NART
NART

GİRİŞ
Kullanıcı Adı

Şifre





>Üye Değilim     >Şifremi Unuttum

ETİKET BULUTU

MÜZİK ÇALAR
35305319 - Adige Nise 15.MP3
3
9
35WERE~1.MP3
35305319 - Adige Heku 01.MP3

Nart Ajans Reklam

HABERLER / Cemiyet Haberleri

Notice: Undefined variable: db in /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/function.php on line 6

Warning: mysqli_query() expects parameter 1 to be mysqli, null given in /home/nart/public_html/arsiv.nartajans.net/function.php on line 6
21 MAYIS'IN ARDINDAN

Bu yıl ki 21 Mayıs'ın geçen yıllardan farklı olacağına dair belirtiler özellikle diyaspora cephesinden kendini hissettirmeye başlamıştı. Bu çerçevede ortaya çıkan ve içime pek sinmeyen Kefken-Taksim tartışmalarına ve Çerkes=Adıge den yola çıkarak Çerkes soykırım ve sürgününü sadece Adıge soykırım ve sürgününe indirgeme çabasını hissettiren söylemlere bulaşmak istemedim. 21 Mayısın sıcaklığı geçtikten sonra daha sakin bir ses tonuyla tartışmamız gereken konular olduğunu düşündüm. Derken bir 21 Mayıs daha geldi geçti.
26-05-2010 - kez okundu


Anavatan cephesinde değişen bir şey olmadı, son yıllarda içi boşaltılmaya ve zaman içinde yok edilmeye çalışılan 21 Mayısın bir tekrarı oldu diyebilirim. KBC de yine zorunlu devlet töreni, aslında adı sürgün ve soykırım anıtı olması gereken ama yapımı geciktiği için; Rusya'daki politik değişikliklerin etkisi ile 21 Mayısın tıpkı kendisi gibi, ne olduğuna bir türlü karar verilemeyen anıtın etrafında yapıldı.

Yaklaşık on yıldır tekrar eden standart içeriği, standart katılımcı sayısı ve profili pek değişmedi. Müftü dua etti, DÇB'den Hafitse Muhamed, Bir Rus temsilci, bir de Balkar temsilci kısa birer konuşma yaptılar. Konuşmaların özeti ''yahu Kafkas savaşları kötüydü, bir sürü telefat falan oldu, e kurtulanlar da var, mutlu yaşamaya bakalım'' biçimindeydi. Bu yılın tek eksiği belki de, tarihçi Dumen Hasan'ın çıkıp, ''Kafkas savaşlarından Rus halkı da çok acı çekti, çok Rus askeri de öldü yaazık'' şeklindeki konuşmasını yapmamış olmasıdır. Sonradan öğrendim ki artık enstitünün başında değilmiş.

Sürgün anıtının üzerinde Rusça; ''1763-1864 yılları arasında Kafkasya da meydana gelen savaş ve politik karışıklıklarda telef olanların anısına'' yazıyor, artık ne anlarsanız. Bu şablon yaklaşık on yıldır aynen devam ediyor. Bu on yıl içinde 21 Mayısın resmi tatil olmaktan çıkarılması, yas günü olmaktan çıkarılıp diriliş bayramına dönüştürülmesi gibi tartışmalar gündeme getirildi. Bunlara 2007 de gerçekleşen 450. Yıl kutlamaları da eklenince oluşturulmaya çalışılan tarih bilincinin fotoğrafı iyice açığa çıkıyor. Dünyada en yoğun Çerkes nüfusunun bir arada yaşadığı tek yer olan KBC'de üçte biri devlet memuru, üçte biri diasporadan gelmiş ve kalanı da hemen hemen yıllardır değişmeyen simalardan oluşan yaklaşık bin kişinin bir araya geliyor olması başka nasıl anlaşılır ki? Neden on yıl önce DÇB'nin devletleştirildiği, bu işin halka yansımasının nasıl başarılı bir biçimde engellendiği, şimdi daha anlaşılır değil mi

Halkın çoğunluğu 21 Mayısın neden tatil olduğunu bile bilmiyor. Sürgünü, soykırımı bilmiyor. Neden bunca soydaşlarının yabancı ülkelerde olduğunu bilmiyor. Sadece, zenginler gitti fukaralar kaldı, siz kaçtınız biz kaldık gibi, çarpık şehir efsanelerine dayalı bilgi kırıntılarına sahipler. Yoksa bu federal özerk cumhuriyetlerimiz gerçekten federal olsaydılar, gerçekten özerk olsaydılar, ellerindeki basın yayın imkanları ile tarihi gerçekleri halka yansıtsaydılar, tarihi gerçekleri örtmek ve çarpıtmak için harcadıkları paranın az bir bölümünü bunun için harcamış olsaydılar o anıtın üzerinde sürgün ve soykırım anıtı yazardı ve etrafında da elli bin kişi olurdu.

Yerel cumhurbaşkanları yaptıkları açıklamalarda da Kafkas savaşlarının ağır sonuçlarından halkların zarar gördüğü ancak RF de eşit haklara sahip vatandaşlar olarak yola devam etmekte olduklarını vurguluyorlar. Kanoko'nun fazladan yaptığı 453. Yıl eklemesi dışında hemen hemen aynı. Rus Kafkas savaşları demeyip Kafkas savaşları diyorlar, sürgün ve soykırımı ifade edebilecek kelimelerden özenle kaçınıyorlar. Bu açıklamalar zaten beklenen açıklamalar. Bunların yerinde kim olursa olsun yine aynı açıklamaları duyacağımızı herkes biliyor. Son on yılda, RF'nun federasyon özelliklerini budayarak üniterizme doğru izlediği rotaya dönüp; Güney Federal Okrug'un kurulması, başkanlık seçimlerinin kaldırılıp atama sistemine geçilmesi, yerel cumhuriyelerde çıkarılan geriye dönüş yasalarının iptal edilmesi, son olararak da KKFB sinin kurulması vb. uygulamaları hatırlarsak, yerel cumhuriyetlerin sürgün ve soykırım konusunda tavır belirleyip, taleplerini ortaya koyması bir yana, kendi varlık ve pozisyonlarını koruma konusundaki sıkıntıları açıkça hissediliyor. Bu konuda bağımsız gözüken Abhazya'dan bile farklı bir tavır beklenemez. Zaten 200üncü yıl kutlamaları ve Abhaz Fed in kuruluşu ile bu işin işaret fişeği çakılmıştır. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda Abhazya ve kontrol edebildiği diasporası için sürgün ve 21 Mayıs kalmayabilir. Dostumuz Hayri Ersoy ''Sürdüler Sügün Oldum'' kitabını tedavülden kaldırıp ''Öptüler Mutlu Oldum'' kitabını yazmaya şimdiden başlarsa modayı ıskalamaktan kurtulabilir.

Bütün bunlara baktığımızda, Rusya Sovyetlerden miras aldığı federal yapıdan üniterizme giderken çatlak ses istememektedir. 2014 de kadar yükselmesi muhtemel soykırım ve sürgün söylemini etkisizleştirmek için Kabardey ve Abazaları bu bilançonun dışına itmeye çalışmaktadır.

Diaspora kanadına baktığımız zaman, bu yıl ki 21 Mayıs daha öncekilerin tümünden farklı gözüküyor. Anavatandaki yapının aksine çok net sesler ve talepler yükseliyor. Başlarına gelmiş felaketin soykırım ve sürgün olduğunu, bunun tanınmasını ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talebini başta muhatabı olan RF olmak üzere dünyanın önüne koyuyor. Bunların çoğunlukla gençlerden oluşuyor olması da çok önemli bir detay. Bunun baş nedeni, artık Rusya'nın iradesinin net olarak anlaşılmış olması, vesayet altındaki politikalardan umut kesilmesidir. Bunun yanında Türkiye'deki demokratikleşme hareketlerini de göz ardı etmemek gerekir. Zira bundan on sene evvel bunca bayrakla taksimde zor yürürdük. Büyük ihtimalle polisin sıra dayağından geçip eylemi karakolda bitirirdik.

Artık vesayet ve takiyye dönemi bitmiş gibi gözüküyor. Öngörüm, bu rüzgarın önümüzdeki yıllarda daha da büyüyerek anavatana da sirayet edeceğidir. Bütün bunlardan benim çıkarsama ve tespitlerim şöyledir;

1. Çarlık Rusyasının 1763-1864 yılları arasındaki Kafkasya'yı işgal hareketi sırasında, Çerkeslerin başlarına gelen felaketin adı kuşkusuz soykırım ve sürgündür. Kafkasya'nın doğusu da soykırım ve vahşete uğramış olmakla beraber batısı; Adıgeler, Wubıhlar ve Abazalar ayrıca sürgüne tabi tutulmuşlar, sonuç olarak ta nüfuslarının çoğunluğu diasporada olan ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya toplumlar haline gelmişlerdir.

2. Bu insanlığa karşı suçlar kapsamında olup, başta Çarlığın varisi RF olmak üzere dünyaca tanınmalı, bize uluslarası hukukun verdiği haklar iade edilmelidir. Bu felaketin sonuçlarını ortadan kaldıracak adımlar atılmalıdır.

3. Asıl suçlunun suçunu hafifletmek için uydurulan tali faktörler ve tarihten cımbızla çekilerek kullanılan 450. Yıl gibi çarpıtmalardan vazgeçilmelidir. Zira bu masallar, nüfusunun ve topraklarının %80-90'ını kaybetmiş bir ulusa karşı işlenen suçun niteliğini ortadan kaldırmaz.

4. Diaspora Çerkeslerinin anavatanlarına dönüş hakkı çifte vatandaşlıkla beraber teslim ve tescil edilmelidir. Bunun dışındaki bireysel başvurularla yapılan, binbir bürokratik engel ve sıkıntıyla kazanılmaya çalışılan RF vatandaşlıkları için dönüş demek, bunu da ulusal çözüm projesi olarak sunmak tamamen yanlıştır. Buna dense dense moda tabirle gönüllü katılım denir. Bu bir hakkın iadesi olmayıp sadece bireysel bir seçimdir ve bireyleri ilgilendirir.

5. Anavatandaki yapıların anti demokratik uygulamalarla budanmasına, RF anayasasının verdiği federal hakların yok edilerek, yavaş yavaş ortadan kaldırılmasına karşı çıkmak ve dönüp yaşayacağımız vatanımızın içinde bulunduğu RF'nun daha demokratik ve yaşanabilir olmasını talep etmek hakkımızdır.

Ben bu 21 Mayıs'ın yeni bir başlangıç olduğunu düşünenlerdenim. Görülüyor ki artık eskisi gibi olmayacak. Artık vesayetçi politikalarla bu süreç kontrol edilemez. Bu bağlamda herkes durumu yeniden değerlendirmeli ve konumunu belirlemelidir. Yanlıştan dönebilmek hata değildir. Sırf eskiden tükürdüklerini yalamama uğruna tükürmeye devam edenler artık vazgeçmelidirler. Zira, artık bunun tükürenlerin kendileri başta olmak üzere kimseye faydası yoktur.

Son olarak Sn. Yusuf Taymaz'ın formlara düşen, ulusalcılıkla ilgili bir yazısına değinmek istiyorum. Ulusalcılığı anlatıp ulusalcıların bu sitede toplandıklarını belirtmiş. Ben kendi adıma bu işten alınmış değilim beni kastettiğini de sanmıyorum. Kaygılarına katıldığımı da söyleyebilirim. Ancak ulusalcılar denince aklıma birden statükoculuk vesayet politikaları, derin devlet ilişkileri, darbe, CHP gibi şeyler geliyor. Vallahi hiçbirinden hazzetmem. Olayı Çerkeslere de uyarlayınca, benzetmek gibi olmasın ama bir anda bizim Kaffed aklıma geliverdi. Ulusalcılık kimseyi iyi bir yere götürmez Yusuf, sana katılıyorum, derhal kurtulmak lazım.
Kip İmdat www.cherkessia.net

Etiketler:
21 mayıs ardından

YORUMLAR
Yorum yapmak için giriş yapın...

MIZAGE DERGİ YÖNETİCİLERİ KAYSERİ'DE
KARAÇAY-BALKAR KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 13. GENEL KURULU.
AYŞE & HAKAN EKER GELİN ALMA
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ'NDE MIZIKA DİNLETİSİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ CİHAN ERTOK İLE DEVAM DEDİ
ESKİŞEHİR KUZEY KAFKAS KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL KURULUNU YAPTI.
KAFKASYA UÇUŞLARI BAŞLADI
ARDA ARGUN'A LEON NİŞANI
ADİGE MİLLİ KIYAFET GÜNÜ KUTLANDI
KAFDAV YAYINCILIK ESKİŞEHİR KİTAP FUARINDA
/ 599>

EN ÇOK OKUNANLAR
Kayıtlı başka haber bulunmamaktadır