüde büyük olan bu ağacın dallarında pagan totemleri ve süsler bulunmaktadır. Günümüzde bile Abhazya'da, Osetya'da büyük ağaçlara dinsel bir anlam yüklenmektedir.
Aynı masal değişik kültürlerde, değişik dillerle anlatılabilir, bazı değişiklikler içerse de masallarda aynı tema çok sık karşımıza çıkar. Bununla birlikte Kuzey Kafkasya Masalları'nın ve mitolojik öykülerinin ayırt edici özelliğinin, mantığında gizli olduğunu görebiliriz. Çerkes masalları Şark Masalları gibi büyüler içermez. Mahrem bazı konular, Kafkasyalılar'ın ayıp anlayışını zorlayan olaylar masal anlatısı olmaz. Bu noktada Yunan Mitolojisi'nin içerdiği bir çok müstehcen konuya Kuzey Kafkas Masalları'nda rastlamak mümkün değildir. Ayrıca bir diğer büyük fark, anlatının giriş gelişme sonuç düzeneğinde gitmeyip bazen sürpriz sonuçlarla bitip dinleyiciyi şaşırtmasındadır. İçerdiği konular ve motifler de her ne kadar dünya masallarının ve mitolojilerinin ortak konu ve motifleri olsa da bu konuların hem işlenişi hem sıralanışı Kuzey Kafkas sözlü kültüründe ayrı bir tarzda karşımıza çıkar.
Kuzey Kafkasya halkları, özellikle de Çeçen, İnguş ve Dağıstanlılar arasında anlatılagelen dinsel söylenceler de enteresan bilgiler içermektedir. Binlerce yıllık yaşam serüveninden izler içeren bu söylenceler, çocukların kişiliğini geliştiren masallar ve geleceğe dair büyüklerden işitilen esrarlı, efsunlu çıkarımlar Kafkas insanının yapısını ve hayat algısını şekillendiren unsurlardır. Gündelik yaşama efsanelerin bu kadar etki ettiği bir başka coğrafyaya dünyanın uygar bir başka bölgesinde rastlamak pek mümkün değildir. Örf adet uygulamalarında, sosyal yaşamın her alanında olduğu gibi Kuzey Kafkasya'da yaşanan savaşlarda atalardan dinlenilen efsanelerin, masalların rolü çok büyüktür. Uygar dünya, Çeçen halkının küçücük nüfusuna rağmen dünyanın en büyük nüfusuna ve en gelişmiş silahlarına sahip Rusya'ya karşı verdiği savaşın mantığını sorgularken bu gerçeği de Kafkas halklarının tüm değerleri gibi gözden kaçırmıştır.
Kafkas Savaş Tarihi'ne ilişkin geçmişte olup bitenler hakkında anlatılan efsaneler kadar geleceğe yönelik de bir sürü kehanet içeren kurgular nakledilmiştir. Biraz da mutasavvıfların düşünceleridir bunlar. Evet Kafkasya İslam tasavvufunun çıkış bölgelerinden birisidir, hatta Türk tasavvuf geleneğinin Buhara mı, yoksa Dağıstan merkezli mi olduğu bile tartışma götürür bir konudur. Buna rağmen bu ekol içerisinde de gaybe, yani bilinmeyene ilişkin istihraçlar (geleceğe yönelik çıkarımlar) önemli bir yer tutar.
Bu çıkarımlardan çoğu Çeçenya'daki Kadiri ekolün önemli isimlerinden olan ve hala Çeçen halkı üzerinde manevi nüfuz sahibi olan Kunta Hacı adlı şeyhe aittir. Kunta Hacı, neredeyse Şeyh Şamil kadar bilinmesi gereken bir isimdir. O, halkın sosyalist dönemdeki baskı ve sürgünlere rağmen benliğini korumuş olmasında baş rol oynayan bir şahıstır.
İslam Dini'ni Kafkas örfü ve Kafkasyalı karakteriyle özdeşleştiren ve örfi tasavvuf içtihatları koyan Kunta Hacı, Kadiri ekolünün bu bölgedeki son icazet sahibi önderidir. Şamil ve ondan sonraki Abrekler döneminde halkına Rusların işgaline karşı ulusal kimliğin korunması yoluyla direnmek gerektiğini telkin eden, çevresinde toplanan müridlerini, halkın Ruslarla sıhri akrabalık kurmaması, Rus Ordusu'nda askerlik yapmaması, onların hastanelerine gitmemesi, gizli bir şekilde dinivecibelerini yerine getirmeleri yönünde vaaz etmek için görevlendiren bu din adamı bu gün Çeçenlerin sahip oldukları demokratik İslam geleneğinin önderlerindendir. Kunta Hacı'ya dair Rus kayıtlarında hapisten kaçtığı ve bir daha bulunamadığı yazarsa da onun öğretilerini uygulayan Çeçenler, Kunta Hacı'nın dünyanın son zamanlarında yeryüzüne inip Çeçen halkını kurtaracağına, Hazreti İsa ile birlikte şer güçlere karşı savaşacağına inanır.
Yalnız Kunta Hacı değil, kuzey doğu Kafkasya'nın bütün mutasavvıfları devamlı savaş tehlikesi altındaki insanları zor koşullara motive edecek sözler söylemişlerdir. Kuzey Kafkasyalılar'ın savaşı ve ölümü kabullenişlerindeki tevekkülün ardında bu sebep de aranmalıdır. Yine bir mutasavvıf olan ve Bolşevik Devrimi'nin kargaşasından yararlanarak Kuzey Kafkasya'da hükümet ilan eden Avar kökenli Uzun Hacı, Çeçen kökenli bir Nakşibendi olan Yusuf Hacı, Kunta Hacı'nın naipleri olan Audu Vird ve Hamdgeriy adlı şeyhler de halklarına sürüp giden savaşın sonuçlarına dair bir takım haberler vermişlerdir.
Kunta Hacı'ya ait istihraçları onun naiplerine ve müridlerine yazdığı mektuplardan öğreniyoruz. Bu mektupların bulunduğu Grozni Kütüphanesi yerle bir edildiği için asıllarına ulaşma imkanının ne derece mümkün olduğu konusunda bir şey söylemek çok zor. Ona ait keşifler bu ekolün sürdürücüsü olan müridler tarafından hala anlatılmakta ve inanılmaktadır. Buna göre Kunta Hacı yaşadığı yıllarda, yani 1850'lerde süren Kafkas Savaşı'nın son savaş olmadığını, arkadan gelen kuşakların daha zorlu savaşlar yaşayacağını haber vermiş ve Bolşevik İhtilâli'ni öngörmüştür. Hatta bu ihtilâlde Çar ailesinin ortadan kaldırılacağını, Rusların bütün halkları kırmızı bir bayrak altında toplayacağını ve bu bayrağın altında Müslümanların yetmiş yıl boyunca dinlerini yaşamaktan mahrum edileceğini nakletmiştir.
Kunta Hacı bu bayrağın önce on altı, daha sonra yedi parçaya bölüneceğini anlatır. Kunta Hacı'nın öngörüsü gerçekleşmiş ve Sovyetler on altı parçaya bölünmüştür. Kunta Hacı söylencelerini bilenler, şu an bağlı bulundukları Rusya Federasyonu'nun da yedi parçaya bölüneceğini büyüklerinden duyduklarını anlatırlar. Bu anlatılara göre Kuzey Kafkasya'da üç büyük savaş olacaktır. İkincisi birincisinin yüz katı şiddette olacaktır, Hasavyurt bölgesinde gerçekleşecek olan üçüncü savaşta ise Çeçen Halkı'nın tüm seçkin erkeklerinin yok olması pahasına Ruslar ve bölgeden bir daha var olmamak üzere kesin olarak ayrılacaklardır. Müridler bugün bile zikir meclislerinde Rusların bir kış günü kar yağışı altında Don Nehri'nin kuzeyine kaçışlarını anlatan Çeçence ilahiler söylemektedirler.
Kunta Hacı halkına Kafkasya'yı ne bahasına olursa olsun terk etmemeyi öğütler. Ona göre savaş dolayısıyla Avrupa'ya giden insanlar yok olacaktır. Mecbur kalınması durumunda İstanbul ve Şam'a hicret etmeyi tavsiye eder ve millikimliğin korunmasını ister. Doğum yapacak kadınların Rus doktorlara götürülmemesini, onların ordusunda asker olmamayı, hiçbir şekilde onlarla akrabalık bağı kurmamayı ve onların medeniyetinden mümkün olduğunca kaçınmayı tavsiye eden Kunta Hacı'ya göre Kafkasyalılar için savaşı meşrû kılacak tek gerekçe Kafkasyalı kadınlara el uzatılmasıdır. Bunun dışında hiçbir sebeple yerli halk Ruslarla savaşa girişmemelidir. Çünkü Ruslar ile Kafkasyalılar arasında güç dengesi yoktur.
Yine Kunta Hacı'dan aktarılan rivayetlere göre Gürcistan, inançlı insanların yaşadığı bir barış ve huzur ülkesi olacaktır. Şatoy'dan başlayan kırmızı bir yol bütün Gürcistan'ı kat edip Türkiye'ye ulaşacak. İnsanlar uzak diyarlardan gelip bu yolun çevresindeki zenginliği ve güzelliği izleyecektir.
Kafkasya Sufizmi'nin tanınmış isimlerinden, Mısır'da eğitim alıp bir süre Şeyh Şamil'in naipliği görevini yürüten Yusuf Hacı adlı zata atfedilen rivayetlere göre ise İngilizler (Amerikalılar kastedilmiş olabilir) ve İranlılar savaşacaktır. İkisi de karşılıklı birbirlerinin şehirlerini vuracak ve insanlar ölecektir. Bu savaşın dünyayı şiddetle sarsacağı, insanların çoğunun yer değiştireceği, dünyaya çarpan bir kuyruklu yıldızın Avrupa'da bir şehri yok edeceği, neft ve suyun birbirine karışacağı, kocaman demir araçların çalışamaz hâle geleceği ve insanların su sıkıntısı çekeceği Yusuf Hacı'ya atfedilmektedir."
Sosyalist devrimin kaosundan yararlanarak 1917-1920 arası Vedeno'da hükümet kurmuş olan Şeyh Uzun Hacı'nın ölümüne yakın dönemde çevresindeki insanlara zorlu zamanları haber verip top yekun yurtlarını terk etmemeleri için de telkinde bulunduğu rivayet edilir.
Bu tarz keşiflerden birisi de Derbentli Seyyid Ahmet Hüsamettin El Rukkali adlı şahsın İstihraçname adlı eserinde yer alır. Rukkali Türkçe Kur'an tefsiriyle tanınır ve İstanbul'da Edirnekapı Mezarlığında medfundur. Bu şahsın anılan eserinin "Mir'atüşşuyun vel garaib" adlı bölümünde "Kafkasyalı Müslümanlardan bir şahsın şerefi, Kafkasya'nın en ulu dağından etrafa güneşin şuaı gibi şulenisar olacaktır" ibaresi vardır ve yine sözü geçen bölümde yeryüzüne çarpacak bir kuyruklu yıldızdan, Kafkas halklarının sıkıntılı bir savaş döneminden sonra zafer kazanacaklarından bahsedilir.
Kafkasya mitler ve masalların gerçekle karıştığı diyardır, orayı anlamak için onların kültüründen gelip onların dedelerinden dinledikleri masalları duymak gerekir. Bugün hâlâ Çeçenya'da özgürlük savaşı veren gençlerin soylu direnişlerini ve verdikleri ölüm kalım savaşının tek umudunu onlara anlatılan kıssalarda, geleneklerinde ve binlerce yıldır yaşam tarzı hâline gelmiş olan onurluluklarında aramak gerekir.
http://www.mostar.com.tr/Detay.aspx?YaziID=20
Etiketler:
kaf dağı ardındaki söylenceler